SiLAHLI MüCADELE DöNEMi SONA ERDi Kemal Burkay
Roja teze, PSK Genel Sekreteri Kemal Burkay'la, son yıl icinde Kürt politikasında yer alan gelişmeleri, Türkiye'nin AB'ye aday üyeligi ve bunun Kürt sorununa etkilerini, yeniden gündemde olan legal parti konusunu da kapsayan bir söyleşi yaptı. Burkay, bu söyleşide PKK'daki degişimi degerlendirdi, yeni dönemde Kürt hareketine düşen görevler konusundaki görüşlerini, legal partiye ilişkin önerilerini daha da actı.
Roja Teze: Sayın Burkay, Son dönemde yaptıgınız kimi acıklamalarda, Kürtler icin silahlı mücadele döneminin artık sona erdigini söylüyorsunuz. Nedenlerini acıklar mısınız?
- Ben bunu Kuzey parcası, yani Türkiye Kürdistanı'ndaki Kürt hareketi bakımından söylüyorum. Yani tüm parcalar icin bir genelleme degil. Herbir parcanın kosullarŸ degisik. Yarın öbür gün, Güney ve Dogu Kürdistan'da neler olacagı keştirilemez.
Bildiginiz gibi biz, Kuzey bakımından daha bastan, yani yıllarca önce, silahlı mücadelenin başarı şansının olmadıgı kanısındaydık ve mücadeleyi silahlı olmayan yöntemlerle yürütme yanlısıydık. Bu konuda görüşlerimi bircok kez dile getirdigim icin yeni bir tekrara gerek duymuyorum. Gelinen durum ise ortada. Stratejisini silahlı mücadele üzerine kuran PKK'nın geldigi nokta ve yolactıgı durum üzerine fazla söze gerek yok.
Bu sonuca öcalan'ın Suriye'den cıkarılışının, ya da yakalanmış olmasının yol actıgı söylenebilir mi?
- Hayır. PKK da, Kürt halkı da 15 yıldır süren savaştan coktandır yorulmuştu. 1990'lı yılların başında bir ara PKK'nın eylemleri yayıldı ve kitleselleşti. Bu, taraftarlar arasında zafer yönünde bir umut yarattı. Ancak cok gecmeden, devletin cok daha azgın şiddeti karşısında PKK'nın silahlı gücündeki gelişme durdu ve kırsal kesimin boşalması, köylülerin bircok yerde koruculasması ya da göc etmesi nedeniyle partizan güclerinin beslendigi kaynaklar büyük ölcüde kurudu ve hızla kücülme basladı. Salt savaşla bir yere varamıyacagını kavrayan öcalan, 1993'ten bu yana üc kez tek yanlı ateş kesti, diyalog yolları aradı, ama bulamadı. Türkiye herhangi bir uzlasmaya hep kapalı oldu. Öcalan'ın Suriye'den cıkarılması elbet süreci hızlandırdı. Yakalandıktan sonra ise, bildiginiz gibi, gecmişteki tüm iddialarını, görüşlerini bir yana bıraktı ve PKK da onu izledi. Bu, başlıca silahlı eyleme ve şiddete dayanan, liderini putlaştıran PKK stratejisinin iflası oldu.
Bu aşamadan sonra Kürdistan'ın bu parcası bakımından silahlı mücadele dönemi, kapanmıştır ve örnegin Irak'ın ya da Yugoslavya'nın karşılaştıgı türden olaganüstü degisiklikler olmadıkca artık gündeme gelemez. Mücadele bundan böyle ister istemez siyasal kanallarda ve daha cok barışcı, legal yöntemlerle yürüyecektir.
Roja Teze: Ancak PKK silahlı güclerini tümden dagıtmış degil; onları sınır dışına cekti. O, sözkonusu Barış ve demokrasi programı ile rejimden bir beklenti icinde. Umdugunu bulamazsa yeniden silahlı eyleme dönemez mi?
- PKK'nın sözkonuöu beklentileri hic de karşılanmayacak türden degil. üzerine onca gürültü koparılan barış ve demokrasi programının ici bos. Tam da rejimin istedigi türden. Kürt halkının tüm temel istemleri bir yana bırakılmş. üniter devlet ve Kemalist ideoloji savunuluyor. Bu program gercekte PKK tabanını ve Kürt halkını aldatmaya yönelik bir yalancı mama.
PKK'nın asıl beklentisi öcalan'ın idamdan kurtarılması. Bu ise oldu sayılır. Rejimin bu saatten sonra öcalan'ı asması kendisi acısından en aptalca şey olur. Rejim, tam da PKK'yı diledigi cizgiye cekmiş ve istediklerini ona dikte ederken bu süreci tersine cevirecek bir hata yapmaz. O öcalan'ı degerli bir rehine gibi elinde tutacak ve böylece onun ve PKK'nın eliyle Kürtlere yönelik uslulaştırma ve düzene entegre politikalarını hayata gecirmeye calışacaktır.
öcalan'ın asılması AB'ye giris sürecine de ters düsüyor. öcalan'ı Türklere teslim eden Batılılar, simdi onun canını koruyarak öfkeli Kürtlere de bir jest yapıyorlar.. Bu da bir yatştırma politikası. AiHM infazın durdurulması yönünde bir karar verdi. Türk hükümeti buna uyarsa (ki uyacagı yönünde güclü işaretler var) 1,5-2 yıl bir zaman işleyecek demektir. Türkiye'nin Avrupa Birligi aday üyeligine alınışının ardından yapılacak ilk işlerden biri ise idam cezasının kaldırılması olacak.
özetle söylersek, öcalan'ın gözü aydın, artık yırttı sayılır!. Bundan sonrası Mandela olmaya kalmış! Ancak Mandela, ırkcı rejimin önünde dize gelerek degil, 28 yıl agır zindan kosullarına direnerek, taş kırıp görüşlerini savunarak Mandela oldu. Bunu da unutmamalı..
öte yandan, PKK istese de, bütün bu olup bitenlerden, devleti güclendirme cagrılarından, silahlı eylem döneminin artık sona erdigine dair bunca söylemden, savaşcıların ve taraftar kitlenin yaşadıgı düşkırıklıgından sonra yeniden eskiye dönmesi ve silahlı eylemi sürdürmesi oldukca güc.
Roja Teze: iran, Irak, hatta Rusya, Türkiye ile sorunları olan başkaları, bundan böyle de Kürt kozunu oynamak istemezler mi. PKK'nın dagılıp gitmesi onların işine gelmez. Bu yönde telkinler oldugu ve örnegin, Kafkasya ve Ortaasya'da ABD ve Türkiye ile cekişen Rusya'nın, PKK kozunu oynamak istediginden söz ediliyor.
- Bu elbet mümkün. Kürt kozunu oynamak iran, Rusya ve başkalarının işine gelir. Onlar, bundan sonra da ellerinin altında PKK veya benzeri bir örgüt olsun isteyeceklerdir. Ama degişen Ortadogu dengelerinde bu da zorlaşmıştır. Herseyden önce de Kürtler bu oyuna gelmemeli. Kürtler kendi güclerine dayanarak mücadele etmeli ve kendilerini oyun masasında bir koz gibi kullanmak isteyenlere degil, gercek dost güclere dayanmalı. iran ve Irak'ın kendileri Kürtlerle savaşıyor. Rusya ise Kürtlere dostca bir destek verecek idiyse şimdiye kadar verebilirdi. Oysa öcalan'a sıgınma hakkı bile tanımadı. Kürdistan yıkılıp yerle bir olduktan, öcalan ele gecip, PKK silahlara tövbe ettikten sonra mı yardım edecek?..
Roja Teze: PKK'nın gelecegini nasıl düşünüyorsunuz? Silahlı eyleme tümden son veren bir PKK'dan geriye ne kalır? öcalan PKK'nın programının, hatta adının da degişebilecegini söyledi ve bu yolda hazırlıklar oldugundan söz ediliyor.
- PKK'nın programı zaten coktandır ki, öcalan'ın kişisel tercihlerine uygun olarak habire degişmekteydi. Hedef önce bagımsız bir devletti ve onun dışında herşey ihanet ve reformculuktu. Sonra siyasal hedef federasyon oldu, öcalan italya'ya ayak basınca da otonomi.. imralı'da ise otonomi bile kalmadı.. Yöntemler degişti: temel alınan silahlı mücadele gitti, yerini barışcıl siyasal mücadele aldı. ideoloji degişti: Kürt yurtseverliginin, marksist söylemin yerini Kemalizm ve ici bos bir demokratik cumhuriyet söylemi aldı..Su anda PKK'dan geriye ne kaldı ki zaten?..
PKK acısından sürec islemeye devam ediyor. önümüzdeki aylarda daha neler olur, adı kalır mı, nasıl bir bicim alır, görecegiz.
Roja Teze: PKK cevreleri, sık sık partinize suclamalar yöneltiyorlar. PKK'nın mirasına göz koydugunuzu söylüyorlar. Son olarak, yurt dışında cıkan özgür Politika gazetesinin 7 Aralık tarihli basyazısında, KDP ve KYB ile birlikte PSK da suclanıyor. KDP ve KYB'nin, maddi cıkarlar karşılıgında PKK'yı güney Kürdistan'dan cıkarıp tasfiye etmek istedikleri, Avrupa'da ise aynı şeyi PSK'nın yaptıgı ileri sürülüyor.
- PKK cevreleri bu konuda ve baska konularda bize sık sık haksız, uluorta suclamalar yöneltiyorlar. ilişkilerimizin iyi oldugu dönemlerde bile, yılda birkac kez bize karşı kampanya acmasalar rahat edemiyorlar. PKK bizi, iş ve gücbirligi yapılabilecek bir yurtsever örgüt olarak degil, hep bir rakip gibi gördü. Bu PKK'nın bir huyudur ve aynı zamanda kendisine güvensizlikten kaynaklanıyor. Bu bir fobidir. PKK hicbir zaman, en güclü oldugu dönemlerde bile kendisine, savundugu politikalara güvenmedi. Kendisini bekleyen şansla ilgili olarak kaygı ve endişeden hic kurtulamadı.
Hem PKK herşeydir diyorlar, bizi kücümsüyorlar, hem de PKK'nın mirasında gözümüz oldugunu söylüyorlar. PKK'nın yerine göz diktigimizi ileri sürüyorlar.
öncelikle, birisinin mirasını bölüşmek icin ortada bir ölü, ya da ölüm döşeginde bir hasta olmalı. PKK böyle mi?. Bu kişiler, bu tür sözlerle, farkında olmadan PKK'nın hazin durumunu sergiliyorlar.
PKK ortaya cıktıgı günden beri kendisinin dışındaki Kürt örgütlerini düşman gibi gördü, ortadan kaldırmak icin calısştı. Dogal olarak başkalarını da kendisi gibi sanıyor. Sormak gerekir: PKK gibi kuzeyli bir örgütün Güney Kürdistan'da işi ne? Hele hele, Türkiye'ye karşı mücadeleye son verdikten, artık Türk devletini güclendirmeyi kendisine görev edindikten sonra?.
Yine sormak gerekir: PKK'yi görülmemiş bir hızla tasfiye etmekte olan kimdir, bizzat öcalan ve bugünkü PKK yönetimi degil mi? öyleyken, bu tasfiye sürecine kılıf bicmekten, alkış calmaktan başka birsey yapmayan özgür Politika'nın yazarı neden başka örgütleri sucluyor?
öte yandan, biz PKK'nın mirasına talip miyiz bakalım?. Bu miras nasıl bir seydir? Kardeş kavgası, komploculuk, yalan ve iftira, makyavelizm, baskı ve tehdit, acımasız eylemler, halka ve ülkeye yıkım getiren yanlış politikalar ve benzeri nice olumsuz unsurdan oluşan bu mirası biz ister miyiz?..
Hayır, PKK sözcüleri pek yanılıyorlar. Bizim bu mirasta hic mi hic gözümüz yok. Bizim kararlıca savundugumuz kendi politikalarımız, kendi degerlerimiz, mücadele icinde dogan kendi geleneklerimiz var. Hicbir zaman PKK'nın yerinde olmak, onun yaptıklarını yapmak istemedik. Ne siddete tapındık, ne kardeş kavgasına karıştık, ne de birtakım ilişki, cıkar ve destekler karşılıgında politikalarımızı başkalarına ipotek ettik. Yanlışlarla büyüyen, ama gelecegi olmayan bu güce hic özenmedik. Biz örgütsel bagımsızlıgını titizlikle koruyan bir partiyiz.
Ama eger sözkonusu olan PKK'yı terkeden ve daha da terk edecek olan aydınların, kadroların veya ondan uzaklasan kitlenin bize yönelecegi ise, bu farklı bir konu. Bunlar yurtsever, devrimci insanlar. Bunlar kimsenin mirası degil, mal degil. Bizim saflarımız politakalarımızı dogru bulan, programımızı onaylayan tüm yurtseverlere acık. Gecmiste bizden ayrılıp PKK cevresine gidenler de oldu; bu dogal birsey. Herkes diledigi yerde politika yapmalı. Simdi sözde önlerine Türkiye'nin demokratikleşmesini koyduklarını söyleyenler, Kürt siyasal yasamanın, örgütler arası ve örgüt ici iliskilerin demokratikleşmesi icin de caba göstermeli, buna alışmalılar.
PKK cevreleri sık sık, bizi Avrupalıların adamı olmakla, onlardan para almakla sucluyorlar. özgür Politika'nın 7 Aralık tarihli sayısının başyazısında da bu suclama var. Hayır, bu tam bir yalandır. PSK bugüne kadar hicbir Avrupa ülkesinden, bu ülkelerin kuruluslarından, siyasi partilerinden tek kurus almamıştır. Başka ülkeler veya kuruluşlar bize dostca yardım etseler almaz mıyız? Alırız elbet. Bu ayıp degil. Bizim halk ve örgüt olarak böylesi dostca yardımlara ihtiyacımız da var. Ama Avrupa ülkelerinin hükümetleri bizim degil, Türkiye'nin dostlarıdır. Onlar Türkiye'ye silah ve para verirler.
Bize bu suclamayı yapan PKK cevreleri acaba dediklerine gercekten inanıyorlar mı? Kimbilir, belki de kendi uydurdukları, yıllardır sakız gibi cignedikleri bu yalana kendileri de inanıyordur.. Belki bizi de kendileri gibi sanıyorlardır.
PSK baska ülkelerden yardım alabilse, Kürt halkını icerde ve dışarda haraca baglasa, ya da bu bayların cok iyi bildigi türden başka güclü gelir kaynakları olsa, onun da yurt icinde ve dışında günlük gazeteleri, televizyonu, Batının baskentlerinde dayalı döşeli onlarca bürosu, yüzlerce profesyonel kadrosu olurdu. Oysa PSK mücadelesini tümüyle kendi üye ve sempatizan cevresinin özverisi, destegi, bagışları ile sürdürüyor. Biz kendi yagıyla kavrulan ve olanakları dar bir örgütüz. Aklı ve vicdanı olan herkes bunun böyle oldugunu bilir.
Roja Teze: Türkiye 10-11 Aralık'ta Helsinki'de yapılan doruk toplantısı ile Avrupa Birligi aday üyeligine alındı. Bunun Kürt sorununa etkileri ne olur?
- Bildiginiz gibi Avrupa Birligi daha önce, kendisinden istenenleri yerine getirmedigi icin Türkiye'yi genişleme halkasının dışında tutmuştu. Ancak son doruk toplantısında tavrını degiştirdi ve Türkiye'yi aday ülke olarak kabul etti. Buna karşılık, Kopenhag Kriterlerini yerine getirme kosulunu sürece bıraktı. Türkiye'nin tam aday olması bu kriterlerde belirtileni yerine getirmeye baglı.
Bu sürec belli ki uzun sürecek. Türkiye bilinen alışkanlıgı ile, özellikle insan ve azınlık hakları ile ilgili konularda, Kıbrıs ve Yunanistan'la ilgili sorunlarda ayak sürüyecek. Bay Ecevit daha adaylık imzasını attıg gün, ayagının tozuyla bir Kürt sorunu olmadıgını tekrarlamaktan geri kalmadı. Bay Demirel de kısa süre önce, Kürtlere televizyon verirsek bu bagımsız devlete kadar gider demişti. Görülüyor ki, Avrupa yolunda atılan önemli adıma karşılık, Türkiye'yi yönetenlerin kafa yapısında bir degişim yok.
Biz Parti olarak ötedenberi, Türkiye'nin aday üyeliginin Koperhag Kriterlerine uyulması koşuluyla kabulünü savunduk. En azından bu dogrultuda güven verici adımlar atılmasını istedik. Ne var ki AB, Türkiye'yi itmemek, ona yolu acık tutup etkilemek ve böylece degişimi kolaylaştırmak icin daha önce öne sürdügü koşulları kaldırdı ve Türkiye'yi aday üye yaptı. En azından, bu kararın alınmasının temel nedenleri Avrupa'nın stratejik cıkarları olsa da, görünürdeki gerekceler bu. Bundan dolayı üzgün degiliz. Kürdistan'ın bir parcası da böylece Avrupa Birligi'nin yolunu tutmuştur. öte yandan, Türk yöneticiler ne denli ayak diretseler de Türkiye, bu adımla birlikte dönüşü zor bir yola girmiştir ve ister istemez etkilenecektir. Türkiye aday ülke olmak icin AB'nin öngördügü demokratik degerleri benimsemek, yasal sisteminde gerekli degişimleri yapmak ve bu arada Kopenhag Kriterlerini hayata gecirmek zorundadır. Bütün bunlar bizden yanadır ve mücadelemize kolaylıklar saglayacaktır.
Türkiye, barış ve demokrasi güclerinin gelişecegi bir döneme giriyor; bu olumludur. Böylece Kürt ulusal mücadelesi icin, siyasal ve kültürel planda daha elverişli bir ortam oluşacaktır.
Roja Teze: AB Kürt sorununun cözümü icin Türkiye'yi zorlayacak mı?
Dogal olarak etkileyecek. €ünkü Türkiye'nin istikrar kazanması ve cözülmemiş Kürt sorunu nedeniyle Avrupa'nın başının agrımaması buna baglı. Kopenhag Kriterlerinin yerine getirilmesi bile Kürtlerin kültürel, yönetsel ve siyasal planda önemli haklar elde etmelerini saglayacak. Ama elbet, bu is kolayca ve kendiliginden olmayacak. Türkiye'nin Kürt inkarına koşullanmış yönetimi, soven kafaları buna karşı direnecek, bu kriterleri de dejenere etmek, sulandırmak icin calışacak. Cözüm bundan sonra da asıl olarak Kürt halkının mücadelesine baglı. Yeni dönemin kosullarına uygun olarak mücadeleyi örgütlemeli ve karalıca sürdürmeliyiz.
YENi DöNEMDE YENi öRGüT VE MüCADELE BiCiMLERiNE GEREK VAR
Roja Teze: PKK'nın silah bırakması ve Türkiye'ye AB yolunun acılması ile Kürt politikası bakımından da yeni bir dönemin başladıgını söyleyebilir miyiz? Silahlı mücadele döneminin sona erdigini söylediniz. Bu dönemde mücadele hangi yöntemlerle ve hangi bicimlerde yürümeli?
- Yeni bir döneme girdigimize kusku yok. üstelik bu dönem, tam da 2000'li yıllarla başlıyor. Kürt hareketi bu dönemde siyasal mücadeleye agırlık vermeli, örgüt ve mücadele bicimlerini buna uyarlamalı.
30-40 yıl öncesi, 1990'lı yılların başına kadar süren dönem, cok farklıydı. 1960'lı, 70'li yıllar dünyada devrim yıllarıydı. Bu dönemde Kürdistan'ın tüm parcaları da silahlı mücadele ile kaynadı. Bu kosullarda Türk solunun ve Kürt ulusal hareketinin iyi hesap kitap yapmadan, ülke ve bölge koşullarını, gücler dengesini geregi gibi degerlendirmeden silahlı eyleme özenmesi dogaldı. Oysa simdi yeni bir durum sözkonusu. Yasanan acı deneyim ise neyin olup neyin olamıyacagını gösterdi. Simdi bizden beklenen umutsuluk ya da yeni maceralar degil, gercekciliktir. Kürt ulusal hareketi önüne barışcı, siyasal yöntemler koymalı. Kosullara uygun düşen yöntemler budur. Böylece Kürt hareketini yeniden örgütleyip mücadele alanına etkili bicimde yöneltebilir, aynı zamanda Türkiye'deki demokratikleşme sürecine katkıda bulunabiliriz.
örgütsel bicim ise en basta, yurtsever hareketin en geniş kesimlerini bir araya getirecek olan bir legal partidir.
Belki bazıları legal parti önerimizin yeni olmadıgını söyleyecekler. Dogrudur. Daha seksenli yıllar sona ermeden bu öneriyi getirdik. Degişik kesimlerin icinde yer alacagı geniş, legal, kitlesel bir parti önerdik. Ne yazık ki bircok Kürt cevresi o zaman bu önerimizin önemini kavramadı. Bildiginiz gibi, 1990'da HEP kuruldu ve bizim taraftarlarımız da icinde yer aldılar. PKK ise önce HEP'e karşı tavır aldı, icinde yer almadıgı, ya da kendisinden yana olmayan her sey gibi onu da kendisine karşı bir girişim gibi sucladı. Ama cok gecmeden tavır degiştirdi, taraftarlarını HEP'e soktu, icinde etkinlik kurdu ve yaptıgı yanlışlarla onu islevini yapamaz hale getirdi. Daha sonra ise HEP, milletvekilligi ugruna SHP'ye pazarlandı.
ikinci girisim DEP'ti, PKK ile imzaladıgımız 1993 protokolü sonrası dogan olumlu havada oluştu. Ama PKK aynı yanlış yöntemleri DEP icinde de sürdürmekten geri kalmadı ve sonunda onu da heder etti. Bütün bunlar Kürt hareketinin legal planda saglıklı bir yapı oluşturmasını engelledi ve kacınılmaz olarak ayrışmalara yol actı. Simdi görev yine gündemdedir. Bugün de legal planda Kürtler tarafından oluşturulmuş ve Kürt sorununun cözümünü başlıca gündem maddesi sayan iki legal örgüt, HADEP ile DBP var. Ama bunlardan DBP, yeterince kitlesel ve yurtsever hareketin degişik kesimlerini kapsayıcı degil. HADEP'in ise, şimdiye kadar yanlış yönetilmesi ve dayandıgı potansiyelin hovardaca heder edilmesi bir yana, bu aşamadan sonra ne olacagı belirsiz. Son dönemde HADEP'i de tümüyle ehlileştirip rejimin dümen suyuna sokma, hatta bazı baska örgütlerle birleştirip düzene entegre etme cabaları var. Bu nedenle sorun simdi de gündemdedir. Hatta, son dönemde yaşanan önemli degişikliklerin ardından daha da önem kazanmıştır. Aydınların, siyasal kadroların yanısıra, bizzat yurtsever halk kesimleri de bundan böyle ne olacagını soruyor, bir cıkış yolu arıyor. Bize göre bu cıkış yolu yine de ve en basta geniş, kitlesel, legal partidir.
Rejimin niyetleri belli. O, Apo'yu ele gecirdikten sonra, bizzat onun ve PKK'nın eliyle Kürt hareketini tümüyle ehlileştirip düzene boyun egen sessiz bir yıgına dönüştürmek istiyor. Buna evet demeyen tüm siyasal kadrolar, aydınlar, yurtseverler de bu oyunu bozmak icin kendilerine düşeni yapmalılar. Biraraya gelerek koşullara ve döneme uygun örgüt ve mücadele bicimlerini yaratmalılar.
Biz, geniş yurtsever kesimleri ortak bir program üzerinde biraraya getirecek, bir legal partiyi bu dönemin kilit görevi olarak görüyoruz. Sosyalist Kürtler, sosyal demokrat ve liberal egilimli Kürtler, hatta islami degerleri öne cıkaran yurtsever kesimler böylesine bir birlikte biraraya gelebilir. Bu bir tür cephe partisi olacaktır. islevi ise Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürt sorununun barışcı ve adil cözümü icin calışmaktır. örgütün etkili olması, cekim merkezi olması, kitlelere umut vermesi icin böyle bir birlige ihtiyac var.
Roja Teze: Bunun icin 1990'da HEP'in kuruluş döneminde veya daha sonraki yasal partilerin kuruluşu sırasında biraraya gelmeyenlerin şimdi gelebilecegine inanıyor musunuz?
- Elbet bu isin kolay olmadıgını biliyorum. Ama bugünkü olumsuz durumu aşmak icin başka care yok. Gecmiş yıllarda böylesi bir legal siyasal calışmayı önemsemeyenler, zaman icinde onun önemini anladılar. Dün böylesi bir birligin önünde varolan kimi engeller, hegemonyacılık ve başka türden etkiler bugün daha zayıf.
Kuskusuz bugün de güclüklerimiz var ve bunları asmak zorundayız. Bügün hala bazı kesimler, legal örgüt denince Kürt adını taşıyan ve illegal partilerin programlarına benzer bir azami programa sahip partiler düşünüyorlar. Ancak bu tutum gercekci degil. Türkiye'nin bugünkü yasal ve politik ortamında böyle bir partiyi kuramaz, bir gün bile yaşatamazsınız. Oysa amac bir günlük bir gösteri degil, iş yapmaktır. Bize siyasal mücadele icin bir arac gerekli. Bu nedenle örgütün programı daha söceki partilerin, veya su anda mevcut olan DBP, HADEP türünden partilerin programına yakın ya da benzer olabilir.
Önemli olan örgütün geniş kitle destegine sahip olması ve iyi yönetilmesidir. Böyle bir parti, mütevazi bir programla da cok iyi isler yapabilir, kitleleri amaca uygun bicimde yönlendirebilir. Kitle destegi olmayan bir örgüt ise, dünyanın en güzel adına, en iyi programına sahip olsa hictir. öte yandan, kötü yönetilen bir parti, kitle destegine sahip olsa da amacları dogrultusunda ilerleyemez ve o potansiyeli heder eder. Bunun somut örneklerini son yıllarda yaşadık.
Kürt isimli bir partide israr edenler bugüne kadar yalnızca söyledikleriyle kaldılar, her hangi bir adım atmadılar. Böyle giderse atacakları da yok. Bu, cıtayı 240'a koyduktan sonra oturup bekleme yöntemidir ve böyle yarış olmaz!
Bir de Serafettin Elci ve yanındakilerin bilinen tutumu var. Serafettin DEP'in kuruluşu sırasında kendi başkanlıgını sart koşmuş, bu olmayınca da cekip gitmişti. DDP'nin kuruluşu sırasında da aynı tavrı göstermisti: Hem baskan olmayı koşul olarak ileri sürdmüştü, hem de parti meclisini tek başına belirlemeyi.. Belli ki sayın Elci kendi sahsı icin bir parti istiyor!
Demokratik olmayan bu tutum, haklı olarak onay görmeyince,Serafettin bu kez ortak parti girişimlerinden uzak durdu ve gerekce olarak da bu iş sosyalistlerle birlikte olmaz dedi. Oysa bu iş sosyalistlerle de, başkalarıyla da birlikte olmalı. Nitekim sosyalist Kürtler, demokrasi ve özgürlüklerin kazanılması icin Serafettin'le de, sosyalist olmayan baskalarıyla da birlikte calışabileceklerini söylüyorlar. Birlıkte olma onlayışı halka karşı bunu gerktırıyordu
Roja Teze: Kurulacak partiye sizin, yani PSK'nın ıardan müdahale edebilecegi tarzında kaygılar var. Ya da bazılar PSK taraftarlarının böyle bir partide yönetimi alabilecekleri kaygısını tasıyorlar.
- Bunlar bos kaygı ve endiseler. Bizim yıllardır en geniş yurtsever kesimlerin katılacagı kitlesel, legal bir partinin oluşması icin bunca caba göstermekten amacımız acık: Kürt halkının etkili bir araca sahip olması. Bunun yalnızca bizimle olmayacagını biliyoruz. Bunu ille de kendimizin yönetmesi gibi bir tutkumuz yok. Ayrıca bunu yanlış da buluyoruz. Biz onu taban ve yönetim olarak başkalarıyla paylaşmak istiyoruz.
Bizim, böylesi bir partinin calışma tarzına ilişkin anlayışımız sudur: Böylesi bir parti tümüyle demokratik sekilde islemeli. Yani organları secimle gelip secimle gitmeli, dışardan bir karışma, baskı, tehdit olmamalı. Zaten bizim baskı yapacak bir aygıtımız, silahlı gücümüz, polisimiz de yok! PSK'nın kendisi cok demokratik bir parti. örgütümüz tümüyle üyelerinin gönüllü birligine dayanıyor. Baskalarılı hele tek secicilige özenenlerin tahmin edemiyecegi kadar demokratik bir isleyisi var. Yöneticilerin secimi, tartışma, karar alma sürecleri tümüyle demokratik. Hangi nedenle olursa olsun, ayrılmak isteyen özgürce ayrılıp gidiyor. Farklı görüşte olana, ayrılana baskı yok, tehdit yok. Ayrılan kişi örgütümüzün aleyhinde çalısmadıkca dostca iliskilerimiz de devam ediyor. Örgütümüzün aleyhinde calışanlarla ise çok çok merhabayı kesiyoruz.
Biz legal partinin ve tüm legal kurumların kendi yaglarıyla kavrulmasından yanayız. Onlar kitle icinde örgütlenerek, kitleden aldıkları destekle ayakta durmalılar. Gercek anlamda özgür olmaları, güçlü olmaları ve işlevlerini yapmaları da buna baglı.
Özetle, bizim legal partiye ilişkin anlayışımız budur. Baskalarını inandırmak icin ise, birlikte calışıp birbirimizi tanımaktan başka elimizde sihirli bir ölcü aleti yok.
KaldŸ ki yönetimin olusmasŸ demokratik secimlerin sonucu olacaktŸr. Bize yakŸn insanlar yönetime girebilecegi gibi giremiyebilir de. Bu tabanŸn bilecegi is. Demokratik isleyise ve bunun sonuclarŸna herkes razŸ olmalŸ, icine sindirmeli. BaslangŸcta degisik egilimlerden, grupsal szellik tasŸyanlar biraraya gelse bile, zamanla tam bir kaynasma, bütünlük saglanabilir ve öyle olmalŸ. Ancak, ille de bas olmak isteyenler ve bu nedenle kendilerine yeter, kücük bir kulübeyi tercih edenler böylesi genis bir birlikten, kaynasmadan ürkebilirler.
Biz halkımızın gelecegi ve haklı davasının kazanılması için birbirimizle çalışmak zorundayız. Öyle olunca da önyargıları aşıp biraraya gelmeyi başarmalıyız. Kürt hareketi, gecmişten kalan ve örgütlü mücadelenin önünde ciddi bir ayakbagı olan feodal degerleri, kendi başına buyruklugu, haseti asabilmeli. Bir araya geldigimizde, nicel olarak bugünkü örgütlü yapıların gücünü cok cok asan bir kitlesel güce ulasabiliriz. Bsyle bir yapı içinde, demokratik mekanizmalar iyi işledigi zaman, bu ise gercekten layık olanlar, yetenekli ve çalışkan olanlar yönetime gelir. Öyle de olmalı.
Roja Teze: Su anda mevcut partiler, HADEP ve DBP böylesi bir birligin olusmasında rol oynayamazlar mı ?
- Elbet oynayabilirler. DBP'nin de HADEP'in de Türkiye'nin mevcut yasal düzenine uyarlanmıs birer programları var. Yeni dönemde yasal durum iyilesebilir ve bu programlar da Kürt halkının istemleri bakımından iyilestirilebilir, siyasal partilerin calısmalarını zorlastıran engellerin kaldırılması yönünde rejim zorlanabilir.
Ancak, HADEP bakımından su anda belirsiz bir durum var. HADEP dün, legal bir partinin durumuyla hic de bagdasmayan sivri tavır ve tutumlar icinde, militanca politika yaparken simdi de havaya uyup, su ici bos demokratik cumhuriyet projesisne angaje olmus durumda. Bu ise, gercek bir degisim, demokratiklesme ve özgürlesme projesi degil, Kürtleri mevcut düzene entegre etme projesi. HADEP'in bu yolda nereye kadar gidecegi belirsiz. Onu baska kesimlerle birlestirip tümüyle paralize etme projeleri de var.
HADEP'in yeni sürecte olumlu bir rol oynaması, ancak bu tuzaga düsmemesine, varlıgını sürdürmesine ve yurtsever bir politikayı korumasına baglıdır. Bunu yapıp yapamıyacagını zaman gssterecek. Öte yandan, rejim planlarını hızla hayata gecirmeye calısırken, Öcalan'la birlikte PKK ve HADEP'i ve rejimle uzlasmaya alısık ve fit olan kimi Kürt cevrelerini de bu dogrultuda yönlendirirken, bu kötü gidisten memnun olmayan Kürt yurtsever örgütleri ve tüm yurtsever cevreler oturup sonucları bekleyemezler. Gecikmeden tedbir alıp adım atmak gerekir.
DBP elbet bu dogrultuda olumlu bir rol oynayabilir. Programı tüm yurtsever kesimlerin üzerinde uzlasabilecegi demokratik, cagdas bir programdır. DBP'yi kuranların, kurulus asamasında diger bazı yurtsever cevrelere de birlikte örgütlenme önerisi götürdüklerini biliyorum. Ne yazık ki bu cevreler, bir bölümüne yukarda isaret ettigim cesitli nedenlerle uzak durdular. Bu asamada katılmalar ıda pekala mümkündür ve ayıp degildir. Böylece ise sıfırdan baslanmıs olmaz, DBP'nin kazanımlar ıkorunmus olur ve bu herkesin yararŸnadŸr.
Ama eger, biz Kürtlerde cokca rastlanan bir tutumla, bu onur meselesi yapılıp ayıp saylıacaksa, baska türlü cszümler de mümkündür. Ben elbet DBP adına konusamam, ancak kendim ve partim adŸna konusabilirim. Ama öyle sanıyorum ki DBP'li yurtseverler birlik icin gereken özveriyi göstermekten geri kalmayacaklar. Katılımla birlikte kongreye gitmek, gerekiyorsa programda degisiklikler yapmak, yeni bir ad ve yönetim secmek mümkündür. Hatta, duruma göre, biraraya gelip, tümüyle yeni bir tüzük, program ve adla, yeni bir ysnetim olusturmak da mümkündür. Yeter ki ortada ciddi, genis bir katılım ve birlik cabası olsun.
Roja Teze: Siz ülkeye dönmeyi, böyle bir yasal kurulusta kisi olarak rol almayı düsünüyor musunuz?
- Zaman zaman böyle bir soruyla karsılasıyorum. Bir kere benim hala Türkiye'ye dönme kosullarım yok. Bu olanak olsa hemen dönerdim. Rejim bana ve benim durumumdakilere bu fırsatı vermiyor. Ben Türkiye'de yasaklı olan bir partinin yöneticisiyim. Bundan dolayı bana en azŸndan 15 yıl ceza verirler. Suc sayılan onca yazım, konusmam da cabası.
Rejim bizi göcmenlige mahkum etti, halkımızdan, onun mücadelesinden koparmaya calıstı. Ama göcmenlik kosullarında da direndik ve ayakta kaldŸk. Günümüzün rahat iletisim kosullarında, sesimizi duyurmak icin Stokholm'de olmakla Ankara'da olmak arasında fark yok. üstelik Avrupa'da sansür, polis baskısı, zindan tehditi, iskence ve faili mechul yok. Yeri gelmisken, Avrupa Birligi'ne girmeye pek hevesli görünen Türk devletinin, Demirel ve Ecevit gibilerin, bu oyuncaklarından nasıl el edeceklerini pek merak ettigimi söylemeliyim!..
Ben Türkiye'ye döneceksem orada serbestce siyaset yapabilmeliyim, görüslerimi özgürce söyleyebilmeliyim. Yoksa zaten dolu olan Türkiye'nin zindanlarŸna 63 yasŸnda bir politikacŸ ve sair daha hediye etmek istemem. Üstelik bana cezaevinden, bazıları gibi hergün demec verme fırsatını vermeyecekler ve bana karsı, bu demecleri gazete mansetlerinden, televizyon ekranlarŸndan her Allahın günü yansıtacak kadar konuksever davranmayacaklardır.. Cünkü söyleyeceklerim hoslarına gitmeyecek; bugün savundugum görüslerden ödün vermeyecegimi bilirler.
Rejim cıkarmaya calıstgı af yasası ile iskenceciyi, vurguncuyu, ceteciyi, katili zindandan ve ceza tehditinden kurtarmak istiyor da, duvarlara yaz ıyazan cocuk ve genclere, düsüncesini söyleyen aydına ve bu arada bizim gibi ülkede demokrasi ve özgürlük isteyenlere bu fırsat ıvermek istemiyor. Ama böyle yapmakla ne ülke karlı cıkıyor ne de bizim calısmamız duruyor. Benim ve bir bölüm arkadasımın ülkeden cıkısı yaklasık yirmi yıl oldu. Ama yurt dısnıda da mücadeleyi inatla sürdürdük, bizi soyutlamak isteyenlerin heveslerini kursaklarında bıraktık. Bundan sonra da öyle olacak. Dogru seyler yaptıgmız, toplumdan yana, ileri politikaları savunduıgumuz sürece, kimse bizim Kürt ve Türk halkıyla iliskimizi kesemez, etkimizi önleyemez.
Sonuc olarak, kosullar degismedikce, benim icin dönmek ve böylesi genis, kitlesel, legal bir partinin örgütlenmesine dogrudan katılmak olanagı yok. Ama bu isi yapabilecek insanlar yurt icinde az degil. Yeter ki iyi niyet ve caba olsun. Biz yurt dısından ve moral planda da olsa onlara destek vermeye hazırız.
Öte yandan, yeni dönemde Kürt yurtsever kesiminin nasıl ortak legal bir partiye ihtiyac ıvarsa, öylesine, sesini duyuracak, istemlerini dile getirecek baska araclara, günlük gazeteye, radyoya, televizyona ve baska kurumlara da ihtiyacı var. KanŸmca Bunlar birbirine baglı. Eger birlik anlayısını egemen kŸlabilirsek cok sey yapabiliriz.
Yeni dönemde Kürt hareketi olarak biz de anlayısımızı, calısma yöntemlerimizi yenilemeliyiz. Kürtlerin gücünü, olanaklarını - kadro, kitle ve parasal planda- biraraya toplamalıyız. Bunun icin irili ufaklı tüm gruplara, aydnılara görev düsüyor. Herkes üstüne düseni yapmalı, katkısını sunmalı. Kendi kücük kulübesini kurma, iki evli köyün birincisi olma egilimi artık son bulmalı. Yoksa on ylı sonra da yine aynı seyleri tartısırız.
Bazıları birligin lafını cokca ediyorlar, ama is adım atmaya geldi mi orada duruyor, ya da isi yokusa sürüyor, bin dereden su getiriyorlar. Biz diyoruz ki iste birlik: Buyrun, gelin legal partide birleselim, dönemin, mücadelemizin gerektirdigi kurumları hep birlikte oluşturalım. Laf etme degil, iş yapma zamanıdır!
Aralik 1999
Fermo, li vir mizeke ! http://www.xoybun.com/extra/slide/Unbenannt-2.swf
http://www.xoybun.com/gallery/albums/PDK-XOYBUN/Nexise_Kurdistana_Piroz_xv1.jpg
http://www.xoybun.com/gallery/albums/PDK-XOYBUN/Nexise_Kurdistana_Piroz_xv2.jpg
Mafê Kopîkirin &kopîbike; PDK-XOYBUN; wiha, di xizmeta, Kurd û Kurdistanê daye : Pirojeya Kurdistana Mezin, Pirojeyên Aborî û Avakirin, Pirojeyên Cand û Huner, Lêkolîna Dîroka Kurdistanê, Perwerdeya Zimanê Kurdî, Perwerdeya Zanîn û Sîyasî, Weşana Malper û TV yên Kurdistane. Tev maf parastî ne. Weşandin:: 2003-01-23 (2395 car hat xwendin) [ Vegere ] | PRINTER |