PNA nin Enver Sezgin'le Röportaji
[ 11:36 , 11 Jul 2005 ]
PNA nin Enver Sezgin'le Röportaji : Abdullah Öcalan İmralı'da PKK'yı tekrar kurdu !...
- Türkiye'de yayımlanan Radikal Gazetesi Aylık Kürt dergisi Esmer'in yazarlarından ve önemli Kürt aydınlarından biri olan Enver Sezgin'le bir röportaj yaptı. 'Batman, Bolşoy' kitabının yazarı Enver Sezgin, geçmişte yasadışı Türkiye Komünist Partisi'nin üyesiydi, 12 yıl kaçak yaşadı, 1990'larda da Yeni Demokrasi Hareketi'nin kurucuları arasında yer aldı.
Güneydoğu'da amacı pekanlaşılamayan terör hareketleri başladı. Askerlere pusular kuruluyor, tren yollarına bomba konuluyor. Kim yapıyor bunları, PKK mı?
Eylemler için şunu PKK yaptı, bunu yapmadı diyemem. Ama PKK'nın orada birtakım silahlı eylemler yaptığı açık. Bunu kendileri söylüyor. Biliyorsunuz bölgede 1984'te bir savaş başladı. Kimi buna 'düşük yoğunluklu savaş' dedi, kimi 'iç savaş'. Adı ne olursa olsun bu bir savaştı. Bu savaş 1999'da bitti. Bunu bitiren de Abdullah Öcalan'dır.
Savaş nasıl bitti ?
Öcalan, yakalandıktan sonra 1999'da- ki duruşmalarda, savaşa son verdiğini, artık silah kullanmayacaklarını söyledi ve güçlerine Türkiye sınırlarının ötesine gitme talimatı verdi. Nitekim uzun süre PKK'nın eylemleri durdu. Ama 2001 Haziran'ında Öcalan, avukatlarıyla yaptığı görüşmede, ateşkesi bozduğunu açıkladı, yandaşlarına silahlı eylem çağrısında bulundu. Şiddet eylemleri tekrar başladı. Oysa Öcalan 1999'da ateşkes ilan etmemişti. Savaşı bitirdiğini söylemişti. Bence savaş 1999'da bitti. Aslında dağdaki insanlar da yorgun düştü. Askeri bakımdan yenildiler. Liderlerinin yakalanmasıyla gerilemeleri arttı. Uzun yıllardır dağda olan bu insanların artık bir biçimde dağdan inmesi gerekiyor. Bu da politikanın çözeceği bir konudur.
PKK hangi amaçla yapıyor bu terör eylemlerini peki?
PKK eskiden belli bölgeleri etkisi altında tutmak, kurtarılmış bölgeler ilan etmek için savaşırdı. Ya da federasyon gibi siyasi talepleri gerçekleştirmek için bu eylemleri yapardı. Ama bugün ortada böyle temel siyasi talepler yok. Bugün bu eylemler, Öcalan'ın devletle pazarlık kartını güçlendirmek için yapılıyor. Öcalan, Kürt sorununun çözümünde kendisinin ve örgütünün resmen muhatap kabul edilmesini istiyor. Bu, Kürt sorununun çözümüne ne kadar katkıda bulunur ayrı bir konu ama PKK'nın şu anki temel talebi, Öcalan'ın muhatap kabul edilmesidir. Diğer talepleri de Öcalan'ın tecridine son verilmesi, dağdakilere genel af çıkarılmasıdır. Dolayısıyla bugün yaşanan bir savaş değildir, bir 'savaş oyunu'dur.
Nasıl bir oyun bu ?
Bakın... Siyasal talebi olmayan bir çatışma, bir 'savaş oyunu' demektir. Bir savaşın amacı olur. Sadece genel af için ve PKK'nın muhatap kabul edilmesi için bir savaş sürdürülemez. Ama bu savaş oyununda maalesef askerler ve dağdaki gençler ölüyor. Ayrıca eğer yaşanan gerçek manada bir savaş olsaydı, dağdaki insanlar neden o zaman genel af istesinler ki. Genel af istediklerine göre, kendileri de bunun sürgit bir savaş olamayacağını görüyorlar.
PKK kimin kontrolünde?
Abdullah Öcalan'ın... Aslında PKK isim değiştirmişti. En son, Kongra-Gel diye bir örgüt oluşmuştu. Yine Öcalan'ın avukatlarıyla görüşmelerinden anlıyoruz ki, Kongra-Gel kendisi için yeterli olmadı. Öcalan yeni bir talimatla, 'Kongra-Gel de kalsın ama PKK'yı yeniden kurun' dedi. Yeniden kurarken de, PKK'nın eski yöneticilerinden bazılarını tasfiye etti, kendine en yakın olanları tepe noktalara getirdi. Böylece kendisine yüzde yüz bağlı bir örgüt oluşturdu. Eğer yeniden silahlı eylemlere başlayacaksa, PKK'nın olması gerekiyordu tabii. Çünkü PKK sadece siyasi bir örgüt değildir, aynı zamanda bir silahlı örgüttür de. Abdullah Öcalan, cezaevinde tekrar PKK'yı kurdu.
Öcalan, İmralı Adası'nda tutuklu. PKK ile ilişkisi nasıl sürüyor ?
Şöyle sürüyor. Eğer görüşebilirse, avukat görüşmeleriyle birtakım talimatlar veriyor ve bu talimatlar anında PKK yöneticilerine gidiyor ve yöneticiler ona göre siyaset geliştiriyor. Mesela Öcalan en son
'demokratik konfederalizm' diye bir tez ortaya attı. Bu tez hem PKK hem de onunla paralel hareket edenler tarafından aynen kabul gördü.
'Avukatlarıyla eğer görüşebilirse' dediniz. Öcalan'ın avukatlarıyla görüşmediği oluyor mu ?
Bazen hava muhalefeti nedeniyle haftalık görüşmeler olmazdı. Ama geçenlerde yeni bir kanun çıktı. Bu kanuna göre, Adalet Bakanlığı'nın bir temsilcisi de tutukluların avukat görüşmelerine katılıyor ve görüşmeyi banda kaydediyor. Öcalan'ın avukatları bu yasayı protesto ettiler ve bir süredir Öcalan'la görüşmüyorlar. Oysa Öcalan'ın avukat görüşmeleri zaten eskiden de banda alınıyordu. Askerler tarafından kamerayla kaydediliyordu ve Genelkurmay gibi gerekli yerlere gönderiliyordu. Demek ki bu görüntüler hükümete gitmiyordu ki, hükümet yeni bir yasa çıkardı ve şimdi Öcalan konusunda Adalet Bakanlığı da devreye girdi.
Peki son terör olaylarının arkasında bir kitle desteği var mı ?
Bence yok. Gerçi PKK'nın ve Öcalan'ın Kürt siyasal hareketi üzerinde eskisi kadar olmasa da hâlâ büyük bir etkisi var ama bu etki, bugün Kürtlerin şiddet eylemlerini desteklediği anlamına gelmiyor. Kürtler, Kürt sorununun şiddet yoluyla çözülmesinden yana değiller. Kürt halkının büyük çoğunluğu bu şiddet eylemlerini tasvip etmiyor. Çünkü silahlı eylemlerin en çok kendisine zarar verdiğini bizzat yaşadı ve gördü Kürt halkı. Bir daha da o günleri yaşamak istemiyor. Ama Kürt sorununun da demokratik yoldan çözülmesini istiyor. Silahlı eylemlere, şehirlerdeki bazı yoksul gençlik gibi belli bir kesimin desteğinin olması da doğaldır. Çünkü çok büyük sorunlar var ve bu sorunlar hâlâ görmezden geliniyor. İşsizlik, yoksulluk, eğitimsizlik, hor görülme gibi sorunlar bir araya geldiği zaman da şiddet eylemlerini ortaya çıkarıyor.
Avrupa Birliği üyeliği, Kürtler de dahil olmak üzere bu ülkede herkesin özgürce yaşayabileceği demokratik ve hukuksal koşullar getiriyor. PKK, AB'nin getireceği demokrasiden hoşlanmıyor mu?
Teorik konuşmalarında, AB'yi zaman zaman savundukları görülüyor ama söyledikleriyle yaptıkları birbiriyle çatışıyor. PKK'nın son eylemleri bilerek ya da bilmeyerek Türkiye'nin AB ülkelerindeki demokrasi standartlarına ulaşmasında engelleyici rol oynuyor. Gerçekten genel af istiyorlarsa, gerçekten yasal siyasi mücadele yapmayı amaçlıyorlarsa, onların da demokrasiye ihtiyacı var halbuki. Kürt sorunun çözümü ve AB süreci birbiriyle çok bağlı konular. Kopenhag Siyasi Kriterleri'nde, Kürtlerin istediği bütün bireysel ve toplumsal haklar var. Ama sadece PKK değil, bazı Kürt aydınları da AB sürecinin öneminin farkında değiller. Konuya geniş demokrasi penceresinden bakmak yerine, amacı daraltıp, sadece Öcalan'ın tecridi ya da özgürlüğü temelinden bakarlarsa, işin içinden çıkamazlar. Evet... Öcalan'ın söyledikleri kendi yandaşlarında büyük etki yapıyor ve talimatları mutlak olarak uygulanıyor. Ayrıca Öcalan'ın bütün Kürtler üzerinde hâlâ bir etkisi var. Ona bu saatten sonra kimse siyaset yapma diyemez. Deseniz bile bu mümkün değil. Siyaset yapacak, çünkü bir etkisi var. İşte bu noktada bize lazım olan şu. Artık Öcalan dışında bazı insanlar da kendi gerçek fikirlerini söyleyebilme özgürlüğüne kavuşabilmeli.
Kürtler kendi fikirlerini söyleyemiyorlar mı?
Yandaşlarının, kendi fikirlerini söylemesi biraz zor.
Bütün Kürtler Abdullah Öcalan'ın yandaşı mı?
Hayır değil.
Ne dersiniz? PKK, kazanamayacağı açık olan bir mücadeleyi sürdürerek aslında AB üyeliğini mi sabote etmek istiyor?
Bugüne kadar böyle bir açıklama yapmadılar ama niyetleri ne olursa olsun, eylemleri tam da Türkiye'nin AB sürecini sabote etmeye hizmet ediyor.
PKK'nın dünyadan görünür desteği kesildi. Kitle desteğini de kaybetmiş görünüyor. Peki bu silahların, bombaların parası nereden geliyor? Kim finanse ediyor PKK'yı ?
Onu bilemem ama dünyanın neresinde olursa olsun böyle bir örgütün destek olmadan silah sağlaması, savaş oyununu sürdürmesi mümkün değil.
PKK, barış ortamını bozar, yeniden baskılı bir ortam yaratmayı başarırsa, bundan Kürt vatandaşlarımızın nasıl bir çıkarı olacak?
Hiçbir çıkarı olmayacak, zararı olacak. Çünkü bu sefer daha büyük tehlikeler bekliyor Kürtleri. Kürtlerin durumu daha da kötüleşir.
PKK, Türkiye'deki Kürtlerin yaklaşık ne kadarını temsil ediyor ?
Bunu ölçmek, bilebilmek mümkün değil ama PKK, Kürt siyasetinin büyük bir çoğunluğunu manipüle ediyor ve etkisi altında tutuyor.
Leyla Zana ve arkadaşlarının oluşturduğu siyasi hareketin PKK'ya karşı tavrı ne peki ?
Demokratik Toplum Hareketi, Öcalan'ın talimatıyla başlatıldı. Öcalan cezaevinden avukatları aracılığıyla gönderdiği talimatta, 'DEHAP'ın yanı sıra bir parti kurulsun ve bu Demokratik Toplum Hareketi olarak başlasın' dedi. Harekete ismini veren Öcalan'dır. Yani bu hareketi Öcalan başlattı, Leyla Zana ve arkadaşları bu harekete katıldılar.
Eğer Kürt aydınları ve bütün Kürt siyasetçileri açıkça terör eylemlerine ve AB üyeliğine sabotaj yapma planlarına karşı çıkarsa, PKK eylemlerini sürdürebilir mi ?
En azından desteği azalır. Burada en büyük görev Öcalan ve PKK'yla paralel siyaset yapanlara düşüyor. DEHAP ve Demokratik Toplum Hareketi'nin evvela şiddet eylemlerine karşı çıkması gerekiyor. Açıkça, 'Biz şiddet eylemlerine karşıyız, destek de vermiyoruz' demeleri lazım. Eğer siz bir ülkede yasal siyaset yapıyorsanız, şiddetten uzak duracaksınız ve silahlı mücadeleyi, silahlı eylemleri eleştireceksiniz. Bu kadar basit. Bir yandan elde silah, bir yandan demokrasi mücadelesi olmuyor. Ya silah, ya demokratik mücadele, Birini seçeceksiniz.
Şu anda Kürt vatandaşlarımızın en çok yakındığı sorun ne ?
Kürt sorunun bir yanı yoksulluktur, işsizliktir, karamsarlıktır, diğer yanı da Kürt kimliğinden dolayı ortaya çıkan hak ve özgürlük sorunlardır. Diyarbakır, Mardin ya da Batman'a gittiğinizde karşınıza sefaletten öte bir manzara çıkıyor. Ama AKP hükümeti sanki Kürt sorunu yokmuş gibi davranıyor. Dil ve yayın hakkı gibi atılan demokratik adımların hayatla bağı kurulmadığı için bu adımlar manasızlaşıyor, çürüyor. Oysa, AB'nin Kopenhag Siyasi Kriterleri'nin uygulanması, ülkede Kürt meselesinin çözümü için yeterlidir.
Türklerle Kürtlerin bir arada, demokrasi, özgürlük, hukuk içinde Avrupa Birliği'ne üye olmuş bir ülkede yaşaması Kürtler için iyi bir proje mi yoksa Kürtlerin başka siyasi projeleri var mı ?
Bazı Kürtlerin başka projeleri olabilir ve bu da normaldir. Mühim olan, fikirlerinizi öne sürerken şiddete başvurmamaktır. İspanya'da Basklıların da farklı görüşleri var. Bask milliyetçilerinin bir kısmı bağımsız devlet istiyor, bir kısmı da mevcut özerkliği savunuyor. Ben, Kürtlerin Türklerle birlikte Avrupa ailesinin birer ferdi olmasını, Kürtlerin de AB gibi bir medeniyet projesinin içinde yer almasını isterim. Kuzey Irak'taki Kürtlerin fırsatı olsaydı, herhalde onlar da bunu isterdi.
Kuzey Irak'ta oluşturulan yeni siyasi yapı bizim Kürt vatandaşlarımızı nasıl etkiliyor ?
Türkiye'deki Kürtler, 'Kuzey Irak'ta bir federasyon kuruldu. Bu federasyonu kuranlar Kürt. Ben de Kürdüm. Onlar belli haklar elde ettiler' diye düşünüyorlar. Kürt meselesinin, Irak gibi bir ülkede bile olsa demokratik yoldan çözülebileceğini görüyorlar. Ama şu var. Kuzey Irak'ta bir Kürt federasyonunun kurulması Türkiye'de Kürtlerin de aynı talepte bulunmasına otomatikman yol açmıyor. Açması da mümkün değil. Tabii ki Türkiye'de de federasyon isteyenler var, demokratik bir ortamda federasyon da tartışılır ama Kuzey Irak'taki koşullarla Türkiye'deki yaşam koşulları çok ayrı, münasebetler çok farklı. Orada Kürtler toplu halde yaşıyorlar, burada ise dağınık. Her iki toplum çok farklı politik süreçlerden geçti. Bu yüzden Türkiye'de aynı süreci yaşamak mümkün değil, çözüm farklı olur. Ancak şu var. Kuzey Irak'taki siyasi oluşum Türkiye'deki Kürtlerin kendilerine güvenmesini sağladı.
PKK silahlı eylemlerini sürdürürken, Kürt siyasetçilerin siyasetteki gücü azalıyor mu, artıyor mu?
Kesinlikle azalıyor. PKK'nın eylemleri, onunla paralel yasal siyaset yapanlara da zarar veriyor.
Kürt sorununun çözümü için ne yapılması gerekir sizce ?
1992'de, Tarık Ziya Ekinci ve Şerafettin Elçi gibi eski milletvekili ve bakanların da içinde bulunduğu bir grup Kürt aydını olarak biz, Kürt sorununun çözümü için cesaretle 'Kürt Aydın İnisiyatifi' diye bir hareket başlattık. Kürt sorununun ancak barışçı yollarla çözülebileceğini söyledik. Bugün de Kürt meselesinin çözüm anahtarı budur. Şiddete karşı çıkmaktır. Bunu yüksek sesle dile getirmek hâlâ cesaret istiyor ama.
Kürt sorunu çözümlenirse Öcalan'ın durumu ne olur?
Bugünkü gücüne sahip olamaz. Kürt meselesi demokratik yollardan çözülürse, Öcalan ya bu süreci görüp yeni koşullara göre değişecektir, ki varlığını sürdürme imkânı o zaman daha fazla olur. Ama bu sürece karşı direnirse, Öcalan'ın gücü giderek azalır.
Kürt sorununun çözümü Türk siyasetini nasıl etkiler?
Çok olumlu etkiler, Türk siyasetini demokratikleştirir. Çünkü şiddetin bırakılmaması bir kızgınlık, öfke yaratıyor. Kürt sorunu çözülürse, Türk siyasetindeki 'milliyetçilik' gerileyecektir.
Peyamnêr : http://www.peyamner.com
Mafê Kopîkirin &kopîbike; PDK-XOYBUN; wiha, di xizmeta, Kurd û Kurdistanê daye : Pirojeya Kurdistana Mezin, Pirojeyên Aborî û Avakirin, Pirojeyên Cand û Huner, Lêkolîna Dîroka Kurdistanê, Perwerdeya Zimanê Kurdî, Perwerdeya Zanîn û Sîyasî, Weşana Malper û TV yên Kurdistane. Tev maf parastî ne. Weşandin:: 2005-11-04 (1930 car hat xwendin) [ Vegere ] | PRINTER |