KOPENHAG KRITERIMI YOKSA TASFIYE KRITERIMI ?
 Mahsum Amedîn Kleminden
13. 12. 2004 - Kürt ulusunun yüzyılları aşan haklı ulusal kurtuluş mücadelesi yeni bir sürece girmiştir. Son yıllarda gerek dünyada gerek ülkemizde meydana gelen gelişmeler bir yenilenme ve reorganizasyonu zorunlu hale getirmiştir. Kurdistan ulusal kurtuluş hareketi kolonyalist statükoya karşı meşru mücadelesiyle modern bir özne olarak tarih sahnesine çıkmıştır. Kurdistanlı yurtseverler bu süreçte önemli roller oynadılar. İlk başlardan itibaren hem toplumsal aydınlanma hem de siyasal örgütlenmede halkin icinden gelen ve bu amac icin kendilerini feda eden insanlarimiz mücadeleye damgasını vurdu. Ancak süreç içerisinde mücadelenin büyümesi, farklı toplumsal katmanların ulusal kurtuluş mücadelesinin saflarına katılmasıyla durum değişmeye başladı.
Mücadelenin büyümesine paralel olarak sömürgecilerin ülkemizdeki baskı ve şiddete dayalı politikalarında da ciddi değişimler baş gösterdi. Sömürgeci devletlerin Kurdistanı Kürtsüzleştirme, demografig yapıyı bozma amacıyla yürüttüğü vahşi uygulamalar sonucu milyonlarca Kürt binlerce yıllık vatanını, topraklarını terk etmek zorunda kaldı. Kimisi sömürgeci metropollere kimisi ise çeşitli Avrupa ülkelerine göç etti. Siyasal nedenler, baskı ve şiddetten kaçış ve ekonomik göçlerden dolayı milyonlarca Kürt metropollerde ve Avrupa ülkelerinde yaşamak durumunda kaldı. Elimizde kesin bir istatistiki bilgi bulunmamasına rağmen Avrupa ülkelerinde bir milyona yakın Kürdistanlının yaşadığı tahmin edilmektedir.
Çok kutuplu dünyadan tek kutuplu dünyaya geçişte bir kez daha etnik ve ulusal sorunlar dünyanın gündemine oturdu. Yaşadığımız son on yıla bakıldığında gezegenimiz üzerinde yaşanan en önemli olayların ulusal sorunlarla ilgili olduğu rahatlıkla görülecektir. Eski Sovyetler Birliği coğrafyasında ortaya çıkan bağımsız devletler ve hala yaşanan sorunlar, Yugoslavya’nın bileşenlerine ayrılması ve bu coğrafyada çok sayıda yeni devletin kurulmuş olması, İrlanda ve Filistin problemlerinin çözüme doğru yol alması, Bask ve Katalanya’daki gelişmeler, Doğu Timor’un uluslar arası bir müdahale ile bağımsızlaşması ve dünyada katı merkezci tutumu, üniter yapısı, tek ulus – tek dil – tek bayrağa örnek gösterilen Fransa’nın bile kendi azınlıklarına çeşitli haklar tanıması, Korsika sorununda adım atması da gösterdi ki, yaşadığımız döneme damga vuran temel olguların başında hala ulusal sorunlar gelmektedir. Dünyayı yıllardır meşgul eden bir çok ulusal sorun ya çözüme kavuştu yada çözüme doğru yol alırken ne yazık ki Kürdistan sorunu hala orta yerde durmaktadır.
Kürdistan sorununun çözümsüz kalmasında uluslar arası güç odaklarının ekonomik- politik çıkarlara endeksli yaklaşımların etkisi son derece büyüktür. Son olarak Avrupa Birliği ülkelerinin Türkiye ile “ortaklık belgesi”nde, Türkiye’nin “hassasiyetlerinden” saydığı Kürd ibaresini bile anmamaları, onları, Türkiye ile Kürd Ve Kürdistan’ın narlığını inkar etme konusunda suç ortağı yapmıştır. TC devletinin Kuzey Kürdistan sorununu çözmemekte ne kadar inatçı ve inkarcı olduğu berrak bir şekilde ortaya çıkmıştır. Bunun yanı sıra bizim iç zaaflarımızda mevcut kölelik durumunun devam etmesinde belirleyici olduğu unutulmamalıdır. Kürdistan’da tarihsel süreç içerisinde vuku bulan Kürdü Kürde kırdırma olgusu yeniden tekerrür ettirilmek istenmektedir. Kürdistan’ın iki büyük parçasında (Güney, Kuzey) elde edilen imkanlar bir takım oyunlarla yok edilme tehlikesi ile yüzyüzedir.
Burada bu vurguyu yaparken ocalan ve eski dep milletvekilerine deginme zorunda kalacagim en basta leyla zana ve onun yandaslarini anmamak yanlis olur yukumlendikleri tasfiye misyonun ve TC e havariligi bazinda gorunen koy kilavuz istemez.
Kendi haklarına sahip çıkmayan, bunun için gerekli adımları atmayan, kapsayıcı ve bütünlüklü bir ulusal duruş sergilemeyen hiçbir halk özgürlüğe kavuşamaz. Bunu insanlık tarihi defalarca kanıtlamıştır. Ancak Kürt halkı belki de hiçbir halkın direnmediği kadar direndi. Yüzyılları aşkın bir süredir Kürt halkı kendi özgürlüğü için mücadele edeceğini söyleyen bütün güçlere sınırsız bir destek verdi. Yüzbinlerce insanımız bu kavga da yaşamını yitirdi. Tarifi imkansız acılar yaşandı. Toplu göçler, katliamlar, sürgünler, zindanlar, işkenceler ve kimyasal silahlara rağmen hala da bu tutumunu sürdürüyor. Ne yazık ki politik örgütlerimiz halkımızın bu sınırsız desteğine rağmen mücadeleyi zaferle sonuçlandıramadılar. İç çatışmalar, kardeş kavgası yakamızı bırakmadı. Ve bu uğursuz gelenek hala devam ediyor.
Bizler öncelikle bu geleneği yıkmak anlayışıyla yola çıkıyoruz. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde yasayan ve sayıları milyonlara yaklaşan Kürdistanlı olarak bir araya gelmeyi bir zorunluluk olarak görüyoruz. Çünkü son derece tehlikelerle ve tuzaklarla dolu bir süreçten geçiyoruz. Yeni bir Lozan süreci ile karşı karşıyayız. Halkımıza açıkça kurulmak istenen tuzağa seyirci kalamayız. Bütün ulusal demokratik haklarından mahrum, varlığı bile inkar edilen bir ulusun bireyleri olarak üzerimize düşeni yerine getirmek istiyoruz. Sömürgeciler, halkımızın meşru mücadelesini engellemek için yüzmilyonlarca dolar akıtarak lobi faaliyeti sürdürüyorlar. Rüşvetler, gayri insani ilişkiler, şantaj ve tehditlerle Kürt halkının uluslar arası arenada yürüttüğü meşru mücadele barajlanmak isteniyor. Bazı yanlış eylemler, yanlış ittifaklar, şartlara ve bulunan alanlara özgü olmayan yanlış çalışma metotlarıyla ciddi biçimde zedelenen uluslar arası dayanışmayı yeniden örgütlemek istiyoruz.
Bugüne kadar dar örgütsel çıkarlardan, yukardan dayatmacı ve anti – demokratik yaklaşımlardan dolayı enerji ve imkanlarımız heba edildi.sorunlarla yeterince ilgilenmedik. Avrupa da sağlıklı bir diyalog kurulamadı. Bu yanlış uygulamalardan dolayı yüzbinlerce milyonlarca Kürdistanlı kendi sorunlarından uzaklaşmayı, kendi toplumuna yabancılaşmayı tercih etmek zorunda kaldı. Oysa hiçbir ulusal kurtuluş hareketi bu kadar büyük bir imkana sahip olmamıştı. Bu imkanlara rağmen hiçbir kalıcı mevzi elde edilemedi. Yüzlerce Kürt akademisyen – bilim adamı Avrupa’da bulunmasına rağmen ülkemize ilişkin doğru düzgün bilimsel bir eser ortaya çıkarılamadı. halk hareketini hareketini yanlış bir temelde politize etmek uğruna tek tip, dünyadan habersiz, kendi kendisiyle çatışmalı, kendi kimliğinden kaçan bir portre ortaya çıkardılar. halkimizin giyim kuşamından saç tıraşına kadar her konuda müdahaleci davranan mantık sahipleri, halkimizin sorunlarını çözme noktasında ise son derece lakayıt ve sorumsuz bir tavır sergilediler.
Bu duruma yeter diyoruz. Kendi öz guvenimiz oz gucumuz olan halkimiz aracılığıyla hem ulusal kurtuluş mücadelesine hem de hemde bu davanin savunucusu olaraktan kaynaklanan sorunlarımıza doğru bildiğimiz şekilde çözüm yolları bulmak istiyoruz. Örgütlü mücadeleye karşı değiliz. Bütün örgütlere eşit uzaklıkta, eşit yakınlıktayız. Hiçbir örgütün yan birörgütü olmayı kabul etmiyoruz. Farklı siyasal örgütlerle çalışan tüm yurtseverlerin kimlikleriyle inisiyatifimizin üyesi olabilirler. Ancak sayısal çoğunluk ve benzeri nedenlerden dolayı hiçbir örgütün etkisine girmeyi yada yan örgütü olmayı kategorik olarak red ediyoruz. Ülkemizi temsil edecek bir ulusal kurum oluşuncaya kadar bağımsız ve bağlantısız bir kurt ulusal halk insiyatifi olarak kalmayı zorunlu görüyoruz ve bunu dilendirirken bagimsiz bir halk insiyatifi derken kendilerini bu vasfa haiz goren tum kurdistanlilari baz alarak dilendiriyoruz
13. 12. 2004
Mahsum Amed
Mafê Kopîkirin &kopîbike; PDK-XOYBUN; wiha, di xizmeta, Kurd û Kurdistanê daye : Pirojeya Kurdistana Mezin, Pirojeyên Aborî û Avakirin, Pirojeyên Cand û Huner, Lêkolîna Dîroka Kurdistanê, Perwerdeya Zimanê Kurdî, Perwerdeya Zanîn û Sîyasî, Weşana Malper û TV yên Kurdistane. Tev maf parastî ne. Weşandin:: 2004-12-13 (1961 car hat xwendin) [ Vegere ] | PRINTER |
|
Ev malper, herî bash, bi Avant Browser, tê xuyakirin...
Download !!! 
