1 - TÜRKÝYE KÜRDÝSTAN DEMOKRAT PARTÝSÝ’NÝN KURULUÞU Ö N S Ö Z
1 - TÜRKÝYE KÜRDÝSTAN DEMOKRAT PARTÝSÝ’NÝN
KURULUÞU
11 Temmuz 1965 tarihinde ve Said Elçi Baþkanlýðýnda kurulmuþ bulunan bu partinin kurucularýndan biriyim. 21 Aðustos 1965 te, Diyarbakýr Turistik Otel’de yemin ederek kurucular kurulunda yer alan Avukat Faik Bucak ile sayýmýz 6’ya çýktý. Böylece Baþkanlýða Faik Bucak, Sekreterliðe Said Elçi ve Muhasipliðe bendeniz getirildim. Partiyi kuran bu altý kiþinin isim ve “kod isimleri” þöyledir:
1 - Faik Bucak (ZINAR) , 2 - Said Elçi (Peþmergê Welat) , 3 - Hala yaþayan saygýdeðer bir arkadaþ (DURNAS) , 4 - Derviþ Akgül (JÝREK) , 5 - Ömer Turhan (Bendeyê Welat) ve 6 - Þakir Epözdemir (Evindarê Welat)
Partiyi kurmamýzda Fehmi Bilal (Þeyh Said Efendinin katibi) rol oynadý. Faik Bucak, Kemal Badýllý ve özellikle Said Elçi’nin de büyük rolleri vardý. Durnas arkadaþýmýz genç bir avukattý, ancak onun da karar aþamasýnda rolü büyüktü. Derwêþ Sado Suriye’de okumuþ, Cýgerxûn, Osman Sabri ve Nureddin Zazalar’ýn divanlarýnda oturmuþ, Mala Haco’larýn gençleriyle beraber büyümüþ, üç dil bilen ve Kürtlükten baþka hiçbir hobisi olmayan ve de bütün iftiralara raðmen hiçbir zaman ve hiçbir yerde Kürtlüðünden zerre kadar taviz vermeyen kararlý bir arkadaþýmýz idi. Ömer Turhan Eruh’luydu. Sasun ve Diyarbakýr’da Özel Ýdare, Tahrirat Katipliði gibi görevlerde bulunmuþtu. Siirt’in “Mala Axê” denen Axa ailesindendir. Okuyan, düþünen ve deðerlendiren bir yapýsý vardý. Kararlý, azimli ve kabiliyetli idi. Çekirdek kadromuz, deðil 1965’te; 2005’te de en iyi ve en seviyeli bir kadro idi.
Partinin kuruluþunda rol oynayan en büyük faktör hiç þüphesiz o günün þartlarý ve bu þartlardan doðan ulusal bir ihtiyacýn var olduðudur. Türkiye’de yaþayan on milyon civarýnda Kürdün cumhuriyetin hiçbir nimetinden, kendi kimlikleriyle istifade etme haklarý yoktu.
( Bugün olmadýðý gibi ) Ýran, Irak ve Suriye’de Kürt partileri vardý. Irak KDP Baðdat diktatörleriyle savaþ halinde idi.
Türkiye’de resmi görüþ ve baskýnýn Kürt halkýný ne duruma getirdiðini hala hatýrlayan kuþaklar vardýr. Din, Mezhep, tarikat ve çeþitli inançlara ilaveten ideolojik ve enternasyonal bir cereyan ortaya çýktý. Nasýlki daha önce “ her þey kaderdir” , “Þeyhim Rehberdir”, “Ali Serwerdir” deniliyorsa, þimdi artýk, ulus ve ulusçuluk büyük bir günah sayýlmaya baþlandý, Lenin ve Stalin zirveye çýkarýldý, aydýn ve okumuþ yurtsever kesim bunlarýn peþine düþtü. Bütün bu nedenlerin yanýnda bir Kürt Partisine özlem duyan geniþ bir kitle vardý.
Biz Partiyi kurduk. Amed, Farqin, Botan, Sasun, Garzan, Batman, Siirt, Serhat, Nusaybin, Kýzýltepe, Bingöl, Urfa ve geniþ bir alanda örgütlendik. Faik Bucak’ýn Temmuz 1966’da katledilmesine, Said Elçi’nin sürgüne gönderilmesine ve Durnas arkadaþýmýzýn askere gidip bir daha çalýþmalarýmýza katýlmamasýna raðmen; 1965 - 1967 sürecinde, Türkiye Cumhuriyeti’nin korkulu rüyasý haline geldik. Ve de Kürt solunun paniðine yol açtýk. Biz Diyarbakýr ve Antalya Mahkemelerinde Prtinin programýný savunmaya baþlayýnca, Kürt solu kendine kendine çeki düzen vermeye baþladý. DDKO’nun etrafýnda toplandýlar, Türkiye Ýþçi Partisi Kurultaylarýnda Kürt Meselesini gündemleþtirdiler. Bu Partinin asýl çalýþma ve teþkilatlanma süreci Aðustos 1965 ile Aralýk 1967 dir. 1967’de, enerjimizin çoðunu “Doðu Kalkýnma Mitingleri”ne verdik. Ocak 1968’den, Kasým 1971’e kadar, bütün zamanýmýzý Doktor Þývan ve þürekalarý çaldý. Ceza evinde ve cezaevinden çýktýktan sonra, artýk hiçbir faaliyetimiz yoktur. Þayet Antalya Mahkemelerinde siyasi savunmalarýmýzda olmasaydý, bir tüzük ve bir mühürden baþka, inandýrýcý hiçbir þeyimiz olmayacaktý. Derviþê Sado’nun daha geniþ bilgi yazýsýný kitabýn sonuna ekledik, Parti hakkýnda bilgilenmeniz açýsýndan Deviþ arkadaþýmýzýn yazýsýný okumanýzda yarar görüyorum..
2 - MAHKEME SÜRECÝ
Antalya Mahkeme safhasý genellikle, sorular ve cevaplar þeklinde idi. Birinci duruþmada bizlerin Kürtleri ve Kürdistan’ý savunduðumuzu gördükleri için; mümkün mertebe sorulardanda kaçmaya çalýþtýlar. Genelde Mahkemenin usul ve kurallarýyla, Mahkemenin reddi ve reddimizin reddi ile, bilirkiþi talep ve bu konunun sürüncemeye havale edilmesi ile ve sýradan þeylerle geçiþtirildi..
1968’li yýllarda Türk hukuk iþleyiþini, o dönemdeki hakimlerin ve kamuoyunun bu soruna bakýþlarýný okuyucuya yansýtmak için bu kitapçýðý yayýnlamaya karar verdim. Dolayýsýyla, kitabýn arkasýnda “ANTALYA ANILARI” baþlýðý altýnda bir çok konuda ipuçlarýný verdim. Umarým ki siz sevgili okuyucular bu kayýtlarý da ilgi ile okursunuz.
Antalya Mahkemesi olayýmýz, tarihte ilk olarak Türk Mahkemeleri önünde Kürt yurtsever aydýnlarýnýn; bir Kürt Partisinin programýný savunma olayýdýr. Türk halkýna , Türkiye halklarýna ve Türk Hakimlerine, Kürdistan ve Kürt sorununu çok açýk ve korkusuzca anlattým, savunma ve çok vaciz bir þekilde demokratik istemlerde bulunan bir kadronun mahkemesidir. Bu yüzden, her Kürdün ve “aydýn”ým diyen her Türkiye’linin bu kitapçýðý satýr satýr okumasýnýn gerekliliðine inanýyorum.
Bu savunma, sadece Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi’nin, Kürt’lerin ve Kürdistan’ýn savunmasý deðildir. Bu savunma, Türkiye’nin ,Türkiye halklarýnýn ve Türkiye’de yaþayan herkesin geleceklerinin savunmasýdýr. Þayet bu savunmada istenilen basit insani haklar zamanýnda verilmiþ olsaydý, Türkiye þimdi çok kolaylýkla dünyanýn ilk on devleti arasýnda mutlu, müreffeh, çaðdaþ ve hak ettiði yeri almýþ olurdu. Eðer bizim isteklerimize kulak verilmiþ olunsaydý, ne onbinlerce insanýn kaný dökülür, ne metropoller cehennneme çevirilir, ne de binlerce köy yakýlýr, yýkýlýr ve milyonlar göçettirilmek zorunda býrakýlýrdý..
Bu bakýmdan da, 1960’lý yýllarda Kürt aydýnlarýnýn istemlerini bir daha gözden geçirmekte yarar buluyorum. En basit ve masum isteklerimizin el’an da geçerli olduðunu düþünüyorum. Bu yüzden Türkiyen’nin tüm aydýnlarýnýn bir nebze olsun Kürt yutseverlerine de kulak vermeleri bakýmýndan bu kitapçýðý gözden geçirmelerini Türkiye’nin genel menfaatleri bakýmýndan faydalý görüyorum.
Ben bu savunmayý Türk Mahkemeleri önünde yaparken; en büyük ilham kaynaðým Fehmi Bilal, Faik Bucak, Kemal Badýlli, Sait Elçi ve bunlara baðlý olarak TKDP’de yer alan çok deðerli arkadaþlarýmdan aldým. Bu davaya inanýyordum. Gerçeklere ve realiteye inandýðým için, hiçbir zaman inanç ve umudumda en ufak bir tereddüt hasýl olmamýþ ve olmayacaktýr. Bu konuda bana en büyük cesareti veren, bilgeliði ve kararlýlýðý ile beni destekliyen, savunmamý edebi bir þekilde tanzim eden Tatvan Þehidi, sevgili kardeþim Avukat Þevket Epözdemir’e en derin þükranlarýmý kaydetmeden geçemiyeceðim. Ayrýca Baykan Ziraat Odasýnýn o zamanki baþkaný olan amcam Ali Epözdemir’in bu kuruluþun daktilosuna geçirmem için bana satýr satýr okuyarak beni manen desteklediði için o’na da Allahtan rahmet diliyorum. O zaman Þevket Partinin Diyarbakýr Bölge Baþkaný (Serokê Koma Herêmi), Ali Amcam da, Baykan Bölgesi Baþkaný (Serokê Koma Cî) idiler. Bu kayýtlarý yaparken, savunmamda katkýlarý bulunan bu deðerli kiþilerin haklarýný eda ettiðimi düþünüyorum.
Bu kitapçýðýn eksiði Antalya C. Savcýlýðýnýn dava hakkýndaki iddianamesidir. Hem Diyarbakýr C. Savcýlýðýnýn soruþturma ile ilgili ve hemde Antalya C. Savcýlýðýnýn dava ile ilgili iddianamelerinin metinlerini kitaba ekli bulunan Ýzmir Güvenlik Mahkemeleri (DGM) Karar Matbatasýnda bulmanýz mümkündür. Antalya Mahkeme kararýnda da iddialarýn nelerden ibaret olduðunu anlamamýz mümkün. Ancak Ýzmir DGM Kararýnýn “Suç Vasfý” baþlýðý altýndaki metin, bu eksiði tamamlamaktadýr.
Bu kitapçýðým, Türkiye’ye, Kürt’lere ve Türk’lere yarasýn...
11 Temmuz 2003
AÐIR CEZA MAHKEMESÝ YÜKSEK MAKAMINA
ANTALYA
DOSYA NO : 1968/235
S A V U N M A D I R:
M. Þakir Epözdemir
Sayýn Yargýçlar Kurulu;
Zor kullanmadan, zulme karþý sonuna kadar direnen, tüm savaþ ve kavgalara karþý olan, pasif direnmeyi ve insan sevgisini beþeriyete miras býrakan silahsýz savaþçý Mahatma Gandhi’in sömürgeci Ýngiliz yargýçlarýna tevcih ettiði “acaba Hindistan’daki mevcut ceza evlerin’de yer kalmadýðý zaman, yaptýðýmýz bu insani ve hukuki mücadelemiz yine suç sayýlacak mý?” þeklinde ki gayet açýk ve düþündürücü sözleriyle KÜRT MÝLLETÝNÝN insanca yaþama davasýnýn SAVUNMASINA baþlýyorum..
Dünyanýn hiçbir yerinde ve tarihin hiçbir devrinde baský kanunlarý insanoðlunun gerçeðe dayanan mücadelesini ortadan kaldýrmamýþtýr. Hele bu heyecan ulusal bilinçten geliyorsa, maddi ve manevi hukuktan yoksun býrakýlmýþ mazlum bir milletin müþterek arzu ve talebi haline gelmiþ mukaddes bir gaye olarak telakki ediliyorsa; Mahatma Gandhi’nin Büyük Britanya Ýmparatorluðunun yargýçlarýna tevcih ettiði soruyu yabana atmamak zaruretini geç kalmadan idrak etmemiz Türkiye’mizin menfaati için kaçýnýlmaz bir fýrsattýr.
Acaba ekonomik, kültürel, sayýsal ve sosyal haklarýndan yoksun býrakýlmýþ milyonlarca Kürt, bu zillet ve esaret zincirini boynunda sonsuza dek taþýmaktansa, ÝNSANCA YAÞAMAK uðruna zindanlarý seve seve tercih ederek Türkiye’nin tüm zindanlarýný þeref ve gururla dolduracaðý gün, hak ve özgürlük taleplerimizi dile getirmiþ bulunan, insan haklarý ilkelerine uygun, “Misak-ý Milli” prensibine sadýk, Türk-Kürt kardeþliðini ve hak eþitliðini amaç edinen “TÜRKÝYE KÜRDÝSTAN DEMOKRAT PARTÝSÝ (TKDP)” nin elinizde mevcut nizamnamesi yine suç sayýlacak mý?
Türkiye’de yaþayan milyonlarca Kürt Halkýna, Onun varlýðýna hayat hakký tanýmak istemeyen hükümet erkanlarýyla, sadece kuvvete inanan ýrkçý, Turancý, faþist ve hayalperestlere soralým: Katliamlarla, özel iskan kanunlarýyla, tehditler, dipçikler, Müfettiþ-i Umumiler ve Takrir-i Sükun kanunlarýyla susturulamayan bir millet,acaba Mossolini ve Hitler’in memleketlerinde bile bu gün insanlýk dýþý sayýlan Türk Ceza Kanununun faþist ve ýrkçý maddeleriyle mi susturulacaktýr?
Tüm çabalarýmýza raðmen yýlmayan, açýk ve kapalý asimilasyon ve jenosid planlarýnýzý boþa çýkaran, nihayet milli varlýðý koruyarak, dimdik ve dipdiri ayakta duran KÜRT ULUSU, elbette bu kanunun ve bu günkü tutumunun hiçbir þeyi çözemeyeceði gerçeðinin bir kez daha ispat edecektir.
Þair’in dediði gibi;
“Bütün esbabi cefalar toplanýp gelse” bile Kürt milleti Kürt kalacaktýr, Asimilasyon hesaplarýnýz yanlýþ çýkacak ve TÜRKÝYELEÞMEYÝ kendisine amaç edinen KÜRT AYDINI asla Türkleþmeyecek, Türkleþtirilemeyecektir.” Anlaþamadýðýmýz en önemli nokta budur. “Türkiyelileþelim” diyoruz. Tam 46 yýldýr baðýrýyoruz. “gayemiz birlik, beraberlik ve hak eþitliðine dayanan kardeþliktir” diyoruz. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluþunda herkes gibi emeði olan Kürtlerin bu mukaddes yapýyý asla yýkmak istemeyeceklerini ne yazýk ki Türk Ýdarecilerine anlatamýyoruz, anlamak istemiyorlar. Sesimizin geldiði tarafa bakmak þöyle dursun, kulaklarýný týkýyor, yapýlmýþ ve yapýlmakta devam edilen kötülüklerin hesabý sorulacak fobisiyle ürküyorlar, korkuyorlar. Suçluluk duygusunun korkunç diþlerini rüyalarýnda gördükçe þiddet metotlarýna baþvurarak Türkiye’nin baþlýca sorunu olan KÜRT MESELESÝNÝ tehlikeli maceralara götürüyorlar.
Kürt halkýnýn kinci ve intikamcý olmadýðýný, Türkiye’nin birlik ve beraberliði uðruna her fedakarlýða katlandýklarýný ne yazýk ki bilmek istemiyorlar. Tekrar ediyorum; Türkiye’de yaþayan tüm halklarýn HAK EÞÝTLÝÐÝ esaslarýna dayanan TÜRKÝYELÝLEÞMEYE evet, ama IRKÇI bir gayeye dayanan TÜRKÝYELÝLEÞMEYE hayýr. Bu “hayýr” kelimesi bir milletin en doðal hakký olan, kaynaðýný tarihin evrim þelalesinden alan ve tarihin belirli dönemlerinde yanlýþ gidiþlere DUR diyen “HAYIR”dýr.
Sayýn Yargýçlar;
Vereceðiniz ceza ne olursa olsun KORKMUYORUZ. Biz bu korkusuzluðu ve cesareti HAK’tan alýyoruz. Bizi huzurlarýnýza tesadüfler çýkarmamýþtýr. Bizi sanýk sandalyesine çýkaran olay, mazlum halkýmýn tarihi gerçeklerinin oluþumudur. Madem ki, tarihi oluþumlar beni buraya getirdi, gerçekleri olduðu gibi söylemek zorunluluðu duyuyorum.
Gerek 1961 Anayasamýzýn temel felsefesine, gerekse Mustafa Kemal ve Ziya Gökalp’in milliyetçilik anlayýþýna göre; TC’de ‘Milli Duygu” þu esasa dayanmaktadýr: “Misak-ý Milli sýnýrlarý içinde Türkiye’nin baðýmsýzlýðý” Ýlk Cumhuriyet kadrosunun milliyetçiliðe verdiði anlam “VATAN SINIRLARI ÝÇÝNDE BAÐIMSIZLIK” prensibidir.
O günkü kadronun heyecan ve arzusu ne ise, þüphesiz bu gün dahi gerek Türk, gerekse Kürt halklarý ayný duyguyu taþýmaktadýrlar. Buna mecburdurlar. Bizleri birleþtiren etkenler bu günde mevcuttur. Bu gün de emperyalizmin oyunlarý karþýsýnda bir arada yaþamak zorunluluðu duymaktayýz. Milli mücadelede olduðu gibi, bu günde Türkiye’deki etnik gruplarý bir arada tutan ve bir Türkiye bütünlüðünü meydana getiren, sanýldýðý gibi kaba kuvvet ve tesadüfler deðildir. Yurdumuza etraftan yapýlmýþ ve yapýlmakta olagelen baskýlarýn zorunlu bir neticesidir.
Bu tarihi gerçekleri göz önünde bulundurarak, bize “bölücü” ithamýnda bulunan baðnaz görüþe, “Emperyalistlere alet oluyorsunuz”, “Ýngilizlere, Ruslara maþa oluyorsunuz” diyen boþ kafalara seslenmek istiyorum. 1967 de birkaç miting düzenleyerek gelmiþ, geçmiþ ve mevcut hükümetlerin icraatlarýný tenkit ederek, Kürdistanýn dertlerini ve haklý davasýný sayýn Türk halkýna þikayet etmek isteyen Kürt aydýnlarýna“Makaryostan yardým alýyorlar” diyecek kadar basiretsiz olduklarýný bir defa daha kanýtlayan ve iki de bir “Amerikan Barýþ Gönüllüleri Doðuda Kürtleri kýþkýrtýyor” þeklindeki itham ve isnatlarýyla Türk-Kürt kardeþliðini zedeleyenlere biraz insaf temenni ettikten sonra bir Kürt olarak huzurunuzda sömürüyü ve diktayý sürdürmeye çalýþanlara haykýrýyorum; Türk Ulusunu ne zaman arkadan vurduk? Milli Mücadelenin kývýlcýmlarýný yaratarak “Anadolu Baðýmsýzlýðý” meþalesini Doðulu yakmadý mý? Ýzmir’de Yunanlýlarýn atlarýnýn ayaklarý altýnda Türk bayraklarý serilirken, Bursa’da Orhan’larýn ve Yýldýrýmlarýn beyinlerinde çan sesleri çýnlayarak mezarlarý çiðnenirken, doðulu Mustafa Kemal etrafýnda Baðýmsýzlýk Yemini etmedi mi? Mustafa Kemal Samsuna çýktýktan bir ay sonra 13 Haziran 1919 da Edirne’de bulunan 1.Kolordu komutanýna çektiði telgrafta “Kürtlerle Türkler birleþti” tabirini kullanarak Kürt milletinin gönüllü olarak Türkiye’nin kurtuluþ savaþýna katýldýklarýný tarihe mal etmedi mi?
Þu anda ulusal sorunlarýmýz nedeniyle, yargýlanmak ta olduðumuz Antalya ve yöresine göz diken Ýtalyanlara mý, Ankara kapýlarýna dayanan Yunanlýlara mý, Güney Anadolu topraklarýmýza hakim olmak isteyen Fransýzlara mý, yoksa Kerkük ve Musul petrolüne sahip çýkan Ýngilizlere mi alet olduk. Diðer Müslüman uluslar gibi emperyalistlerin kanatlarý altýna girerek sizi arkadan mý vurduk? Ayný kanatlar bize açýldýðý halde birlik ve beraberliðimiz için ret etmedik mi? Müstakil Kürdistan mücadelesini bir yana býrakarak, Türk halkýyla kader birliðini tercih etmedik mi? Emperyalistler Lozan’da Ýsmet Paþayý sýkýþtýrdýklarý günlerde temsilcilerimiz vasýtasýyla “Türkiye’de Kürdistan meselesi yoktur, biz kendi sorunlarýmýzý kendimiz hallederiz” mealinse bayanlarda bulunup emperyalistlerin emellerini suya düþürmedik mi?
Milli mücadele bittikten ve Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra Kürt Ulusu, aldatýlmýþ olduðunu fark etti ve Bir kenara itildiðini gördü. Çözüm bekleyen sorunlarýna kimse eðilmedi. Üstelik Kürdistan’a gönderilen jandarma dipçikleri, daha önce Türkiye’nin kurtuluþ mücadelesini veren insanlarýn kafasýna indirildi. Bu haksýzlýða karþý tahammül edemeyen Kürtler, haklý olarak yer yer ayaklanmýþlardýr.
Yeri gelmiþken þu noktayý belirtmeden geçmeyeyim. Kürtlerin ulusal ayaklanmalarýnda Ýngiliz ve Fransýzlarýn tahrik ve yardýmlarý olduðu söylenir. Son zamanlarda Ýsmet Paþa bile “Þeyh Sait isyanýnýn bir Ýngiliz tahriki olduðuna dair bu güne kadar sarih bir hükme varýlamamýþtýr.” diyerek 46 yýldan beri yapýlan bu mesnetsiz ithamlara kendileri en açýk þekilde cevap vermiþlerdir.
Ýngiliz Muhipler Cemiyetini kuran özbe öz Türkler, Anadolu’yu Ýngilizlere, Amerikalýlara peþkeþ çekti. “Teali Ýslam Cemiyeti” ile bizi arkadan vuran Araplarýn oyununa gelen özbe öz Türkler deðilmiydi? Sizler Hilafet Ordularý altýnda Yunan Palikaryalarýn yanýný tutarak, Türk ve Kürtlerden karýþýk Mustafa Kemal ordularýnýn üzerine saldýrmadýnýz mý? Mustafa Kemal’in ölüm fermanýný sizler verip, bu ölüm fermaný fetva bildirilerini Yunan uçaklarýyla Anadolu topraðýna serpmediniz mi? Milli Mücadeledeki isyan ve direniþleriniz bu gün dahi kanlý Pazar ve cenaze namazlarýyla Ýstanbul ve Ankara sokaklarýnda hala hortlamýyor mu?
Bütün bu tarihi gerçeðe raðmen Kürt ulusuna, onun haklý ve doðal taleplerine “bölücülük” demek insafsýzlýk deðil de nedir?
Sayýn yargýçlar;
TÜRKÝYE KÜRDÝSTAN DEMOKRATÝK PARTÝSÝ’ni kurmak ve faaliyet göstermek isnadýyla huzurunuzda bulunuyoruz. Partinin elinizde bir nizamnamesi vardýr. Ýddia “gizli cemiyet” kurduðumuz mevkiindedir. Bu iddiayý bir an kabul etsek bile, tüzük ve programda yer alan ana gayelerimizin gayet insani olmasý bakýmýndan, gizli faaliyetlerimizde dahi “bölücü” olmadýðýmýz gayet açýk bir þekilde belgelenmiyor mu?
TKDP nizamnamesinin baþlangýç kýsmýnda yer alan temel amaçlarýný tekrarlayalým;
“ .....Parti her þey den önce demokratik, insani ve Cumhuriyetçi yolda yürüyecek, parti Milli Misak sýnýrlarýna ve esaslarýna sadýktýr. Çünkü parti, birlik ve kardeþlik inancýnda olup, Türk ve Kürtler arasýnda fark gözetmez.”
TKDP programý böylece, 46 yýldan beri aðýr ithamlar altýnda ezilen, bölücülük ve vatan ihanetiyle itham edilen ve yapýlan tüm tahriklere ve iftiralara raðmen sað duyudan asla ayrýlmayan Kürt milliyetçisinin amaç ve düþüncesini dile getirmiþtir.
Misak-ý Milli sýnýrlarý içinde Kürt ulusunun siyasi, ekonomik ve kültürel haklarýný savunmak, bu doðal haklarý TC Anayasasýnýn ve BM Ýnsan Haklarý Evrensel Beyannamesi ýþýðýnda gerçekleþtirmek ve ulusal varlýðýmýzý ayný anayasada kaydedilmesini istemek, asla bölücülük deðildir. Tam aksine beraberlik ve kardeþliði öngörmektedir.
Bilim dilinde, “en basit haklar” olarak anýlan bu isteðimizi çok gören, Kürdistan ve Kürt sözcüklerini tabulaþtýrýp bir türlü hazmedemeyen korkunç zihniyetin fedaileri, bizi gece karanlýðýnda alýp meçhul istikametlere götürdüler. Ýnsanlýða yakýþmayan her türlü tehdit, tahkir ve iþkenceye tabi tuttular. Günlerce karanlýk hücrelerde, tam 13 ay zindanlarýn kalýn duvarlarý arkasýnda süründürdüler.Bütün bunlar yetmiyormuþ gibi, Hükümetin Ýçiþleri Bakaný Faruk SÜKAN resmi açýklamalarla TBMM kürsüsünde bölücülüðümüzü ilan etti. Biz AP hükümeti mantýðýna uygun bu bölücülük terimini hakaret saymýyor ve nazara almýyoruz. Zira AP’ye göre Adalet Partili olmayan her parti ve vatandaþ bölücüdür.
Ancak, Kürt Ulusunun bütün kýpýrdanmalarýna, iyi niyet ve haklý isteklerine “bölücülük” gözüyle bakan ve yarým asýrdýr o hükümetten bu hükümete, o idareciden bu idareciye bir miras gibi intikal eden korkunç zihniyete ve resmi görüþe cevap vermek, Kürt sorununun tabusunu cesaretle kaldýrýp, kalýn sis tabakalarýný tarihi oluþumun ýþýðýyla daðýtmak istiyorum.
Evet, kürdüm. Ve TKDP nizamnamesinde yer alan ana gayeler çerçevesinde Milliyetçiyim de. Ýster buna Kürt Milliyetçisi, ister Türkiye Milliyetçisi deyiniz. Benim için, Kürt Milliyetçiliði ayný zamanda Türkiye Milliyetçiliðidir. Zira, Türkiye’nin baðýmsýzlýðý kadar, Türkiye’de yaþayan tüm haklarýn özgür olmalarý da amacýmdýr.
Kürt olduðumu mahkemeniz huzurunda tekrarlamamýn nedeni; tam 46 yýldan beri Kürtlerin milli varlýklarýný inkar eden resmi zihniyete karþý haklý ve doðal bir tepkiden ibarettir. Tarihi bir gerçeðin en belirgin ifadesidir. Milletime yapýlmýþ ve yapýlmakta olan, siyasi, iktisadi, kültürel ve her alanda baskýya karþý çýkmanýn tek yolu milliyetçiliktir. Ulus olarak ayakta durabilmemizin, ulusal varlýðýmýzý sürdürebilmemizin yegane yolunun Milli Þuur olduðu inancýndayým. Ýþte, bunun için milliyetçiyim.
Tarihte medeniyetler yaratmýþ, büyük devletler kurmuþ, tüm iþgal ve baskýlar karþýsýnda dimdik ve dipdiri ayakta durabilmiþ bir milletin evlatlarý olarak, elbette ki jenosit ve asimilasyon çabalarýnýza karþý da çýkacak ve ulusal varlýðýný koruyacaktýr.Ve de insanoðlunun milli varlýðýndan ödün vermesi beklenemez.
Yukarýda sýk sýk ifade ettiðim gibi, bizler sadece eþitliði ve kardeþliði istiyoruz. Bu taleplerimize karþýlýk, þovenler bize “Kürtçü” diyorlar. Bunlarýn mantýk anlayýþlarýna göre Kürdistan’a okul, çeþme, istemek bile Kürtçülüktür. Bölgeler arasý dengesizliði savunmak bile ýrkçýlýk, bölücülük ve bölgeciliktir.
Her þeyden önce Türk ýrkçýlarýnýn savunduklarý Türkçülük anlayýþý ile bize isnat edilen Kürtçülük terimleri arasýnda daðlarca fark vardýr. Biri Türani gerçekleþtirmek, üstün ýrk olduklarýný kabul ettirmek, büyük Turanistan’da bütün dünya halklarýnýn baþýnda hükümranlýk saðlamak ve kendi ýrkýndan baþka ýrklara hayat hakký tanýmama budalalýðý ve macera peþinde koþarken, bir diðeri en basit insani haklarýný istenmektedir.
Hiçbir tavize yer vermeden diyebilirim ki; hiçbir kürt aydýný Türkiye’yi parçalamak istemez. Kader birliði yapmýþ Türk-Kürt uluslarýný yek diðerine düþman etmek istemez. Dünya halklarýnýn dýþ egemenliklerinden ödün vererek birleþmeye gittiði çaðýmýzda, tarihi zorunluluklarýn bir arada tuttuðu, din ve vatan birliði temel taþlarýnýn halen ayakta durduðu ve beraberliðimizin ulusal çýkarlarýmýza uygun olduðu günümüzde, Kürt aydýnlarý elbette ki Türk halkýyla birlik ve hak eþitliði çerçevesi içinde kalmayý tercih edecektir.
Ýþte, sanýk sandalyesinde oturan bizler, bu gaye ve düþüncenin sözcüleriyiz. Tarihten ders almasýný bilmeyen, çaðýmýzýn demokratik anlayýþýný elinin tersiyle bir kenara iten, yalnýz kaba kuvvete ve zecri tedbirlere güvenen þoven yöneticilerle, ýrkçý, Turancý henpalarý, Kürdün bütün haklý isteklerini bölücülükle damgaladýðý sürece, Kürt ulusunun hiçbir sorununa çözüm getiremeyecektir. Tüm icraat ve çabalarý boþa gidecek sonuçta tarihi sorumluluktan kurtulamayacaklardýr.
Bunu böylece kaydettikten sonra, iddia makamýnýn isnat ettiði “Müstakil yada Federal Kürdistan” konusuna geçelim.
Partimizin programýný inceleyen bir ilkokul talebesi bile, bu programýn “Müstakil yada Federal Devlet” þeklini öngörmediðini ve hatta “otonomi” yani özerk bir yönetimi bile getirmediðini görecektir. Bu gün otonomilerde bile bölge hükümet merkezleri ve ayrý parlamentolarý olduðu bilinmektedir.
Uluslarýn baðýmsýz yaþamalarý, kendi kaderlerini tayin etmeleri en tabii ve tarihi haklarýdýr. Ancak yukarýda belirttiðim gibi, bu günkü tarihi aþamada ve hele 1961 Anayasamýzýn yürürlükte olduðu bir sýrada, böyle bir zorunluluk duymamýza gerek yoktur. Altý asýrdan beri bir bayrak altýnda toplanýp tamamen baðýmsýz bir devlet kuramayan Kürtlerin tarihi gerçekleri 3 devreden geçmiþtir. Birinci devre, Osmanlý imparatorluðuna biat tan baþlayarak 19. asra kadar gelen, Emirliklerin, Beyliklerin ve Hükümdarlýklarýn devridir. Ýkinci devre; 19.asýrýn baþýndan baþlayarak Cumhuriyet dönemine kadar gelen baðýmsýz Kürdistan kurma mücadelesi ile dolu bir dönemdir. Fakat Türkiye’nin milli mücadelesi söz konusu olduðundan bu yana Kürtlerin istekleri sadece eþit haklar ve Türklerle ayný konumda olmak þartýyla Türklerle birlik olmanýn inanç ve amacý içine girmiþlerdir. Ýþte bu dönem üçüncü dönemdir.
Kürtlerin, Osmanlýlarla ittifak kurmalarýndan baþlayarak 19. asrýn baþlarýna kadar ki dönemde, Kürt beyleri baðýmsýz yaþadýlar. Bu yüzden Osmanlýlardan ayrýlýp baðýmsýz devlet kurma ihtiyaçlarý yoktu. Osmanlýlarýn çöküþü baþlayýnca ve yeniçeri ocaklarýný daðýtýp bunun yerine Nizam-ý Cedid düzeni kurulunca, Ýmparatorluk yeni bir ordu ve düzenli bir teþkilat kurmak zorunda kalýnca, baþta Kürdistan olmak üzere Ýslam ülkeleri adeta asker toplama kampýna dönüþtüler. Baðýmsýz Kürdistan fikri bu dönemde baþladý. Bedirhan Beg, Ezdin Þér, Þeyh Ubeydullah’é Nehri harekatlarý baðýmsýzlýk harekatlarý idi. Tehlikeyi sezen Halife Hazretleri II.Mahmut’tan baþlayarak Kürdistan’da büyük baský, terör ve katliama giriþtiler. Osmanlýlarýn Kürdistan’daki sindirme harekatý çöküþüne kadar devam etti. Kürt beylerini, aþiret ve ailelerini yek diðerine düþürmeye, Kürdistan halkýný bölmeye ve görülmedik zulümler tertip etmeye baþlayan Osmanlýlar buralarý cehenneme çevirdiler. Bu iddialarý kanýtlamak için Mareþal Moltke’den bir iki örnek vermek yeterlidir.
Alman Mareþal MOLTKE, henüz yüzbaþý rütbesinde iken 1830-1840 yýllarýnda Nizam- Cedid ordusunu kurmak ve öðretmenlik yapmak için Almanya’dan getirtilen kurmaylardan biridir. Moltke, Kürdistan’da baþlatýlan TEDÝP ve SÝNDÝRME harekatlarýna katýlmýþtýr.
Kürt Mehmet Paþa komutasýndaki süvari birlikleri, beyler, aðalar ve adamlarýyla Said Beg Kalesine saldýrýyorlar. Said Beg birkaç gün direnip Osmanlýlarýn uzun menzilli top atýþlarýna maðlup oluyor. Teslim olmak zorunda kalýyor. Kalenin dýþýnda bir barýþ çadýrý kuruluyor. Barýþ þartlarý bu çadýrýn içinde görüþülüyor. Said Beg’in cesaretine ve emin davranýþlarýna hayran kalan Moltke, bu olayý þöyle dile getiriyor “ Kürt Mehmet harekatý pek uygun geçmiþti. Toplarýn eriþilmesinden 5 gün sonra kale teslime mecbur edilmiþti. Kýt’alarýn sýhhi durumlarý mükemmeldi. Yaralý pek az idi. Ve hemen hemen hepsi müteffik Kürtlerden idi. Bunlarda zayiattan sayýlmazdý.” Diyor ve büyük bir sefere hazýrlýk yapýldýðýný ifade ediyor. Bu büyük sefere Said Beg’de katýlýyor. Oda hükümet safýna geçmiþtir. Bedirhan Beg, Mut paþasý, Said Bey, aðalar ve halife için çarpýþanlar, Garzan daðlarý seferinde, hükümet kuvvetleri yanýnda yer almýþlardýr. Ayrýca, Erzurum valisi, Diyarbakýr’dan Hassa Suvari Alaylarý, 19.Piyade Alayýnýn da bu sefere iþtirak ettiði görülmektedir. Mareþal Moltke, bu büyük kuvvetlerin Garzan’da Kürdistan’ýn kalbine doðru harekata geçtiklerini yazýyor. Kürdistan kalbine yürüyecekler ve Hazo ile Muþ arasýnda kalan mýntýkada yeni bir Kürt katliamýna baþlayacaklardýr. Þimdi sözü Moltke’ye verelim:
“Gerek askerlere gerekse müttefik kuvvetlere -yani Kürtlere- bu mýntýkada yaþayanlarýn yezidi yani þeytana tapanlar olduðunu telkin ettiler. Müslümanlarýn Yezidilere olan nefretini de sefere katarsak, mýntýkada yapýlan zulmün þiddetini varýn siz düþünün.” “ Bu mýntýkanýn Vapora köyüne askerlerimiz bayýr aþaðý Allah Allah sesleriyle indi. Kaçmak isteyenlerin çoðu süngülendi. Diðerleri sapa yollardan kaçýp kurtuldular.” Ben bu maceraya katýr sýrtýnda iþtirak etmiþtim. Evler, komþu köylerden getirilen eþyalarla týklým týklým doluydu. Bir süvari benden samimiyetle atýný tutmamý rica etti. Bende o ceplerini dolduruncaya kadar dediðini yaptým. Fakat yukarýda hala ateþ edildiði için köyde kalmak hiçte hoþ bir þey deðildi. Nihayet dayanan bir ev kaldý. Köyün reisi adamlarýyla bu eve sýðýnmýþtý. Bu adam için dünyada kurtuluþ yoktu. Çünkü af bekleyemezdi. Bu sebeple canlarýný pahalýya satmak istiyorlardý. Bu sýrada tepenin üzerinde seyreden Hafýz Paþanýn yanýna gittim. Oraya ganimetleri ve esirleri getiriyorlardý.” “Kanlý yaralýlar içinde erkekler ve kadýnlar, memedekilerden itibaren her yaþtaki çocuklar, kesik beþlar ve kulaklar.... Kürtlerin sessiz ýzdýrabý, kadýnlarýn umutsuz feryatlarý yürekleri parçalayan bir manzara teþkil ediyordu. Bütün bu zulümlere karþý Emir-ul Müminin Hazretlerinden Garzan Daðlarý seferinden dolayý Hacý Esat Efendi vasýtasýyla orduya taltifnameler geliyor ve ziyafetler veriliyordu.”
Görülüyor ki; osmanlýlar, Kürt beylerini yek diðerine kýyasýya vurdurmuþ, Allah’ýn Gölgesi denilen Halife Hazretleri inanýlmayacak baský, zulüm, þiddet ve katliamlar tertip etmiþtir.
Bütün bu baský ve jenoside raðmen bir çok Kürt beylikleri Cumhuriyet tarihine kadar varlýklarýný muhafaza etmiþler ve de baðýmsýzlýklarýný korumuþlardýr.(3) Ancak, bu beyler hiçbir zaman birlik olup baðýmsýz bir Kürdistan kurmada baþarýlý olamamýþlardýr. Bu beylikler hiçbir zaman Ýran Þahlýðý veya Osmanlý Ýmparatorluðundan memnun kalmadýlar. Böylece her iki tarafta Kürtlerin baþkaldýranlarýný insafsýzca bastýrýyor ve özellikle Osmanlýlar, Kürdü Kürde düþman etme metodunu uyguluyordu.
Ýþte, müstakil Kürdistan düþüncesi bu devirde baþladý ve 19. asrýn sonlarýna doðru Kürt Milliyetçiliði bu baský döneminde filizlendi. Bu dönemde baðýmsýz Kürdistan mücadelesi her tarafta görülmekteydi.
Osmanlý Sultanlýðý parçalanýp, Emperyalistler Asya’ya girdikten ve Yunanlýlarýn, Ermenilerin emelleri anlaþýldýktan sonra Kürtler Türklerle birleþmeyi ve bu Müslüman topraklarýný “gavurlardan” temizleyerek Müslüman Türk Milletiyle kader birliði yapmayý ön plana geçirmiþ ve baþarabilmiþtir. Ýsmet Paþa bile “ Ermenilerin doðuda bir Ermenistan Devleti kurma emellerine karþý, Kürtler Türklerle birleþmek zaruretiyle karþý karþýya kaldýlar ve Milli mücadele yýllarý boyunca Kürtlerden hiçbir huzursuzluk gelmedi.....” diyor.(4)
Demek ki; Milli Mücadele baþlangýcýndan beri, Kürt Ulusu baðýmsýz Kürdistan mücadelesini býrakmýþ, Müslüman Türk Ulusu ile birlik olmayý, kader birliði yapmayý ve eþit haklara dayanan yolu tercih etmiþtir. Hala da bu yoldadýr ve bu devre üçüncü tarihi aþama devresidir. Tarihi zaruret devresidir. Çaðýmýzýn birlik ve beraberliðe verdiði önem ve halklar arasýndaki birlik ve dayanýþma anlayýþýna uygun olarak bu görüþü yaþatmak Türk yöneticilerinin gösterecekleri tutuma baðlýdýr.
Bu gün baðýmsýz bir Kürdistan devletini düþünmüyoruz demek, sonsuza dek zulüm ve baskýnýn aðýr pençesi altýnda kalacaðýz demek deðildir. Türkiye idarecileri, Kürt halkýný mecbur etmeden, birlik ve beraberlik içinde yaþama umudumuzu kýrmadan, demokratik hukuk nizamýndan vazgeçip karanlýk istikametlere sapmadan, Baðýmsýz Kürdistan fikrini kafamýza yerleþtirmeyeceðiz. Ve Kürt aydýnlarý, Kürt Milliyetçileri demokratik yoldan þaþmayacaklar ve yanlýþ bir yola sapmayacaklardýr.
Federal Kürdistan Cumhuriyeti konusuna gelince; iddia makamý delil olarak 1963 yýlýnda zamanýn Baþbakaný Ýsmet Paþaya eski Diyarbakýr Milletvekillerinden Sayýn Mustafa Remzi BUCAK’ýn Amerika Birleþik devletlerinden gönderdiði Açýk Mektubu göstermektedir. “ TC BAÞBAKANI SAYIN ÝSMET ÝNÖNÜ’YE AÇIK MEKTUP VEYA FEDERASYON NEDEN TÜRKÝYE’DE TATBÝK EDÝLMESÝN” baþlýðýný taþýyan mektupta özet olarak “Kýbrýs’ta yaþayan 80.000 nüfuslu Türklere istenilen haklar neden Türkiye’de yaþayan ve nüfusu asgari 8.000.000’u bulan Kürtler için ayný haklar düþünülmüyor” mealindedir. “Federal Kürt-Türk Cumhuriyeti Devletini görmek umut ve temennisiyle ruhum benim üçyüz sene, dörtyüz sene , beþyüz sene bekler...” diyerek mektubuna son veren Sayýn Mustafa Remzi BUCAK, bu mektubu kaleme aldýðý 1963 yýlýnd TKDP henüz kurulmamýþtý. Þimdi bu saygýdeðer insanýn ta ABD’ den kaleme alýp Türk basýnýna da birer suret gönderdiði bu açýk mektup nasýl oluyor da bize suç kanýtý oluyor.?
Bu günkü Anayasamýzýn fikir ve düþünce özgürlüðü açýsýnda, Türkiye’nin yararýna uygun bulunduðu takdirde federal bir sistem istemek kanýmca suç teþkil etmez. Ancak partimizin programýnda böyle bir kayýt olmadýðýný belirtmiþtim.
Federal sistemin aleyhinde deðilim. Kader birliði yapmýþ uluslarýn, demokratik bir düzen içinde, eþitliðe ve özgürlüðe dayanan bir rejimde, sonsuza dek birlikte yaþayabilmeleri için, federal Cumhuriyetler þekli en uygun ve en çaðdaþ seçenektir. Büyüklü, küçüklü bir çok dünya devletleri buna þahittir. Ancak TKDP programýnýn amaç ve felsefe sine inanmýþ bir fert olarak bu programýn çerçevesi dýþýna çýkmayý istemiyorum. Bu programý incelediðiniz zaman taleplerimizin siyasi, iktisadý ve kültürel haklardan ibaret olduðu görülecektir.
SÝYASÝ HAKLAR : Parlamentoda ve Bakanlar kurulunda nüfusumuz oranýnda temsil hakkýdýr.
KÜLTÜREL HAKLAR : Kendi anadilimizde okumak, Kürdistan da yeterli okullarý açmak, eðitimde fýrsat eþitliðini saðlamak ve asimilasyoncu eðitim düzenine son vermek mevkiindedir.
ÝKTÝSADÝ HAKLAR : Bölgeler arasý dengesizliði ortadan kaldýrmaya matuftur. Kürdistan’ý geri kalmýþlýktan, Kürt halkýný sefaletten kurtarmaya yöneliktir.
Bu istekler “EN BASÝT ÝNSANÝ HAKLAR” þemasýna girer. Bu demokratik haklarý talep etmek ve doðal haklar için mücadele vermek sadece Kürt aydýnlarýnýn görevi deðildir. Bu görev ayný zamanda Türk aydýnlarýna da düþer.
Demek oluyor ki Ýçiþleri Bakaný Faruk SURAN ve yandaþlarýnýn isnat ettikleri “bölücülük” terimi ne kadar boþ ve geçersiz ise, iddia makamýný iþgal eden Savcý beyin “müstakil veya federal sistem” suçlamasý da o kadar mesnetsiz ve manasýzdýr. Toplumlarý batýran, suçsuza suçsuz olarak cezalandýrmak deðil, suçlu olarak cezalandýrmaktýr. Kiþiyi, iþlemediði ve hele hiç düþünmediði suçla itham etmek, kiþiyi o düþünceyi kabullenmeye götürüyor ki bu çok tehlikeli bir tutum olur.
Hiçbir Kürt aydýný kalkýnmýþ Batý Anadolu yörelerini býrakýp, geri býrakýlmýþ ve hala medeniyetin en basit hizmetlerine kavuþmamýþ Kürdistan’ýn baðýmsýzlýðýný savunamaz. Hiçbir Kürt þu Antalya’nýn yabancýsý olmak istemez. Birlik, beraberlik, kardeþlik ve hak eþitliði olduðu ve özgürlük içinde yaþama umudu devam ettiði sürece ve umudumuz kesilmediði müddetçe hiçbir Kürt aydýný bölünmeyi ve parçalanmayý düþünemeyecektir.
Sayýn yargýçlar;
Beni huzurunuza getiren baþlýca neden, 46 yýldýr Cumhuriyet Hükümetlerinin kabul etmedikleri ve inkar ettikleri Kürt gerçeðinin bir sonucudur. Þayet gerçekler olduðu gibi kabul edilseydi, bu günkü Türkiye’mizde bir Kürt sorunu olmazdý. Ne Türkiye’nin refahý sözde kalýr, ne mahrumiyetler içinde kalan bölgeler “geri kalmýþ bölgeler” adýný alýrdý.
Bu günkü Türkiye’de geri býrakýlmýþ, býraktýrýlmýþ, ihmal edilmiþ bir Doðu bölgesi mevcuttur.Bu bir vakýadýr. Ama Türkiye de Dünya devletleri arasýnda geri kalmýþ devletler þemasýndadýr. Türkiye’nin geri kalmýþlýðýnýn tek ve yegane nedeni; yöneticilerin gerçeklere saygý duymamalarýndan ve inkar politikalarýndandýr. Bu baðnaz inkarcýlýk ve tutuculuk yüzündendir.
Ýþte, bütün bunlarý nazara alarak, gerçekleri olduðu gibi söyleyecek ve þimdiye kadar yapýlan ve yapýlmakta olan hataya düþmemeye gayret edeceðim. “Doðu ve Güneydoðu Anadolu” diyeceðime, bu ülkenin tarihi coðrafi adý olan, tek bir kelime ile ifade edilen Kürdistan gerçeðini kullanacaðým. Türk vatandaþý diyeceðime, Türkiye vatandaþý veya Kürt halký, Kürt ulusu tabirini kullanmayý daha uygun buluyorum.
Nasýl ki Kürdistan coðrafyasýnýn gerçek ismi “Doðu ve Güneydoðu” deðilse, buna Türkiye Kürdistan’ý demek daha doðru ise, Kürt milletine KÜRT MÝLLETÝ demek daha gerçekçi ve doðaldýr. Türk vatandaþý olmamýz için yersiz ve yurtsuz sýðýnmacý ve azýnlýk olmamýz gerekir. Oysa Kürtler, bu vatanda en az Türkler kadar hak sahibi olup Türkiye’nin asli unsurlarýdýr.
Halen üzerinde yaþadýðýmýz Türkiye Kürdistan’ý en az beþbin seneden beri Bab-ü Ecdatlarýmýzdan kalmýþ topraðýmýzdýr. Türklerle kader birliði yaptýk diye Afrika’dan köle olarak Amerika’ya götürülen zenciler gibi ABD’nin basit bir vatandaþý haline mi geldik? Gerçi bizi o zenci vatandaþtan da küçük gören, hor gören anlayýþ hakimdir Türkiye’mizde. Türkiyeliyim demek bile büyük suç telakki edilmektedir. Bu kötü zihniyete mahkum olamam. Zaten iddia makamý da “Kürt milleti ve Kürdistan” deyimlerini içine sindiremediði içindir ki bizi baðýmsýz ve federal sistemlerle itham ediyor. Oysa Kürtler bir millettir. Bu bir realitedir. Bir vakiadýr. Bir gerçektir. Kürtler, bir ulustur demek, Türklerden ayrýlacaðý, baðýmsýz Kürdistan kuracaðý demek deðildir.
Kürtler, dilleri bakýmýndan örf, adet, gelenek ve karakterleri, coðrafyasý bakýmýndan ve insanca yaþamak için gaye birliði bakýmýndan millet olduklarý gibi, Türklerle kader birliði yapýlmasýnda temel taþý teþkil eden Din ve Vatan birliði bakýmýndan da Millettir.
Bütün dünya milletleri gibi, Kürt milletinin de geçmiþi vardýr. Tarihi vardýr. Nasýl ki Türklerin ayrý ve müstakil tarihi varsa, Kürtlerinde ayný þekilde ulusal tarihi vardýr. Uluslarýn beraber yaþamalarýnda dil, din, ýrk, örf, adetler ve müþterek tarih zorunlu faktörler deðildir. Zorunlu olan vatan birliði, ekonomik menfaat birliði ve müþterek gaye birliðidir.
Türkiye’nin ulusal çýkarý için müþterek duygu ve düþünceye sahip çýkmamýz lazýmdýr. Ama sonsuza dek Türkiye’nin milli menfaatini düþündürülmeye zorlanamayýz. Daha önce de arz ettiðim gibi; Milli duygunun kaynaðý Misak-ý Milli sýnýrlarý içinde Türkiye’nin baðýmsýzlýðý temeli üzerinde oturtulmalýdýr.
Türkiye’nin gerçeklerini tabulaþtýrarak deðil, realiteleri bilimsel ve insancýl yönden ele almalý, Türkiye’de yaþayan insanlarýn mutluluðu ve eþitliði uðruna savaþmalýyýz. Gerçekleri inkar edip, vatandaþýn milli duygusuna halel getirmekten fayda yerine zarar getirmiþ olacaðýz. Güneþ balçýkla sývanmaz. Ama güneþi bilimsel olarak ele alan insanoðlu, çaðýmýzda enerji ünitelerini meydana getirmekte ve insanlýðýn hizmetinde yeni bir dönem açmýþ bulunmaktadýr.
Kürtçülük, bölücülük gibi yaratýlan suni havayý daðýtýp, çaðýmýzýn modern bilim ýþýðýyla aziz yurdumuzu aydýnlatmalýyýz.
Halklar ve uluslar, birbirlerinin tarihlerini, kültürlerini, örf ve adetlerini öðrendikleri ve yekdiðerini tanýdýklarý ölçüde kaynaþýrlar. Karþýlýklý saygý nefreti doðurmaz, sevgiyi ve dayanýþmayý doðurur...
Oysa gerçeklerin örtbas edilmesinden dolayý her gün azarlanan, hakaret ve iþkence gören Kürtler mevcuttur. Soyadlarýný telaffuz edemeyenleri, doðup büyüdükleri köylerinin isimlerini bilmeyenleri bu hor görülenler arasýnda sayabiliriz. Kürdistan halký birbirlerine þu soruyu sormaktadýrlar; “neden köyümüzün ismi deðiþtirildi?” cevap hazýr, “ bizleri Türkleþtirmek istiyorlar da ondan”.
Bu haksýz tutuma karþý meþru bir tepki geliyor. Tepkimizi çeken etki zulümdür. Etki haksýzlýktýr, etki saygýsýzlýktýr. Nihayet, bu haksýz tutumun gerek tarihi gerçeklere ve gerekse insan haklarýna karþý iþlenen bir cinayetten farký yoktur. Bu yanlýþ icraatýn sonu hüsrandýr.
Okulu, çeþmesi, saðlýk kuruluþu, yol ve ýþýðý olmayan bir köyün ismini Türkçeleþtirmekle, o köyü Türkleþtirdiklerini sananlar çok ama çok yanýlýyorlar. Bu tutum halkýn dili ve töreleriyle, halkýn tarihi ve coðrafi gerçekleriyle alay etmektir. Bu tutum, tek kelime ile Kürt halkýný küçük düþürmektir.
Bismark’ýn bu konudaki görüþünü aktarmak istiyorum;
“Güçlü iseniz, çýkarlarýnýz da gerekiyorsa; bir ulusu yok edebilirsiniz. Ama onu küçük düþürdünüz mü baþýnýz belaya girer.”
Ne yazýk ki, Bismark’ýn söylediklerini kendi Alman ulusu bile kavrayamadý. Üstün ýrk sevdasý hastalýðýna tutulan Hitler, küçük gördüðü halklarýn korkusundan ve tarihin utancýndan bodrum katlarýnda farelere yem oldu ve gerçekten Alman milletinin baþýna dert oldu.
Türkiye’nin ulusal birliðini korumak ve müþterek bir gaye etrafýnda toplamak istiyorsak, gerçeklerden korkmadan, halklar ve uluslar arasýndaki hak eþitliði esasýna doðru yürüyelim. Ulusal bütünlük hak eþitliðine dayanýr. O zaman kolektif inanç ve umudumuz pekiþir. Türkiye’nin sorunlarýný gerçekçi bir tutumla ele almalý ve inkarla hiçbir sorunun çözülemeyeceðini anlamalýyýz.
Ýþte bu inançla, gerek bölgemin ve gerekse bölgemde çoðunluðu teþkil eden milletin isimleriyle ele alacaðým.
Sayýn Türkiye Yargýçlarý;
Baðýmsýzlýk ve özgürlüðe aþýk olduðum kadar, adalet ve fazilete de aþýðým. Adalet terimini çok kutsal kabul ederim. Bütün dinler bunun için kurulmuþ, tüm Peygamberler, filozoflar ve düþünürler gerçek bir adaleti tesis etmek için çabalamýþlardýr. Türkiye’mizi demokratik bir anayasaya ve bu anayasanýn getirdiði baðýmsýz yargý organlarýna kavuþturan 27 Mayýs ihtilali bile haksýzlýða ve adaletsizliðe karþý koyan bir tepki idi.
Herkesten çok ezilen, hor görülen, insani haklardan yoksun býrakýlan Kürt ulusunun büyük çoðunluðunun anayasaya evet demelerinin bir nedeni de Baðýmsýz Mahkemelerin vücut bulmasý içindi. Artýk tarafsýz mahkemeler vardýr. Baðýmsýz yargý organlarý hükümetlerin ve siyasi iktidarlarýn tercihlerine göre hareket etmezler diyorduk. Bu inançla MÝT’in tüm çaba ve ýsrarlarýna raðmen onlarý tanýmak istemedim. Türkiye’de baðýmsýz mahkemeler dururken, Nazi usulü ile yetiþtirilmiþ ve bu metotlarý tatbik eden, anayasa dýþý bir teþekkülü tanýmak istemedim. Anayasaya çok saygýsýz idiler. Beþ gün beþ gece bizi bilinmeyen iþkence evlerinde tuttular. Ýþkence, baský ve hakareti mubah saydýlar. Nihayet bana þu soruyu sormak zorunda kaldýlar. “Arkadaþ sen niye bu kadar inatsýn? Zaten seni tevkif edecek nitelikte bir belge cebinden çýktý. Ýnkar etmekte fayda olmadýðý gibi, inat etmekte de fayda yoktur.” Cevabým kýsa ve kesin oldu. “ Anayasaya göre sizler yargý organý deðilsiniz de ondan .”dedim.
Gerçekten de onlara ifade vermedim. Ulusal çýkarlarýmýzý gözeterek ve iyi niyetini yanlýþ anlaþýlmasýn gayesiyle Reþid Hemo hakkýnda tamamen doðru (kendisine zarar vermemek kaydýyla) bilgi verdim. Bu arkadaþ Türkiye Dýþiþleri Bakaný ile görüþüp iltica etmek istiyordu. Davranýþý Türkiye’nin aleyhine deðildi.
Milli Ýstihbarat Teþkilatýnda verdiðim ifadeye bakarsanýz Kürdistan Demokratik Partisi ile ilgili ifademin “Muþ otelinde yakalanan evraklar bana aittir. Ýfademi mahkemede vereceðim” olarak sadece tek satýrdan oluþtuðunu görürsünüz. Zira adalete inanýyor ve güveniyordum. Halen de güvenim vardýr. Fakat bilerek yada bilmeyerek güvenimi sarstýnýz. Beþ gün beþ gece meçhul hücrelerde kalmamýza Diyarbakýr C.Savcýnýn izin verdiði maalesef kendi ifadelerinden anlaþýldý. Azami 4 hafta içinde mahkeme huzuruna çýkmamýz gerekirken, bu süre 8 aya çýktý. iktisaden ezmek, aile efradýmýzdan, dost ve ahbaplarýmýzdan ve bizi ücretsiz savunacak Kürt avukatlardan uzak tutmak gayesi ve “Kamu Güvenliði!” bahanesiyle bizleri tam 36 saat yolculuktan sonra, suç teþkil etmeyen fikir ve düþüncemiz yüzünden Diyarbakýr’dan Antalya’ya getirdiler. Sadece düþüncelerimizden dolayý zindanlara konulduk. Bu düþünce ile hiçbir ilgisi olmayan, partinin kuruluþundan haberi bile olmayan insanlar da yanýmýzda sorgusuz, sualsiz sekiz aylarýný zindanda geçirdiler. Duruþmalar baþlayýp tahliye edildiðimiz güne kadar, 6 celse de 6 ayrý baþkan ve heyetlerle karþýlaþtýk. Siyasi bir davaya mütenasip ve tarafsýz hoþgörüyü maalesef bulamadýk.
Türkiye’de 46 yýldýr bir Kürt fobisi hastalýðý vardýr. Bu baðnazlýk ve þoven duygular fobisi peþin hüküm haline gelmiþ bulunmaktadýr.
Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi ismini duyan bir baþkan; “ Türkiye’de az mý parti vardý ki Kürdistan ismini taþýyan bir parti kurdunuz. KÜRDÝSTAN, LAZÝSTAN, ÇERKEZÝSTAN ve BÖLÜCÜSTAN” diyerek hiddetle baðýrdý. Ayný Mahkeme baþkaný tarafýndan dava dosyasýnda mevcut olmayan Kürt Bayraðýnýn hangimize ait olduðunu sorarak, peþin hükümlü olduðunu bizleri hain ve bölücü olarak kabul ettiðini, bu kanaatte olduðunu gördük, muþehede ettik. Ýddia makamýnýn sevk maddesine göre 8 aydan fazla tutuklu kalmamýz gerekirken bu süre 13 ay sürdü. Parti programýnýn tetkiki ve teybin fonomontaj olduðunu ileri sürdük ama bütün taleplerimiz boþa çýktý.
Nihayet, mahkemelerin baðýmsýz hareket etmediklerini maalesef gördük. Baðýmsýz mahkeme üyeleri, tam tarafsýz olmalý ve sadece vicdanlarýnýn sesine kulak vermeleri gerekir. Siyasi iktidarlarýn ve MÝT’in boruzanlýðýný yapan organlar gerçek adaleti temsil edemezler.
Bu güne kadar Türkiye Kürdistan’ýnda yaþayan Kürt halký, Türkiye ‘nin ay yýldýzlý bayraðýndan baþka bir bayraðý düþünmemiþ ve gerçekten baþka bir bayraða ihtiyaç duymamýþlardýr. Buna raðmen mevcut olmayan bir bayraktan söz etmek, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan siyasi partilere tepki gösterip “az mý parti vardý ki” deyip Kürdistan gerçeðine bölücüstan tanýmýný eklemek, tarafsýzlýk ve demokratik hukuk devleti anlayýþýyla baðdaþtýramayýz.
Tüm bu saydýklarým yapýlmamasý gereken fakat yapýlan hukuki, insani, tarihi ve demokratik hatalarýdýr.
Bu tarihi duruþmada ve karar saatinde, Sayýn Türk Halkýnýn þerefine ve Türkiye’nin Baðýmsýz Yargý Müessesine yakýþýr bir þekilde tam tarafsýzlýk içinde olmanýzý temenni ediyor ve birazda vicdanýnýzýn sesine kulak vermenizi istiyorum. Kürt meselesini objektif olarak ele almalý ve “onlarýn yerinde biz olsaydýk ne yapardýk” kýyasýný yapmalýsýnýz.
Tanrý göstermesin Ýtalyanlar Kurtuluþ Savaþýnda Antalya’dan çýkmasaydý ve siz çocuklarýnýzýn ana diliyle okumalarýný istediðiniz için, Ýtalyan hakimlerin ve savcýlarýn karþýsýna çýkýp cezaya çarptýrýlmýþ olsaydýnýz “adalet tecelli etti” diyebilecek miydiniz?
Kaldý ki Kürtler gönül rýzasýyla kader birliði yapmýþ ve Türklerle Hak Eþitliði temelinde birleþmiþlerdir. Bunda din ve vatan birliði etken olmuþtur.
Sayýn Mahkeme Heyeti;
Þu anda, XX. asýrda yetiþen devlet adamlarýndan en zalimi kimdir diye bir anket yapýlsa, galiba Stalin birinci seçilecektir. Bende, Türkiye Baðýmsýz Mahkemeleri önünde Stalin’den bir örnek vererek, onun adalet anlayýþý ile gelmiþ geçmiþ Türk idarecilerinin adalet anlayýþlarýný ve icraatlarýný mukayese edeceðim, karþýlaþtýracaðým. Yüce mahkemeniz hakem olsun ve Kürt ulusuna yapýlan ve yapýlmakta devam eden haksýzlýklarý ve acý manzarayý belgeleriyle görsün.
Tarih 10 Haziran 1923. Sovyet Komünist Partisi Ulusal Kongresi 4. konferansý tertip edilmiþtir. Baþkan Stalin’dir. Türkistan’ýn geri kalmasý ve sömürge durumunda bulunmasý yüzünden SSCB idaresine karþý gelen ve bu yüzden tutuklanýp hapse atýlan Sultan Galiyev sorununu görüþüyorlar. Konferans delegelerinden Türkistanlý Ekremof ve Hasanof þu tezlerle “Bu günkü Türkistan ile Çarlýk Rusyasý arasýndaki fark sadece tabela deðiþikliðinden ibarettir. Sovyet Sosyalist yönetimi baþka bir deðiþiklik yapmamýþtýr.” diyerek Türkistan’ý savunmaktadýrlar. Bu savunmalarýn ne demek olduðunu anlayan Stalin hemen söz alýyor ve delegelere hitaben “Yoldaþlar, eðer Ekremof ve Hasanof’un iddialarý bir dil sürçmesi deðilse, eðer bu söylenenler düþünülerek bilinçle söylenen sözler ise, eðer Çarlýk Rusya’sýnda olduðu gibi Türkistan gerçekten bir sömürge ise, o zaman Baþmaklar haklý olup Sultan Galiyev’i yargýlamaya hakkýmýz yoktur. Asýl onun SSCB Ýktidarý çerçevesi içinde bir sömürgenin varlýðýna göz yuman kimseler olarak bizi yargýlamasý gerekiyor” der.
Þimdi Türkiye’deyiz. Yýl 1923 deðil, 1969’dur. Bu arada teknolojinin dev adýmlarýyla akýp geçen yarým asýrlýk bir zaman var. Ýnsanoðlunun aya ayak bastýðý, Merih’e uçtuðu, nükleer silahlarýn klasikleþtiði, halklarýn barýþ içinde bir arada yaþadýðý bir zaman. Kýsa ama çok hýzlý yürüyen bu devirde, dünyamýz bir çok dramatik sahnelere þahit olmuþ, Mossolini ve Hitler gibi ýrkçýlar tarihin sayfalarýnda lanetle anýlmýþtýr. Sömürgelerden güneþ batmayan imparatorluklar üçüncü ve belki de dünya devletleri arasýnda dördüncü dereceye girmiþlerdir. Sömürge uluslarýn büyük bir kýsmý baðýmsýzlarýna kavuþmuþlardýr. Bu kýsa ama çok deðiþken yýllar geçip giderken Kürdün kaderinde deðiþen bir þey kaydedilmemiþtir. Kürtlerin insani hak ve özlemleri geciktikçe gecikmiþ, bir gün gelmiþ ki; “Kürdüm” demesi bir ihanet damgasý olmuþ ve onu daraðaçlarýna kadar götürmüþtür. Kendi ana dili ile konuþmasý resmen suç sayýlmýþ, üstelik ulusal varlýðý ve kimliði inkar edilmiþtir.
Derken... Türkiye’de demokratik hayatýn baþlangýcý teþkil eden 27 Mayýs darbesi ile baþa gelen ordunun o günkü anlayýþý sayesinde Ýnsan Haklarý Ýlkelerine dayanan “demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” anlayýþýný taþýyan 1961 anayasasýnýn doðurduðu baðýmsýz mahkemelerin önündeyiz.
Osmanlýlar zamanýndaki Kürdistan ile Cumhuriyet dönemindeki Kürdistan arasýndaki farkýn sadece ve sadece tabela deðiþtirilmesi iddiasýndayýz. Bu iddialarýmýzýn tanýklarýný ve canlý þahitlerini birer birer konuþturmak sureti ile bunun bir dil sürçmesi olmadýðýný belgelemeye çalýþacaðým.
Ýlk söz Sayýn Cumhurbaþkanýmýz Cevdet Sunay’ýndýr. “Dertlerinizi biliyorum, XX. asýrda maðarada yaþamak fecaattir. Ýnsan gibi yaþamak için elbette ki iyi evlere ihtiyaç vardýr. Türkiye’nin hiçbir yerinde böyle periþan kimseler görmedim.” Diyor. Sayýn Sunay, bu konuþmayý Batman’a baðlý Maðara (Þikeftan) köyünde 1968 yýlý Kürdistan gezisinde yapýyor. Kürdistanda 16.000 aile maðaralarda yaþamakta ve bu Þikeftan köyü o mutsuz ailelerin birkaç hanesinden ibaret bulunmaktadýr.
Tercüman gazetesinin yazarý Ahmet KABAKLI 13 Nisan 1968’de; “ Doðunun bu günkü periþan halinden 45 yýllýk Cumhuriyet Hükümetleri teker teker mesuldür. Vataný sevmek, onu son sýnýrdaki son taþýna kadar sevmektir.” demektedir.
Türk-Ýþ Genel Sekreteri Sayýn Halil TUNÇ ise; “Doðu Anadolu’ya ne yönden bakarsanýz bakýnýz, yýkýlmýþ insanlarý görürüsünüz. Konutsuz, yolsuz, elektriksiz, susuz, okulsuz ve saðlýksýz, beslenme imkanýndan yoksun insanlar...Doðuda yýllarýn deðiþtiremediði korkunç tablo iþte budur. Bu tablo karþýsýnda irkilmeden, tehlike çanlarýna kulak týkayarak oturmak, özel kara saðlanacak garanti oranýnda kalkýnma beklemek, vaatlerle yaþayýp vaatlerle ölmek de ayný derece de korkunçtur. Doðuda adaletsizlik kol gezmektedir.” 1968 yýlýnda Erzurum’da böyle bir konuþma yapmýþtýr.
CHP Genel Sekreteri Bülent ECEVÝT “Doðuda toprak daðýlýmý Cumhuriyet Hükümeti için yüz karasýdýr.” Diyerek, Hükümet Baþkaný sayýn Demirel’in doðuda sahte temeller attýðýný vurguluyor.
24 Eylül 1968 tarihli Yeni Ýstanbul gazetesi yazarý Kurtul ERTUÐ, “ Sayýn Demirel eskiden hizmete açýlan tesisleri birer kere daha açtý. Yoksul halkýn, kendi dertlerinin bilincine varamamýþ halkýn karþýsýnda bol bol seçim yatýrýmý yaptý” diyor.
Muþ ilinde 1969 Ekim’de konuþma yapan Yeni Türkiye Partisi Genel Baþkaný Sayýn Yusuf AZÝZOÐLU “ Bölgecide bölücüde Demirel ve arkadaþlarýdýr. Türkiye’nin doðusuyla, ortasýyla, batýsýyla eþit imkanlara kavuþturulmasýný istemek bölücülük deðil, tam aksine birliði perçinlemektedir.” Diyerek Kürdistan’daki eðitim eþitsizliðini þu cümle ile dile getiriyor. “Doðudaki ortaokul ve liseler sadece bir müdür ve bir mühür ile idare edilmektedir.”
TÝP eski Genel Baþkaný Sayýn Mehmet Ali AYBAR “Türkiye’deki dil ve din ayrýmýndan dolayý büyük kitleler özgürlükten yoksundurlar.”
1968’de Sayýn Baþbakanýmýz Süleyman DEMÝREL, Ecevit’in deyimiyle, Kürdistan’a iki kere sahte temel atma gezisini yaptý. Seçim yatýrýmý gayesi ve temellere ikinci, üçüncü defa çamur atma, bu çamurla Kürt halkýnýn gözlerini boyama bahanesiyle yapýlan gezi sýrasýnda bizler tam 11 kiþi Antalya Cezaevinde yatýyorduk. Bu geziden 1-2 tabela misali vereceðim.....
Sayýn Demirel Urfa’da yaptýðý konuþmada; Dicle ve Fýrat arasýnda 3700 köyün hala içme suyuna kavuþturulmadýklarýný ve çamurdan süzerek su içebildiklerini itiraf ediyor. Konuþmasýný dinleyen topluluðun “iþ istiyoruz, iþ sahasý istiyoruz, fabrika istiyoruz, 70.000 Urfa’lý Çukurova’da pamuk topluyor.” Sesleri meydanda çýnlýyor. Baðýran topluluk susuzluðun yanýnda, iþsizliðinde son derece dramatik bir hal aldýðýný vurguluyor. Batman’da “fakirleri düþün fakirleri” diye baðýran vatandaþa Baþbakan þu karþýlýðý veriyor. “minnet devrettiler, meþakkat devrettiler. Konuþ vatandaþ konuþ, sesin ne zamandan beri çýkýyor. Senin sesinin çýkmasýndan memnunuz. Senelerdir sesin çýkmadý, çýksaydý mesafe alýrdýk” diye cevap veriyor
Fakat ayný baþbakan ayný gezide “Mamur ve müreffeh Türkiye’yi hangi imkanlarla gerçekleþtireceksiniz” diye soran bir Savurlu vatandaþa “imkan yoksa sýnýr kapýlarý açýktýr, çýkar gidersin” diyerek, hem çeliþkiye düþüyor, hem de Turancýlarýn yýllardýr tekrarladýklarý; “Kürtler bu vatandan gitmeli, Birleþmiþ Milletlere baþvurup yurtluk istemeli, Doðuya Kazak, Kýrgýz Aþiretlerini getirip silahlarýyla yerleþtirmeli” þeklindeki iddialara ortak oluyor.
Baþbakan 1969 yýlýnda Kürdistan’a yaptýðý geziden hiç hoþnut dönmedi. Her tarafta pankartlardan iþ isteyen, okul, yol su, ekmek, toprak, doktor ve can güvenliði isteyen vatandaþlarla karþýlaþtý.
- Jandarma dayaðýndan ne zaman kurtulacaðýz?
- Dayak Avrupa’da hayvanlara atýlmazken, Türkiye’de insanlara atýyor.
- Rüþvet verilmeden de iþlerimizin görüldüðü günler gelecek mi?
- Dosta düþman muamelesi yapmak ayýptýr.
- Burasý Hozat bize de el uzat.
Bu cümleler 1968/69 yýllarýnda Türkiye Baþbakaný karþýlayan vatandaþlarýn ellerindeki bazý pankartlardan okuyoruz. Tabi ki Kürdistan’da.
17 Þubat 1969’da Siirt, 20 Þubat 1969’da Diyarbakýr adliyeleri birer bildiri yayýnlanarak “mahrumiyet zammý bulunup, mahrumiyet bölgelerinde görevli adliyecilere verilecek mahrumiyet zammýyla bu bölgeler, cezalý ve sürgün hakimlerden kurtulacak, iyi elemanlara kavuþacak ve böylece halkýn güveni saðlanmýþ olunacak” deniliyor.
Eruh’un Newélan, Býnevré, Çol, Hýllan, Gundþéx, Xért ve Boþé isimli köylerin sakinleri ile bir röportaj yapan Hürriyet gazetesi muhabiri, 1968 Türkiye’sinde aynen köylülerin þunlarý ifade ettiðini yazmaktadýr; “gece olduðu zaman hiç birimizin sabaha kadar yaþayabileceðimizi düþünemeyiz. Her an için bir baskýn bekliyoruz ve her an elimiz tetiktedir.”
Yeni Gazetenin 11 Kasým 1968 nüshasýnda, TIME dergisinden naklen yayýnlanan bir yazýda “Türkiye Kürdistan’ýnýn SSCB Sibirya’sýna eþit bir bölge olduðunu ve daima sürgünlü memurlarýn son duraðý olduðunu yazarak mahrumiyet, yasak bölge, kapalý ve geri kalmýþ bölge gerçeklerine yeni bir tabir ilave edilmiþtir. Türkiye’nin Sibirya’ya eþit bölgesi yada Sibirya’sý.
Kürdistan’ýn kötü kaderini dile getirmek ve Osmanlý Kürdistan’ý ile Cumhuriyet Kürdistan’ý arasýnda müspet bir fark kaydedilmemiþ olduðunu, tam aksine Kürt ulusunun Osmanlý döneminden daha kötü ve karanlýk bir tutuma düþtüklerini bir çok örnekle kanýtlamak mümkündür.
Kürdistan, dramatik romanlarýn konusu haline gelmiþtir. Ýþte modern Atatürk Türkiye’si Kürdistan’ý bu durumdadýr. Devlet Ve Hükümet Baþkanlarýndan, Siyasi Parti Genel Baþkanlarý ve Yöneticileri ile Ýþçi Sendikasý Genel Baþkanlarýndan bir çok basýn mensuplarý ve sýradan vatandaþlara kadar konuþturduðum bu insanlarýn hiç birisi dil sürçmesi ve yanýlýr bir tarafý olmadýðý meydandadýr. Gerçeklerin bu insanlarý konuþturduðu görülmektedir.
Peki, 46 yýllýk Cumhuriyet Türkiye’si Kürdistan’da hiç mi bir deðiþiklik yapmadý, diyeceksiniz. Yapmýþtýr, elbette yapmýþtýr. Cumhuriyet Türkiye’sinin Kürdistan’da yaptýðý icraatlarý sýrasýyla sayayým:
Türkiye topraklarýnýn 1/3’ünü teþkil eden bu bölgeye karayollarýnýn (o da askeri maksatla) 1/6’ne kavuþturulmuþ, iþsiz ve aç insanlara tuzak olsun diye Suriye sýnýrý boyunca mayýn tarlalarý meydana getirilmiþ, Kürdistan’ýn Sovyet sýnýrý boyunca nükleer baþlýklý mayýnlarýn döþenmesi söz konusu edilmiþtir.
Her adýmda bir karakol, her il ve ilçede modern hapishaneler, Hükümet Konaklarý, Resmi daireler, memur ve subaylara bol keseden lojmanlar, blok apartmanlar, sefalet bataðýndan yükselen gökdelenler yapýlmýþtýr.
Kürdistan daðlarýný, özel eðitim gören komandolarla, faili meçhul cinayetleri takip eden köpeklerle doldurulmuþ, milyarlarca liraya mal edilen modern zindanlar inþa edilmiþ, yer altý ve yer üstü zenginlikleri talan edilmiþ, Batman’dan Ýskenderun’a uzanan borularla petrolü uzaklaþtýrmýþ ve Kürdistan topraðýndan fýþkýran bu petrolü ayný yerde tasfiye etmeyi Kürt halkýna çok görülmüþtür.
Kürdistan’ýn her köþesine ajan topluluklarý meydana getirmiþ, Müfettiþ-i Umumiden sonra Milli Ýstihbarat Teþkilatýný gerçekleþtirerek, perde arkasýnda oynayan bir Umumi Müfettiþlik havasýna büründürmüþtür.
Koçero’lara Hekimo’lar, Selimo’lara Hemido’larý kattýrmýþ, iþsiz ve güçsüz insanlarýn durmadan batý kentlerine hamallýk ve hizmetçilik yapmak için göç eden kafilelere her gün baþka bir kafileyi ilave ettirmiþlerdir.
Cehalet yükselmiþ, sefalet bataðý büyümüþ ve dolayýsýyla kardeþ kardeþe düþman edilmiþ, kan gütme olaylarý çok acý bir manzara almýþtýr.
Ýþte bu terör havasý içinde durmadan tabela deðiþtirilmiþ, durmadan jenosid ve asimilasyon planlarý uygulanmýþtýr.
Ýlk emirde Kürdistan tabelasýna “Doðu ve Güneydoðu Anadolu” yazýlmýþtýr. Osmanlýlarýn katliam dediði sözcüðü “tedip” diye deðiþtirip, þeriata aykýrý fetvanýn yeri “Anayasaya aykýrý kanunlar” almýþtýr. Subaþý felakasý yerine MÝT ve Jandarma dayaðý geçmiþtir.
Kanuni Sultan Süleyman’ýn Fransýz Krallýðýna yazdýðý mektup da gururla söz ettiði Diyar-i Bekir’in tabelasý Diyarbakýr olarak deðiþtirildi. Ama Diyarbekir’in kaderi daha kötüye gitti. Sefil ve periþan insanlarýn gecekondularýyla, veremlilerin, kara yaralýlarýn, tifolularýn, trahomlularýn ve nihayet susuzlarýn diyarý haline geldi.
Dersim, tedip denilen katliam harekatýndan sonra tabelasýna Tunceli yazýldý. Ne yazýk ki bu vilayete de tabeladan baþka bir deðiþiklik olmadý. Bu vilayet de Kürdüstan’ýn talihsiz bir kenti idi. Geçen yaz aylarýnda (1968) Erzincan’da Kürdistan’ýn o yöre Belediye Baþkanlarý bir bölge toplantýsý düzenlediler. Bu toplantý da Tunceli’de söz alýyor ve “ Ben kanalizasyon, elektrik ve þehrin içinden geçen Münzür suyu üzerinde köprü yapýlmasýndan vazgeçtim. Kilometrelerce uzaktaki su derdimizi halledin. Bizi sadece suya kavuþturun. Bu uzak su yolundan zavallý halkýn akciðer zafiyetine duçar olduklarý doktorlarýn raporlarýyla sabittir.” Diyor.
Ayný toplantýda Bingöl Belediye Baþkaný, belediyesi dahilindeki halkýn, çýra ile aydýnlandýklarýný söyleyerek, Çapakçur tabelasýnýn Bingöl diye deðiþtirilmesinin ne kadar gülünç olduðunu ortaya koyuyor.
Kürdistan’ýn bütün il ve ilçelerinin ve hatta köylerinin de deðiþen tabela ve deðiþmeyen, daha kötüye ve karanlýða giden kaderlerini sayabilirim. Ancak, soy isimleri denilen ve insan tabelasýndan baþka bir mana taþýmayan bu asimilasyoncu ve çirkin tabelalara geçiyorum. Benim kanaatime göre Cumhuriyetin vatandaþlarýna hediye ettiði bu soy isimler, soysuzlaþma giriþiminden baþka Türkiye’ye bir fayda getirmemiþtir.
Karaköseli Mýsto’nun tabelasý “Mustafa Öztürk” diye deðiþtirilmiþtir. Öyle ya, asimilasyonu gerçekleþtirmenin ilk þart da bu idi. Türkleþmemiz için Türkçe soy isimlerine gerek vardý. Mýsto’ya çok uygun bir soy isim bulunmuþtu. Öz be öz Kürt olan Mýstoya Öztürk amma da yakýþmýþtý. Onun kötü kaderini ne güzel de deðiþtirmiþti.
Þimdi Cumhuriyet Gazetesinin “Garibanlar Yurdu” röportajýndan Ýstanbul’da iþ arayan Mustafa Öztürk’ten aldýðý ifadelere bakalým. “Ýþ bir kumardýr. Þansýn yaver giderse bir iki ay çalýþýrsýn. Kömür sýrtlarsýn. Yada kazmayý sallarsýn. Bir de þansýn yaver gitmedi mi yandýðýn gündür. Bu yüzden çalýþýlan günlerde biriktirilen yenir, erir, gün geçtikçe kazançlar. Bir gün gelir ki hiçbir þey kalmaz” diyor Misto.
Þu garip rastlantýya bakýnýz. Varto’lu Simon’un tabelasý da Ýsmail Öztürk olarak deðiþtirilmiþ. Ama ne yazýk ki bu talihsiz insan da sefaletten kurtulamamýþ, 1968 Eylül ayýnda Antakya Devlet Hastanesinin “Açlýktan ölmüþtür” tanýsýyla verdiði raporla, sefil Kürt halkýnýn dramýna bir örnek daha oluþturmuþtur.
Daha milyonlarca Mýsto’lar, Simolardan örnek verebilirim. Deðiþen tabelalardan ve deðiþmeyen kaderlerinden söz edebilirim.
Osmanlý Kürdistan’ý ile Cumhuriyet Kürdistan’ý arasýndaki farký daha iyi görmek için, Kürdistan’ýn Osmanlýlara Biat etmeden önceki durumu, Osmanlý dönemindeki ahvali ve Cumhuriyet dönemini analiz etmek gerekir. Bu analizin burada mümkün olmadýðý ve bu iþin çok geniþ tarihi ve sosyolojik araþtýrmayý gerektirdiði için bu deðerlendirmeyi tarihçilere býrakýyorum.Ama, kýsaca deðinirsek;
1- Kürdistan’daki eski eserler ya Osmanlý döneminden önce yapýlmýþ veya yapýlan birkaç eser de yöredeki Kürt beyleri yönetimince yaptýrýlmýþtýr. Osmanlýlar hiçbir ülkeye zaten yatýrým yapmamýþlardýr.
2- Evliya Çelebi Seyahatnamesi gibi kaynaklar, Kürdistan tablosunu çizerken, refahýný, asayiþini çok iyi çizmiþ, Kürtlerin iyi ahlak ve geleneklerini, Kürt Emirliklerinin zenginliklerini, Kürdistan’ýn zenginliðini ve güzelliklerini anlata anlata bitirememektedir. Çelebi, aylarca katýr sýrtýnda Kürdistan’ý dolaþýyor,ne bir Selimo’ya ne de bir Hekimo’ya rast gelmiyor. Bu günden daha huzurlu, müreffeh, mamur ve özgür bir Kürdistan görülüyor.
Acaba, bu gün Kürdistan’da canýndan, malýndan ve namusundan emin bir tek kiþi var mý? Eþkýyanýn korkusundan göç eden Botan sakinleri Mersin baþta olmak üzere Batý kentlerine daðýlmýþ bulunmaktadýrlar.
Cumhuriyetin 10. yýlý çok þaþalý geçiyor. Her tarafta büyük merasimler tertip edilip, büyük nutuklar atýlýyor. Cumhuriyetin faziletinden dem vuruluyor. Urfa’da bir vatandaþ, nutuklarý dinlerken bunca þiþirmelere dayanamayýp kalabalýðýn içinden çýkýyor. Þapkasýný çýkarýp kürsüye doðru gösteren vatandaþ “iþte Cumhuriyet bize bunu verdi” diye baðýrýyor.
Aradan uzun yýllar geçmiþ, Kürdistan daðlarý, eþkýya ile dolmuþ, köyler boþalmýþ, adamlar ya kaçmýþ veya daðlara kaldýrýlmýþtýr. Mal ve can güvenliði diye bir þey kalmamýþtýr. Fakat, yukarýda isimlerini Kürtçe olarak saydýðým Eruh köylerinden Býnevre’nin tabelasý deðiþmiþ ve Ekmekçiler köyü oluvermiþ. Ýþte tamamen boþalan Ekmekçiler köyü öðretmenin isteði üzerine öðrencisiz kalan ilkokulu teslim almak üzere Siirt valisi bir müfettiþ görevlendiriyor. Müfettiþ aydýn bir kiþi olan Behzat Ay, jandarmalar ve köy öðretmeni ile okula gidiyor. Köyde kimse yok ve hava yaðýþlý. Bir evden duman çýktýðýný görüp oraya gidiyorlar. Evde sadece yaþlý bir adamla karþýlaþýyorlar. Yaþlý adam, önce bunlarý Hükümet adamý bildiði için bir türlü Behzat Ay’ýn sorularýna cevap vermiyor. Behzat bey, köyde yapayalnýz kalmýþ bu adama, gazeteci olduðunu ve söyleyeceklerini yazýp Hükümete duyuracaðýný söyleyince, adam açýlýyor. “Allah aþkýna, git Hükümetine söyle. Köylerin isimlerini deðiþtirmekten baþka bir iþ beceremeyen hükümete deki ; Köyümüzün adý Býnevre idi, bu ismi deðiþtirip Ekmekçiler yaptýlar. Oysa ne ekmeðimiz, ne de umudumuz var. Bari köyümüzün ismini tekrar deðiþtirip Ekmeksizler yapsýnlar” diyor.
Ýhtiyar köylünün 1966 yýlýnda, Urfa’lý vatandaþýnda 1933 yýlýnda söyledikleri düþündürücüdür. Kürtler, kendi kimliklerine kavuþmadýkça da durum bu þekilde devam edecek ve her gün daha kötüye gidecektir.
Evet, Cumhuriyet Hükümetleri, Kürdistan’a olumlu bir þey vermemiþtir. Asker, vergi ve tüm zenginlikleri almýþ, oylarý almýþ, her þeylerini almýþtýr. Bütün bu aldýklarýnýn karþýlýðýnda Kürtlere asimilasyon ve jenosid tatbik etmiþ, sindirmeye çalýþmýþ, terör havasý içinde sürgünleri ve zindanlarý Kürdistan’a hediye etmiþlerdir. Böylece bol bol nutuklar atýlmýþtýr.
Bütün bu þikayetleri Demirel Hükümetine tevcih etmiyorum. Sayýn Demirel, devraldýðý taktik ve metotlarý sadece tatbik etmiþtir. Ahmet Kabaklý’nýn deyimiyle; “Doðunun bu günkü periþan halinden 45 yýllýk Cumhuriyet Hükümetleri teker teker mesuldür.”
Demirel, “minnet yüklettiler, meþakkat yüklettiler” diyor. Mesele, yüklenen meþakkat ve minnetleri azýcýk olsun hafifletmektir. Bu aðýr yükün, büyük problemin aþýlmasýný ve daha büyümesini önlemektir. 46 yýldýr gasp edilmiþ, geciktirilmiþ Kürt ulusunun maddi ve manevi haklarýný bir an önce vermektir.
Þimdi SSCB Lideri Starlin’in Kerimof ve Hasanof’a verdiði cevabý tekrar hatýrlayalým. Yukarýda verdiðim örnekleri de bir kez daha düþünelim. Kürdistan’da sadece tabela deðiþtirilmiþ ve Cumhuriyet Hükümetleri Türkiye çerçevesi içinde bir sömürgenin varlýðýna göz yummuþtur. Ýster üstü örtülü sömürge, ister yarý sömürge, ister dolaylý sömürge diyelim buna , netice olarak Kürdistan 46 yýldýr Türkiye’nin sömürgesi durumundadýr. Hatta ve hatta sömürgelerde bile tatbik edilmemiþ bir çok gayri insani metotlar, bu günde Kürdistan’da mevcuttur, yürürlüktedir.
Sayýn Türkiye Yargýçlarý;
TKDP’nin kurulmasýný zorunlu kýlan sebepleri saydýktan sonra, parti programýnda istenilen doðal haklarýn üzerinde madde medde duracak ve ne kadar haklý, insani bir yoldan yürümek istediðimizi yüksek mahkemeye açýklayarak, iddia makamýnýn yersiz ve mesnetsiz yakýþtýrmalarýný cevaplayacaðým.
Bu partinin kurulmasýnda bizleri düþündüren ve kurulmasýna sevk eden sebeplerin baþýnda; Kürt milletinin bir bunalým devresine girmiþ olduðunu ve artýk ulusal özgürlüklerinden yoksun yaþamak istemediklerini, sefalet içinde kalmak istemediklerini görüp müþahede ederek, istenilen ile mümkün olaný Türkiye þartlarýnda ve politik bir yoldan demokrasi kurallarý içinde uzlaþtýrmaktýr. Ýstenilen insani hak ve özgürlükleri programlaþtýrýp, halkýmýzý yanlýþ istikametlerden çevirerek sadece Türkiye’nin birlik ve beraberlik gayesini amaç edinen bir siyasi teþekkül etrafýnda toplatmak, böylece hem Hükümetlerimiz, hem de Kürt Milletine ve Türk kamuoyuna Kürt sorunundaki, haklýlýðýmýzý anlatmaktýr.
Kürt ulusunun milli istemlerinin, Türkiye’nin bir sorunu olduðunu ve ancak anayasa çerçevesi içinde buna çözüm getirilmesi gerektiðini, demokratik bir ortamda bu sorunun çözülmesinin zorunlu hal aldýðýný Türkiye kamuoyuna açmak ve haklýlýðýmýzý herkese anlatmak idi.
Ýkinci ve çok önemli sebeplerden birisi de, bilhassa 1960 devriminden sonra yurdumuzda azýtan ýrkçý ve Turancý cereyanlarýn geri kalmýþ Kürdistan bölgesinde inkiþaf etme tehlikesi idi. Bu tehlikeli geliþmeye karþý Kürt aydýnlarýný bir arada tutmak, demokrasiye ve hukuk nizamýna inanmýþ bizleri bir program etrafýnda toplamak zaruriyeti ile karþý karþýya kaldýk. Ulusal varlýðýmýzýn devamý için bu noktayý düþünmek mecburiyetinde idik.
Saðcýyým diyen fakat sað duyudan ve mantýktan yoksun bulunan Turancý ve ýrkçý olduklarýna þüphe kalmayan milli felaketin gizli emellerine karþý ulusal varlýðýmýzý korumak ve savunmak, dolayýsýyla Türkiye’nin sadece ve sadece Türk soyunun imtiyaz ve tekelinde olmadýðýný, bu vatanýn kurtuluþ ve kuruluþunda canlarýný veren, oluk gibi kanlarýný akýttýran bütün Türkiyelilerin vataný olduðunu, bu þoven ýrkçýlara ihtar etme gayesinde idik.
Tamamen zecri ve gayri insani metotlara dayanan, kaba kuvvete tapan, anarþi ve terör metotlarýný amaç edinen bu ýrkçý cereyana karþý, barýþçý ve demokratik bir mücadele yöntemiyle karþýlarýna çýkmak, bu kaba kuvvetin silahlarýna çalýþmaz hale getirmek elbette ki hem Türkiye’nin hem de bu ülkede yaþayan Kürt Ulusunun Milli ve Demokratik bir görevi idi.
TKDP’nin kuruluþ düþüncesini getiren nedenlerden biri de Lozan’da Ýngilizlerin aðýr baskýsý ve Lozan Kahramaný Ýsmet Paþa’nýn tavizkar tutumu neticesinde Türkiye Kürdistan parçasýndan koparýlmýþ, Irak Kürdistan’ýnda devam eden Kürt Ulusal Kurtuluþ Harekatýyla ilgilidir.
Oradaki harekatýn amacý baðýmsýzlýk deðil, özerliktir. Bu harekat, faþist ve ýrkçý Arap diktatörleriyle devamlý savaþ halindedir. Mustafa Kemal’in emperyalistlere karþý çýkmasýnýn haklýlýðý ve meþruluðu kadar, Mustafa Berzani’nin de Irak diktatörlerine karþý çýkmasý ve savaþmasý haklýdýr, meþrudur. Irak’ta devam etmekte olan Kürdistan Kurtuluþ Savaþý, Türkiye’de yaþayan milyonlarca Kürdü ister istemez etkilemektedir. Dikkatlerini zorunlu olarak oraya çevirmektedir.
“Türk milletinin baþýný belaya sokmadan, kendileri de yok olmadan çekilip gitsinler. Nereye mi? Gözleri nereyi görür, gönülleri nereyi çekerse oraya gitsinler. Ýran’a, Pakistan’a, Hindistan’a, Berzani’ye gitsinler. Birleþmiþ Milletlere baþvurup Afrika’da yurtluk istesinler. Türk ýrkýnýn aþýrlý sabýrlý olduðunu fakat ayraný kabardýðý zaman, boðan aslan gibi önünde durulmadýðýný ýrkdaþlarý Ermenilere sorarak öðrensinler de akýllarý baþlarýna gelsin.” Diyen ve ikide bir “Doðu Anadolu’ya Kýrgýzlarý silahlarýyla yerleþtirip Kürtleri imha yoluna gidilsin” þeklindeki saçma sapan yazýlarýn ve sonu gelmeyen tehditlerin ýrkçý ve saðcý basýnda sýk sýk neþredildiði bir ortamda tüm ulusal ve insani haklardan yoksun býrakýlmýþ Kürdün umudu elbette ki Irak’ta cereyan eden olaylara yönelecektir.
Kürt aydýnlarý olarak, Türkiye’de yaþayan milyonlarca Kürdün nazar-ý dikkatlerini Türkiye’ye tevcih etmek, onlara ulusal sorunumuzun Türkiye’nin bünyesinde ve demokratik ortamda çözülebileceðini telkin ederek, Türkiye’nin birliðini ve burada yaþayan halklarýn beraberliðini saðlamak istiyorduk.
Kürdistan, Türkiye’nin bir parçasý olduðu gibi, Kürdistan’ýn kalkýnmasý ve burada yaþamakta olan Kürt ulusunun haklý ve doðal sorunlarý da Türkiye’nin sorunudur. Bu gün parçalanmýþ Kürdistan’ýn her kesiminde Kürt sorunu vardýr. Ve tamamen kendi devletleri bünyesinde demokratik çözüm yollarý aranmaktadýr. Irak veya Ýran’daki Kürt liderlerinin Türkiye’deki Kürtleri kendi kesimlerine çekmeleri söz konusu deðildir. Böyle bir giriþim yapma hakký bize düþer. Zira hem nüfus hem de toprak bakýmýndan mutlak çoðunluðu teþkil etmekteyiz. Türkiye’de 10 milyonun üstünde Kürt yaþamaktadýr. Ayný zamanda Kürtler Türklerle isteyerek kader birliði yapmýþlardýr. Fakat Irak ve Suriye Kürdistan parçalarý Fransýzlarýn ve Ýngilizlerin Kürdistan’daki zengin maden ve petrole olan iþtahlarýndan dolayý anayurtlarýndan (yani Türkiye Kürdistan’ýndan) koparýlýp, Arap kesimine aktarýlmýþtýr. Ýran Kürdistan parçasý ise, Osmanlýlarla Ýran Þahlýðý Kasr-ý Þirin (Qesra Þirin) antlaþmasýyla paylaþmýþtýr. Gerek Osmanlý gerekse Cumhuriyet döneminde Kürtlerin büyük çoðunluðu Türklerin yanýnda yer almýþlardýr.
Irak Kürt harekatý Lideri Mela Mustafa Barzani’nin 1968 Sonbaharýnda TC Cumhurbaþkaný Cevdet Sunay ve Hükümet Baþkaný Süleyman Demirel’e gönderdiði mektuplarda þöyle bir tabir kullanýlmaktadýr. “Türkiye’de yaþayan Müslüman kardeþlerimiz bizden dargýn görünüyorlar. Öyle biliyorlar ki güya biz isteyerek Türkiye’den ayrýlmýþýz. Oysa bu tamamen bizim isteðimizin dýþýnda olmuþ ve Ýngilizler bizi Türkiye’den koparmýþlardýr.”
Suriye Kürtlerine gelince, sorguda verdiðim ifadelerimde de belirttiðim gibi, Reþit Hemo’nun iltica etmek istemesi konusu Türkiye’nin menfaatine idi. Samimiyetimize inanýlsa idi, bu insanýn ilticasý memnuniyetle karþýlanacak ve bizler þu anda cani gibi sanýk sandalyesinde olmayacaktýk. Fakat yolumuzun doðruluðundan þüphemiz olmadýðý için üzüntü duymuyoruz. Tarihin þaþmaz adaleti elbette tecelli edecektir. Dosta düþman muamelesi yapanlarý utandýracaktýr.
Bu inanç ve samimi bir duygu ile diyebilirim ki; TKDP’nin programýnda yer alan amaca, yani Türk Kürt kardeþliði amacýna, ve Misak-ý Milli sýnýrlarýna sadýk duygularla bu partinin kurulmasý düþünülmüþ, gerçek demokrasiye ve insan hak ve özgürlüklerine olan inancýmýzdan doðmuþtur.
Sayýn Yargýçlar Kurulu;
Þimdi, düþünülen veya kurulmuþ bulunan Türkiye Kürdistan Demokrat Partisinin programýnda gerçekleþtirilmesini talep edilen maddeleri birer birer okuyup bu isteklerin gerçekleþtirilmesinin zorunlu nedenleri üzerinde duralým.
Madde 2- Parti, Türkiye Cumhuriyetinde meskun Kürtlerin siyasi,iktisadi ve kültürel haklarýný gerçekleþtirmek ister.
Madde 3- Bu þartlarýn yerine getirilmesi için
a) TC Anayasasýna þu kayýtlar konulmalýdýr: TC Türk ve Kürtlerden teþekkül eder. Her iki ulus her hususta eþittir.
Mustafa kemal, Milli Mücadelenin iktisabý zaferle ve galibiyetle sonuçlanmasýný þu satýrlarla açýklamaktadýr. “Hakimiyeti milliyemiz Hukuk-i Tabi-iye’den doðmuþ, kan dökülerek alýnmýþ, Türk ve Kürt Milletlerinin muahedesi ve mücadelesi ile iktisabi zafer ve galibiyet etmiþtir.”
Türkçülüðün babasý sayýlan Ziya Gökalp, 5 Haziran 1922’de yazdýðý bir makalede Türkler ve Kürtler baþlýðýyla þu cümlelere yer veriyor: “ Milli Misakýmýz Türkler ve Kürtlere ayný kýymeti ve ayný ehemmiyeti vermesi gösteriyor ki; bu iki millet arasýnda vefa baðlarý, sadakat rabýtalarý, her türlü tasavvurun mevkiinde bir samimiliðe maliktir. Balkan Harbi gibi, mütareke zamaný gibi, en felaketli günlerimizde bize dostluk ellerini uzatan, bizimle samimi dert ortaklýðý eden, bu kadar hukukperver bir arkadaþýn emsalsiz vefakarlýklarýný, sayýsýz fedakarlýklarýný nasýl unutabiliriz.”
Verdiðim tarihi misaller gösteriyor ki; Türkiye’nin kuruluþ ve Kurtuluþu Kürt ulusunun yardým ve iþtirakiyle olmuþ, Kürtler eþit haklara kavuþma þartý ve vaatleriyle mücadeleye katýlmýþlardýr. Cumhuriyetin kuruluþundan sonra, verilen vaatler unutulmuþ, Kürtlerin inkarý yolu tercih edilmiþtir. Bu vefakar millet, jenosid ve asimilasyon planlarýyla ya imha etmek veya eritilmek istenilmiþtir.
Bizi Moskoflar kadar düþman gören (10) “Biz bu kadar yapabiliriz. Bizi beðenmezseniz baþka bir devletin tabiyesine girin” diyen (11) TC Hükümetinin bir üyesi olan Sayýn Yusuf Azizioðlu’nu kürsüye davet ederek, “ Türkmüsün, Kürtmüsün?” sorusunu tevcih eden Bakanlardan, Varto’lulara, “Ýnsan azmanýnýn altýnda hayvani sesler geliyor” diyen Hükümet üyelerine sýnýr kapýlarýný göstererek “Bizim imkanlarýmýz bu kadar, beðenmeyen çýkýp gidebilir” diyen Baþbakanlara kadar her gün bu vatandan çýkarýlmak ve kovulmak tahrik ve tehdidi altýndayýz.
Savaþta ön saflarda döðüþen Kürdün barýþ zamanýnda arka planda kalmaya hiç ama hiç tahammülü yoktur. Bakan yada Cumhurbaþkaný da olsak bize þüphe ile bakýlýyor. Bu vatanda bir Rum kadar itibar görmüyoruz. Dilimiz, kültürümüz hor görülüyor.
Ýþte, TC kuruluþunda canýný veren, hayatýný ortaya koyan Kürt ulusunun, bu vatanda yaþama hak ve özgürlüðüne sahip olduðunun maddi delilini görmek ve gerçekleþtirmek arzusunda, TC Anayasasýna ulusal varlýðýný belgelemek kararýndadýr. O zaman, ne kimse bizi itham ve iftiralarla tehdit etme cesaretini gösterebilecek, ne de “baþkasýnýn tabiiyetine girin, sýnýr kapýlarý açýktýr, çekilin gidin” diyebileceklerdir.
b) Türkiye Parlamentosunda Kürtler nüfus nispetine göre temsil edilmeli ve bakanlar kurulunda yer almalýdýr.
Bu noktayý tarafsýz bir açýdan düþünelim. Türkiye nüfusunun 1/32’ ini teþkil eden Kürt halkýnýn, gerek Meclis’te ve gerekse senato ve Bakanlar Kurulunda temsilcileri kaçta kaçýdýr? Þu anda Parlamento da Kürt halkýna nüfus oranýna göre sandalye verilmiþ olsaydý, en azýndan Kürtlerin 150 adet milletvekilinin ve Bakanlar kurulunda (18 Bakan Koltuðuna göre) tam 6 Bakanýn Kürtlerden olmasý gerekirdi. Oysa kabinede bir tek Kürt yoktur.
c) Türkiye Kürdistan bölgesinin sýnýrý belirtilmeli, Kürdistan topraðýna muhacir yerleþtirilmemesi, Kürdistan vilayet ve köylerinin isimleri deðiþtirilmemeli, deðiþmiþ olanlarý eski isimlerine çevrilmeli,
Þimdi diyelim ki, idarecilerimizin akýllarý baþlarýna geldi. Þoven duygularý bitti ve Kürdistan kalkýnmasýnýn yegane çaresinin orada yaþayan Kürtlerin kendi dilleri ve ulusal kültürleriyle okuyup, kültür seviyelerini yükseltmeleriyle mümkün olacaðý gerçeði kavrandý veya Kürdistan halký ile devlet memurlarý arasýndaki soðukluðu ve boþluðu doldurmak için bu bölgede resmi dilin Kürtçe olmasýnýn zorunluluðunu idrak etti.
O zaman Kürtlerin meskun bulduklarý ve çoðunluk teþkil ettikleri belli baþlý bir yer, bir bölge olmayacak mý? Bu gün TC haritasýnda 7 coðrafi bölgenin ayrý ayrý sýnýrlarý olduðu gibi, elbette ki Kürtlerin çoðunluk teþkil ettikleri ve yerleþik bulunduklarý bölgenin bir sýnýrý olacaktýr. Bu sýnýr siyasi bir sýnýr deðil, hudut karakollarý olmayacak ve mayýnlar döþenmeyecektir.
Muhacir meselesine gelince;
Bu gün Türkiye genelinde topraksýz ailelerin oraný % 8 iken, Kürdistan bölgesinde bu oran % 38’dir. Ayný istatistiki bilgilere göre; Diyarbakýr’da % 46.8’i, Mardin’de % 40.8’i, Urfa’da ise % 53.7’si tek karýþ topraðý olmayan kesimindendirler.
Adýyaman, Bingöl, Bitlis, Aðrý, Erzurum, Diyarbakýr, Elazýð, Kars, Malatya, Mardin, Muþ, Siirt, Tunceli, Van ve Urfa illerinde tam 188 köy doðrudan doðruya þahýslarýn tapulu malýdýr.
Diyarbakýr’da çiftçi ailelerin % 6.6’sý bölge arazisinin % 63’ünü elinde tutmakta, ailelerin geri kalan % 57.4’ü ise bu arazinin ancak % 6.6’sýna tasarruf etmektedir. (14)
Kontenjan senatörü ve eski Milli Birlik Komitesi üyelerinden Sayýn Osman Köksal, Mardin, Diyarbakýr, Siirt ve Urfa illerinin toprak sorununu ele alarak “Bu düzen Cumhuriyetin yüz karasýdýr.” Diyerek, Kürdistan’da yüz binlerce toprakbend çiftçi ailelerin acýklý durumunu dile getirmektedir. (15)
Durum bu iken, sen Bulgaristan’dan binlerce muhacir getirip Kürdistan bölgesine yerleþtirecek, milyonlar ve milyarlarý harcayýp, onlarý, toprak, modern ve bahçeli mesken, kredilerle donatýp bu topraklar üstünde ezelden beri yaþamýþ, bu topraklar için canlarýný vermiþ insanlarý kötü kaderleriyle baþ baþa býrakacaksýn. Ben bu adaletsizliðe, bu eþitsizliðe bir son verilmesi gerektiðini savunduðumda beni bölücülükle damgalayacaksýn. Demokrasi ve insan haklarý anlayýþý bu mudur?.....Gerçekten bölücülük yapan kimdir?.
Biz bu noktada hem haklý hem de kararlýyýz. Þayet Kürdistan’da göçmenleri yerleþtirecek fazla toprak varsa, bu fazla topraklarý topraksýz Kürt halkýna daðýtýlmalýdýr. Yoksa asimilasyon programýnýzý gerçekleþtirmek için yaptýðýnýz bu haksýz uygulamalar baþarýya gitmeyecek, gidemeyecektir.
Kürdistan vilayet ve köy isimlerinin deðiþtirilmemesini, deðiþen varsa eski isimlerine dönüþtürülmesi:
Biz burada gerçeðin gerçeðe dönüþtürülmesini istiyoruz. Aslýnda böyle bir isteði dile getirirken, Cumhuriyet Hükümetleri adýna üzülüyor, utanýyoruz. Coðrafi ve tarihi isimleri deðiþtirerek, mamur ve müreffeh Türkiye’yi gerçekleþtiremezsiniz. Kürdistan’da deðiþtirdiðiniz köy, kasaba ve vilayet isimleri bir utanç tablosundan ileri gitmeyecektir. O isimler hep idarecilerin kafasýnda ve resmi evraklarda bulunacak, kýrtasiyeye gömülecektir. Kürtler, coðrafyalarýný ve yerleþik isimleri biliyorlar. Aralarýnda bu isimleri kullanýyorlar.
Köyümün eski ismi, en az 500 yýldan beri Minar’dýr. Osmanlýlar ve Cumhuriyet döneminde nahiye merkezi olan bu köye hiçbir sosyal tesis gelmeden, buraya devlet hiçbir yatýrým yapmadan ismini deðiþtirip Dilektepe yaparsa, elbette ki benim bu haksýz tutuma, bu tabelacý zihniyete karþý bir tepkim olacaktýr. Tam ismine uygun bazý taleplerim ve dileklerim olacaktýr.
Ç) Kürdistan þehirlerinde görevlendirilen vali, idari amirler, adli ve tüm memurlar Kürtlerden olmalý, Kürtlerin örf ve adetleri kanunlarda yer almalýdýr.
d) Türkiye Kürdistan’ýnda resmi dil Kürtçe olmalýdýr.
Burada müteveffa ABD Baþkanlarýndan J.Kenedy’in Fazilet Mücadesi kitabýnda söylediði þu sözleri tekrarlamadan geçemeyeceðim. “Halkýn dilini bilmeyen, onun konuþtuðu dil ile konuþmayan bir temsilci halký temsil etmiyor, olsa olsa kendi kendini temsil ediyor” diyor.
Bu sözler Kürdistan’daki mahalli idareciler için çok geçerlidir. Bu gün sýrf bu yüzden Kürt halký, devletin varlýðýný ya hiç duymamýþ veya devleti bir kabus, bir baský aracý olarak algýlamýþtýr. Kürt için, devlet demek zorba demektir, düþman demektir. Sözüne güvenilmeyen bir olgu demektir. Kürdistan’da devlet, halkla kaynaþmamýþ, boþluklarý ve uçurumlarý bütün zecri tedbirlere raðmen dolduramamýþtýr. Hala Kürt halký, “Devleta Romé, Eskeré Romé, Roma Reþ, Roma Bébext” diye niteliyor Cumhuriyet Türkiye’sini. Halktan hiç kimse tek baþlarýna ve doðrudan devlet kapýsýna gidemez. Yetkililerle görüþemez. Þehir ve kasaba eþrafý olmadan devlet kapýsýna yaklaþamaz. Ya eþraftan birini veya devletle halk arasýnda komisyonculuk yapan birilerini yanýnda götürmek zorundadýrlar.
Sayýn Ahmet Hamdi Baþar, 8 Kasým 1962 tarihli Barýþ Dünyasý dergisinde aynen þunlarý yazýyor “ Realite þudur ki doðulu Kürt vatandaþ, devletin her þeyinden korkuyor. Memurundan, jandarmasýndan ve bedava daðýttýðý ilacýndan korkuyor.”
Evet, Kürt korkuyor. Ama þu da bir realitedir ki; korku nefreti, nefret ise karanlýk ve tehlikeli günleri doðurur.
Biz Kürdistan’da resmi dilin Kürtçe olmasýný isterken, iþte bu tehlikeli gidiþe dur demek istedik. Dolayýsýyla Türkiye’nin ulusal çýkarlarýný düþündük. Bu talebimiz hem hukuki, hem de en doðal hakkýmýzdýr. Ýdarecilerin Kürtçe konuþabilmeleri için elbette Kürt olmalarý gerekir. Böylece, hem Kürtler sömürge zihniyetli yöneticilerden kurtulur, hem de devlet fuzuli “mahrumiyet zammý” külfetinden kurtulmuþ olur.
3 Þubat 1969 tarihli Akþam gazetesinde bir yazar “ Bu gün Doðu Anadolu’nun 12 ilinin valileri halkla konuþmalarý gerektiði zaman, genellikle tercüman kullanmaktadýrlar” diye yazmýþ.
Kürt halkýnýn hala nüfus idaresi ve Jandarma Karakoluna girmekten korktuðu Türkiye’de, bu çaresizlerin doðrudan bir vali bir paþa ile konuþmalarý zaten mucizedir. Vali, tercüman kullanýyorsa, ya adaleti temsil eden hakimler, savcýlar ne yapýyor? Kürtler, mahkemelerde haklarýný hangi dille savunuyorlar.?
Bizzat adalet mekanizmasýnda vaki olan bu haksýzlýktan þikayet etme görevi Kürtlerden çok, Kürdistan’da görevli hukukçularýmýza düþer. Yalnýz yöneticiler, sadece hukukçular deðil, insaným diyen tüm Türk ve Kürt aydýnlarý bu haksýzlýða karþý olmalý ve karþý çýkmalý. Ama ne yazýk ki bu haksýzlýðý gören, zulme zulümdür diyen ve bu zulme bir son verilmesi isteðinde bulunan Kürt aydýnlarý yýllarca hapis, iþkence, baský ve her türlü kötü muameleye maruz kalýyor.
Türkiye hukukçularý da, bu zulme, bu antidemokratik gidiþe dur diyeceklerine, bizzat kendileri bu zecri ve gayri insani düzene yardýmcý olmaktadýrlar. Kürt Ulusunun ve Türkiye haklarýnýn en büyük þansýzlýklarý da budur.
Biz örf ve adetlerimizin kanunda yer almasýný isterken, haklý olarak doðal haklarýmýzýn kanunlarýn teminatýnda olmasýný istiyoruz. Uluslarýn ve halkalarýn gelenek, görenek ve adetleri vardýr. Bu örf ve adetler özel patentlidir. Tarihin derinliklerinden ve ulusal karakterlerden gelmektedir. Mesela, Kürdistan’da namus sorunu % 100 ölümle sonuçlanýr. Demek ki, halkýn karakterinde bu olgu kanun gibidir. Bu durum diðer halklar içinde geçerlidir. Her ulusun karakteri saygýdeðerdir. Kanunlar, bu karakter yapýsýna göre düzenlendiðinde uluslarýn yapýlarý daha saðlam temellere oturtulur.
e) Kürdistan okullarýnda tahsil Kürtçe olmalý fakat Türkçe’de öðretilmeli, Kürdistan Üniversitesi kurulmalý, dar gelirlilerin tahsili devlet tarafýndan karþýlanmalýdýr.
Kürt sorunun ve Kürdistan kalkýnmasý davasýnýn, en önemli noktasý þüphesiz, Kürt halkýnýn eðitim ve Kültür meselesidir. Uluslar, kendi anadilleri, çevre kültürleri, görgü ve gelenekleriyle, ulusal özellikleriyle okumadýkça kültür seviyeleri hiçbir zaman yükselmez. Kültür seviyeleri tam manasýyla yükselmemiþ bir milletin, ekonomik kalkýnmasý da gerçekleþemez. Bu bilimsel gerçeðin ýþýðýnda Kürdistan’ýn kalkýnmasýný beklemek sadece hayaldir.
Cumhuriyetimiz kuruluþundan beri sarf edilen hatalý çabalarýn neticesi meydandadýr. Resmi istatistiklere göre 3 milyon Kürt hala Türkçe bilmemektedir. Gerçi, istatistikler her zaman Kürdün aleyhine tecelli etmekte ve yalan yanlýþ verilmektedir. Yine de, milyonlarýn Türkçe bilmemesi bu güne kadar iþleyen eðitim çarklarýnýn ters döndüðünü göstermektedir. Bu istatistiklere göre, Kürdistan’da muhtarlýklarýn % 53’ü hala ilkokula kavuþmadýðýný bildirmekte, Batý bölgelerinde çocuk baþýna düþen eðitim gideri 106 TL iken bu oran Kürdistan’da 22 TL olarak belirtilmektedir. Bu da bölgeler arasý eðitim düzenindeki uçurumu gözler önüne sermektedir.
Yine bu istatistiklere göre, Kürdistan’ýn bazý bölgelerinde okuma yazma bilmeyenlerin oraný % 86’dýr. Kürdistan’ýn genelinde ise okuma yazma bilenlerin oran % 27’dir. Bu oran batý bölgesinde % 55’e yükselmiþ olup dengesizlik örneðini göstermektedir. Bu gün, 7-12 yaþ arasýndaki çocuklarýn okula devam oraný Kayseri’de % 96.7, Kýrþehir’de % 96.1, Denizli’de % 94.5 iken, Kürdistan’ýn % 58 muhtarlýklarýnda okul dahi yoktur.
Kürtlerin çoðu, okuma yazmayý okullarda deðil, askeri kýþlalarda öðrenir. Bununla beraber okuma yazma bilmeyenlerin oraný % 86 civarýndadýr. Ýlkokullar için verdiðim örnekle, il ve ilçelerdeki orta dereceli okullar içinde geçerlidir. Gösterme amaçlý açýlan bu okullar, araç ve gereçten yoksun, öðretmensiz býrakýlmakta, bunun sonucunda bu okullardan mezun olmayý baþaran Kürt gençlerinin, Batýdaki üniversitelere girme þansý yok denecek durumuna düþürülmektedir Ayrýca, bu gençler, batýdaki lise mezunlarýyla ayný sýnava tabi tutulup baþarýsýzlýklarý için bu yol uygulanmaktadýr. Böylece, Kürt gençlerin üniversiteye girmeleri imkansýz hale sokulmaktadýr.
Kürdistan’daki bozuk eðitim düzenini dile getiren YTP Genel Baþkaný Sn.Dr.Yusuf Azizoðlu, “Doðudaki lise ve orta okullar, sadece bir müdür ve bir mühür ile idare edilmektedir” demektedir. Kaldý ki, Kürdistan bölgesi her türlü eðitim ve yüksek öðrenim imkanlarýna kavuþmuþ olsa bile, Kürt gençleri kendi dili ve çevre kültürüyle eðitilmedikçe kültür seviyeleri hiçbir zaman yükselmez, inkiþaf etmez. Dolayýsýyla birer Osmanlý devþirmesinden ileriye gidemezler. Bu sebeple ne bölgelerine ne halklarýna faydalý olamazlar.
Bu gün milli ve insani haklarý için çekinmeden ortaya atýlan, Türkiye’deki haksýzlýðý ve sömürüyü gören ve zulme dur diyen Kürt aydýnlarý, asimilasyoncu ve ýrkçý eðitim düzeninin bir baþarýsýndan deðil, müspet ve yararlý aydýn kesiminin çevreleriyle olan münasebet ve ulusal kültürlerine gösterdikleri ilginin doðal bir neticesidir.
Kürt aydýný, ulusal kültür ve diline, geleneklerine gösterdiði ilgi ve önem derecesine göre bilinçlenmekte ve her türlü safsatadan kurtularak, gerek Türkiye’ye ve gerekse bölgelerine faydalý olabilmektedir. TKDP’nin bu fýkrada “Kürdistan okullarýnda Türkçe’nin de okutturulmasýný” kabullenmekle Türk-Kürt kardeþliðinden baþka bir amaç gütmediðini bir kere daha tekrarlamaktadýr.
f) Kürdistan’da Kürtçe radyo ve televizyon kurulmalýdýr.
g) Kürtçe kitap, dergi ve gazeteler neþredilmelidir.
Ýddia makamý, bu isteklerin yerine getirilmemesindeki nedeni þöyle açýklýyor. “Radyoda Kürtçe neþriyat yapýlmamasý, okullarda Kürtçe eðitim verilmemesi, Türk vataný içinde yaþayan bütün vatandaþlarýn yek vücut olarak bir kuvvet teþkil etmelerinin menfaatleri icabýna olmasýdýr.” Diyor. Yukarýda, Kürtçe tedrisatla ilgili geniþ açýklama yapýldý. Ýddia makamýna cevap olarak, uluslarýn yek vücut olmalarý için, eðer tek dil ile tedrisat zorunlu kýlýnsaydý, bu gün yeryüzünde bir ABD, bir SSCB, bir Çin, Yugoslav, Ýsveç, Ýsviçre, Çekoslovakya ve bunlar gibi büyüklü küçüklü devletler olmayacaktý. Diyelim ki, bütün bu devletler milli menfaatlerini yanlýþ deðerlendirip, federasyonlara, otonomilere ve çeþitli demokratik sistemlere girmiþler. Dünyada milli menfaatleri sadece Türk idarecileri biliyor. Ulusal çýkarlarý sadece Türk þovenleri biliyor. Peki, yýllardýr devam eden ve bütün Türkiye halklarýnýn baþýný belaya sokan, bu halklarý her an büyük tehlikelerle karþý karþýya býrakan Kýbrýs davasýna ne diyelim? Rumlardan federasyon isteniyor da Kýbrýs’ýn birliði bozulmuyor, ulusal çýkarlarý da zarar görmüyor. Fakat Kürtler kültürel haklarýný isterken Türkiye’nin milli birliði bozuluyor. XX. asrýn baþlarýnda Orta Doðuda ilk ulusal kurtuluþ savaþýný kazanan sayýn Türk halkýný Rumlardan aþaðý görmek ayýptýr, insafsýzlýktýr.
Ýsviçre’de Alman, Fransýz ve Ýtalyan Uluslarýna mensup halklar ayrý ayrý dillerle konuþtuklarý ve bu dillerin hepside resmi dil olduðu halde, Almanya ve Fransa devletleri resmen savaþtýðýnda bile, bu ülkede milli birlik, beraberlik bozulmuyor. Yekdiðerinin haklarýna riayet ettikleri oranda, birbirlerine gösterdikleri saygý nispetinde yek vücut kalýyorlar. Tam 7 Cumhuriyetten ve 3 tanede özerk bölgeden meydana gelen Yugoslavya Federal Cumhuriyetler Birliði, bir avuç Boþnak Türküne kültürel hak verdiðinde milli beraberliklerini düþünmediler mi? Tito koskoca SSCB ile pençeleþirken acaba bu kuvveti nereden alýyor? Yüzlerce ulusu bünyesinde barýndýran ve hepsinin dil, kültür, örf ve adetlerine saygý gösteren bir Sovyetler Birliði, bir ABD nasýl oldu da dünyada süper güç ve þampiyon oldular, dünyanýn lideri haline geldiler? Türkiye’den çok sonra kurulan ve ekmek kapýmýz haline gelen, bizi fersah fersah geride býrakan Federal Almanya, neden federal sistemi seçti? 1968’de Sovyetlerin yýldýrým harekatýndan sonra Slovaklarla Çeklerin birleþip federasyona gitmeleri bu iki ulusun birliðini pekiþtirmiyor mu? Çekoslovakya’nýn özgürlüðü ve baðýmsýzlýðý için, herkesin gözü önünde kendileri cayýr cayýr yakan gençlerin milli duygularýndan þüphe edilebilir mi?
Ýþte bu ve bunlar gibi yüzlerce misal var dünyamýzda. Yeter ki kafalarýmýzý kumdan çýkarýp þöyle etrafýmýza dikkatlice bakalým. Tekrar ediyorum; Türkiyeleþelim. Yek diðerimize saygý duyalým. Ulusal çýkar, birlik ve beraberlik bu noktadadýr.
Irak Ýhtilal Hükümeti radyosu ve televizyonuyla durmadan Kürtçe yayýn yapacak. Ýran þahlýk rejimi Kürtçe neþriyatýyla Kürtleri yanýna çekmeye çalýþacak. SSCB, Ermenistan Cumhuriyeti Baþkenti Erivan adýna tahsis ettiði radyosunda Kürtlerin milli folklorunu, edebiyatýný ve tarihini yayýnlayarak sempati toplayacak. Fakat demokratik, sosyal hukuk devleti Türkiye’m, 20 milyon Kürdü es geçerek, Kürt ulusunu milli haklarýndan mahrum býrakýp, bunun adýna “Milli Birlik”, “Milli Dostluk ve Beraberlik” diyecek.
Türkiye Kürdistan’ýnda her gün milyonlarca Kürt, Irak radyosundan Kürtçe olarak þu marþý dinlemektedir.
Welaté me Kürdistan e
Ci ü waré me Kurda ne
Welat bo me rýh ü can e
Kurd ü Ereb bra ne...
Ermenistan radyosu ise, bu marþý þu þekilde vermektedir.
Welaté me Kürdistan e
Ci ü meskené me Kurda ne
Welat bo me rýh ü can e
Millet hemü bra ne...
Türkiye’nin dostu ve müttefiki Ýran Þahý ise Kermanþah radyosundan;
Ey niþtiman, niþtimanén baþ, Xelkén Ariyan, Ey geli Kürdan...
Rojén ne xweþi, rojén roreþi, tü piþtivani, Texté ÝRAN....
Irak, Kürt-Arap kardeþliðini, Kürtlerin milli hislerini kamçýlayarak gerçekleþtirme yolunu tutacak. Ýran ise, Kürtlerle ayný ýrktan olduklarýný vurgulayýp, ne zaman Ýran tahtý tehlikeye düþtü ise vefakar ve cesur Kürtlerden destek gördüklerini söyleyecek, Ermenistan radyosu ise Kürtleri Enternasyonalizme davet ederek, tüm uluslarýn kardeþ olduðunu ileri sürüp Kürtleri kendi yanýna çaðýracak, fakat Türkiye idarecileri sadece susmayý tercih ederek Kürt ve Kürdistan kelimelerinin tapulaþtýrýlmasý için ellerinden gelen tüm çabayý sarf edeceklerdir.
Kürt ve Kürdistan’ý unutturmak için, Sayýn akýllý Yöneticilerimiz, Kürdistan’da fabrikadan çok radyo evleri açýp sabahtan akþama kadar Kürtlerin hiç anlamadýðý bir dille, sevmediði batý müziði ve meyhane plaklarýný çalacak, Bozkurt masallarýndan ve Ergenekon hayallerinden bahsedecek. Sözüm ona, bunlarýn hepsi milli birlik ve beraberliði sonsuzlaþtýracak, bu haksýzlýklarý yapa yapa kaynaþmamýzý saðlayacaklardýr. Bu çok yanlýþ bir tutumdur. Türk idarecileri, milli birliðimizi gerçekleþtirmek istiyorlarsa, Kürtlerin ulusal haklarýný çiðnemekten vazgeçip, realitelere eðilsinler. Hiç korkmadan, çekinmeden komþu devletlerin verdiði göstermelik haklar yerine, samimi bir þekilde Kürt ulusunun siyasi, iktisadi ve kültürel haklarýný vererek, Kürtleri baþka ülkelerin tuzaðýna düþürmeden Türk-Kürt kardeþliðini gerçekleþtirsinler.
Irak, Kürt-Arap kardeþliðini ileri sürüyorsa, Türkiye bu tezi daha cesur bir þekilde ileri sürebilir, ve bu etkili olur. Zira Kürt-Türk kardeþliði ve kader birliðinin tarihi, coðrafi ve dini baðlarý mevcuttur. Bu baðlarý sevgi ile, saygý ile, hak eþitliðine dayana samimiyet ve dürüstlük ile donatýp sonsuzluða doðru gerçekleþtirebiliriz.
Neþriyat meselesine gelince; Kitap, dergi ve gazetelerin neþredilmesi, aslýnda Türkiye’de yasak olmamasý gerekirdi. Fakat ne yazýk ki bu neþriyatlarda yasaktýr. Türkiyeli olmayan ve baðýmsýzlýk savaþýnda Türk-Kürt uluslarýna kan kusturan Ýngilizlerin dili ile tam 53 adet çeþitli dergi ve gazete ülkemizde neþredilmektedir. Fransýzcasýndan Çincesine yurdumuzda tam 108 adet neþriyat organlarý basýldýðý bir hakikattir.
Nüfus oranlarý, Kürdistan’ýn bir tek vilayetinin nüfus toplamýný bulmayan Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler, hem kendi dilleriyle tedrisat yapabilmekte, hem de neþriyat haklarý bulunmaktadýr. Bu vatandaþlarýn doðal ve demokratik haklarý olan kültürel özgürlüklerini kýskanmýyoruz. Elbette ki etnik gruplarýn milli mevcudiyetlerini devam ettirmek ve yaþatmak en doðal haklarýdýr. Fakat ayný bayrak altýnda yaþayan ve ayný zamanda bir azýnlýk seviyesinin çok üstünde bulunan Kürt milletine de, ayný haklarý bile çok görmekle milli duygularýmýzý zayýflatmaktan baþka bir þey deðildir. Vatandaþlar arasýnda tefrik ve kayýrma derler bunun adýna.
Bu gün Türkiye’mizde yaþayan ve sayýlarý Kürtlerin % 3’ünün bulmayan bazý etnik gruplarýn kültür haklarý verilmiþtir. Ýþte resmi istatistiklerden aldýðým tabloya göre, 7 adet Rumca, 16 adet Ermenice, 3 adet Musevi’ce olmak üzere gazete ve dergiyi serbestçe çýkarmaktadýrlar.
Gerek Lozan antlaþmasýnýn 39.maddesinin 4.fýkrasýna ve gerekse Türkiye Cumhuriyeti Anayasasýna göre, Kürtçe neþriyatla ilgili bir yasak olmadýðý halde, Lozan’a göre neþriyat hakkýmýz saklý olduðu halde, böyle bir hak bize çok görülmektedir. Kürt alfabesi, Türk adalet organlarýnca soruþturma konusu olmakta, bu alfabeyi yazan Mehmet Emin Bozarslan aylarca zindanlarda süründürülmekte, baský ve iþkence altýnda tutulmaktadýr. Tam 3 asýr önce Kürt düþünürü ve filazofu Þéx Ehmed’é Xani’nin yazdýðý Mem ü Zin hikayesini Türkçe’ye çeviren Mehmet Emin Bozarslan yine 1969 Türkiye’sinde soruþturma konusu olmakta ve Türk Yargýçlarý halen koðuþturmayý devam etmektedir. Ama bu zecri ve gayri insani tedbirlere raðmen, Kürt halký alfabesini durmadan öðrenmeye çalýþmaktadýr. Bu gün Amerika, Avrupa ve Asya devletlerinin bir çok üniversitesinde Kürdoloji kürsüleri bulunmakta, Kürt milli kültürü, tarihi ve gelenekleri araþtýrýlmakta, Kürt dili ve edebiyatý her gün biraz daha ileri boyutlar kaydetmektedir. Fakat ne hazindir ki, bu tabii ve insani davranýþ kendi hükümetlerimizden deðil de baþka ulus ve devletlerden gelmektedir.
h) Dini ibadetler için Alim, Molla ile ibadethaneler devlet tarafýndan behemehal saðlanmalýdýr:
Hep tekrarlýyorum, Türk-Kürt kardeþliðinin temel taþlarýndan biri, belki de birincisi Din’dir. Dinimize göstereceðimiz ilgi nispetince birliðimiz saðlam temellere oturur. Eðer, Kürt ulusu kendi medreselerinden bir Molla Gorani’yi yetiþtirip, Fatih Sultan Mehmet’e müderris olmaya muktedir bir seviyede olmasýný saðlamasaydý, belki de bu gün tarihte Fatih Sultan Mehmet’i saygý ve gururla anmayacaktýk.
Kürt ulusu, dinine baðlý olmasaydý, 10.000 Kürt süvarisi Alpaslan’a yardým etmeyecek, Mervani Kürt devleti Alpaslan’a arka çýkmayacak ve þuanda büyük kumandaný anmayacaktýk. Kürt halký, dinine ve törelerine baðlý olmasaydý, sýrf Ýslamiyet’in þeref ve gururu için bir Selahattin-i Eyyübi yetiþtirip, Ehl-i Salib’e gereken dersi veremezdi. Bizim dinimize olan saygýmýz büyüktür. Baba ve ecdatlarýmýzýn aziz hatýralarýndan hiçbir zaman taviz vermeyiz.
Ýþte, TKDP’nin siyasi, içtimai, dini, kültürel istekleri bunlardan ibarettir.
Partinin, ekonomi (iktisadi) amacý ise þöyledir:
Madde 4: Parti Kürdistan’ýn kalkýnmasý için, devletin Kürdistan’a öncelik tanýmasýný istemektedir.
Prof. Dr. Ýbrahim Akgöz’ün “Doðu Anadolu’nun kalkýnma sorunlarý” adýný taþýyan araþtýrmasýndan birkaç satýr sunalým; “Kalkýnma planýnýn hedefi bölgeler arasý dengeyi ve sosyal adaleti kurmak, kalkýnmanýn nimet ve külfetlerinde fýrsat eþitliðini saðlamaktýr.” Diye açýklama yapýyor ve Birinci Beþyýllýk Kalkýnma Planýný þöyle özetliyor.
“1- Bölgeler arasý dengesizliklerin giderilmesini saðlamak ve geri kalmýþ bölgelerin daha hýzlý kalkýnmalarýný hýzlandýrmak,
2- Yatýrýmlarýn coðrafi daðýlýmýnda, bölgeler arasý dengeli kalkýnmanýn esaslarýný göz önünde tutulmasý tavsiyesinde bulunuyor ve bu konuda þu açýklamada bulunuyor: “kalkýnma planýnda bölge planlamasýnýn önemi ve gerekliliði bu kadar etraflý bir þekilde belirtilmiþ ise de planlama çalýþmalarý daha ziyade batýya teksif edilmiþtir.”
Demek oluyor ki; TKDP’nin Kürdistan Bölgesinin kalkýnmasý için öne sürdüðü amaç ile kalkýnma planýnýn hedefi ayný istikamettedir. Ancak, Kürdistan kalkýnmasýný daha açýk ve gerçekçi bir dil ortaya koyan parti tüzüðü, devletten þu taleplerde bulunmaktadýr;
a) Köylülere toprak, tohumluk ve kredi saðlanmalý, tütünün ekim ve satýþý serbest býrakýlmalýdýr.
Dünyanýn baþka memleketlerinde, köpekler için lüks otellerin inþa edildiði günümüzde, Türkiye Kürdistan’ýnda tam 16.000 aile halen maðarada yaþamaktadýr. Geri kalan Kürdistan köylerinin % 80 maðaralarý andýran ve insan yaþayýþýyla, insan haysiyetiyle baðdaþmayan depremlerde ve afetlerde yerle bir olan köhne evlerde yaþarlar. Kürdistan’da dünyaya gelen çocuklarýn % 10.9’una yakýn kesimi bu maðaramsý ve karanlýk yerlerde gözlerini açmaktadýr. 16.000 aileyi 5 ile çarparsak 80.000 nüfusu teþkil ediyor ki, bu oran Kýbrýs soydaþlarýmýzýn nüfus oranýna eþittir.(21) Kürdistan’ýn konut sorunu, toprak sorunu gibi Cumhuriyetimizin yüzkarasýdýr.
Kürdistan’ýn toprak sorununun Kürt köylüsüne verdiði derin ýzdýrabý dile getiren birkaç rakam vermiþtim. Bu gün Türkiye’nin en bereketli topraklarý Kürdistan bölgesindedir. Yine Türkiye’nin en zengin akarsularý bu bölge içinden geçmektedir. Toprak adaletsizliðini az gören Türk idarecileri, hemen hemen her ovada bir devlet üretme çiftliði kurmuþ, Dýþ Ticaret, Bankalar, madenlerden önce Kürdistan topraklarýný çiftlikleþtirilmiþtir.Böylece sömürgelere has bir metotla Kürdistan topraklarýný çiftlikleþtirilmeye giderken, sömürge zihniyetinden açýk örnekler verilmiþtir.
Tohumluk ve kredi sorununa gelince, bu fýrsat tamamen oy yatýrýmý olarak daðýtýlmakta ve mahalli açýk gözlerin tekeline terk edilmiþ bulunmaktadýr. Fakir köylü kredi nedir bilmemekte, ilaçlý tohumluklar halka ekmeklik buðday diye satýlmakta ve Kürt çocuklarýnda hep yeni bir hastalýk tecelli etmektedir. Bu hastalýðýn adý “Birina Reþ” kara yaradýr. Bu kara yara hastalýðý jenosit planlarýný durmadan tatbik etmek isteyen zihniyetin ve þoven ýrkçýlýðýn yüz karasýdýr. Kürdistan bölgesinde yetiþen tütün, Türkiye’nin en kaliteli tütünü olduðu halde , bu tütünler baþka isim ve markalarla piyasaya sürülmekte, yüksek fiyatlarla ihraç edilmektedir. Kötü tütünlerin kýrýk dökükleriyle, Doðu sigarasý ismiyle çýkarýlan sigaralarla Kürt halkýna aþaðýlýk duygusu aþýlamak, her þeyimizin böyle deðersiz olduðunu hissettirmek, Kürdistan’ýn renksiz ve verimsiz olduðunu göstermek isteyen zihniyete dur demenin tek yolu, tütünün ekim ve satýþýnda serbest olmasýnda görüyoruz. Hiçbir tabii hakkýn önüne kanun ve yasaklarla geçilmediðinin somut bir örneðini Kürdistan tütünlerinde görüyoruz. Bu gün bu bölgeden memurundan idarecilerine kadar hemen herkes “kaçak” adý verilen fakat aslýnda kendi ürettikleri tütünleri içmektedirler. Zecri kanun ve yasaklara raðmen Kürdistan kentlerinde, çarþý ve pazarlarýnda bu tütünler açýktan satýlmakta, açlýk ve yoksulluðun aðýr þartlarý neticesinde hapishaneleri hiçe sayan Kürt halký, baský kanunlarýnýza karþý çýkmakta, geçersizliðini ilan etmektedir. Tütünün ekim ve satýþý serbest olsaydý bu gün Kürdistan’da daha fazla üretim olur, Kürtler kendi fabrikalarýnda iþler ve ürettikleri bu mahsulü ihraç ederek bölgesini ekonomik çýkmazdan kurtarmýþ olurdu.
b) Zanaatkarlara, çiftçilere ve iþçilere iþ sahasý temin edilmelidir.
Son havadis gazetesinin 11 Eylül 1968 tarihli sayýsýnda Mardin Valisi Oðuz Burun’un beyanatýný aktarýyorum: “ Mardin ilinde doðum oraný yüksek olduðu halde, bu ilde nüfus artýþý olmamaktadýr. Mardin nüfusunu donduran sebeplerin baþýnda göç olaylarý gelir. 1965 yýlýndan bu yana 20.000 ni Lübnan olmak üzere 90.000 vatandaþ il sýnýrlarý dýþýna çýkmýþtýr.” Diyor.
Sayýn Mardin Valisinin açýkladýðý göç olayý ile Kürdistan’da iþsizliðin ve sefaletin tablosunu ortaya koyar. Tek bir Kürdistan ilinden ve 4 yýl zarfýnda 90.000 kiþi göç ederse bütün bölgenin göç nispetini takdir edersiniz sanýrým. Ve yine idrak edersiniz ki Türklerin, Orta Asya’dan göç olaylarý bu olay karþýsýnda solda sýfýr kalmaktadýr.
% 38’i topraksýz çiftçi ailesini meydana getiren Kürdistan bölgesinde, kanuna tabii iþyerlerinin % 6’sýna kavuþturulmuþ bulunmaktadýr. Batýnýn büyük kentlerinde hamallýk, çöpçülük ve hizmetkarlýk yapan, kanalizasyonlarý temizleyn, boyacýlýk yaparak ekmek parasýný kazanan ve 20. asrýn insanlýk haysiyetiyle baðdaþmayan tüm aðýr ve haysiyet kýrýcý iþlerde çalýþtýrýlmaktadýr. Dünyaya ilk medeniyeti kuran Mezopotamyalýlar iþte bu duruma düþürülmüþ bulunmaktadýr. Bu durumda tabidir ki Türk sermayedar sýnýfýnýn çýkarýnadýr. Ucuz iþle bol para kazanma ve vurgun üzerine vurgun vurma politikalarýyla iç içedir
C) Esnaf ve Tüccarlara geniþ Kredi verilmelidir:
Her yönden sömürülen Kürt halký, maalesef ticaret sektöründe çalýþan kesimde sömürülmekte kredisizlik ve imkansýzlar içinde kývranmakta, bazý açýk göz iþ birlikçiler dýþýnda kalan geniþ ticaret erbabý küçük esnaf ya karýn tokluðuna çalýþmakta veya iflasla karþý karþýya bulunmaktadýrlar. Bizim isteðimiz Batý kentlerinde ki esnafa saðlanan haklarýn Kürdistan esnafýna da tanýnmasý ve üvey evlat muamelesine son verilmesidir.
d) Göçebeler yerleþtirilmeli, hayvanlarýna otlak, yaylak ve yer saðlanmalýdýr.
Ýnsanlar aya giderken, Türkiye’de halen göçebe hayatý yaþayan, yersiz ve yurtsuz yýðýnlar, okul nedir bilmemekte, doktordan ve her türlü sosyal yaþantý haklarýndan yoksun bulunmaktadýr. Ve bunlarýn sayýlarý 100 binleri aþmakta belki de milyonlarý bulmaktadýr. Anayasasýnýn ön gördüðü “Sevinçte ve tasada bir bütün” teþkil ettiðimizin çeliþkisini haykýran, bu adaletsiz ve haksýz düzene son vermek veya son verilmesini istemek, her halde haksýz ve gayri insani bir istek olmamasý gerekir.
5- Yol, kanal, baraj, fabrika ve aðýr sanayi ile hastaneler yapýlmalýdýr.
Türkiye’de Ýþ Kanuna tabi toplam iþ yerlerinin sadece % 6’sýna kavuþmuþ bulunan Kürdistan bölgesi, aðýr sanayiye kavuþmasý þöyle dursun, en basit manada Kürt halký ve Kürt köylüsü sanayiinin ne olduðunu hala bilmemektedir. Kürdistan’ýn Gaziantep, Malatya ve Elazýð gibi bazý merkezlerde kurulmuþ birkaç küçük çaptaki fabrikalar da halkýn gayretiyle yapýlmýþtýr. Bu fabrikalarýn iþ istihdamý kapasitesi ise, bir yýlda Mardin’den göç eden insanlarýn dörtte birine yetmemektedir.
Tarihin en eski çaðlarýnda gerçekten büyük devletler kuran ve medeniyetler yaratan ecdatlarýmýz Medlerle Persler birleþerek büyük bir imparatorluk meydana getirdiler. Bu birleþme milattan çok önce idi. Ýþte o günlerden ta 19. asra kadar hiçbir millete nasip olmayan yollar yapýlmýþ idi. Adýna kral yolu denilen 1500 mil uzunluðundaki yol SARP’tan SUS’a kadar uzanýyordu.(26)
Þimdi 20. asýrdayýz. Ýnsanoðlu uçak hýzýný yeterli bulmuyor. Füzeler, Ankara’dan Ýstanbul’a bir saniyede varacaklarmýþ diye konuþuluyor. Tekniðin arþa çýkmýþ çaðýndayýz. Medlerin torunu olan Kürt köylüsü, hala hastalarýný merkeplerin sýrtýna baðlayarak taþýmakta, köprü yerine ip kullanmakta, haberleþmesini ateþ yakarak saðlamakta ve her gün cehalete kurban olan Kürtlerin çoðu ulaþýmsýzlýktan, günlerce doktora yetiþme imkanýndan mahrum bulunduklarý için kan kaybederek can vermektedirler. Bir tarafta boðaz köprüsü, sahil yollarý... Akdeniz sahillerinin turistik yollarý ve daha çok yollar ve köprüler.... Diðer tarafta merkep sýrtýna baðlanmýþ, doðum sancýsý çeken anneler. Zap suyunu iple geçmek isterken düþen bebeler. Bu satýrlar 1968 yýlý edebiyatýndan seçilmiþtir. Doðu, batý bölgeleri arasýndaki dengesizliðin acý bir þemasýný çizmiþtir. Doðuda kuþ uçmaz kervan geçmez, geçse de eþkýya soymadan edemez. Bu da baþka bir edebiyat örneði. Ama yoldan 20 kilometre, uzak köylerin % 8’i Ege’de, % 6’sý Marmara, % 28’i Doðu Anadolu’da ve % 37’si Güneydoðu Anadolu’dadýr.
Pazara yakýn köylerin % 68’i Ege, % 72’si Marmara, % 5’i ise Kürdistandadýr
Kitle haberleþme aracýndan faydalanma oraný Ege’de % 68, Kürdistan’da % 10’dur. Telefonu bulunan köylerin % 51’i Marmara, % 39’u Ege, % 6’sý Güneydoðu Anadolu’dadýr.
Bu da Türk basýnýndan alýnan ve daima batýnýn lehinde tutulan istatistiklerdir.
Kürt halký hala “Þevere” diye adlandýrdýðý ve gece yolu, karanlýk yol anlamýnda keçi yollarýndan ulaþýmlarýný temin etmektedirler. Burada daima Kürt halkýnýn aleyhinde iþleyen kýþ mevsimi de her zaman þiddetini esirgememektedir. Kürdistan’ýn bazý kasabalarý ve köylerinin çoðu bu yüzden 7-8 ay çevre ile irtibatlarý kesilmekte, yýlýn dörtte ikisini teþkil eden kýþ günlerinde Dünya ile diyalogu saðlayamamaktadýr. Tabiatta, herhalde mazlumlara karþý daha haþin davranmakta, onlarý daha da sýkýþtýrmakta, maðdur etmekte, böylece mazlumlarý patlamaya hazýrlamaktadýr. Bilim dilinde buna toplumlarýn sosyal patlamasý denir. Mesela miting nedir bilmeyen Hakkari’nin Çukurca ilçesini bir düþünelim. Þiddetli kýþ tam 8 ay bu ilçenin çevreyle irtibatýný kesmiþ, halk açlýktan ot yiyecek hala gelmiþ, bunun üzerine Çukurca Kaymakamý’da basýna beyanat verecek ve böylelikle durum resmiyet kazanacak ve Çukurca’da miting yapýlacak:
“Yollarýmýz kapalýdýr, yiyecek stoklarýmýz yoktur, ot yiyerek ölenler var, fakat bunlarýn ölümleri açlýktan mý, ottan mý? Yoksa baþka bir þeyden mi? Doktor olmadýðý için bilmiyoruz. Hemen hiçbir evde yiyecek kalmamýþtýr” diyor Kaymakam Bey. Merkez muhtarlarý, Bakanlýklara ve Valiliðe gönderdiði telgrafta S.O.S iþareti vererek “açlýktan ot yiyen 3 kiþi ölmüþtür. Ýlçede tabip ve saðlýk memurlarý olmadýðýndan ölüm sebeplerini ot yemekte bulduk” demektedirler. Ve nihayet miting düzenlemekte, mitingte konuþan Hakkari Belediye Baþkaný Mikail Ilçýn “ Ot yiyoruz, sosyal adalet istiyoruz” diye baðýran kalabalýða þunlarý söylemektedir. “ Kýtlýktan Hükümet sorumludur. Kuzey Irak’a yiyecek ve benzeri yardýmlar yapýldýðý için, Hükümet birkaç yýl önce Bakanlar Kurulu kararýyla Çukurca’ya giriþ çýkýþý kontrol altýna almýþtýr. Kendi ülkemizdeki bir ilçeye girebilmemiz için Valilikten özel izin almak gerekiyor” Ýþte, bir taraftan gelmiþ, geçmiþ Hükümetlerin sömürgecilik anlayýþý, diðer yandan kara kýþýn insafsýzlýðý Kürdistan’da el ele verdiðine dair bir örnek. Askeri maksatla yapýlmýþ yollardan da bu halkýn faydalanmamasý için ne gerekiyorsa yapýlmaktadýr.
Saðlýk hizmetlerinin durumuna gelirsek; Kürdistan vilayetlerinin hiç birinde ne tam teþkilatlý hastane, ne yarým yamalak hastanelerde uzman elemanlar mevcuttur. Milli gelirin adaletsiz bir þekilde daðýtýlmasý neticesinde, bazý Kürdistan illerinde fert baþýna düþen milli gelir sadece 259 TL’dir. Bir öküzün aylýk masrafý 429 TL olduðu Cento devletlerinin Türkiye’de yaptýðý bir araþtýrmadan öðreniyoruz. Yine bu araþtýrma neticesinde, Konya’da bir atýn aylýk masrafý 336 TL’dir. Bu durum karþýsýnda yýllýk milli gelirden 250 TL ile Kürt vatandaþ hangi gýdayý alacak, beslenme imkanlarýna nasýl kavuþacak? Daha önce yol ve mesken sorununa deðinmiþtim. Gýdasýzlýk, ulaþýmsýzlýk, iþsizlik ve meskensizliðin yanýnda bir de eðitimsizlik sorunu vardýr. Kürt halkýnýn ayrýca saðlýk hizmetine kavuþturulmamasý, kaderleriyle baþ baþa kalmýþ olduklarýný doðrulamaktadýr.
Türkiye’de, hayat umudunun en yüksek olduðu il Ýzmir’dir. Fakat, Kürdistan bölgesi hariç diðer bölgelerin tamamýnda yaþam oraný % 75’in üstündedir. Ege, Marmara, Akdeniz, Karadeniz ve diðer Batý Anadolu bölgelerinde çocuklar 5 yaþýna eriþtiklerinde % 10 ile 20’i, 15 yaþýna eriþtiklerinde %15-20 ölmektedirler. Bu oraný, Ýsviçre’nin oranýyla karþýlaþtýrýrsak, elbette ki büyüktür. Ama Türkiye’nin bu bölgelerini Kürdistan bölgesiyle karþýlaþtýrdýðýmýz zaman, ölüm oranýnýn Kürtlerin aleyhine olduðunu görürüz. Zira Türkiye’nin toplam nüfusuna göre 1-15 yaþýna eriþen çocuklarýn ölüm oraný % 45’tir. Demektir ki bu, batý bölgesinde ölen çocuklarýn iki katýndan fazlasý kadar Kürdistan’da çocuklar ölmektedir. Bu körpe çocuklarýn ölümü sosyal hizmetlerle orantýlýdýr. Türk Hükümetleri, Kürdistan’a çok karanlýk getirdikleri için çok ölüyoruz. Ama tarih daima mazlum halklarýn nüfus artýþýný kaydetmiþtir. Türkiye’de Kürt nüfusunun artýþý bu sebepledir. Allah, bir halkýn yok olmasýný istemeden hiçbir kuvvet onlarý yok edemez ve edemeyecektir. Buna inanýyor ve yarýnlara güveniyoruz.
Kanal ve barajlarýn yapýlmasý olayýna gelince; Bu istek Kürdistan topraklarýnýn kuraklýðýný ve Kürt halkýnýn da Türkiye’de yaþayan diðer halklar gibi ýþýða kavuþma isteðini ve kararýný dile getirmektedir. Türkiye’nin en bereketli topraklarý ve zengin akarsularý bu bölgede olup, “sular akar, Türkler bakar” misali olup, sefil Kürt halký da bu tabii kaynaklardan faydalanamamaktadýr.
Birinci Cihan Harbi sýrasýnda, Muþ ovasýný keþfeden bir Alman Heyeti “bu ova suya kavuþturulduðu ve modern bir þekilde iþletildiði taktirde, tam 15 milyon nüfusu besleyecek kapasitededir.” Diye rapor vermiþlerdir.(24) Oysa Kürt halký ekmeðe muhtaç durumdadýr. ABD’den ithal edilen tohumluk buðdaylarýn (ilaçlý buðday) yenilmesinden ötürü Kara Yara hastalýðýna duçar kalmaktadýr. Bu bölgenin akarsularý, kanal ve barajlarla donatýldýðý gün, hem bölgeler arasý dengesizlik ortadan kalkacak, hem de Türkiye Hükümetleri doðum kontrol sorunu ile karþý karþýya kalmayacaktýr. Kürdistan topraklarý sulanmadan, modern ziraata kavuþmayacaðý gibi, Kürdistan þehirleri de enerjiye kavuþmadan sanayileþmesi mümkün olamayacaktýr.
Yýllardan beri basýn ve radyolarda tekrar edilen Keban Barajý yaygaralarýnýn bir fiyasko olduðu son zamanlarda anlaþýlmýþ bulunmaktadýr. Bu barajdan elde edilecek enerjiden yine Kürdistan mahrum kalacaktýr. (petrolün borularla Ýskenderun’a çekildiði gibi). Bu büyük enerji kaynaðý da Batý bölgelerine çekilecektir. Kürt yine karanlýkta kalacak, Kürdistan yine sanayileþemeyecek, dolayýsýyla iþsiz kafileler Beyrut’a doðru yol almaktan baþka çare bulamayacaktýr. (25)
MADDE 6- Petrol ve madenler çýkartýlmalý ve Kürdistan’da tasfiye edilmelidir.
“Raman daðlarýnýn bir eteðinden petrol fýþkýrýr, diðer eteðinde insanlar maðarada yaþar.” Evet. Topraðýndan petrol fýþkýran, yalnýz Türkiye’nin deðil, orta doðunun kan damarlarýný sinesinde barýndýran Kürdistan Bölgesi sömürge halindedir. Sömürge misali nedenlerle, petrolleri sömüren bölgeye hammadde olarak sevke tabii tutulmaktadýr.
Kürt halký, aðýr sanayiye ve fabrikalara kavuþturulsaydý, tarým ve hayvancýlýk modernize edilseydi, milyonlarca iþsizi olmasaydý, bizde Türkiye’nin ekonomik çýkarý için maden ve petrollerin liman kentlerine hammadde olarak gitmesini kýnamazdýk. Fakat ne hazindir ki, durum tam aksinedir. Bütün umutlarýný sadece yer altý zenginliklerine baðlayan Kürt ulusu, bu konuda maalesef hayal kýrýklýðýna uðramaktadýr.
Madenler çoktandýr gidiyor, petrol gitti,. Yarýn barajlarýmýzdan da elde edilen enerjiyi götürecekler. Önceliði Trakya, Marmara olmak üzere Batýya verecekler. Kürt yine iþsiz, sefil ve karanlýkta kalacaktýr.
Ýþte, bu haksýz duruma bir son vermek ve yapýlan zulme dur demek istiyoruz. Unutulmamasý gereken bir husus var, bu hususu gerek Türk milleti ve gerekse Türkiye’de yaþayan tüm halklarýn yararý için zikretmeyi ödev bilirim.
Ýktisadi þuur ile milli þuur arasýnda öylesine yakýn bir bað vardýr ki, yekdiðerinden ayýrmak mümkün deðildir. Milliyetçilik en çok ve hemen hemen þu üç önemli sebeplerden dolayý þahlanmaktadýr:
a ) Harp
b ) Geri kalmýþlýk,
c ) Hor görülme.
Türkiye’nin Kurtuluþ savaþýnda, bir Türk milliyetçiliðinin þahlanýþýný gördük. Bunun tek sebebinin savaþ olduðunu biliyoruz. Yunanlýlarýn ve Ermenilerin tehlikesi karþýsýnda Kürtlerin, Türklerin ve diðer Müslüman azýnlýklarýn milli ve ümmetçi duygularý da bu dönemde þahlanmýþtý. Geri kalmýþ ve hor görülme sebepleri ise bugün Kürdistan’da mevcuttur. Mesala, Kürt halký, ilk olarak petrolün Akdeniz sahiline borularla çekildiðini gördüðü için iktisadi þuuru þahlandý. Hemen Doðu Kalkýnma Mitingleri baþlatýldý. Bu gün bu þuur, Kürdistan’ýn en ücra köþesinde filizlenmiþ vaziyettedir. Hükümetlerin onu ihmal ettiðini, topraðýndan çýkan zengin yer altý kaynaklarýný ona layýk görmediklerini çok iyi bilmekte ve anlamaktadýr. Bu durum devam ettiði takdirde, çok tehlikeli sonuçlar doðuracaðýndan Türkiye ve Türkiyeliler namýna korkuyor ve endiþe duyuyorum.
TKDP Programýnýn son maddesi Þöyledir:
MADDE 7- Kürdistan çýkan petrol ve madenlerden temin edilen karýn % 75’i Kürdistan’a sarf edilmelidir.
Bu haklý isteði öne sürdüðümüzde, herhalde sadaka dilenmiyoruz. Bölgeler arasýndaki dengesizlik uçurumu ancak bu þekilde ortadan kalkacak ve Kürdistan, böylece kendi öz kaynaklarýyla geri kalmýþlýktan kurtulacaktýr. Türkiye’nin bir parçasý olan Kürdistan’ýn kurtuluþu demek, Türkiye’nin kalkýnmasý ve müreffeh olmasý demektir.
Maden ve petrolden temin edilen karýn % 75’ini istemek, Kürdistan’ýn kendi kaynaklarý ile kalkýnabileceði inancýnda olduðumuzu ve faþistlerle Turancýlarýn “doðuda hiçbir gelir kaynaðý yoktur, devlet oraya boþuna emek sarf ediyor ve memurlarýný o sarp yere gönderiyor.” (26) þeklindeki yersiz iddialarýna cevap teþkil etmektir.
Bilirkiþi tetkikini istediðimiz ve bir türlü tetkike göndermeye muvaffak olamadýðýmýz, daha doðrusu bilirkiþiye gönderemediðiniz TKDP programý iþte budur. Hiçbir ilim heyetinin ve hiçbir hukuk anlayýþýnýn bu haklý ve doðal talepleri suç unsuru olarak tefsir edemeyeceklerini çok iyi biliyorsunuz. Naçizane kanaatime göre bu yöndeki talebimizin ret edilmesinin sebebi de budur.
Ezilen ve sömürülen bir milletin, kalkýnma, iþsizlik ve sefaletten kurtulma isteði nasýl suç telakki ediliyor? Ulusal haklarýndan mahrum milyonlarýn, insan haklarýna kavuþma talepleri herhalde ýrkçýlýk deðildir.
Biz, Türklerden üstün bir ýrk olduðumuzu iddia ettik mi? Nüfusumuz nispetinden fazla temsil hakký istedik mi? Batý Anadolu geri kalsýn, sadece Kürdistan kalkýnsýn mý dedik? Okullarda Kürtçe tedrisat isterken, bu okullarda Kürt çocuklarýna Türkçe’de öðretilsin demedik mi? Milli Misak sýnýrlarýna sadýk olduðumuzu ve Türk-Kürt kardeþliðine, eþitliðine inandýðýmýzý, Cumhuriyet ve insan haklarý prensiplerine baðlý olduðumuzu amaç olarak kabul etmedik mi?
Peki nasýl oluyor da ýrk mülahazasý ile yargýlanýyoruz.?
Dünyanýn hiçbir yerinde ve tarihin hiçbir devrinde, hiçbir millet bu acýklý ve talihsiz durumla karþý karþýya gelmemiþtir. Hiçbir zaman, ulusal haklarý için, insani haklarý için mücadele verenlere ýrkçý denilmemiþtir. Kültürel ve iktisadi haklarýný isteyen ve bütün fertlerini refaha kavuþturmak isteyen insanlar cezalandýrýlmamýþtýr.
Biz, þu anda Türkiye Hükümetlerinin ýrkçý, baskýcý ve Turancý tutumuna karþý çýktýðýmýz için yargýlanýyoruz. Hem de ýrk mülahazasýyla mahkeme huzurunda bulunuyoruz. Esasen ýrkçý olanlar, gelmiþ geçmiþ ve elan ki idareciler ve Türkiye’de sadece Türk ýrkýna hayat hakký tanýyan zihniyetin savunucularýdýr. Haksýzlýklarýn cürümünü, zayýflara yüklemek için hiçbir zaman hak ve hakkaniyetle baðdaþmaz.
Bu gün Afrika ve Amerika kýtalarýnda ýrk sorunlarý vardýr dediðimiz zaman, herhalde ýrkçý rolünde olan Rodezya’daki siyah veya ABD’deki zenci deðildir. Azýnlýkta veya çoðunlukta olsun, buralarda hakim sýnýf beyazlardýr. Zihinlerde ve gerçekte her zaman Rodezyalý ve Amerikalý beyaz suçludur. Irkçýlýk rolünü bu beyazlar almýþtýr, suçlu bunlarýn yöneticilerdir.
Hem sömüreceksin, inkar edeceksin, hor göreceksin, iktisaden ve manen geri býrakacaksýn; hemde aðlamasýný yasaklayacaksýn. Ve bu yaptýklarýna “adalet tecelli etti” diyeceksin...
Aðlayan Kürt senin dostun, kardeþin, vatandaþýndýr. Onun çýðlýklarýna kulak vermeniz gerekir. Onun yarasýna merhem sürmeniz gerekir. Ha bu yaraya zehir katmýþsýn, ha TCK’nýn 141/4’nü tatbik etmiþsin. Ne fark eder?
Fakat ne hazindir ki, zulüm çarklarý çoðu kez hakkýn, hukukun ve mantýðýn tam aksine dönmüþ ve daima kuvvetlinin tekelinde kalmýþtýr. Bu zulüm çarklarý karþýsýnda bir de tarihin þaþmaz çarklarý vardýr. Bu tarihi çarklar takdir ve iftihara þayandýr. Gerçek ve doðru yoldan þaþmaz bu çarklar, çünkü bu çarklarý Ýlahi Adalet döndürüyor. Hiçbir kaba kuvveti dinlemez bu çarklar, tam aksine haksýzlýðý ve kaba kuvveti kaldýrýyor. Zalimleri kara sayfalarýnda sindiriyor. Böylece zafer, ebedi olan gerçeðin olur.
Tekrar ediyorum; Kürdistan’ýn kalkýnmasý Türkiye’nin kalkýnmasý demektir. Kürt milletinin ve dolayýsýyla Türkiye’de yaþayan tüm halklarýn insani haklarýna kavuþmasý demek, Türkiye Birliðinin pekiþmesi demektir. Türkiye’de yaþayan ve en az bu vatanda Türkler kadar yaþama haklarý bulunan Kürtlerin ulusal varlýklarýný kabul etmek, Türk-Kürt kardeþliðini ve beraberliðini ebedileþtirmek ve garantiye kavuþturmak demektir.
Sayýn Yargýçlar ve adaletin temsilcileri;
Ýster zulüm ve baskýdan, ister 46 yýldýr devam eden jenosid ve asimilasyon planlarýndan doðsun, ister geri kalmýþlýk ve hor görülme nedeninden ileri gelsin; Kürt milliyetçiliði kökleþmiþ, vücut bulmuþ, þuurlaþmýþ, azim ve iradeye kavuþmuþ bulunmaktadýr.
Kürt milliyetçilerinden, ulusal haklarýndan hiçbir þekilde taviz beklenemez. Yamyamlarýn bile insanca yaþama olanaklarýna kavuþtuðu günümüzde, dünyadaki ilk medeniyetleri kuran bir milletin evlatlarý olarak sonsuza dek köle durumunda kalamayýz. Güçlüyüz, kararlýyýz. Bizim en tesirli silahýmýz, davamýzda haklý olduðumuza dair kesin inancýmýzdýr. Cephanemiz samimiyet, üniformamýz azim ve inancýmýzdýr.
Ýddia makamý her ne kadar samimi olmadýðýmýz ileri sürse de, tarih bizim samimi ve haklý olduðumuzu, Türkiye’nin ulusal yararlarýna uygun bir þekilde düþündüðümüzü elbette bir gün kaydedecektir. Zaten samimiyetimize inanýlsaydý, Kürt milleti haklarý yarým asýrdýr geciktirilmez ve bu güne getirilmezdi. Samimiyet ve sadakatimizi saflýðýmýza baðlayan zihniyetin bir temsilcisinden daha makul bir davranýþ bekleyemezdik.
Türkçülüðün babasý Ziya Gökalp daha 1922’de bu durumu görmüþ olacak ki, aynen þu satýrlarý yazma gereði duyuyor; “Vakia Kürt, bu sadakat yolunda yürümekle ayný zamanda kendi varlýðýný, kendi hýrsýný, istikbalini de muhafaza etmiþ oldu. Mubarek yurdu düþmanlarýn murdar ayaklarý altýnda çiðnetmedi. Burasý da doðru olmakla beraber bu neticeyi Kürdün civanmerdane sadakatine atfetmeyipte, yalnýz akilane ihtiyatkarlýðýna isnat etmek hiçbir veçhile reva deðildir. Tarih gösteriyor ki muvaffakiyet daima doðruluðun mukafaatýdýr. Kürt, zeki olduðu kadar doðru, imanlý, dürüst ve vicdanlýdýr da”
1922’de Ziya Gökalp gibi bir Türkçü bu satýrlarý yazarken, 1969 Türkiye’sinde bir savcý baðýmsýz mahkemelerin huzurunda ve tarihin önünde insanca yaþamak isteyen Kürt milliyetçilerinin samimi olmadýklarýný ileri sürüyor. Türk-Kürt kardeþliðinin ve beraberliðinin yegane þartý, birbirimize inanmak ve güvenmek olduðunu maalesef idrak edemiyor.
Felsefemiz, zor kullanmadan, insanca yaþama haklarýna kavuþmak ve Türkiye’nin Misak-ý Milli sýnýrlarý içinde Türk-Kürt kardeþliðini gerçekleþtirmektedir.
Zor kullanmadan direnme, kuvvetli ve adilane bir silahtýr. Onu kullananýn samimiyeti ve doðruluðunu meydana çýkarýr. Pasif direnme, barýþçý bir direnmedir. O yara açacak yerde, yarayý tedavi edecek bir kýlýçtýr.
Unutulmamasý gereken bir hususta; Kürt milletinin pasif direnme kararý, bu ulusun sabýrlý ve inançlý oluþundan ileri geliyor. Dolayýsýyla bu sabýrlý milletin sabrýný tüketmek bir ulusal ihanettir. Ve buna asla baþvurulmamasý gerekiyor.
Yýllardan beri Kürt aydýnlarýný cezalandýrmakla tehdit edip, onu sindirmeye çalýþan kimselerin karþýsýna çýkan bu insanlar “beni cezalandýr. Ben buna müstahak deðilim, fakat olmadýðým halde buna razý oluyorum. Böylece, bütün dünya, benim haklý ve senin de haksýz olduðunu görsün, anlasýn” diyerek baðýrmaktayýz.
Zor kullanmadan, hak elde etme mücadelemiz devam edecektir. Çocuklarýmýz bize gölge babalar demeyecek, bizimle iftihar edeceklerdir. Farklý muamele savunucularýnýn çocuklarý, babalarýnýn sadakatli ve kardeþ bir ulusa reva gördükleri emperyalist uygulamalarýndan dolayý utanacaklar ve onlarý affetmeyeceklerdir.
Kaba kuvvet, boyunduruk altýnda tutabildiði müddetçe devam edebilir. Zafer, daima hakkýn ve haklýnýn olur.
Bizler demokrasiye inanýyoruz. Sýnýrlarýný her gün biraz daha geniþleten demokrasiye. Haksýz olarak bize reva görülen bu günkü sevk maddesi bir gün iþlemek hale gelecek fiilen uygulanamaz bir duruma düþecektir.
Þahsýma gelecek her türlü sonuçlara, engellere, tehlikelere ve baskýlara raðmen Kürt milletinin insancýl ve barýþçýl hareketi durmayacak ve milli haklarýmýzdan vazgeçilmeyecektir. Beþer varlýðýnýn temeli bu ahlaki kaidesindendir.
Dileðimiz ölüm programý deðil, hayat programýdýr. Baþaracaðýmýza inanýyor ve güveniyoruz.... 25.11.1969
Saygýlarýmla
Þakir EPÖZDEMÝR
NOT : Tatvan Asliye Ceza Hakimliðinin 52 sayý ve 25.11.1969 tarihli yazýlarýyla ayný gün ve 679 nolu taahhüt makbuzuyla Antalya Aðýr Ceza Mahkemesine postalanmýþtýr. Ayrýca, 28.11.1969/70 Tatvan mahreçli telgrafla tarafýmdan Yüce Mahkemeye bu savunmanýn postalanmýþ olduðu bildirilmiþtir.
FAYDALANAN KÝTAPLAR VE KAYNAKLAR
1 Anadolu Ýhtilali s:255
2 Selahattin Selek.
3 Ýttihat Gazetesi 10.02.1969
4 Akis Dergisi sayý:4
5 Ulus Gazetesi 31.04.1969
6 Tek Adam c:2 s:91
7 Marksizim ve Milli Mesele s:118
8 Akþam Gazetesi, Görünüþ Köþesi
9 Hürriyet Gazetesi 1968
10 Ýsmet Paþaya Açýk Mektup, Mustafa Remzi Bucak, 1963
11 Yön Dergisi 1966
12 Eski Ýmar Ýskan Bakaný Haldun Menteþeoðlu
13 Eski Ýmar Ýskan Bakaný Haldun Menteþeoðlu
14 Hýfzi Oðuz Bekata
15 Akþam Gazetesi 07.12.1968, Ýlhami Soysal
16 Akþam Gazetesi Düþünceler Sütununda 1968
17 Ank.Tös yürüyüþünde konuþan Genel Baþkan Fakir Baykurt
18 Tercüman Gazetes
21- CHP 1968 Genel Kurultay Rahonundan
22- Þemsi Billi “anayasa”
23- Devlet Planlama Teþkilatý Uzmanlarýnýn Açýklamasý
24- Hakim Ali Faik Cihan’ýn yazdýðý “Sosyalist Türkiye”
25- Milliyet Gazetesi “Beyrut’ta Çalýþan 30 bin kaçak Türk” 1968
30- Ýsmet Tamtürk.
TKDP
( TÜRKÝYE KÜRDÝSTAN DEMOKRAT PARTÝSÝ )
KURULUÞU
(Derviþ Akgül’ün anlatýmý ile)
========================================
Þeyh Said Efendinin katipliðini yapmýþ Liceli Fehmi Bilal (Fýrat)’ýn teþvikiyle Diyarbakýr’da 5 arkadaþ parti kurma kararýna vardýk. Ben Dewêþê Sado (Jirek), Said Elçi (Peþmergeyê welat), Durnas, Þakir Epözdemir (Evindarê welat), Ömer Turhan (Bendê welat). Fehmi Bilal yaþýný ve hastalýðýný gerekçe göstererek kurucular arasýnda yer almadý. Parti kurma kararýný aldýktan sonra, Irak ve Suriye’deki KDP program ve tüzüðünü getirdim. Arapça’dan Türkçe’ye çevirerek Türkiye’deki þartlara uygun bir tüzük ve programýn hazýrlanmasýný, kurucular arasýnda yer alan arkadaþýmýz Durnas’a verdik. Biz beþ arkadaþ, program ve örgütlenme esaslarý konusunda anlaþmaya vardýk. 11.Temmuz. 1965 günü Diyarbakýr Gazi Köþkü bahçesinde yemin ederek Parti’yi kurduk. Partinin Genel Baþkanlýðýna Said Elçi, Genel Sekreterliði’ne Durnas, Genel Saymanlýðý’na Þakir Epözdemir getirildi.
Partinin kuruluþ aþamasý ikiside rahmetli ve Kürt toplumunda saygýn bir yerleri olan Faik Bucak ve Kemal Badýllý’nýn bilgileri dahilinde idi. Program ve tüzük hazýrlanmasýnda deðerli katkýlarý oldu. Kemal Badýllý dil üzerinde çalýþmalarýný sürdürdü. Esasýnda politikadan hoþlanmadýðýný gerekçe göstererek parti kuruculuðunu kabul etmedi. Av. Faik Bucak saðlam karakter ve düþünceleri, Kürt toplumundaki saygýn yeri nedeniyle parti liderliði için düþünülen ideal bir kiþi idi. Ýlk baþta hazýr olmadýðýný ileri sürerek teklifi kabul etmedi. Partinin kuruluþundan sonra Fehmi Bilal iki kez Urfa’ya gönderilerek Faik Bucak ikna edildi. Faik Bucak’ýn kurucu üyeliði kabul etmesi üzerine partinin Genel Sekreteri Durnas Urfa’ya giderek Faik Bucak’ýn evinde birlikte partinin program ve tüzüðü üzerinde çalýþmaya baþladýlar. Faik Bucak’ýn arzularý doðrultusunda son düzeltmeler yapýldý. Partinin “önsöz”ü orada programa eklendi. Faik Bucak 21.Aðustos. 1965 günü Diyarbakýr’a geldi. Turistik Palas Oteli’nde partinin beþ kurucusunun hazýr bulunduðu toplandýda yemin ederek partiye katýldý. Said Elçi, Genel Baþkanlýðý Faik Bucak’a devretti. Durnas arkadaþýmýz da, Genel Sekreterliði Said Elçi’ye devretti. Böylece partinin son þekli ile kuruluþu tamamlandý.
IRAK KDP ÝLE ÝLÝÞKÝLER
TKDP’nin, Irak KDP ile hiçbir diyalog ve baðlantýsý olmadý. Ancak, kuruluþtan 9 ay sonra 1966 ilkbaharýnda TKDP Genel Baþkaný Faik Bucak, Irak KDP Genel Baþkaný ve tüm Kürt’lerin ulusal lideri olarak kabul edilen General Molla Mustafa Barzani’ye TKDP’nin kurulduðunu ve faaliyete geçtiðini bir mektupla bildirir di. Barzani bu mektuba cevap vermedi. Zira, Barzani’nin izlediði politika gereði Türkiye’deki Kürtlerle diyalog kurmayý o günkü þartlara uygun bulmuyordu. Buna raðmen, TKDP imkanlarý dahilinde Güney Kürdistan’daki Barzani hareketine yardýmcý olmayý ve desteklemeyi bir milli görev biliyordu. TKDP, diðer ülkelerdeki tüm Kürtleri bir ulusun fertleri olarak kardeþ bilir, bunlarý temsil eden partilere sempati ile bakardý. Ýran Kürt’leri ile iliþkiler yok denecek kadar azdý. Suriye Kürt’leri ile diyalog çok sýcaktý. Irak KDP ise tüm Kürt’lerin umuduydu. General Barzani tüm Kürt’lerin doðal ve ulusal lideri idi. Bütün Kürt yurtseverleri de Irak KDP’nin baþarýsýný tüm Kürt’lerin baþarýsý olarak görüyorlardý ve Irak Kürdistaný’na gereken her türlü yardýmýn yapýlmasýný bir görev biliyorlardý.
FAÝK BUCAK’IN ÖLÜMÜ VE SONRASI
05.Temmuz. 1966’da Parti Genel Baþkaný Faik Bucak’ýn, karanlýk güçlerin tahrikiyle Urfa’daki hasýmlarý tarafýndan þehit edilmesi Parti’de büyük sarsýntý ve boþluk yarattý. Faik Bucak, saygýdeðer ve güvenilir kiþiliði ile aydýn ve genç kuþak arasýnda baðlantý ve birlik kurabilecek nitelikteydi. Parti bundan yoksun oldu. Parti’nin kurucularýndan, genç avukat, asker idi. Ve Parti faaliyetinin tamamen dýþýnda idi. Faik Bucak’ýn ölümünden sonra Parti’den ‘Genel Baþkanlýk’ý kaldýrdýk. Bunun üzerine, tekrar Said Elçi Genel Sekreterliðe getirildi. Parti, Said Elçi’nin liderliðinde 1967 yýlýnda Doðu Kalkýnma Mitingleri’nde çok etkin bir rol oynadý. Varlýðýný, gücünü gösterdi. Örgütünü geliþtirdi ve Suriye’deki KDP ile diyaloða girdi. Bunun üzerine Suriye’deki KDP Siyasi Politbüro Üyesi Reþidê Hamo Parti’mizle iliþki kurmak üzere Diyarbakýr’a geldi. O zaman Parti’nin Genel Sekreteri Said Elçi, 4 aylýk sürgüne gönderildiði Kütahya’da Þehir Oteli’nde kalmakta idi.Reþidê Hamo örgütün geliþmesi için gereken yerlere bizzat giderek katkýlarda bulundu. Haberimiz olmadan MÝT teþkilatý tarafýndan sýký takibatta idik. Ve yapýlan büyük bir operasyonla 19.Ocak. 1968’de Parti’nin 4 kurucu ve ayný zamanda Merkez Komitesi üyesi Genel Sekreter Said Elçi, ben, Derwêþê Sado (derviþ Akgül), Þakir Epözdemir, Ömer Turhan ile Parti üyeleri Þefik Issý, Zübeyir Yýldýrým, Þükrü Alpergin, Nezir Aydýn, Mehmet Sadýk Gül, Abdurrahman Ucaman, ve Þemsi Arýdýcý Diyarbakýr’da tutuklandý. Musa Saðnýç, Mehmet Ali Güneþ, Alaattin Laçin, Seracettin Ünlü, Mehmet Ýskan Azizoðlu tutuksuz olarak yargýlama süreci baþlatýldý.
Yargýlama sürecinde özetle ; 19. 01. 1968 de gözaltýna alýnmalarýn ardýndan çýkarýlan Diyarbakýr Sorgu Hakimliði’nce 27. 01. 1968 tarihinde 1968/20 esas sayýlý dosyasý üzerinden verilen tutuklama kararýnýn ardýndan, yine Diyarbakýr Sorgu Hakimliði’nin 19. 02. 1968 gün ve 1968/20 esas, 1968/25 karar sayýlý kararý ile bu davanýn Antalya Sorgu Hakimliði’ne nakline karar verildi. “Kamu Güvenliðinin Muhafazasý Bakýmýndan” gerekçesi ile Antalya Sorgu Hakimliði’ne nakline karar verilen dava, Antalya Sorgu Hakimliði’nin 12. 07. 1968 tarih ve 1968/98 esas 1968/170 sayýlý kararnamesi ile “sanýklarýn cümlesinin müsnet suçu iþledikleri kabul edilerek hareketleri TCK.nun 141/4 ve 173/3. ncü maddelerine uygun bulunmak sureti ile duruþmalarýn Antalya Aðýr Ceza Mahkemesi’nde yapýlmasý zýmnýnda aleyhlerinde Son Tahkikatýn Açýlmasýna” karar verildi. Gerçekte, bizleri Kürdistan kamuoyundan uzaklaþtýrmak için 01. Nisan 1968 de Antalya Aðýr Ceza Mahkemesi’ne sevk edilen ve Antalya Aðýr Ceza Mahkemesi’nin 1968/235 esas ve 1971/81 esas sayýlý dosyasýyla görülen davada, 27. Eylül 1968 günü 6 arkadaþýmýz Zübeyir Yýldýrým, Þükrü Alpergin, Nezir Aydýn, Mehmet Sadýk Gül, Abdurrahman Ucaman ve Þemsi Arýdýcý tahliye edildi. 25. Þubat 1969 günü de, Partinin Genel Sekreteri Said Elçi, ben Derwêþê Sado (Derviþ Akgül), Þakir Epözdemir, Ömer Turhan ve Þefik Issý haklarýnda da tahliye kararý verildi.
Mahkeme’de, Genel Sekreterimiz rahmetli Said Elçi, ben ve Þakir Epözdemir büyük yüreklilikle Parti’nin Tüzük ve Programýný savunduk. Yazýlý savunmam ve Parti ile ilgili bütün arþivlerim evimde yapýlan aramalarda polis tarafýndan alýnmýþtýr. Antalya Aðýr Ceza Mahkemesi’ndeki müracaatýmýzda, mahkeme arþivlerinin yandýðý söylendiðinden dosyamýzýn tamamý temin edilemedi. Savunmam dört sahifeden ibaretti. Said Elçi’ninde altý sahife idi. Özet olarak, Kürt’lerin tarihi bir Millet ve Ariyan ýrkýna mensup bir kavim olduðunu ve binlerce seneden beri Zagros Daðý’nýn batý Ýran yaylasý ile bu günkü adý ile Doðu ve Güneydoðu Anadolu, Kuzey Irak ve Suriye’nin bir parçasýnda yaþadýklarýný beyan ettik. Bölücülükle hiçbir niyetimizin olmadýðýný, dünyada hiçbir meselenin þiddet ve iþkence metotlarýyla halledilmediðini, dünyanýn hiçbir yerinde sapasaðlam bir ýrk olmadýðýný, Türkiye’de yaþayan Kürt’lerin ekonomik, sosyal ve kültürel haklarýnýn verilmesiyle ancak beraberlik saðlanabileceðini beyan ettik.
Derwêþê SADO
T.C
ANTALYA AÐIR CEZA MAHKEMESÝ
K A R A R
ESAS NO : 1968/235
KARAR NO : 1971/81
C.M.U NO : 1968/420
Heyet Reis : Burhanettin Ekiz S.Aza Ý.Menlikli S.Aza M.Altýnay
C.Savcý Yrd. : Ahmet Özsan 10606
Zabýt Katibi : Emine Tufan
Davacý : Kamu Hakký
Maznun : Ömer Turhan Þebab oðlu Zümre’den olma 05.08.1936 D.lu Siirt’in Eruh ilçesi Dih köyü Hane 59 Y.b.1.Cilt 102’de nüfusa kayýtlý olup Diyarbakýr’ýn Baðlar mah. 12.sk. 36 nolu evinde oturur evli 1çocuklu okuryazar sabikasýz Diyarbakýr Çocuk yurdunda sabýk muhasip.
Maznun : Mehmet Þakir Epözdemir Fethullah oðlu Medihadan doðma 3.4.1938 doðumlu Siirt’in Baykan jazasý Dilektepe Köyü hane 1.cilt 14 sahife 61 de nüfusa kayýtlý (kendi ifadesine göre Siirt’in Baykan kazasý Minar nahiye merkezinde nüfusa yazýlý) olup Siirt’in Baykan kazasý Minar nahiye merkezinde oturur evli 4 çocuklu okuryazar sabýkasýz Diyarbakýr merkezinde sabýk telgraf memuru.
Maznun : Þefik Ýsi Þerik oðlu Medine’den doðma 12.03.1331 Doðumlu Diyarbakýr’ýn Lice kazasý Hanyat köyü hane 7 cilt 14 sahife 160 da nüfusa kayýtlý olup Diyarbakýr’ýn Kemal Yýlmaz mahallesi Ekmek sk. 5 sayýlý evinde oturur evli 4 çocuklu cahil sabýkasýz iþçi.
Maznun : Mehmet Sadýk Gül, Salih oðlu Halime’den doðma 1.1.1948 D.lu Siirt’in Koçpýnar köyü numaralý hanede nüfusa kayýtlý ( Mahkemedeki kendi ifadesine göre ana adý Nura ve Siirt’in Ayýnbaran köyü nüfusunda yazýlý) olup Nuseybin’in Arapkýþla mahallesi Kapris sk. 14 sayýlý evinde oturur bekar okuryazar sabýkasýz rençper.
Maznun : Abdurrahman Ucuman, Mehmet Sýtký oðlu Zeliha’dan 1.1.1934 D.lu Diyarbakýr’ýn Hanih ilçesinin Hasýk mahallesi 136 numaralý hanesinde nüfusa kayýtlý olup Diyarbakýr’ýn Ýbrahimbey mahallesi Tabanoðlu geçidi No:4 oturur evli 4 çocuklu okur yazar sabýkasýz radyo teknisyeni.
Maznun : Þemsettin Arýdýcý (Þemsi Arýtýcý) Ali oðlu Emine’den doðma 1338 D.lu Diyarbakýr’ýn Çakal mahallesi hane 82 cilt 9 sahife 112 de nüfusa kayýtlý olup Diyarbakýr’ýn Ýskenderpaþa mahallesi Bahçeçýkmaz sk 28 sayýlý evinde oturur evli 11 çocuklu okuryazar sabýkasýz Diyarbakýr’da terzilik yapar.
Maznun : Nezir Aydýn, Abdurrahman oðlu Hanife’den doðma 1335 doðumlu Mardin Kýzýltepe ilçesi Baktaþi köyü 42 sayýlý evinde nüfusa kayýtlý (mahkemedeki ifadesine göre Mardin savur ilçesinde nüfusa kayýtlý) olup Mardin Kýzýltepe kazasý Yeni mahallesinde oturur evli 5 çocuklu cahil sabýkasýz Kýzýltepe’de tuhafiyecilik yapar.
Maznun : Said Elçi, Züfer oðlu Hurni’den doðma, 1341 D.lu Bingöl Zeynep Lise karþýsý Viktorya apt kat:4 de oturur evli 3 çocuklu okuryazar sabýkalý Diyarbakýr’da serbest muhasip.
Maznun : Derviþ Akgül, Sado oðlu Güli’den doðma 6.9.1938 D.lu Siirt Kurtalan kazasý Ayýnkasýr köyü hane 15 cilt 3/1 sahife 102 de nüfusa kayýtlý olup, Batman’ýn Raman mahallesi Pompa cad. 32 nolu evde oturur evli 3 çocuklu okuryazar sabýkasýz Batman Petrol ofisinde sabýk memur.
Maznun : Zübeyir Yýldýrým, Abdullah oðlu Þemsi’den doðma 1.1.1935 doðumlu Mardin Nuseybin Ýstilil nahiyesi çalý köyü hane 81 cilt 22 sahife 169 da nüfusa kayýtlý olup çalý köyünde oturur okuryazar sabýkasýz çiftçi.
Maznun : Musa Saðnýç, Asým oðlu Huriye’den doðma 1341 d.lu Bitlis Tatvan kazasý Karþýyaka mah. Hane 92 cilt 5 sahife 67 de nüfusa kayýtlý olup Tatvan’ýn Toð mah. Cami sk. 26 nolu evde oturur evli 6 çocuklu okuryazar sabýkasýz Tatvan’da kereste fabrikasý iþletir.
Maznun : Mehmet Ali Güneþ, Tahir oðlu Hatice’den doðma 4.6.1938 d.lý Bitlis Tatvan Reþadiye mah. Sugurlu köyü hane 4 cilt 14 sahife 90 da nüfusa kayýtlý (mahkemedeki ifadesine göre Reþadiye Harabiye Cesur köyünde nüfusa yazýlý Ali Gümüþ) olup Tatvan’ýn Göçmen mah. 5 sk. 5 nolu evde oturur okuryazar sabýkasýz Tatvan’da elektrikçilik yapar.
Maznun : Aleettin Laçin, Hasan oðlu Emine’den olma 11.5.1927 d.lu Mardin Kýzýltepe Oragurs köyü 126 nolu hanede nüfusa kayýtlý olup Kýzýltepe’nin Çeltik köyünde oturur evli 9 çocuklu okuryazar sabýkasýz iþçi.
Maznun : Mehmet Ýskan Azizoðlu, Hüseyin Hilmi oðlu Fatma’dan doðma 16.07.1939 d.lu Diyarbakýr Silvan Mescit mah. Hane 88 cilt ½ sahife 78 de nüfusa kayýtlý olup Silvan’ýn mescit mah. oturur evli 4 çocuklu sabýkasýz okuryazar çiftçi.
SANIKLARIN MÜDAFÝ AVUKATLARI:
Mardin barosu avukatlarýndan Ýsmail MÜNGAN ve Adnan Uður , Urfa Barosu Avukatlarýndan; Mustafa ÝZOL ve diðer müdafi avukatlar Latif AYKUT, Hamit KARAKOÇ, Ýhsan BÝÇÝÇÝ,
SUÇ : Türkiye Kürdistan Demokratik Partisi adý ile gizli cemiyet kurmak ve idare etmek.
SUÇ TARÝHÝ : 1965 yýlýndan itibaren.
Maznun Ömer TURHAN’ýn Tevkifi :27.01.1968
Tahliyesi :25.02.1969
Maznun Mehmet Þakir Epözdemir’in tevkifi:27.01.1968
Tahliyesi :25.02.1969
Maznun Þefik ÝSÝ’nin tevkifi :27.01.1968
Tahliyesi :25.02.1969
Maznun Mehmet Sadýk GÜL’ün tevkifi :27.01.1968
Tahliyesi :27.09.1968
Maznun Þemsettin ARDICI’nýn tevkifi :27.01.1968
Tahliyesi :27.09.1968
Maznun Nezir AYDIN’nýn tevkifi :29.01.1968
Tahliyesi :27.09.1968
Maznun Þükrü ALPERGÝ’nin tevkifi :29.01.1968
Tahliyesi :27.09.1968
Maznun Sait ELÇÝ’nin tevkifi :28.01.1968
Tahliyesi :25.02.1969
Maznun derviþ AKGÜL’in tevkifi :12.02.1968
Tahliyesi :25.02.1969
Maznun Zübeyir YILDIRIM tevkifi :14.02.1968
Tahliyesi :27.09.1968
Maznun Abdurrahman UCUMAN tevkifi :27.01.1968
Tahliyesi :27.09.1968
Yüksek Yargýtay 3.Ceza Dairesinin 08.02.1968 gün ve 2434 Esas 2711 sayýlý karar uyarýnca bildiriþe göre Türkiye’de Kürdistan Demokrat Partisi adýyla gizli cemiyet kurmak ve idare etmekten sanýk Ömer TURHAN ve arkadaþlarý hakkýnda Diyarbakýr Sorgu Hakimliðinin 1968/20 Esasýnda kayýtlý davanýn CMUK’nun 14/2.maddesi mucibince Kamu güvenliðinin muhafazasý bakýmýndan Antalya Sorgu Hakimliðine nakline karar verilmiþtir.
Diyarbakýr Sorgu Hakimliðinin 19.02.1968 gün 1968/20 Esas 1968/25 karar sayýlý kararý ile de Mezkur davanýn Antalya Sorgu Hakimliðine nakline hükmedilmiþtir. Bu sebeple Antalya Sorgu Hakimliðinin 27.07.1968 tarih ve 1968/98 Esas 1968/170 sayýlý kararnamesinde sanýklarýn cümlesinin mesnet suçu iþledikleri kabul edilerek hareketleri TCK.nunun 141/4 ve 173/3.cü maddelerine uygun bulunmak sureti ile duruþmalarýnýn Antalya Aðýr Ceza Mahkemesinde yapýlmasý ....aleyhlerinde son tahkikatýn açýlmasýna karar verilmiþtir.
Bu sebeple Antalya Aðýr Ceza Mahkemesinde C.M.U.M. 10606 sicil sayýlý Ahmet ÖZSAN hazýr olduðu halde kýsmen tutuklu olarak yapýlan açýk duruþmalar sonunda:
GEREÐÝ DÜÞÜNÜLDÜ :
Müdafalar Sanýk Ömer TURHAN’ýn müdafaasý : (mahkeme zaptý sayfa 2) “Türkiye’de Türkiye Kürdistan Demokratik Partisi adý ile gizli bir cemiyetin kurulmasýndan haberdar deðilim, fiilen idari herhangi bir þeye maddi manevi katýlmadým. Yalnýz bilahare öldürülen Faik BUCAK isminde bir avukat Türkiye’de Türkiye Kürdistan Demokratik Partisi ismi ile bir parti kurulacaðýný ve bunun Türk anayasasýna uygun olduðunu, insan haklarýnýn ve buna baðlý ferdi hürriyete mutabýk bulunduðunu ve cemiyet nizamýný sarsacak mahiyette olmadýðýný izah etti. Tüzüðü gösterdi. O vakit yanýmda Mehmet Þakir Epözdemir ile Sait Elçi vardý. Bu avukat ayrýca, haldeki siyasi durum mezkur partinin açýlmasýna müsait deðildir, zamanla tahakkuk edecektir yolunda fikirler ileri sürdü. Kanaatimce tüzükteki tespit edilen hususlar yýkýcý ve bölücü deðildirler. Bir mýntýkanýn sosyal durumuna baðlý ferdi yükselme ve anlayýþýnýn, refahýnýn, o muhitte yaþayan insanlarý tarafýndan müþtereken devlete yardým etmek sureti ile yükselmesi temennisidir. Eðer bu tüzükte yýkýcý ve ayýrýcý bir düþünüþ varsa kabul etmem, okudum ve böyle bir mana çýkarmadým .................................................”
Sanýk Þakir EPÖZDEMÝR’in Ýfadesi:
(mahkeme zaptý sayfa 3-4) “Sene 1965 Türkiye’nin siyasi durumu doðunun yükselmesine ferdi ve sosyal manada ilerlemesine hizmeti dokunmuyor, tarih bakýmýndan da Kürtlerin eskiden beri oturduðu doðu bölgesi kürdistan olarak tanýnýr ve orada oturanlara da Kürt denir. Çok geri kalmýþlardýr. Ýnsan gibi yaþamalarý ve bu þekilde tekamülleri haklarý idi ve þarttý. Ýþte bu ana fikirden hareket ederek Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi adlý bir teþekkül kurmaya karar verdik, bu fikrin öncüsü öldürülen Faik Bucak ismini taþýyan bir avukattýr.Tüzüðün ana prensiplerinin mahiyetini, tatbik þeklini ve ne zaman tatbik edileceðinin uzun uzadýya tartýþtýk. Dinledik, okuduk. Maksadýmýz Kürtlerle, Türklerin el ele verip kardeþçe doðu bölgesini yükseltmekti. Bu gaye etrafýnda toplanýlmýþ olduk. Bu günde Türklerle Kürtler arasýnda derin uçurumlar vardýr. Yani derin eþitsizlik uçurumlarý mevcuttur. Bu boþluðu beraberce doldurma amacýný güttük. Baþka bir düþüncemiz ve fiili hareketimiz yoktur. Türklerle Kürtler arasýnda eþitsizlik uçurumundan amacým ekonomik olarak bölgeler arasýndaki dengesizlik, kültürde eþitsizlik, okullarda Kürt dilinin hakim kýlýnmasý ve okutulmasý manasýný taþýr. Tüzük yýkýcý deðildir ve Türk anayasasýna uygundur. Kalkýnmamýzý temin maksadýyla bu yola gittik. Türkiye’de doðuya karþý yanlýþ bir tutum ve zihniyet vardýr. Daha açýk bir tabirle hükümetlerinde doðuyu ihmal etme zihniyeti mevcuttur. Burada yaþayan münevverleri vasýtasýyla zamanýn hükümetlerine baþvurdular, lazým gelen yapýlmadý. 27 Mayýs inkýlabýndan sonra bir uyanma oldu, 1961 anayasasýna dayanýlarak o yerin çocuklarý kendilerini korumaya ve yükseltmeye baþladýlar. Doðuda oturan vatandaþlarýmýzýn dýþtan gelen tesirlere kapýlmamalarý için bu parti kuruldu.....”
Sanýk Þefik ÝSÝ’nin Def’i : (Mahkeme zaptý sayfa 4) “Böyle bir teþekkülün kurulmasýndan haberim yoktur. Maznun Þakir Epözdemir bir gün bana bir torbanýn içinde bir þeyler getirdi. Bunlar senin yanýnda kalsýn dedi. Yataðýn altýna koydum, polisler buldu. Bunlarýn ne olduðunu bilmem. Partinin kuruluþundan da malumat sahibi deðilim.........................................”
Sanýk Mehmet Sadýk GÜL’ün Ýfadesinde:(Mahkeme zaptý sayfa 4) Ben Ömer Turhanlý ile konuþtuðum için beni suçlu göstermiþler, hiçbir þeyden malumat sahibi deðilim....................................................”
Sanýk Abdurrahman UCAMAN konuþmasýnda: (Mahkeme zaptý sayfa 4-5) “Polisler dükkanýmda ve evimde arama yaptýlar. Þahsýma ait bazý dini ve kültütel kitaplar buldular. Bunlarýn siyasi bir teþekkülle ilgisi yoktur. Ne maddi ne manevi cihetten Kürt devletinin kurulmasý yolunda bir amaca gitmedim................................”
Sanýk Þemsi ARIDICI’nýn Beyaný ( Mahkeme zaptý sayfa 5) “Kürtlerle Türkler arasýnda bin seneden fazla ne bölge nede buna benzer bir ayrýlýk yoktur.Malazgirt, Çaldýran ve Ýstiklal muharebelerinde beraber vuruþmuþlardýr. Bu topraklarda birlikte savunmuþlardýr. Bizi yalnýz üzen nokta þudur; Doðu Anadolu üvey evlat muamelesi görmüþtür. Aslan payýný baþkalarý almýþ Çam sakýzý Çoban armaðaný bir þey onlarýn hissesine düþmüþtür.1950 ve 1960 yýllarý olaylarýndan biz sorumlu deðiliz. 1956 yýllarýnda Irak Türklerine yapýlan fena muamelerinin yüklemi doðu bölgelerinde oturanlara baðlanýyordu.Halbuki bizim bunlarla hiçbir ilgimiz yoktu. Buna raðmen isimli bir adam muhtara verip bizi iddiam Ermenilerin imhasýný telmin ederek bizimde bu yolda bir muameleye tabi tutulmamýzý istiyordu. Keza 1963 yýlýnda Suat Seren adlý bir zat Kürtler komünisttir ve ondan daha tehlikelidir diye bir yazý ile müracaatta bulunuyordu. Ve yine Ötgen adlý bir mecmuada doðu illerinde yaþayanlar tezyif ve hakarete uðruyorlardý. Ve bunda inat ediliyordu. Bizi tahrik ediyorlardý. Birleþmiþ Milletlerden yurt istesinler mahiyetinde yazýlar vardý. Soyumuzda bir çok þehit bulunmaktadýr. Kürt Türk’ten Türk Kürt’ten ayrýlmaz. Bizde Süleymen Nazif, Ziya Gökalp ve Cahit Sýtký Tarancý gibi evlatlar yetiþtirdik. Eðer poliste bu gayemin dýþýnda menfi bir kanaate sahip olduðum yazýlmýþ ise kabul ediyorum.................................................................”
Sanýk Nezir Aydýn’ýn anlatmasý: (mahkeme zaptý sayfa 5-6) “Böyle herhangi bir teþekkülün varlýðýndan haberim yoktur. Aramada kitaplar buldular fakat bunlar serbest alýnýr ve satýlýr. Doðrudan olsun dolayýsýyla olsun, mezkur kuruluþa katiyyen bir yardýmým dokunmamýþtýr.................................”
Maznun Þükrü Alpergi’nin ileri sürdükleri: (Mahkeme zaptý sayfa 6) “Ne bir teþekkülden ne de bir tüzükten malumatým yoktur. Aramada bazý kitaplar ve saire buldular. Nerden temin ettin diye sordular. Bilmiyorum diye cevap verdim. Zira Suriye hududunda turistik otelim vardý. Gelen ve gidenler olur, belki onlar tarafýndan konmuþ olabilir..............................................................................”
Maznun Sait Elçi’nin Ýzahý : (Mahkeme zabtý sayfa 6-7) “Türkiye kuruluþu itibariyle etnik bir topluma sahiptir. Ýçinde Çerkez, Arap ve Kürt vardýr. Büyük bir kýsmý da Türk ýrkýna mensuptur. Bunlar Osmanlý Ýmparatorluðunun çürümüþ enkazýndan genç bir Türkiye’nin doðmasýna sebep olmuþlardýr. Burada ayný derecede yaratma ve fedakarlýklarý vardýr. Türk vatanýnýn çocuklarý hiçbir zaman hangi kasýt altýnda olursa olsun birbirlerinden ayrýlmazlar. Doðuda oturanlara yardým eli ve buna uygun olarak bir tekamül hakký ve yaþama tekamülü istenilen gibi tutulamamýþtýr. Ne tam teþkilatlý bir hastanemiz, ne fabrikamýz, nede büyük sosyal ve ekonomik müesseslerimiz yoktur ve kurulmuþlarda deðildir. Kurulanlar bile faaliyet gösteremiyorlar. Bu ayrýlýk ve bu seviye düþüklüðü lazým gelen kültürel münasebetin meydana getirilmemesi bizi kýrdý, anavatanýmýza karþý düþman yapmadý. Bütün partiler ve bunlarýn hükümetleri iktidara geçmeden evvel doðunun sorunlarýna çare bulacaklarýný söylediler ve lazým geleni yapacaklarýný bildirdiler. Bunlara halk inandý boþ çýktý. Bu durum ümidimizi yýktý. Bizde baþýmýzýn çaresine bakmaya mecbur olduk. Nizamnamenin bu kanaatten ve fikirden doðmaktadýr. Müstakil bir Kürdistan kurulmasý gaye edinilmemiþtir. Aç ve çýplak insanlar devlet kuramaz. Bir çok yazarlar aleyhimizde yazdýlar ve telkinde bulundular. Hareketimiz TCK:nunun 141/4 bendine uymaz. Bu bir faþist Ýtalyan kanununun 270.ci maddesinden alýnmýþ bir maddedir. Ruhen ona benzer bir fikir, kanaat duyma ve düþünce mahkum edilemez. Nizannamede fikir, düþünce ve kanaatlerimiz belirtilmiþtir. Fiili bir hal yoktur. Suç da olmaz. Mahkeme huzuruna bizi çýkaran ayýrýcý fikirler deðil bilakis birleþtirici ve toplayýcý fikirlerdir. Türk radyolarýnda kürtlere ait ve onlarýn ananelerine uygun musiki çalýnýrsa herhalde bundan Türk Hükümeti bir þey kaybetmez. Musikinin ne mahkemesi ne de cürümü vardýr. Bu bir manevi zevktir. Dýþarýdan kýþkýrtýcý (Rusya ve Arabistan) ve baþka ülkelerden gelen tesire kapýlamaz. Türkler size bakmýyor, tekamül ettirmiyor gibi böyle bazý neþriyat bizi Türkiye’den ayýracak kudrette deðildir. Biz bu hakkýmýzý korumak ve mesul büyüklerimize anlatmak için bu yola saptýk. Hiçbir kürt vatanýna karþý casusluk yapmamýþtýr...........................................................”
Sanýk Derviþ AKGÜL’ün anlatmasý : (Mahkeme zaptý sayfa 7) “Ben herhangi bir teþekküle girmedim. Tüzükten haberim yoktur. Yardýmda etmedim. Aramadan dini kitaplarým, Ýngilizce kitaplarým ele geçti. Bunlarýn alakasý yoktur..........”
Maznun Zübeyir YILDIRIM’ýn beyaný: (Mahkeme zaptý sayfa 7-8) “Teþekkülle ilgim yoktur. Müstakil bir Kürdistan kurulmasýný da düþünmedim ve bu husus da ne maddi nede manevi yardým ve müzaheretin görülmemiþtir.............................”
Maznun Mehmet Ali GÜNEÞ’in müdafasý: (Mahkeme zaptý sayfa 8) “Benim bu suçla bir ilgim bulunmamaktadýr. Ýsmim nereden karýþtý bilmem.......”
1 Musa Saðnýç
2 Seraceddin Ünlü
Maznun Aleettin Laçik’in savunmasý : (Mahkeme zaptý sayfa 8) “Ben Kürt Demokrat partisi diye bir partinin kuruluþundan haberdar deðilim. Sait Elçi ve Þakir Epözdemir arkadaþýmdýr. Onlarla konuþurum. Lakin bu þahýslar parti kurduklarýndan bahsetmediler. Bende de kitaplar bulundu. Bunlar dini, ahlaki ve kürt edebiyatýna ait idiler. Suçla alakalarý yoktur.........................................................................”
Sanýk Ýskan AZÝZOÐLU’nun savunmasý:(Mahkeme zaptý sayfa 14) “Kürkçülük diye sosyal bünyede deðiþim yapacak fikre müsteniden herhangi bir çalýþmada bulunmadým. Kabul etmiyorum....................................................”
TANIK ÝFADELERÝ : Þakir ÖDÜLGEN, Halil DEMÝRDAN, Ercan ÜNAL, Halis ACAR, Vural, Cihat CELAYÝR, Mehmet ASLAN ve sairleri. Müþterek ifadelerinde çoklarýn evlerinde arama yaptýklarýný, kitaplar, yazýlar ve buna baðlý bir takým eserler bularak zabýt varakasý tuttuklarýný muhteviyatlarýnýn ne olduðunu bildirmiþlerdir.
DÝÐER DELÝLLER : Diyarbakýr ili Emniyet Müdürlüðü Þube... Þefliðinde 26.01.196 gün ve159 sayýlý 7 sayfadan ibaret baþ komiser o yerin ...inci þube þefi Nazým ÝRHAN tarafýndan tutulan zabýt varakasý ve müteala Diyarbakýr ve bölgesi Emniyet Baþ Müfettiþliði 23.01.1968 gün ve 857 sayýlý memleket bütünlüðüne müteveccih Kürtçülük faaliyetlerine dair bazý insanlarýn ev ve iþ yerlerinde arama yapýlmasý hakkýndaki 7 sahifeden ibaret Diyarbakýr ve bölgesi Emniyet Baþmüfettiþi Süleyman EYÜPOÐLU tarafýndan hazýrlanmýþ müteala ve kanaat ve buna ek 3 sahifeden ibaret sanýklarýn......gösterir cetvel vesaire...
Þubat 1968 gün 206 sayýlý Diyarbakýr Ýli Emniyet Müdürlüðü birinci Þube þefi Nazým ÝRHAN eliyle hazýrlanmýþ 3 sahifeden ibaret kanaat ve müteala Derviþ AKGÜL’ün 12.02.1968 tarihinde Nazým ÝRHAN ve Polis Memuru Ömer ÞAHÝN tarafýndan alýnmýþ bulunan 6 sahifeden ibaret ifadesi ve yine diðer sanýklarýn polis tarafýndan ayrý ayrý alýnmýþ ve tespit müdafaalarý Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi adlý program ve tüzük ile sanýklarýn evinde yapýlan aramalar gayesinde elde edilen suç delilleri.......
Þimdi tespit edilen maznunlarýn müdafaasý ile þahitlerin ifadesi ve Kürdistan Demokrat Partisi program ve tüzüðünün buna baðlý öteki delillerini takdir edersek þu neticeye varýrýz. Nitekim Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi tüzük ve programýný incelediðimiz vakit sanýklarýn cümlesinin suçu iþledikleri kanaat doðmaktadýr. Bu partinin program ve önsözünde aynen þöyle yazýlmaktadýr. “Kürt milleti eski ve tarihi bir millettir. Medeni bir devlet idi. Bu gerçek gizlenemez. Düþmüþ milletlerin karanlýk günleri olur, zamanla kayýp olan milletlerde vardýr. Bunlarý tarih sahifelerinde görüyoruz. Kürt, milletlerin hakimiyeti altýnda kayýp olmamýþtýr. Kayýp olanlar milli tarih, milli hars, milli benlik ve ana dillerini unutanlardýr. Kürt milleti kayýp ettirmedi. Temel direkle (milli sütunlar) yerindedir. Bunun için kürt milleti yaþýyor ama bu yaþama serbest ve hür bir yaþama deðildir. Kürt bu gün el altýndadýr. Milli ve insani haklarý elinden alýnmýþtýr. Ýstediðimiz Cihan milletleri gibi Kürt milleti de hür ve serbest olsun. Bu idealin tahakkuku için Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi kurulmuþtur.Parti her þeyden evvel Demokratik, insani,sosyal bir yolda yürüyecektir. Partinin hedefi milli misaktýr. Çünkü parti birlik ve kardeþlik inancýnda olup Türk ve Kürtler arasýnda fark gözetmez. Parti bütün esir milletlerin yardýmcýsýdýr. Parti bütün milletlerin birlik ve kardeþliðinin kabul eder. Milletlerin antlaþmasýnda eþitlik ister. Ve felsefi, dini, fikri sahada herkesi serbest tutar. Parti Birleþmiþ Milletler fikrine baðlý dýr. Her þekli ile sömürgeciliði reddeder. Parti hukuk nizamý taraftadýr.Fakat insani ve milli haklarýn gasp edilmesi anýnda ayaklanmayý ve karþý koymayý hedef tutar yolu belirlemektedir.” Bu tüzüðün, bu programýn ikinci sahifesinin maddelerinde þöyle durum ifade edilmektedir.
“Madde 1- Partinin adý Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi
Madde 2- Partinin istekleri parti Türkiye Cumhuriyetinde kürtlerin siyasi, iktisadi ve kültürel haklarýnýn tanýnmasýný amaçlar.
Madde 3- Bu þartlarýn yerine getirilmesi için
A-Türk Anayasasýna þu kayýtlar konmalýdýr. Türk Devleti Kürt ve Türklerden teþekkül eder. Bu iki millet her husus da eþittirler. Ve Türk parlamentosun da kürtler nüfus nispetine göre temsil edilmeli, vekiller heyetinde yer almalýdýrlar.
C- Türkiye ve Kürdistan bölgelerinin hudutlarý belirtilmelidir. Kürdistan topraklarýna muhacir yerleþtirilmemelidir. Kürdistan vilayet ve köylerinin isimleri deðiþtirilmemeli yahut deðiþmiþ olan varsa eski isimlerine çevrilmelidir.
K- Kürdistan þehirlerine vali, idare amirleri, adli ve bütün memurlar kürtlerden olmalý, kürtlerin örf ve adetleri kanunlarda yer almalýdýr.
D- Türkiye Kürdistan’ýnda resmi dil Kürtçe olmalýdýr.
B- Kürdistan okullarýnda tahsil kürtçe olmalýdýr. Ama Türkçe öðretilmelidir. Kürdistan Üniversitesi kurulmalý, Kürtlein tahsili devlet tarafýndan karþýlanmalýdýr.
F- Kürdistan Kürtçe radyo ve televizyon kurulmalýdýr.
G- Kürtçe kitap, gazete ve mecmua (dergi) neþredilmelidir.
H- Her ibadetler için Alim ve Molla ile Ýbadethaneler de devlet tarafýndan karþýlanmalý dýr. Ve buna benzer maddelerde istem bütün çýplaklýðýný ile açýklanmýþtýr.....................
Her ne kadar sanýklar, toplu halde yaptýklarý müdafaalarýnda; “doðu bölgesinde oturan insanlarýn hiçbir idare hak ve hukukunu tanýmamýþtýr. Ýhmal etmiþlerdir. Bundan dolayý kendi baþýmýzýn çaresine bakmak için suç konusu olduðu ileri sürülen Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi adlý bir cemiyeti kurduk. Bu Türk Anayasýna uygundur. Suç teþkil etmez. Her millet kendi harslarýný, örf ve adetlerini muhafaza ve idameye mecburdur. Bunda bölücülük ve ayýrýcýlýk yoktur.” Demiþlerse de; mezkur program ve tüzüðün önsözünde de açýklandýðý gibi Kürt milletinin tarihi bir millet olduðu ve yok olmadýðý, dilini ve harsýný muhafaza ettiði belirtilmiþ, ayný program ve tüzüðün bilhassa 3.maddesinin C bendinde Türkiye ve Kürdistan bölgelerinin hudutlarý belirlenmelidir, isimler kürtçe olmalýdýr, Bütün idari amirler, adli teþkilat ve buna baðlý icrai ve adli kuvvetin kürtlerin elinde toplanmasý iktiza ettiði ayný maddenin müteaddit bölümlerinde tereddüde yer vermeyecek þekilde izah edilmiþtir. Ve hatta bu tüzüðün ön sözünde idealin tahakkuku için baþlýðýný taþýyan kýsmýnda partinin hedefi “milli misaktýr” , mealinde tespit edilerek, bölücülüðün ve ayýrýcýlýðýn en bariz delili ortaya konmuþtur. Sanýklar bu hakký Türk Anayasasýndan aldýklarýný ileri sürmektedirler. Türk Anayasasý devletin bütünlüðü, resmi dil ve baþkent adýný taþýyan serlevhasýnda ve 3 nolu maddede “Türkiye, devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Resmi dil Türkçe’dir.” Ve ayný kanunun 4.maddesinde “Egemenlik kayýtsýz, þartsýz milletindir. Millet egemenliðinin anayasanýn esaslarýna göre yetkili organlar eliyle kullanýr.” Yolu ifade etmekle sanýklarýn müdafaalarýna en güzel cevap vermiþ bulunmaktadýr. Böylece Türk milletlerinin yaþadýðý Türk vatanýnýn sýnýrlarý içinde , bu milletin üstün bir hakimiyet bulunmadýðýný ve sadece Türk halkýnýn bulunduðunu belirtmektedir.
Suçlularýn Türk Anayasasýna dayanarak yaptýklarý savunmalarýnýn yansýzlýðýný artýk münakaþaya gerek yoktur. Türk Anayasasý “bunlara siz ayrý bir devlet korumaya ve kendi örf ve adetlerinizle birlikte dilinizi, dininizi ve hakimiyetinizi belirli bir hudut içerisinde sürdürmeye yetkilisiniz” mealinde bir hak tanýmamýþtýr. Þayet bu bölge ayrý bir yer olarak kabul etmiþ olsa idi Türk istiklal savaþýnýn baþlamasýna tekaüdüm eden devirlerde Türk milleti tarafýndan Misaki milli sýnýrlarý içerine alýnmýþ olmazdý. Yani bu topraklar, tamamý ile Türk vatanýnýn bölünmez bir parçasý olarak kabul edilemezdi. Bilhassa sanýklardan Sait ELÇÝ’nin “Türkiye kuruluþundan beri etnik bir yapýya sahiptir”. (Çeþitli ýrklarýn topluluðu manasýna) mealindeki sözleri ile Türk ýrkýný ve tarihini hiç de tanýmadýðýný veya tanýmak istemediðini gösteren bir cümledir. Anadolu’ya yerleþen kabileler Türk boylarýndan gelmiþlerdir. Sadece çeþitli dallar deðiþik isimler alýrlar. Soy ve kök birdir. Kürt diye bir millet yoktur. Bunlar Türk ýrkýnýn Turani dalýndadýr. Ancak yerleþtikleri yer yahut ta yerler Acem ve Araplarýn tesiri altýnda kalmýþ, insanlarýnda deðiþim usule gelmiþtir. Bu tesir katiyen onlarýn örf ve adetlerini yaþayýþlarýný kökünden bozmamýþtýr. Bu örf ve adetler aynen Türk örf ve adetleridir. Çünkü nesil ve ýrk Türk’tür. Þayet çeþitli idareciler buralarýn ilerlemesini ve yaþayýþ seviyesini tanzime muvaffak olamamýþlarsa bunun sorumluluðunu Türk milletine yüklemek hak ve hakikati ve kendi ýrkýný inkar etmek demektir. Öyle anlaþýlýyor ki sanýklara yapýlan telkin ve aþýlama hiç þüphesiz dýþtan gelmekte ve yabancý tesirler kül halinde Araplar ve Ruslardan ve deðiþik yerlerden mütemadiyen tanzim edilmekte ve ferdi duruma koymaya çalýþýlmaktadýr. Misali þu program ve tüzüðün idealin tahakkuku için baþlýðýný taþýyan kýsmýnýn son satýrýnda “parti hukuk nizamý taraftarýdýr. Fakat insani ve milli haklarýn gasp edilmesi anýnda ayaklanmayý ve karþý koymayý hedef tutar.” Bu tespit o derece ne yapýlmak istendiðinin ve ne yapýlacaðýný vahametin þümul ve anlamýný çok belirli bir þekilde göstermektedir. Esasen sanýklar hazýrlýkta emniyetçe alýnan müdafaalarýnda özetle, Kürtçülüðü benimsediklerini ve uðranýlan haksýzlýklara, geri kalmýþlýðý kapamak amacý içinde bulunduklarýn, bazen açýk ve bazen kapalý söylemekten çekinmemektedirler. Yalnýz evvelden mevcut olan siyasi durumu göz önüne aldýklarýndan bunun tahakkukunu zamana býrakmaktadýrlar. Bu da ayaklanma ve karþý koymaktýr. Diyarbakýr valisinin 17.09.1969 gün þube 1-A,2807 numaralý teyp tapesi hakkýnda Antalya Aðýr Ceza Mahkemesi Baþkanlýðýna hitaben göndermiþ olduklarý ve eki 10 sahifeden ibaret teyp tapesi adlý, sanýklardan Ömer TURHAN’ýn 27.12.1967 tarihinde Mardin ili Nuseybin ilçesinde yapmýþ olduðu Kürtçülük Toplantýsý ve Konuþmasýna dair teyp tapesi tespiti ile birkaç 1967 ve 02.03.1967 tarihli ayný mealde Sait ELÇÝ, Ýskan AZÝZOÐLU yardýmcýsýnýn konuþmalarýný teþvik eden teypler tercümeleri incelenirse sanýklarýn ne þekilde bir kanaat ve kasta sahip olduklarý inkar kabul edilmez bir açýklýkla ortaya çýkar. Daha açýk bir tabirle müstakil bir Kürdistan devletini kurma gayesi güttükleri ve baþka bir mana çýkarmaya imkan olmadýðý görülür. Dosyada bulunan maddi deliller bunu göstermekte ve ortaya koymaktadýr. Sanýklar kötü kasýtlarýný, ihmal edilme, hak tanýnma, maddi manevi yükselmeye engel olunma yollu sebeplere dayandýrarak örtmeye uðraþmaktadýrlar, bunda muvaffak olamamýþlardýr. Asil Türk kanýný taþýyan ve o ýrktan olan doðulu vatandaþlar birkaç maceraperestin peþine düþmemiþlerdir. Belki bu maceracýlarýn kandýrdýðý kimseler olmuþtur (Üniversitedeki bazý olaylar, Doðu Kültür Ocaklarý vs. örgütler) Aklý selim ve izan bu fena akýmýn önünü kesmiþtir. Yine bu sanýklarýn iyi olmayan kasýtlarýný gösteren mühürler incelenirse þu hal ortaya çýkar; mühürlerin birisinde “ P.O. Kürdistan T.E.S”rumuzlarý, diðerinde “Parti Demokrat Kürdistan Türkiye” mahiyetinde yazý vardýr. Bundan çýkan mana þudur; Müstakil bir kürt devletinin tahakkuku halinde kullanýlacak mühürlerdir. Suç delili olarak mahkemeye gönderilen ve sanýklarýn ayrý ayrý aidiyeti tahakkuk eden torbalar içerisinden Kürtçe yazýlar, mektuplar, Ýngilizce tarih kitabý ve buna benzer þeyler çýkmýþtýr. Bu kürtçe mektuplarý ve Ýngilizce tarih kitabýný tercüme ettirmek imkaný bulunamamýþtýr. Böyle olmakla bile yukarýdan beri anlatýlmaya çalýþýlan kötü kastýn tamamlayýcý unsurlarý olduklarý muhakkaktýr. Ve bundan þüphe edilemez. Velhasýl dosyada bulunan tüzük ve program Ömer TURHAN, Sait ELÇÝ, Mehmet Ýskan AZÝZOÐLU, Þakir EPÖZDEMÝR’e baðlý teyplerle, maznunlarýn cümlesinin emniyette verdikleri ifadeler, mühürler ve bunlara ekli diðer belgeler muvacehesinde mudafalarýný kabule imkan görülmemiþtir. Suç bütün unsurlarý ile sabittir. Ve hatta diyebilir ki; Türkiye’de cereyan eden son olaylarýn çýkýþ noktasý buradan baþlar. Vatan sathýna yayýlmýþ bir manzara arz eder. Bu bakýmdan toplanan delillere göre; sanýklarýn müsnet suçu iþlediklerine tam inanç ve kanaat gelmiþ bulunduðundan sanýklarýn hepsinin hareketleri TCK.nunun 64. maddesi delaletiyle 141/4’e uygundur. Olayýn iþleniþ þekli ve olayda sanýklarýn durumu, takdiri teþhis sebebi sayýlmak suretiyle takdiren ve teþdiden sanýklarýn ayrý ayrý 3’er yýl süre ile aðýr hapis cezasýyla tecziyelerine, bu sanýklardan Sait ELÇÝ’nin evvelce tekerrüre esas olan ayný cinsten bulunan 1 sene 4 aylýk mahkumiyeti bulunduðu ve o mahkumiyetinin infaz sebebi edildiði anlaþýlmýþ olduðundan mukayyet tekerrür sebebi ile ve takdiren 81/2. madde uyarýnca tayin edilen ceza 1/3 nispetinde arttýrýlarak :
1 SANIK Sait ELÇÝ’NÝN NETÝCEDEN BU KARARLA 4 SENE SÜRE ÝLE AÐIR HAPÝS CEZASIYLA TECZÝYESÝNE, AYNI KANUNU 173/Son fýkrasý mucibince 4 yýl süre ile AMASYA’DA ÝKAMETLE EMNÝYETÝ UMUMÝYE NEZARETÝ ALTINDA BULUNDURULMASINA,
2 SANIK Ömer TURHAN’IN NETÝCEDEN BU KARARLA 3 SENE SÜRE ÝLE AÐIR HAPÝS CEZASIYLA TECZÝYESÝNE, 173/son mucibincede DENÝZLÝ’DE ÝKAMETLE EMNÝYETÝ UMUMÝYE NEZARETÝ ALTINDA BULUNDURULMASINA,
3 SANIK MEHMET ÞAKÝR EPÖZDEMÝR’ÝN NETÝCEDEN BU KARARLA 3 SENE SÜRE ÝLE AÐIR HAPÝS CEZASIYLA TECZÝYESÝNE, 173/son mucibincede UÞAK’TA ÝKAMETLE EMNÝYETÝ UMUMÝYE NEZARETÝ ALTINDA BULUNDURULMASINA,
4 SANIK MEHMET ÞEFÝK ÝSÝ’NÝN BU KARARLA 3 SENE SÜRE ÝLE AÐIR HAPÝS CEZASIYLA TECZÝYESÝNE, 173/son mucibincede KASTAMONU’DA ÝKAMETLE EMNÝYETÝ UMUMÝYE NEZARETÝ ALTINDA BULUNDURULMASINA,
5 SANIK MEHMET SADIK GÜL’ÜN NETÝCEDEN BU KARARLA 3 SENE SÜRE ÝLE AÐIR HAPÝS CEZASIYLA TECZÝYESÝNE, 173/son mucibincede ÇORUM’DA ÝKAMETLE EMNÝYETÝ UMUMÝYE NEZARETÝ ALTINDA BULUNDURULMASINA,
6 SANIK ABDURRAHMAN UCAMAN’IN NETÝCEDEN BU KARARLA 3 SENE SÜRE ÝLE AÐIR HAPÝS CEZASIYLA TECZÝYESÝNE, 173/son mucibincede AFYON’DA ÝKAMETLE EMNÝYETÝ UMUMÝYE NEZARETÝ ALTINDA BULUNDURULMASINA,
7 SANIK ÞEMSETTÝN ARDICI’NIN NETÝCEDEN BU KARARLA 3 SENE SÜRE ÝLE AÐIR HAPÝS CEZASIYLA TECZÝYESÝNE, 173/son mucibincede KÜTAHYA’DA ÝKAMETLE EMNÝYETÝ UMUMÝYE NEZARETÝ ALTINDA BULUNDURULMASINA,
8 SANIK NEZÝR AYDIN’IN NETÝCEDEN BU KARARLA 3 SENE SÜRE ÝLE AÐIR HAPÝS CEZASIYLA TECZÝYESÝNE, 173/son mucibincede KONYA’DA ÝKAMETLE EMNÝYETÝ UMUMÝYE NEZARETÝ ALTINDA BULUNDURULMASINA,
9 SANIK ÞÜKRÜ ALPERGÝ’NIN NETÝCEDEN BU KARARLA 3 SENE SÜRE ÝLE AÐIR HAPÝS CEZASIYLA TECZÝYESÝNE, 173/son mucibincede ESKÝÞEHÝR’DE ÝKAMETLE EMNÝYETÝ UMUMÝYE NEZARETÝ ALTINDA BULUNDURULMASINA,
10 SANIK DERVÝÞ AKGÜL’ÜN NETÝCEDEN BU KARARLA 3 SENE SÜRE ÝLE AÐIR HAPÝS CEZASIYLA TECZÝYESÝNE, 173/son mucibincede BALIKESÝR’DE ÝKAMETLE EMNÝYETÝ UMUMÝYE NEZARETÝ ALTINDA BULUNDURULMASINA,
11 SANIK ZÜBEYÝR YILDIRIM’IN NETÝCEDEN BU KARARLA 3 SENE SÜRE ÝLE AÐIR HAPÝS CEZASIYLA TECZÝYESÝNE, 173/son mucibincede KÜTAHYA’DA ÝKAMETLE EMNÝYETÝ UMUMÝYE NEZARETÝ ALTINDA BULUNDURULMASINA,
12 SANIK MUSA SAÐNICI’NIN NETÝCEDEN BU KARARLA 3 SENE SÜRE ÝLE AÐIR HAPÝS CEZASIYLA TECZÝYESÝNE, 173/son mucibincede KAYSERÝ’DE ÝKAMETLE EMNÝYETÝ UMUMÝYE NEZARETÝ ALTINDA BULUNDURULMASINA,
13 SANIK MEHMET ALÝ GÜNEÞ’Ý N NETÝCEDEN BU KARARLA 3 SENE SÜRE ÝLE AÐIR HAPÝS CEZASIYLA TECZÝYESÝNE, 173/son mucibincede MUÐLA’DA ÝKAMETLE EMNÝYETÝ UMUMÝYE NEZARETÝ ALTINDA BULUNDURULMASINA,
14 SANIK ALAADDÝN LAÇÝN’IN NETÝCEDEN BU KARARLA 3 SENE SÜRE ÝLE AÐIR HAPÝS CEZASIYLA TECZÝYESÝNE, 173/son mucibincede ÝZMÝR’DE ÝKAMETLE EMNÝYETÝ UMUMÝYE NEZARETÝ ALTINDA BULUNDURULMASINA,
15 SANIK SURACETTÝN ÜNLÜ’NÜN NETÝCEDEN BU KARARLA 3 SENE SÜRE ÝLE AÐIR HAPÝS CEZASIYLA TECZÝYESÝNE, 173/son mucibincede BOLU’DA ÝKAMETLE EMNÝYETÝ UMUMÝYE NEZARETÝ ALTINDA BULUNDURULMASINA,
16 SANIK M. ÝSKAN AZÝZOÐLU’NUN NETÝCEDEN BU KARARLA 3 SENE SÜRE ÝLE AÐIR HAPÝS CEZASIYLA TECZÝYESÝNE, 173/son mucibincede BOLU’DA ÝKAMETLE EMNÝYETÝ UMUMÝYE NEZARETÝ ALTINDA BULUNDURULMASINA,
Mevkuf kalan sanýklarýn TCK.nunun 40.maddesi gereðince tutuk kaldýklarý sürelerin, mahkum olduklarý cezalarýndan indirilmesine, yapýlmýþ bulunan (46340) kuruþ mahkeme masrafýnýn hakkýnda muvakkat tatil kararý verilmiþ olan sanýk Reþidi Hamo’ya ait masraflar hariç olmak þartý ile diðer mahkum olan sanýklardan müteselsilen tahsiline, suç delilleri olduklarý anlaþýlan emanetin 968/110 ve 968/131 numarasýnda kayýtlý olup; teyp bantlarý, mühürler, daktilo makinasý, Arapça ve kürtçe yazýlmýþ mektup ve eserler, Ýngilizce tarih kitabý, tercüme edilmiþ eserlerin yani Dini kitap olan Kuran-ý Kerim’den Hadasýnýn Müsaderesine, Dini kitap olan Kuran-ý Kerim’in sahiplerine geri verilmesine, isteðe uygun ve temyiz yolu açýk olmak suretiyle 05.04.1971 günü oy birliði ile verilen karar C.M.U.M. 10606 sicil sayýlý Ahmet ÖZSAN huzuru ile bütün sanýklarla müdafileri Avukat Ýsmail MUNGAN, Adnan UÐUR, Mustafa ÝZOL, Latif AYKUT, Hamit KARAKOÇ ve Ýhsan BÝÇÝÇÝ’nin GIYAPLARINDA usulen ve alanen tefhim kýlýndý. 05.04.1971
Reis Burhanettin Ekiz 10708
S.Aza Ý.Menlikli 7427
S.Aza M.altýnay 8671
Katip
MASRAF BEYANI
Adedi Cinsi Lira-Krþ
Adedi 41 Cinsi Davetiye Lira-Krþ 66,00
Adedi 41 Cinsi Müzekkere G.geliþ Lira-Krþ 82,00
Adedi 13 Cinsi Talimat gidiþ geliþ Lira-Krþ 26,00
Adedi 1 Cinsi Bilirkiþi raporu Lira-Krþ 250,00
Adedi1 Cinsi Dosyanýn Diyarbakýr’dan geliþ masrafý Lira-Krþ10,00
Adedi1 Cinsi Telefon Lira-Krþ 14,50
Adedi CinsiTelefon Lira-Krþ 14 ,90
Yekün 463,40
TÜRK Ulusu adýna yargýlama yapýp hüküm vermeye yetkili
Ýzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi kararýdýr.
K A R A R
Esas No : 1974/7
Karar No : 1974/8
C.Sav.E.No : 1974/8
MAHKEME HEYETÝ :
Baþkan : Yahya Saim GÖKÇEDAÐ : 9361
Üye : Ahmet Hamdi YÝÐÝTTEKÝN : 9715
Üye (Yedek) : Mehmet Ali GÜRBÜZ : 12847 (Asil üye Bekir Sýtký Özalp Yüksek Hakimler Kurulunun 12.07.1974 gün ve 13221 sayýlý yazýlarý ile izine ayrýlmýþ olmasýndan)
Üye (As.Hakim Alb.) : Nevzat BEYGU : 951-B-7
Üye (Yedek) As.Hakim Alb. : Ali Rýza HAFIZOÐLU : 951-B-12 (Asil üye As.Hakim Alb. Doðan Acýr Milli Savunma Bakanlýðý Müsteþarlýðýnýn 13.0.1974 gün ve 1974/1452-2 K/12 sayýlý yazýlarý ile izinli ayrýlmýþ olmasýndan)
C.Savcý Baþ Yrd. : Cafer KARAKADIOÐLU : 13321
Zabýt Katibi : Nail USLU : 19830
KARAR TARÝHÝ : 21.08.1974 Çarþamba
DAVACI : H.A
Maznun : 1- Ömer TURHAN- Þebab oðlu, 15.08.1936 Siirt Doðumlu, Diyarbakýr Baðlar mah. 12 sk. No:36.
Maznun : 2- Mehmet Þakir EPÖZDEMÝR- Fettullah oðlu, 03.04.1938 Siirt Doðumlu, Siirt Baykan Kazasý Minar nahiyesinde oturur.
Maznun : 3- Þefik ÝSÝ- Þeref oðlu, 12.03.1331 doðumlu, Diyarbakýr Kemal Yýlmaz mah Ekmek sk. No:5 de mukim.
Maznun : 4- Mehmet Sadýk GÜL- Salim oðlu, 01.01.1948 Siirt Doðumlu, Nusaybin’in Arapkýþla mah. Kýbrýs sk. No:14.
Maznun : 5- Abdurrahman UCUMAN- Mehmet Sýtký oðlu, 01.01.1934 doðumlu, Diyarbakýr Ýbrahimbey mah. Tabanoðlu Geçidi No:4 de mukim.
Maznun : 6- Þemsettin ARDICI- (Þemsi Artýcý) Ali oðlu, 1338 doðumlu, Diyarbakýr Ýskenderpaþa mah. Bahçe çýkmaz sk. No:28’de mukim.
Maznun : 7- Nezir AYDIN- Abdurrahman oðlu, 1335 doðumlu, Mardin Kýzýltepe kazasý yeni mahallesinde oturur.
Maznun : 8- Þükrü ALPERGÝN- Alioðlu, 1927 Mardin doðumlu, Nuseybin’in Kýþla mah. 27 Mayýs sk. bila ned mukim.
Maznun : 9- Sait ELÇÝ- Züfer oðlu, 1341 doðumlu, Diyarbakýr Lisesi karþýsý Viktorya apt. Kat:4 de mukim.
Maznun : 10- Derviþ AKGÜL- Sade oðlu, 06.09.1938 doðumlu, Batman’ýn Raman mah. Pompa sk. (cad) No:32’de mukim.
Maznun : 11-Zübeyyir YILDIRIM- Abdullah oðlu, 01.01.1935 doðumlu, Nuseybin’in Ýstilil mah. Çalý köyünde mükim.
Maznun : 12- Musa SAÐNIÇ- Asým oðlu, 1341 doðumlu, Tatvan’ýn Too mah. Cami sk. No:26 da mukim.
Maznun : 13- Mehmet Ali GÜNEÞ- Tahir oðlu, 05.06.1938 doðumlu, Tatvan Göçmen mah. 5 sk. No:5’de mukim.
Maznun : 14- Alaettin LAÇÝN- Hasan oðlu, 11.05.1927 doðumlu, Mardin Kýzýltepe kazasý Çeltik köyünde oturur.
Maznun : 15- Seracattin ÜNLÜ- Sabri oðlu, 15.11.1933 doðumlu, Aðrý’nýn Hakmoz kazasýnda oturur.
Maznun : 16- Mehmet Ýskan AZÝZOÐLU- Hüseyin Hilmi oðlu, 16.07.1939 doðumlu, Silvan’ýn Mescit mh. Subaþý sk. No:88.
MAZNUNLAR VEKÝLLERÝ:
Maznunlar Vekilleri : Av.Mehmet Ali ASLAN (Ankara), Av.Abdulhamit KARAKOÇ, Av.Ýhsan BÝÇÝCÝ, Av.Tahsin EKÝNCÝ (Diyarbakýr)
Maznun Þakir EPÖZDEMÝR Vekilleri: Av.Tahsin EKÝCÝ (Diyarbakýr), Av.Veysi ZEYDANOÐLU (Tatvan)
Maznun Musa SAÐNIÇ Vekili : Av.Ziya ACAR (Ankara)
Maznun Hüseyin SAÐNIÇ, Seracettin ÜNLÜ ve 11 arkadaþý Vekilleri: Av.Latif AYKUT (Ankara)
Maznun Ýskan AZÝZOÐLU Vekili: Av.ayhan SUNGUR (Ankara)
Maznun Sait ELÇÝ, Derviþ AKGÜL, ÖMER TURHAN VE ARKADAÞLARI VEKÝLÝ: Av.Hýdýr BENZER (Ýstanbul)
Maznun Þükrü ALPERGÝN ve 7 Arkadaþý Vekilleri: Av.Ýsmail MUNGAN, Av.Adnan UÐURLU (Mardin), Av.Mustafa ÝZOL (Urfa)
Maznun Abdurrahman UCUMAN Vekili: Av.Edip ALTINKANAR (Diyarbakýr)
SUÇ : Anayasanýn tanýdýðý Kamu haklarýný Irk mülahazasý ile kýsmen veya tamamen kaldýrmaya hedef tutan, Milli duygularý yok etmeye veya zayýflatmaya matuf bulunan cemiyet kurmak.
SUÇ TARÝHÝ : 1965 yýlýndan itibaren.
SEVK MADDESÝ : T.C.K.NUN 141/4. Maddesi.
MAZNUNLARIN TEVKÝF
VE TAHLÝYE TARÝHLERÝ:
Maznun Ö. TURHAN Tevkif 27.01.1968 Tahliye 25.02.1969
Maznun Þ. EPÖZDEMÝR Tevkif 27.01.1968 Tahliye 25.02.1969
Maznun Þ. ÝSÝ Tevkif 27.01.1968 Tahliye 25.02.1969
Maznun Mehmet Sadýk Tevkif 27.01.1968 Tahliye 27.09.1968
Maznun Þ.ARDICI Tevkif 27.01.1968 Tahliye 27.09.1968
Maznun N.AYDIN Tevkif 29.01.1968 Tahliye 27.09.1968
Maznun Þ.ALPERGÝ Tevkif 29.01.1968 Tahliye 27.09.1968
Maznun Sait ELÇÝ Tevkif 28.01.1968 Tahliye 25.02.1969
Maznun D.AKGÜL Tevkif 12.02.1968 Tahliye 25.02.1969
Maznun Z. YILDIRIM Tevkif 14.02.1968 Tahliye 25.02.1968
Maznun A. UCUMAN Tevkif 27.01.1968 Tahliye 27.09.1968
Yukarýda suç vasfý ve açýk hüviyetleri yazýlý maznunlar hakkýndaki amme davasý Antalya Aðýr Ceza Mahkemesinin 29.06.1974 tarih ve Esas 974/159, Karar 974/416 sayýlý görevsizlik kararý üzerine, Ýzmir Devlet Güvenlik Mahkemesi C.Savcýlýðýnýn 16.07.1974 gün ve Esas 974/8 sayýlý yazýlarý ile Mahkememize tevdi edilmiþ olduðundan, maznunlarýn cümlesi ile, maznunlar vekillerinin gýyaplarýnda ve C.Savcý Baþyardýmcýsý Cafer KARAKADIOÐLU’nun huzurunda yapýlan açýk duruþmalar sonunda dosya tetkik edildi.
GEREÐÝ GÖRÜÞÜLÜP DÜÞÜNÜLDÜ :
HADÝSE : 1966 yýlýnda hasýmlarý tarafýndan öldürülmüþ olan Urfa Barosu Avukatlarýndan Faik Bucak’ýn 1965 yýlýnda ön sözü “Kürt milleti eski ve tarihi bir millettir. Medeni bir devlet idi. Bu gerçek gizlenemez. Düþmüþ milletlerin karanlýk günleri olur, zamanla kayýp olan milletlerde vardýr. Bunlarý tarih sahifelerinde görüyoruz.
Kürt, milletlerin hakimiyeti altýnda kayýp olmamýþtýr. Kayýp olanlar milli tarih, milli hars, milli benlik ve ana dillerini unutanlardýr. Kürt milleti kayýp ettirmedi. Temel direkle (milli sütunlar) yerindedir. Bunun için kürt milleti yaþýyor.
Ama bu yaþama serbest ve hür bir yaþama deðildir. Kürt bu gün el altýndadýr. Milli ve insani haklarý elinden alýnmýþtýr. Allah istediðimiz Cihan milletleri gibi Kürt milleti de hür ve serbest olsun.
Bu idealin tahakkuku için :
Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi kurulmuþtur.Parti her þeyden evvel Demokratik, insani,sosyal bir yolda yürüyecektir.
Parti bütün esir milletlerin yardýmcýsýdýr. Parti bütün milletlerin birlik ve kardeþliðinin kabul eder. Milletlerin antlaþmasýnda eþitlik ister. Ve felsefi, dini, fikri sahada herkesi serbest tutar.
Parti Birleþmiþ Milletler fikrine baðlý dýr. Her þekli ile sömürgeciliði reddeder.
Halklar arasýnda karþýlýklý bir mücadeleyi istemez ve reddeder.
Parti hukuk nizamý taraftadýr. Fakat insani ve milli haklarýn gasp edilmesi anýnda ayaklanmayý ve karþý koymayý hedef tutar yolu belirlemektedir.” Olan ve birinci maddesinde partinin adýnýn “Türkiye Kürdistan Demokratik Partisi” olarak belirlenen ve partinin istekleri 2.maddesinde “ Parti, Türkiye Cumhuriyetinde; Kürtlerin Siyasi, Ýktisadi ve Kültürel haklarýný tanýtsýn” þeklinde tespit edilen ve bu isteklerin yerine gelebilmesi için 3 maddesinde:
“Madde 3- Bu þartlarýn yerine getirilmesi için:
A-Türk Anayasasýna þu kayýtlar konmalýdýr. Türk Devleti Kürt ve Türklerden teþekkül eder. Bu iki millet her husus da eþittirler.
B- Türk parlamentosun da kürtler nüfus nispetine göre temsil edilmeli, vekiller heyetinde yer almalýdýrlar.
C- Türkiye ve Kürdistan bölgelerinin hudutlarý belirtilmelidir. Kürdistan topraklarýna muhacir yerleþtirilmemelidir. Kürdistan vilayet ve köylerinin isimleri deðiþtirilmemeli yahut deðiþmiþ olan varsa eski isimlerine çevrilmelidir.
Ç- Kürdistan þehirlerine vali, idare amirleri, adli ve bütün memurlar kürtlerden olmalý, kürtlerin örf ve adetleri kanunlarda yer almalýdýr.
D- Türkiye Kürdistan’ýnda resmi dil Kürtçe olmalýdýr.
E-Kürdistan okullarýnda tahsil kürtçe olmalýdýr. Ama Türkçe öðretilmelidir. Kürdistan Üniversitesi kurulmalý, Kürtlerin tahsili devlet tarafýndan karþýlanmalýdýr.
F- Kürdistan Kürtçe radyo ve televizyon kurulmalýdýr.
G- Kürtçe kitap, gazete ve mecmua (dergi) neþredilmelidir.
H- Her ibadetler için Alim ve Molla ile Ýbadethaneler de devlet tarafýndan karþýlanmalýdýr. “ Þartlarý ileri sürülen 51 Esas ve 2 geçici maddesinden ibaret bir parti tüzüðü hazýrladýðý, bu tüzüðün ayný yýl yaz aylarýnda Diyarbakýr Gazi Köþkü bahçesinde Faik BUCAK’ýn baþkanlýðýnda ve sanýklardan Ömer TURHAN, Derviþ AKGÜN ve Þakir EPÖZDEMÝR’in iþtirakiyle yapýlan ilk toplantýda Derviþ AKGÜN tarafýndan okunduðu ve yapýlan tartýþmalar sonucu tüzüðün tümü ile kabul edilerek gizli partinin fiilen kurulup faaliyete geçtiði, ikinci toplantýnýn ayný þahýslar tarafýndan Diyarbakýr Turistik Palas Oteli salonunda yapýldýðý, bu toplantýda münhasýran bir teksir makinesi temin edilerek Kürt halkýna parti umdelerini duyuracak ve Kürt milliyetçiliðini yayacak neþriyat yapýlmasý üzerinde durulduðu, müteakip toplantýlarda teþkilatlanma faaliyetlerinin ele alýndýðý ve gerek yukarýda isimleri geçen sanýklar ve gerekirse diðer sanýklarýnda iþtirakiyle tüzükte belirtilen parti teþkilat ve hücrelerini kurduklarýný,zamanla Türkiye, Suriye ve Irak sýnýrlarý içinde kürtlerle meskun bölgeleri ihtiva eden müstakil bir Kürdistan Devleti kurulmasý fikri etrafýnda birleþilince, 1966 yýlýndan itibaren Suriye ve Irak Kürt Demokrat Partileri yöneticileri ile temasa geçildiði ve Faik BUCAK’ýn saðlýðýnda Suriye Kürt Demokrat Partisi eski liderlerinden Osman SABRÝ ve ayný partinin genel sekreteri Reþit-i Hamo ile irtibat kurduðu, Reþit-i Hamo’nun 1967 Aralýk ayý baþlarýnda Türkiye’ye gelerek Diyarbakýr ve havalesindeki sanýklardan partinin çalýþmalarý hakkýnda bilgi aldýðý ve bazý tavsiyelerde bulunduðu, bunlardan ayrý olarak partinin Koma Haremi (Merkez Yönetim Kurulu) ni teþkil eden sanýklardan Lozan’da oturan Kürt milletinin haklarýný müdafaa komitesi genel sekreteri Ýsmet Þerif Vanlý’ya baþ vurarak Türkiye kürtlerinin hariçteki temsilciliðini kabul etmesini istediklerini, adý geçenin kabul etmesi üzerine partinin bir mührü ile hazýrlanan temsilcilik belgesini bir kaçakçý marifetiyle Beyrut’a, oradan da posta ile Ýsmet Þerif Vanlý’ya ulaþtýrdýklarý ve böylece sanýklarýn ýrk mülahazasýný istihdam ve milli duygularý zayýflatmak maksat ve gayesi ile bir cemiyet kurduklarý ve bu maksatla faaliyette bulunduklarý sanýklarýn hazýrlýk, ilk ve son tahkikattaki ifade ve beyanlarý, müdafaa dilekçeleri, ele geçirilen parti tüzüðü 15.12.1966 tarih ve 96 sayýlý parti temimi ve diðer delillerle anlaþýlmýþtýr.
SUÇ VASFI :
Toplanan deliller ve bilhassa parti tüzüðünde belirtilen umdeler, giriþilen faaliyet ve Suriye ile Irak Kürt Demokrat Parti idarecileri ile tesis edilen irtibat muvacehesinde sanýklarýn esas gayelerinin kürtlerle meskun bölgeleri Türkiye’den ayýrarak müstakil bir Kürdistan Devleti kurmak olduðu açýkça ortaya çýktýðýndan suç vasfý üzerinde durulmasýný zorunlu kýlmýþtýr.
Filhakika, sanýklar hakkýndaki kamu davasý açýlmasýna dair olan Diyarbakýr C.Savcýlýðýnýn 30.01.1968 tarih ve 968/111-18 sayýlý talepnamede suç “Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi adý ile gizli cemiyet kurmak ve idare etmek” þeklinde tasnif edilmiþ, davanýn naklinden sonra ilk tahkikatý ikmal eden Antalya Sorgu Hakimliðinin 27.07.1968 tarih ve 968/98-170 sayýlý son tahkikatýnýn açýlmasý kararýnda suç, “Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi adý ile cemiyet kurmak ve idare etmek” olarak belirlenip sanýklarýn TCK:nun 141/4 ve 173/3 . maddeleri gereðince tecziye edilmek üzere son tahkikatýn Antalya Aðýr Ceza Mahkemesine açýlýp yapýlmasýna karar verilmiþ, Antalya Aðýr Ceza Mahkemesinde delillerin toplanmasýndan sonra iddia makamýný temsil eden C.Savcý Yardýmcýsý 25.02.1969 tarihli celsede serd ettiði esas hakkýndaki mütelasýnda sonuç olarak “bütün sanýklarýn Anayasa’nýn ýrk mülahazasýný istihdaf ve Milli duygularý zayýflatmak maksat ve gayesi ile gizli olarak Türkiye Kürdistan Demokrat Partisini kurduklarý ve buna müþtereken ve münferiden sevk ve idare ettikleri, dýþ ülkelerde kurulmuþ ayný mahiyette ki diðer teþekküllere mensup yetkili þahýslarla temas kurduklarý yukarýda tefsilen gösterilen, izah edilen delillerle sübut bulunmaktadýr. Ýlk nazarda sanýklarýn fiili TCK:nun 125.maddesine uygun görülmekte ise de; TCK.nun 61.maddesinde yazýlý bir kimse iþlemeyi kastettiði bir cürmü vesaiti mahsusa ile icraya baðlamasýndan bahsetmektedir. Sanýklar bu fiillerinde kurduklarý teþkilat ve ellerindeki imkanlar TCK:nun 125.maddesinde yazýlý olduðu gibi Türk topraklarýndan bir kýsmýný ayýrmaya tahakkuk ettirebilmek için hususi vasýta niteliðinde deðildir. Bu hususun takdiri mahkemeye ait olmak üzere sanýk Sait ELÇÝ’nin fiil ve harekerine uyan TCK.nun 141/4, 61/2, 173/son, diðer sanýklarýn 141/4, 173/son maddelerine göre tecziyeleri ve bulunamayan sanýk Reþid-Ý Hamo hakkýnda muvakkat tatil kararý verilmesi talep ve iddia olunur. Savcý, bu mütealasýný müteakip celselerde teyit ve tekrar eylemiþ ve Antalya Aðýr Ceza Mahkemesi de duruþma salonunda delilleri takdir ederek sanýklara müspet suçun TCK:nun 141/4.maddesine uyduðunu sabit görüp 05.04.1971 tarih E.968/235, K.971/81 sayýlý kararý ile sanýk Sait ELÇÝ’nin TCK:nun 141/2,4,81 ve 173/son maddeleri ve diðer sanýklarýn 141/4 ve 173/son maddeleri mucibince tecziyelerine karar vermiþ, ancak bu karar Antalya C.Savcýlýðýnýn19.07.1972 günlü temyiz layihasýnda gösterilen “Türkiye Parlamentosunda Kürtler nüfus nispetine göre temsil edilmelidir. Vekiller heyetinde yer almalýdýr. Türkiye ve Kürdistan bölgeleri hudutlarý belirtilmelidir. Kürdistan vilayet ve köylerinin isimleri deðiþtirilmelidir. Kürdistan topraklarýna muhacir yerleþtirilmemelidir. Kürdistan vilayet ve þehirlere vali ve adli ve bütün memurlar kürtlerden olmalý, kürtlerin örf ve adetleri konuda yer almalýdýr. Türkiye Kürdistanýnda resmi dil kürtçe olmalý gibi ibareleri ele geçirilen örneði dosya içinde mevcut tüzüklerine koymuþlardýr. Halbuki Türk Anayasýnda: Devletin bütünlüðünü resmi dili ve baþkent adýný taþýyan serlavhasýnda ve 3.maddede Türkiye Devleti Ülkesi ve Milleti bölünmez bir bütündür. Egemenlik kayýtsýz þartsýz milletindir demektedir. Görülüyor ki; sanýklar uzun bir mesai sarf ederek ve teþkilatlanarak kurup hazýrladýklarý gizli parti tüzükleri ve hareketleri ile devlet topraklarýnýn bir kýsmýný ayýrýp kuracaklarý Kürt devletinin hakimiyeti altýna almak ve Devlet birliðini bozmaya açýkça teþebbüs ettikleri sübut bulmaktadýr. Bu fiilleri ise TCK:nun 125,61.maddeye uygundur. Sanýklarýnýn gerek mahkemede yaptýklarý savunmalarda ve gerekse mahkemeye gönderdikleri esas hakkýndaki savunmalarýnda kullandýklarý sözler maksatlarýnýn Türk Devletini bölmek olduðu gayet açýk bir þekilde anlaþýlmaktadýr. Mahkemenin tatbik ettiði TCK:nun 141/4. fýkra ile cezalandýrýlmalarý dosya münderecatý ve mevcut delillere uygun olmadýðýndan” þeklindeki gerekçeye dayanýlarak aleyhe temyizi ile sanýklar ve müdafilerin temyizi üzerine Yargýtay 1.Ceza Dairesinin 19.02.1974 tarih ve E.972/4881, K.974/617 sayýlý ilamý ile usul yönünden bozulduðundan kesinleþmiþtir.
Bu kýsa izahattan sonra þimdi hadiseye T.C.K.nun 141.maddesinin 4.fýkrasýnýn mý yoksa 125.maddesinin mi uygulanmasý gerekeceði sorusuna istiklalini tenkisine veya birliðini bozmaya veya “Devletin hakimiyeti altýnda bulunan topraklardan bir kýsmýný Devlet idaresinden ayýrmaya matuf bir fiil iþleyen kimse ölüm cezasý ile cezalandýrýlýr.” Hükmü mevcuttur.
Bu madde ile; bir yabancý devletin himayesi altýna tamamen veya kýsmen girmeyi hedef tutan hareketler, Devletin hakimiyetini ve istiklalini zedeleyecek nitelikte ve mesela devletin siyasi, idari ve adli denetimi dýþýnda kalmak üzere süresiz imtiyazlar veya yabancý askeri kuvvetlerin yurt içinde, ayný nitelikteki yetkilerle mücehhez bulundurulmasý gayesine yönelen bakýmýndan parçalamaya, bölmeye matuf aþýrý bölgecilik hareketleri, memleketin bir parçasýnýn Devletin hakimiyetinden ayrýlarak ayrý bir idare kurulmasý veya baþka bir devletin ülkesine katýlmasý hedefini güden faaliyetler müeyyide altýna alýnmýþtýr.
Bu suçun unsurlarý;
a) Devlet topraklarýnýn tamamýný veya bir kýsmýný yabancý bir devletin hakimiyeti altýna koymaya,
b) Devletin Ýstiklalini tenkise,
c) Devletin birliðini bozmaya,
d) Devletin hakimiyeti altýnda bulunan topraklardan bir kýsmýný devlet idaresinden ayýrmaya,Matuf fiillerdir.
Burada bahse konu fiillerden maksat suçun iþlenmesine elveriþli fiillerdir. Daha açýk olarak ifade etmek gerekirse; bu maddede yazýlý suçlardan birini iþlemeye yönelen fiil, adi hazýrlýk hareketlerinden farklý olarak “Ýcrai nitelikte” bir fiildir. Bu sebeple; bu suçlara ayrýca teþebbüs bahis konusu olamaz. Baþka bir deyimli, burada cezalandýrýlan hareket maddede gösterilen suçlara yönelen “Devletin hayatýný tehlikeye koyan icrai hareketlerdir. Bu itibarla ayrýca bu fiillere teþebbüsten bahse yer yoktur. Çünkü bu fiillere teþebbüs mahiyeti arz eden adli hazýrlýk hareketleri diðer suçlarý (mesela TCK:nun 141/4, 168, 171 ve 172.) meydana getirirler. Burada göz önünde tutulmasý gereken þey, iþlenen fiilin devletin varlýðýný tehlikeye koymuþ olmasýdýr. Bu bakýmdan gerçek bir tehlike yaratmayan hareketlerin 125.maddede sunulan suçlarý meydana getirmeyeceði açýktýr.
Belli bir maksada matuf ve belli neticeleri meydana getirmeye elveriþli fiilin iþlenmiþ olmasý halinde; bu madde hükmü uygulanýr. Esasen neticenin meydana gelmesi þart deðildir. Zira bu suç, “Tehlike suçu”dur. Tehlikenin yaratýlmasý ile suç iþlenmiþ sayýlýr. Kanun suçun tamamlanmasý için icrai harekete baþlanmasýný yeter saymýþtýr. Baþka bir tabirle fiilin cezalandýrýlmasý, failin fiile yönelen ve neticeyi meydana getirmeye elveriþli hareketlerinin mevcudiyeti þartýna baðlamýþtýr ve bu icrai hareketin “Vesaiti-Mahsusa” ile baþlamasý zaruridir. Bu sebeple tüzük hazýrlanmasý, cemiyet teþkili, yazý yazma, konuþma, fikir teatisi veya gizli toplantýlar 125.maddede kastedilen fiillerden sayýlamaz.
125.maddede söz konusu “bir fiil iþlemek” tabirinin mana ve þümulünün daha kesin bir þekilde tayin ve tespit için 168, 171 ve 172. maddelerle mukayese temek kafidir.
168.maddede “her kim 125....maddelerde yazýlý cürümleri iþlemek için silahlý cemiyet ve çete teþkil eder, yahut böyle bir cemiyet ve çete de amirliði ve kumandayý ve hususi bir vazifeye haiz olursa on seneden aþaðý olmamak üzere aðýr hapis cezasýna mahkum olur.....”
171.maddede de “125, 131, 133, 146, 147, 149 ve 156.maddelerde yazýlý cürümlerden birini veya bazýlarýný hususi vasýtalarla iþlemek üzere birkaç kiþi aralarýnda gizlice ittifak ederse bunlardan her biti aþaðýda yazýlý cezalarý görür.
“1- Yukarýdaki fýkrada yazýlý ittifak 125....maddelerde yazýlý cürümlerin yapýlmasýna dair ise sekiz seneden on beþ seneye kadar aðýr hapis cezasý hükmolunur.
“172.maddede ise “64 ve 65.maddelerde yazýlý haller haricinde her kim meydanlarda ve toplanma mahallerinde alalen ahaliyi 125....maddelerdeki cürümlerden birini iþlemeye tahrik ederse yalnýz bu hareketinden dolayý tahrik ettiði fiil 125....maddelerdeki fiillerden ise, üç seneden beþ seneye kadar aðýr hapis cezasý hükmolunur.”
Hükümleri yer almaktadýr.
Bu maddelerde görülüyor ki, 125.maddede yazýlý suçlarý iþlemeye teþebbüs veya kolaylaþtýrýcý mahiyetteki fiiller (bu suretle silahlý cemiyet ve çete teþkil yahut böyle bir cemiyet ve çete de amirliði, kumandayý ve hususi bir vazifeyi haiz olma dahil) aðýrlýk derecesine göre azami on seneye kadar aðýr hapis ile cezalandýrýlmaktadýr.
125.maddede yazýlý suçlarý iþleyenlere ise ölüm cezasý verilmektedir.
Bu itibarla 125.maddelerdeki suçun tekevvünü için 168.maddede belirtilen fiilden daha ciddi ve daha vehim olmasý ve yukarýda izah edildiði gibi devletin varlýðýný tehlikeye maruz kýlmýþ bulunmasý gerekmektedir.
Halbuki, eylemleri belirtilen sanýklarýn tasarladýklarý müstakil bir Kürdistan Devleti kurma yolundaki düþüncelerinin kuvveden fiile çýkarmak için ellerinde vesaiti mahsusa yoktur ve 125.maddede kastedilen fiillerden birini iþlediklerine dairde hiçbir delil mevcut deðildir.
Binnetice, sanýklarýn sabit olan ve gizli Kürdistan Demokratik Partisi kurma, gizli toplantýlar yapmak, parti umdelerini yaymak, Suriye ve Irak’taki Kürt Demokrat Parti yöneticileri ile irtibat saðlamak ve partinin teþkilatlanmasýný ve dýþarýda temsilinin saðlayýcý faaliyetlerden ibaret bulunan fiilleri, Anayasanýn tanýdýðý kamu haklarýnýn ýrk mülahazasý ile kýsmen veya tamamen kaldýrýlmasýný hedef tutan ve ayný zamanda Milli duygularý zayýflatmaya matuf gizli cemiyet kurmaktýr. Ve 141+4.maddede yazýlý suçu teþkil etmektedir.
Nitekim, bu gibi fiillerin 125.maddedeki suçu meydana getiremeyeceði, ancak 141/4 deki cemiyet teþkili suçu olarak kabul ve bu yolda mahkumiyet hükmü tesisine mütedair olan ve Yargýtay 1.Ceza Dairesinin 10.03.1967 tarih ve 1661/448 sayýlý ilamý ile onanmýþ bulunan Ankara 2.Aðýr Ceza Mahkemesinin 14.01.1965 gün ve E.964/215, K.965/2 sayýlý kararý ve nihayet bu dava dolayýsý ile Antalya Aðýr Ceza Mahkemesinin sanýklarýn fiilini 141/4.maddeye muhalefet olarak kabul verdiði mahkumiyet kararýný, fiilin 125.maddeye aykýrýlýk teþkil edeceði yönünün aleyhe temyiz eden Antalya C.Savcýlýðýnýn temyiz sebebine cevap teþkil eden C.Baþsavcýlýðýnýn 20.12.1972 gün ve 972/3541 sayýlý tebliðnamesindeki “3- Yapýlan yargýlamaya, toplanan delillere, gerekçeye uygulama ve Mahkemenin takdirine göre C.savcýsýnýn; sanýklarýn suçunu TCK.nun 125.maddesine temas neticesine itirazý; TCK.nun 125.maddesindeki suçun tekevvün edebilmesi için maddede yazýlý gayelere matuf ve muayyen neticeyi istihsale elveriþli olmasý lazýmdýr. Yani icrai hareket gerekir. Sanýklarýn yaptýklarý tüzüðe göre toplantýlar yapýp kararlar alýnmasý, temaslar yapýlmasý, mühür basýlmasý, teksir makinesi satýn alýnmak istenmesi, Kürtlerin haklarýnýn korunmasý için hariçte bir temsilci tayin edilmesi, Suriye Kürt Demokrat Parti Sekreterinin sanýklar tarafýndan vaki davetleri üzerine Türkiye’ye gelip gizli toplantýlara iþtirak etmesi ve sanýklarýn bizzat ayrý ayrý bölgelerde temaslar yaparak tanzim ettikleri Kürdistan Demokratik Parti tüzüðü gereðince fikir bayan etmeleri bir icrai fiil vasfýnda deðildir. Türkiye Kürdistan Demokratik Parti tüzüðünde yazýlý olanlarla sanýklarýn savunmalarýnda söyledikleri sözlerden de anlaþýlacaðý gibi, Kürtçülük milliyetini ileri sürerek ýrk mülahazasý ile müstakil bir Kürdistan Devleti kurmak ve bunun temini için faaliyette bulunmak ve Türk milleti arasýnda Türklük-Kürtlük þeklinde ayrýmlar yapmak sureti ile Milli Birliði bozarak, Milli duygularý zayýflatmak amacýný güttükleri anlaþýlmaktadýr. Bu nedenle sanýklarýn eylemleri; TCK.nun 141.maddesinin 4.bendine temas eder suç niteliðinde olduðu anlaþýlmýþ ve Yüksek 1.Ceza Dairesinin 27.02.1967 gün ve 1661/448 Esas sayýlý ilamý da bu görüþü teyit eder mahiyette bulunmuþ olmakla yerinde görülmemiþ, bu itibarla suç vasfýna ve sanýklarýn dava zaman aþýmýnýn tahakkuk etmiþ bulunduðuna, soruþturma eksikliðine, sübuta cezalarýn tecil edilmesine ve cezanýn azami haddinin tayin edilmiþ bulunmasýna iliþkin temyiz itirazlarý yerinde görülmemiþ olduðundan reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün onanmasý talep ve evrak teblið olunur.” Mealindeki mütelasý mahkemenizin görüþünü doðrulamaktadýr.
O halde; suçun 07.02.1974 tarihinden önce iþlenmiþ bulunmasýna, 1803 sayýlý af kanununun istisnalarla ilgili 5.maddesinin (A) fýkrasýnýn Anayasa Mahkemesinin 02.07.1974 tarih ve 974/19-31 sayýlý kararý ile iptal ve resmi gazetede yayýnlanarak yürürlükten kalkmýþ olmasýna ve sanýklarýn fiillerine uygun olan TCK.nun 141.maddesinin 4.fýkrasýndaki suçun azami cezasýnýn oniki yýlý geçmemesine göre, sözü geçen 1803 sayýlý kanunun 1/A maddesi delaletiyle, TCK.nun 97.maddesi mucibince amme davasýnýn ortadan kaldýrýlmasýna karar verilmesi gerekir.
HÜKÜM :
Yukarýda etraflýca izah edildiði veçhile, sanýklarýn 125.maddesinde sayýlan suçu iþlediklerine dair herhangi bir delil elde edilememiþ olmasýna ve sabit olan delillerin 141/4. maddesindeki suçu teþkil etmesine ve bu suçun 07.02.1974 tarihinden önce iþlenmiþ bulunmasýna, 1803 sayýlý af kanunun TCK.nun 141 ve daha bir kýsým maddelerindeki suçlarý af kapsamýnýn dýþýnda býrakan 5.maddesinin (A) fýkrasýnýn iptaline dair Anayasa Mahkemesinin 02.07.1974 tarih ve 14943 sayýlý nüshasýnda yayýnlanarak bu fýkranýn yürürlükten kalkmýþ olmasýna ve sanýklarýn fiillerine uygun TCK.nun 141.maddesinin 4.fýkrasýndaki suçun azami cezasýnýn oniki yýlý geçmemesine binaen 1803 sayýlý af kanununun ¼ maddesi delaletiyle TCK.nun 97.maddesi gereðince sanýklar hakkýndaki amme davasýnýn ORTADAN KALDIRILMASINA, mütedair talebe uygun ve temyizi kabil olmak üzere ittifakla verilen karar, sanýklarýn ve müdafilerinin gýyaplarýnda ve iddia makamýnda C.Savcý Baþyardýmcýsý Cafer KADIOÐLU huzuru ile alalen ve usulen tefhim kýlýndý. 21.08.1974
Baþkan / Üye / Yedek Üye /
Yahya Saim GÖKÇEDAÐ / Ahmet Hamdi YÝÐÝTTEKÝN / Mehmet Ali GÜRBÜZ /
9361 / 9715 / 12847 /
Üye / Yedek Üye / Zabýt Katibi /
Nevzat BEYGU / Ali Rýza HAFIZOÐLU / Nail USLU /
As.Hakim Alb. / As.Hakim Alb. / 19830 /
951-B-7 951-B-52
P Ê Þ G O T I N
================================
Mýlletê Kurd, Mýlletêkê tarîxî û kevne. Ew xwehîyê medenîyet û dewlet bû.Ev rastîya dîrokî nayê veþartýn.
Dý jîna mýlletan de devrên ketî û tarî hene. Van demande carna mýllet hýnda dýbýn, em dý rûpelên tarîxade wan mýlletan dýbînýn.
Býndestîya mýlletan ne hýndabûne, lewra hýndabûn:
Tarîxa mýllî, Ezînîya mýllî, Harsên mýllî û Zýmanê zýkma kî bîrvakýrýne. Mýlletê Kurd,xwe hýnda nekýrîye û stûnê wîyên mýllî dý cî da ne. Lewra mýlletê KURD DIJÎ.
Lê belê ev jîyan ne jîyanêkî serfýraz û azayîye.
Kurd, îro býndestýn. Heqqên mýrovanî û mýllî jê hatýne sýtandýn. Daxwaz ame û dozame: Mýlletê Kurd. Wek mýlletên CÝHANE azad û serfýraz bî.
Jý bona pêkanîna ARMANCÊ:
(PARTÎYA DEMOKRATA KURDISTANA TIRKÎYÊ)
hatîye danîn. Xebata Partîyê, rexêki AÞTÎ. Demokratî, Mýrovanî û Komelayîtî dýmeþe.
Partî, Parastîyê “Mîsaqa Mýllîyê”. Lewra Partî, bawerîyê bý yekîtî û býrayîtî û wekhevîya (hemberîya) Kurd û Týrk’a tîne.
Partî, alîkarê hemî mýlletan êsîre, Partî yekîtî û hýmberîya hemî mýlletan qebûldýke. Hevketýna Mýlletande aþtî dýxwaze û bawerîya Felsefî, DÎN’î û fýkrîde, herkes aza û serbest dýgre.
Partî, bý “PEYMANA MILLETÊN YEKBÛYΔ ve, gýrêdayîye.
Û bý her aweyî xwînmêjîyê ( sömürgeyîtîyê) naxweze û red’ dýke.
Dý neqeba rêzên Mýlletîde, mucadeleyêkî þureþî qebul nake.
Partî lý alê nîzama HUQUQÎYE, lê belê dý xespa heqqên ýnsanî û mýllî de, ber’rabûn û þûreþî (þoreþê)y
PARTÎYA DEMOKRAT A K U R D I S T A N A T I R K Î Y Ê
Madda : 1 - Navê Partîyê: “ Partîya Demoqrata Kurdýstana Týrkîyê”
Madda : 2 - Daxwaz û dozên PARTÎYÊ :
Partî, dýxwaze lý Cumhûrîyeta Týrkîyê’da, heqqên Sîyasî, Iqtîsadî û Zanyarî
(Kültürel) jý Mýlletê Kurd’re býde naskýrýn.
Madda : 3 - Jýbo pêkanîna van þertan :
a ) Lazýme dý ANAYASA Týrkîyê de, bý cî býbe kû :
“ Dewleta Týrkîye’yê jý Kurd û Týrk’a çêbûye û ev herdû MILLET dý her aweyî
de wekhevýn.”
b ) Dý Parlemana Týrkîyê da, lýgora nýfûsa xwe Kurd têne temsîlkýrýn û dý HEY’ETA
WEKÎLADE cî býstînýn.
c ) Týxûbên Kurdýstana Týrkîyê bê kýfþkýrýn û dý axa Kurdýstanê de tû mýhacýr neyên
býcîkýrýn. Navên gunda û bajarên Kurdan neyên guhartýn û yên kû hatýne guhartýn
jî, navên xweyên kevýn býstînýn.
ç ) Dý herêmên Kurdýstanêde, Walî, Serekên Îdarî, Edlî û gýþ Memûr jý Kurdan çêbýn
Tor û Adetên Kurdan dý qanûnade býcîbýbýn.
d ) Dý Kurdýstana Týrkîyê de, zarê resmî bý Kurdîbî.
e) Dý Bîhîstanên Kurdýstan’ê de, xwendýn bý zarê Kurdîbî, lê Týrkîjî bê hînkýrýn. Ünüversîta Kurdýstanê bê danîn. Xwendayên xîzan jý alîyê dewletêve býdýne xwendýn.
f ) Lý Kurdýstanê de Radyo û Telewîzyon bý zýmanê Kurd’î vebýn.
g ) Kýtab, Kowar û Rojname bý zýmanê Kurd’î bên çapkýrýn.
h) Jý zanyarî (ýlým) û îbadeta DÎNÎ’re, Mela û ÎBADETXANEYÊN lazým bý destê dewletê, bê kêmayî bên pêkanîn.
Madda : 4 - Partî dýxwaze : Dewlet, azayî û serkeftýn û pêþveçona Kurdýstanê, býlez û bý ber’rî destpêbýke.
d )
JIBO PÊKANÎNA VA :
a ) Jý gundîyare: xanî, erd, tov û gýrêdî pêkbîne. Çandýn û fýrotana týtûnê serbest býke
b ) Jý bo karker û cotkar û palare : Þuxul û kar peydabýke.
c ) Jý esnaf û bezýrgena’re : Qýredî zêde veke.
Býcîkýrýna koçeran lý deþt û zozanan. Temînkýrýna çêrê û debarê jý terþeware.
Madda : 5 - Çêkýrýna rê, sed, baraj, fabrîqe û sýnet’ên gýran û nexweþxanan.
Madda : 6 - Petrol û Meden, bên derxýstýn û dý welatê Kurdýstanê de bê tesfîyekýrýn.
Madda : 7 - Petol û Medenên lý Kurdýstanê dertên, lazýmê % 75. karêwan lý Kurdýstanê bê xerekýrýn.
====================================================
H O N A N D I N A ( Teþkilata ) PARTÎYÊ .
“ Teþkilata Partîyê dý madda 8’anda nîþan dýde kû bý Cývîna Mezýn, Koma Navkom, Koma Heremî, Koma Cî, Koma Alîkar û Koma Býra tê meydanê.
Ev nîzamname jý madda 8’an heya 51’an dýdomîne. Srecemê van madda’an výha nýn :”
Madda 8 - Jýbo pêkanîna armanca Partîyê, Partî bý vî avayê jêr hatîye honandýn:
A ) Cývîna Mezýn
B ) Koma Navkom
C ) Koma Heremî
D ) Koma Cî
E ) Koma Arîker
F ) Koma Býra
Madda 9 - Cývîna Mezýn:
a ) Cývîna Mezýn, jý dû azayên Koma Navkom û jý her komên heremî dû azayên býjartî û bý serekê partîyê va tê meydanê.
b ) Cývîna Mezýn, an dû salan carek yan ne xwe bý fermanê Serokê Partîyê yan jî bý kerara jý dû 2/3 azayên Koma Navkom kom dý be.
c ) Cývîna Mezýn, býlýnttýre jý hemî komên Partîyê.
Madda 10 - Selahîyet û Vazîfeyên Civina Mezýn :
a ) Guhartýn û nav danîna Partîyê
b ) Guhartýn û helbýjartýna Serekê Partîyê û Koma Navkom.
c ) Nîþandan û kýfþkýrýna rîya xebata Partîyê.
d ) Kontrola Xebata Koma Navkom û Bütçeyê Partîyê. Bettalkýrýna qerarên Koma Navkom.
e ) Jý halê rakýrýna ( fesha ) Partî yê.
Madda 11 - Koma Navkom :
a ) Pýþtî Cývîna Mezýn, Koma Navkom mezýntýre jý hemî Komên Partîyê.
b ) Bona pekanîna armanca Partîyê, hemu xebat û þolê Partîyê dajo û bý vê gorê komên dîtýr dý neqeba her dû Cývînên Mezýn da dýde xeptandýn.
Madda 12 - KOMA NAVKOM, JI 11 - 13 Azayên kû Cývîna Mezýn Helbýjartîye tê danîn.
Madda 13 - VASFÊN AZAYÊN KOMA NAVKOM :
a ) Bývê emrê vî ne kêmî 25 sala bî
b ) Dýbê bý hendîkayî 4 sala dý Partîyêda xebat kýrýbî
c ) Dý jîyana xwe û xebata xwe ya Partîyêda dýbê kû çaq û kamîran bî.
d ) Xweyî hesyet û þeref bî.
SELAHÎYET Û WEZÎFEYÊN KOMA NAVKOM :
Madda 14 - Koma Navkom jý nava xwe sekreterêk û çar azayên Mekteba Sîyasî dýbýjêre. Jý bo meþandýn û pêþveçona Partîyê, Qomîta pêktînê.
Madda 15 - Qýrarên Cývata Mezýn bý cî tînê.
Madda 16 - Jý bo pêþveçon û zexýmbûna Partîyê, qýraran dýstîne û pêkanîna wan qýraran dýxwaze û qontroldýke.
Madda 17 - Dýlman û hevketýna neqeba azayên Partîyê, neqeba aza û Mekteba Sîyasî û neqeba Mekteba Sîyasî û Komê dîde heldýke.
Madda 18 - Serfkýrýna perên Partîyê kontroldýke.
Madda 19 - Lý pêþberê Partîyên Sîyasîyên dý Týrkîyê de, Sîyaseta Partîyê tesbîtdýke.
Madda 20 - Lý pêþberê fýkrên Sîyasî, Iqtîsadî û Komelîyên cîhanîde fýkra Partîyê kýfþdýke.
Madda 21 - Lý gora NIZAMÊ, karker û cotkarên Kurdýstanê hêþyardýke.
Madda 22 - Pêkanîn û derxýstýna rojnama û kowara; belavkýrýna beyanata û kýfþkýrýna heyeta jýbo va qerara’re.
Madda 23 - Bersûwa pýrs û gýlîyan, helkýrýna xayîleyên Partîyê.
Madda 24 - Kýfþkýrýna Cî û zemanê CIVATA MEZIN û rojnama Cývîna Mezýn.
Madda 25 - Tebîta ûsûla delegeyên Cývîna Mezýn.
Madda 26 - Betalkýrýna qýrarên komên jý xwe nýzýmtýr.
Madda 27 - Danîna Komên Cî û Herêmî.
Madda 28 - Hýsaba Mekteba Sîyasî datînê û wezîfeyên wî nîþandýde.
Madda 29 - Jý cem xwe dýkarê ½ aza jý Komên Cî û Herêmîre tayîn býke.
Madda 30 - Dýkarê jýbona xwortkýrýna teþkîlatê û pêkanîna ARMANCA Partîyê: Qasýd, Arîker û Þehna býþeyne bo hemî koman.
Madda 31 - Koma Navkom, 2-medan carek; yan gava lazýmî hebî komdýbe.
Madda 32 - Azayên dý rîya xebata Partîyê de, hepýs, an nefî býbe; yan dûrbýkeve cîyêwî tê parastýn.
Madda 33 - Mekteba SÝYASÝ: Mekteba Siyasi, jý Sekreterê Koma Navkom û çar azayên kû Koma navkom jý nav xwe býjartýyî tê danîn.
Madda 34- Mekteba Sîyasî, qýrarên Koma Navkom tînê cî, guhartýna siyaseta partîyê kû lazým býbe; Koma Navkom cývate. Gava cývata Koma navkom pêkneyê, wê gavê Mekteba Sîyasî þuðlê Partîyê dýbînê, xebata Partîyê dajo.
Madda 35- SEREK’ Ê PARTÝYE:
Serekê Partîyê, Serekê Partî û Koma Navkome. Xweyê heqqe kû rîya û fýkra nîþanî Koma Navkom û Mekteba Sîyasî býde. Cývîna mazýn û Koma Navkom, dýbýn serekîye wî de kombýdýn.
Madda 36- SELAHÝYETA SEROK:
Dý ehwalên mûhîmde
Wextê cývata Cývîna Mezýn borî be. Dýkarê beyî qýrarê Koma Navkom, Cývata
Cývîna Mezîn kombýke.
Madda 37- SEKRETERÊ KOMA NAVKOM:
Sekreterê Koma Navkom, bý azayên Mekteba Sîyasîbe mesûle. Þuxlên îdarî û hemî nývýsandýn û emrên partîyê, pýþtî kû xweyî selahîyet ýmzabýkýn; dývê yan dýbýn ýmzayê xwe yanjî dýbýn ýmzayê arîkerê xwe de býde þandýn. Hemû þûxlê Partîyê, ên Sîyasî û tenzîmî dýnêre. Hemû þûxlê îdara Partîyê, lýser mýlê Mekteba Sîyasîye. Azayên Mekteba Sîyasî, lýgora ýxtîsasa xwe her yek lý îþêk dýnêre. Sekreter, hemû þuxlan nîþanî azayên Mekteba Sîyasî dýde. Lê belê nýkarê bý serê xwe qýraran býde.
Madda 38 - KOMAHERÊMÎ :
Dý herêmê kû Koma Navkom kýfþkýrîye Koma Herêmî tê danîn.
a- Koma Herêmî 5/9 azayên kû Koma Navkom býjartýbî datînýn.
Dû heyva carêk Koma Herêmî komdýbe.
Madda 39 - Koma Herêmî, jý nav xwe sê aza dýgrê; jýwan yek serekê Koma Herêmîye. Serek bý herdû hevaþên xwe ve xebata Koma Herêmî pêktînê. Dývê Koma Navkom, Serekê Koma Herêmî teswîb býke.
Madda 40- Bu destûrdana Koma Navkom, Koma Herêmî dýkarê rojname û kawarêk derînýn.
KOMA Cî
Madda 41- Koma Cî, jý 3/7 Serekên Komê Arîker, lýwî cîyê kû Koma Navkom daya kýfþkýrýn, býdestê Koma ........ tê danîn. Dývî cîyîda Partîyê Koma Cî temsîldýke. Mesûlê îdare û xebata Partîyêye. Lýwî cîyê xwede, emrên kû tên pêktîne û wan emrûn xebatên Partîye lýgora Nîzamê dýmeþîne.
Madda 42- Wezîfe û Selahîyet KOMA CI
a- Þol û xebatê lý cîyê xwe tesbîtdýke, bo pêkanî na va, qýrara dýstîne, mezîfeyên Koma Arîker û Komên Býra, rêwan dýde. Û jý bona xebata wan, rênîþandý de.
b- Serekê Koma Cî û bý-dû alîker ve jýnav xwe dýbýjêrýn.
c-Lazîme Koma Navkom, Serekê Koma Cî qebûl býke “teswib”. Wecta qebûl nekýr, dývê Koma cî Serekêk dî ................ Vê carê Koma Navkom, jý Serekê nû û yê kevýn -jý herdûka yekî- qebûlbýke û qýrarê xwe Koma Cî’re býþîne.
d - Serekê Koma Cî û dû arikarê wî, lýgora Nîzama Partîyê emrê jý Komên mezýn hatýn û qýrarên Komên Cî ve pêkbînýn û Partîyê lýwî cîyî îdare býkýn.
e - Dan û sýtandýn dýnavbera Koma Cî û Koma Herêmî, bý destê Serekê Koma Ci tê pêkanîn.
f - Jý xeyrî Serekê Koma Cî, azayEên komê heryek Serekê Komêkê Arîkere.
g - Koma Cî mehê carêk dýcývê û dýwê mehêda týþtên kû lýcîye wan bûne lýser dýskýnýn. Ji bo wan bûyîya tedbîr û qýraran dýstînýn. Hedîseyên kû gelêk mûhîmýn û xebera Partîyê jê týne dývê Koma Herêmî pê býhýsînýn.
h - Bersûwa pýrs û pýrsîyarên sýra, dýde û yê býke vê Koma Býra, dý heqqêwîda qýrara dýde.
i - Býnas û xetayên Komên Arîker û Býra hebýn dýkarê býnasê wan býwan býde zanîn. An tezîr býke. An nexwe heta þeþ meha wan jý Partîyê dûrbýke. Gava avêtýna wan ji Partîyê lazým býbî, dývê destûr jý Koma Herêmî býxweze. Lýser ....... Koma Herêmî, azayêk jýnav xwe dýke Þehne’ye tehqîqatê û lý gora rapora Þehne, 2-3 azayên Koma Herêmî qýrar dýde, paþî ew aza jý Partîyê tê avêtýn.
j - Heyvî (aidat) û heqqên rojnama û kowaran, berhev dýke û jý Koma Herêmîre dýþîne.
k - SÊ mehan carêk, xebata xwe jý Koma Herêmîre dýde zanîn.
Bersûwa pýrsên Komên jý xwe jortýr dýde.
KOMA ARÎKER :
Madda 43 - Koma Arîker, jý azayêkê Koma Cî û çar azayên Arîker tê danîn.
a - Azayê Koma Cî, Serekê vê komêye.
b - Pýþtî kû Koma Cî cývata xwe kýr; paþwîre her aza arîkerên xwe dýde hev û qýrarê Koma Cî jýwarê dýbê û dýde zanîn.
c - Wezîfên Koma Arîkêr, eve kû: Emr û wezîfeyên kû Koma Cî, jý Koma Býra’re daye kýfþkýrýn û pýrs û pýrsîyarên Komên Býra, jý Komên Cî’ra.
d - Heyvî (aîdat) û heqqên rojnama û kovaran býde hev û teslîmî Cî býke.
e - Jý ðeyrî Serekê Koma Arîkar, tû azayên vê komê nýkarýn aza û serekê Koma Cî nasbýkýn.
f - Azayên Koma Arîkar, dývê hýndýk salêkî dý Koma Býra de xebýtîbî.
g - Bî qýrar Koma Cî, azayên Koma býra; býlýndê Koma arîkar dýbýn.
KOMA BIRA
Madda 44- Koma Býra, jý 3. Kesa çêdýbî. Yek jýwan hersîyan Serekê Komêye.
Serek, þuxlû xebata komê dýmeþîne. Koma Býra xîmê honandýna Partîyêye.
a ) Koma Býra, lýgora Nýzama emrê Partîyê jýbo xwurtbûn û zexýmbûna Partîyê dýþuxule, xebat dýke û fýkra Partîyê lý nav Mýlletê xwe belavdýke.
b) Heftîyê carêk Koma Býra dýcýve, bý cîanîna wezîfan çavnêr dýbî, wezîfên wê heftîyê lýnav azan belavdýke.
c) Bendewara jý Partîyê’re peyda dýke û ARMANC’ên Partîyê býwan dýde zanîn. Mýlletê xwe lýgora fýkra Partîyê hêþyar dýke.
d) Emr-û- wezîfeyên jý alê Partîyê ve, jêre hatýne kýfþkýrýn dývê bînê cî.
e) Êhwalê MILLET bý Partîyê dýde zanîn.
f) Heyvîyên Bra û Bendewar’a, heqqê kowar û rojnama û teber’rûan dýde hev û jý Koma Arîker’re dýþeyne.
g) Beyanat û rojname û kowarên Partîyê, dýde belevkýrýn. Dý heqqên wan de fýkr -û- daxwazên xwe jý koma jor’re dýdýne zanîn.
h) Pýþtî salêk an sal -û- nîv Bendewarê kû laîqbe jýbo Býra’yîtîyê jý Koma Cî’re dýde zanîn.
i) Mehê carêk lý heqqên xebata xwe de, Koma Arîker býde serwextkýrýn.
j) Hezjêkýrýna neqeba xwe û mýllatê xwe zêdedýke, jýbo kû ehwalê Mýlletê býzanê û býkarbî fýkrên Partîyê býwan baþ býde zanîn.
B E N D E W A R :
Madda 45 - Dý nav Mýllet de, yê kû meylawî lý ser Mýllet heye û exlakê xwe da baþe, ew kes, dýkare jý Partîyê ra dýbe bendewar.
Bendewar jî weka azayên Partîyê, emrên Partîyê tînîne cî û bedelên xwe dýdýn. Ew jî wekî azayên Partî sýr û menfîêtên Partîyê dýparêzýn.
WEZÎFEYÊN AZAYÊN PARTÎYÊ
Madda 46 - Azayên Partîyê, Peþmergeyê armanc û þuxlê Partîyêye.
a) Emrê Partîyê dýwê bê qemayî bînê cî.
b) Dýwê her û her yekîtîya nava Partîyê û navbeyna Mýllet û Partîyê bý parêzê.
c) Dýwê jý bona zanyarînîya xwe û hevalên xwe býxebýte.
d) Dýwê qemayîyên xwe û hevalên xwe jý Partîyê’ra býbêje û tû týþtê jý Partîyê re ve neþêre.
e) Dýwê rabûn û rûnýþtýna xwe (tekîlîyên xwe) bý xelqêre zede ke û guh býde fýkrû xwestekên Mýllet û hetta jê bê býxwe yan bý alîkarîya Partîyê hev ketýn û dýlman û derdên Mýllet derman býke. Lý gora fýkrû armanca Partîyê Mýlletê xwe heþyar býke.
f) Dû bendî û kumpanîyan jý nava Mýllet rake yekîtî û býrayetîya fert û malbatan, neyartîya neqeba eþîran rake û dý nava Mýllet’de aþtîyê bý cî býke.
g) Dývê bê emrê Partîyê nekewê tû Partîyê sîyasî û vazîfeyên resmî.
h) Dývê bê destûra Partîyê cî û mekanê xwe negorînî.
ÞARTÊN KETINA PARTÎYÊ:
Madda 47 -
a) Dývê nîzama Partîyê býxwîne û armanc û fýkrên Partîyê qebûl býke.
a) Dývê komên Partîyê’de xebatê qebûl býke.
c) Dývê emrê vî 17 salan qemtýr nebî û xwezan bî .
d) Dývê rast bî, qenc bî û xudan þeref û rûmet bî
e) Dývê ne xwayîyê fýkrên dýjê ARMANCA Partîyê be.
f) Dývê tû car xýyanet bý mýlletê Kurd ra nekýrýbe
g) Dývê ne xwayîyên fýkrên býyanîyên mýllet be.
h) Dývê jý derbê û jý kar neketýne.
i) Dývê mýllet parêz û sîyasetzan be.
Madda 48 -
a) Dývê yekû býkeve Partîyê sûnd býxwe û lý gora teqeta xwe hýnêk pere býde.
b) Her meh, heyvîya xwe býde.
c) Heywî (Aidat) qemayî yek.- û prayî sed.banknot perê Týrkîyêye.
ÞERTÊN DERKETIN Û AVÊTIN JI PARTÎYÊ
Madda 49 - Her aza gava býbê bý destûra Partîyê dýkrê jý Partîyê derkewê.
a) Destûra derketýna azan bý vî avayîye: Jý Býra ra Koma Cî, jý Arîker Koma Cî ra Koma Heremî, jý azayên Koma Heremî ra Koma Navkom, jý Koma Navkom û Serekê Partîyê ra Cývîna Mezýn ýzýn dýde.
b) Evên kû bê ýzýna Partîyê derketýbýn û carekê dýn dýxwazýn býkevýne Partîyê, nýkarýn cîyên xweyên qevýn býgrýn. Ancax bý qerarê Koma Navkom, weka bendewar býkevýn Partîyê.
c) Yên jý aliyê Partîyê va jý ber vezîfeyek jý Partîyê derketýbýn, pýþtê kû vezîfe wî kesê xýlas býbî býkarê býkewe cîyê xwe yê berê
d) Yên kû bê ýzýna Partîyê derkevýn, weka yên jý Partîyê tên awêetýn muamele wan ra tê dîtýn.
AVÊTIN (IXRAÇKIRIN) JI PARTÎYÊ
Madda 50 -
Dý wan halên jêrda aza jý Partîyê tên awêtýn:
a) Ewên kû sýrên Partîyê dane der û eþkerakýrýne.
b) Ewê kû dý dýjê armanca Partîyê çoye
c) Ê kû wezîfeyên Partîyê dane yê bê ûzûr nanîye cî
d) Ê kû þert û vesfên ketýna Partîyê výnda býke. (veka þertên madda 49)
e) Evê kû 3 mehan bý heyî hev an dý salê de heyvîya xwe nedabî.
Madda 51 - Qýrarê avêtýna jý Partîyê výha ye:
a) Jý Koma Býra û jý Koma Arîker ra, Koma Heremî,
b) Jý Koma Heremî û Koma Cî ra, Koma Navkom qerar dýde.
c) Ancax qerarê avetýna azayên Koma Heremî dývê jý alê Cývîna Mezýn wa be pejýrandýn.
d) Evên kû jý Partîyê bên avêtýn carêk jý nýkarýn býkevýna Partîyê.
MADDA ÊN MUVAQET
Madda 1 - Hetta Cývata Cývîna Mezýn, hemû vezîfe û Selahîyetên Koma Navkom û Cývîna Mezýn dý destê damezrandowan da ye.
Madda 2 - Hetta 5 salan yên kû Partî damezrandýne, dýkarýn Cývîna Mezýn Kom nekýn.
MOHIR ( ÞEQIL) Û IMZA
DÎYARBEKIR 11 Tîrme 1965
Serek: Zinar ( Av. Faik Bucak )
Sekreteter : Peþmergeyê Welat ( Sait Elçi )
Mihesip : Evîndarê Welat ( Þakîr Epözdemîr )
Aza : Durnas ( Av. Þ. E. )
Aza : Jîrek ( Dervîþ Akgül )
Aza : Bendeyê Welat ( Ömer Turhan )
Mafê Kopîkirin &kopîbike; PDK-XOYBUN; wiha, di xizmeta, Kurd û Kurdistanê daye : Pirojeya Kurdistana Mezin, Pirojeyên Aborî û Avakirin, Pirojeyên Cand û Huner, Lêkolîna Dîroka Kurdistanê, Perwerdeya Zimanê Kurdî, Perwerdeya Zanîn û Sîyasî, Weþana Malper û TV yên Kurdistane. Tev maf parastî ne. Weþandin:: 2004-01-12 (5065 car hat xwendin) [ Vegere ] | PRINTER |