SENED-İ İTTİFAK
H@berci
Sayfa: 1/4
Bu uğurlu belgenin yazılış nedeni şudur: Herkese nimet dağıtan (sürekli iyilik eden) yüce Osmanlı Devleti, İslam saltanatı olup, Tanrının yardımıyla, kuruluşundan bugüne değin kazandığı fetihler ve yengilerin hep, birlik olmanın şan ve görkemiyle ve içte düşmanlık ve anlaşmazlıkların ortadan kaldırılmasıyla elde edilmiş olduğunu belirtmeye gerek yoktur; ne var ki, bir süreden beri çarkı feleğin (yazgının) dönmesiyle, ülkeyi oluşturan parçaların perişan olması ve devlet yöneticileri arasına ve taşradaki hanedanlara soğukluk girmesi yüzünden düşmanlık ve anlaşmazlık durumları baş göstermiş olduğundan, yüce devletin gücü bölünmüş, içte ve dışta saygınlığı sarsılmış ve bu durumun, zengin ve fakir, yüksek ve aşağı bütün Muhammet ümmetinin güçsüzleşip bozulmasına neden olarak, git gide ne çirkin sonuçlar doğurduğu ve hukuka aykırı olarak oluşan ve herkesçe bilinen rezaletler nedeniyle saltanatın temelinden batma derecesine vardığı, küçükler ve büyükler tarafından itiraf edilmektedir. “Uzağı düşünüp görenleri sayınız” anlamındaki kutsal buyruğa uyup olaylardan ders almak ve din ve devlet düzeninin direklerini tam olarak dikmek, Kuran hükümlerini yeniden güçlendirmek hayırlı amacıyla bu anlaşmazlığın birliğe dönüştürülmesine ve böylece yüce devletin tümüyle güçlenmesi çarelerini bulup açıklamaya çalışmanın, diyanet gereği ve devlete içten bağlılık borcu olarak, zorunlu ve vacip olduğunu hepimiz anlamış ve hemen kavramış olduğumuzdan, bir çok toplantı yapılarak hepimiz tek bir vücut gibi anlaşıp birleşerek din ve devlete yeniden canlılık kazandırmak için çaba harcayıp, (Padişahın) kişisel gücünün tamamlanmasını ve ülkenin öteki işlerini görüşerek bu yolda alınacak etkili önlemleri aramızda tartıp danıştıktan sonra bu anlaşmayı aşağıdaki koşullara bağlayıp belgeledik:
Birinci Koşul
Görkemli, şanlı, herkese iyilik dağıtan ve bizim de velinimetimiz olan efendimiz hazretleri sonsuza dek yaşayacak olan devlet binasının merkezi ve başkanı olduğundan, gerek görkemli kişiliklerini ve gerek yüce devlet binasının güçlendirilmesini, evrenlerin Rabbi ulu Tanrının yardımına dayanarak ve Peygamber Hazretlerinin ruhaniyetine sığınarak hepimiz borç bilir ve buna kefil oluruz. Eğer günün birinde gerek vezirler, hocalar, devletin yüksek memurları, gerekse hanedanlar ve bütün ocaklar tarafından söz veya eylemle, gizli veya açık herhangi bir ihanet ve buyruklara aykırı davranış görülürse, araştırılıp incelenerek, böyle davrananın başkalarına ibret olacak biçimde cezalandırılması için, İstanbul’da ve İstanbul dışında hepimiz elbirliğiyle çaba harcayacağız ve bu işte aldırışsızlık eden olursa onun da cezalandırılıp kafasının ezilmesine yine elbirliğiyle ve bütün gücümüzle çalışacağız ve bu anlaşmaya katılmamış olan bulunursa hepimiz ondan şikayetçi olup sözü ve tutumuyla bu anlaşmaya uyması ve katılması için onu hepimiz zorlayacağız. Kısacası, görkemli efendimizin gerek şahane kişiliklerinin ve gerek ülkelerinin ve yüce saltanatları gücünün korunmasını ve yüksek buyruk ve isteklerinin yerine getirilmesini ve bozgunculuk ve ihanetten korunmasını, malca ve bedence hepimiz birlikte üstlenir ve bunlara kendilerimiz yaşadıkça kefil oluruz ve kendimiz yaşamıyorsak evlat ve hanedanlarımız kefil olsunlar; böylece Padişah Hazretlerinin herkese karşı beslediği sevgi açık olduğundan, ona teşekkür ve hizmet yolunda olmayı sürdürerek kendisinin dostluğuna layık olmaya çalışacaktır.
Sayfa: 2/4
İkinci Koşul
Yüce devletin ayakta kalması, gücünün ve görkeminin artması bizlerin, şahıslarımızın ve hanedanlarımızın ayakta kalmasını sağlayacağından, hepimiz arasında görüşülüp verilen karara göre, devlet gücünün artması için ülkede alınması gereken asker ve neferlerin danışma meclislerince kabul edilen düzenlemeye göre “devlet askeri” olarak yazılmasına, donatılmasına ve sürekli olarak kalmasına hepimiz tarafından çaba harcanacak, bunların düzen ve disiplinlerine, İstanbul içinde ve dışında bütün devlet büyükleri, devlet memurları ve hanedanlar var güçleriyle çalışacaklardır. Bu asker alınma konusuna din ve devletin ayakta durması için oybirliğiyle karar verilmiş olduğundan, zamanın değişmesiyle “Bu zararlıdır, şöyledir, böyledir” diyerek karıştırıcı ve kıskanıcı takımını kışkırtarak bu kararın bozulmasına uğraşan kişiye göz yumulur veya bu karar (yeniçeri) ocakları tarafından karşı çıkılırsa, hepimiz sürekli olarak şikayetçi olup, kararı kötüleyen, bozulup kaldırılması için harekete geçmek şöyle dursun, bu yolda ağzını açan olursa onu hain bilerek elbirliğiyle cezalandırıp ortadan kaldırılmasına hep birlikte çalışılacak ve buna içimizden hiç kimse karşı çıkmayacaktır; yüce devletin her ne yönden olursa olsun, düşmanı çıkarsa, hepimiz çabucak ona karşı giderek püskürtüp uzaklaştırmaya bütün gücümüzle uğraşmak temel kural olduğundan, hiçbir zaman bir kurala ters düşecek davranışta bulunulmayacaktır.
Üçüncü Koşul
Devletin güçlü olması hepimizin başta gelen amacı olup bu uğurda birlikte çalışmayı üstlendiğimizden, gücün artması için askerlerin sayısının çoğaltılmasına çalışılacağı gibi, gerek devlet hazinesinin, gerek yüce devlet gelirlerinin korunması işini üstlenerek, bu gelirlerin yerlerinden toplanma ve ödenmesine, kayıp veya zarardan korunmasına, Padişahın buyruklarının uygulanıp yerine getirilmesine ve bunlara karşı her kim karşı koyar ve söz dinlemezlik ederse, elbirliğiyle cezalandırılmasına hepimiz söz verdiğimiz ve bunu üstlendiğimiz için, her zaman bu söze uygun davranılacaktır.
Dördüncü Koşul
Yüce devletin önceden beri uygulanan, yöntem, düzen ve yasası, Padişahın bütün buyruk ve yasaklarının İstanbul’daki ve İstanbul dışındaki bütün devlet adamlarına ve yüksek yöneticilere doğrudan doğruya Padişahın mutlak (genel) vekili (yani sadrazam) tarafından bildirilmesi yolunda olduğundan, bundan böyle herkes büyüğünü küçüğünü bilerek kendi görevi dışındaki işlere karışmayarak, buyruklar ve yasaklar yalnız Sadrazamlık makamından çıkacak ve bunlar doğrudan doğruya Padişahın buyruk ve yasakları demek olduğundan, kimse bunların dışına çıkmaya kalkışmayacaktır; her kim kendi işleri dışında ve yetkisini aşarak başkasının görevine karışacak olursa, hepimiz şikayetçi olup “filan iş filanın yetkisi içinde iken o işe falan kişi şöyle el atmış” diye o görevden alınmasına ve müdahalenin hepten kaldırılarak her konunun Sadrazamlık makamına bildirilip sorulmasına ve oradan alınacak buyruk ve yönergeye göre işlem yapılmasına hepimiz söz veririz; buna karşılık, eğer Sadrazamlıktan da yasaya ve verilen sözlere aykırı olarak, yiyicilik ve rüşvete ve ister taşrada, ister İstanbul’da yüce devlete zarar getirici başka çirkin işlere kalkışılırsa, hepimiz şikayetçi olup, elbirliğiyle bunu önlememiz zorunludur; eğer Sadrazam beni aldattılar diye bu çirkin işleri haber veren kişilerden birine iftira ederek düşmanlık yaparsa, onun da önlenmesine ve o kişinin korunmasına söz verir ve bunu üstleniriz; bu söze de her zaman uyulmalıdır.
Sayfa: 1/4
Bu uğurlu belgenin yazılış nedeni şudur: Herkese nimet dağıtan (sürekli iyilik eden) yüce Osmanlı Devleti, İslam saltanatı olup, Tanrının yardımıyla, kuruluşundan bugüne değin kazandığı fetihler ve yengilerin hep, birlik olmanın şan ve görkemiyle ve içte düşmanlık ve anlaşmazlıkların ortadan kaldırılmasıyla elde edilmiş olduğunu belirtmeye gerek yoktur; ne var ki, bir süreden beri çarkı feleğin (yazgının) dönmesiyle, ülkeyi oluşturan parçaların perişan olması ve devlet yöneticileri arasına ve taşradaki hanedanlara soğukluk girmesi yüzünden düşmanlık ve anlaşmazlık durumları baş göstermiş olduğundan, yüce devletin gücü bölünmüş, içte ve dışta saygınlığı sarsılmış ve bu durumun, zengin ve fakir, yüksek ve aşağı bütün Muhammet ümmetinin güçsüzleşip bozulmasına neden olarak, git gide ne çirkin sonuçlar doğurduğu ve hukuka aykırı olarak oluşan ve herkesçe bilinen rezaletler nedeniyle saltanatın temelinden batma derecesine vardığı, küçükler ve büyükler tarafından itiraf edilmektedir. “Uzağı düşünüp görenleri sayınız” anlamındaki kutsal buyruğa uyup olaylardan ders almak ve din ve devlet düzeninin direklerini tam olarak dikmek, Kuran hükümlerini yeniden güçlendirmek hayırlı amacıyla bu anlaşmazlığın birliğe dönüştürülmesine ve böylece yüce devletin tümüyle güçlenmesi çarelerini bulup açıklamaya çalışmanın, diyanet gereği ve devlete içten bağlılık borcu olarak, zorunlu ve vacip olduğunu hepimiz anlamış ve hemen kavramış olduğumuzdan, bir çok toplantı yapılarak hepimiz tek bir vücut gibi anlaşıp birleşerek din ve devlete yeniden canlılık kazandırmak için çaba harcayıp, (Padişahın) kişisel gücünün tamamlanmasını ve ülkenin öteki işlerini görüşerek bu yolda alınacak etkili önlemleri aramızda tartıp danıştıktan sonra bu anlaşmayı aşağıdaki koşullara bağlayıp belgeledik:
Birinci Koşul
Görkemli, şanlı, herkese iyilik dağıtan ve bizim de velinimetimiz olan efendimiz hazretleri sonsuza dek yaşayacak olan devlet binasının merkezi ve başkanı olduğundan, gerek görkemli kişiliklerini ve gerek yüce devlet binasının güçlendirilmesini, evrenlerin Rabbi ulu Tanrının yardımına dayanarak ve Peygamber Hazretlerinin ruhaniyetine sığınarak hepimiz borç bilir ve buna kefil oluruz. Eğer günün birinde gerek vezirler, hocalar, devletin yüksek memurları, gerekse hanedanlar ve bütün ocaklar tarafından söz veya eylemle, gizli veya açık herhangi bir ihanet ve buyruklara aykırı davranış görülürse, araştırılıp incelenerek, böyle davrananın başkalarına ibret olacak biçimde cezalandırılması için, İstanbul’da ve İstanbul dışında hepimiz elbirliğiyle çaba harcayacağız ve bu işte aldırışsızlık eden olursa onun da cezalandırılıp kafasının ezilmesine yine elbirliğiyle ve bütün gücümüzle çalışacağız ve bu anlaşmaya katılmamış olan bulunursa hepimiz ondan şikayetçi olup sözü ve tutumuyla bu anlaşmaya uyması ve katılması için onu hepimiz zorlayacağız. Kısacası, görkemli efendimizin gerek şahane kişiliklerinin ve gerek ülkelerinin ve yüce saltanatları gücünün korunmasını ve yüksek buyruk ve isteklerinin yerine getirilmesini ve bozgunculuk ve ihanetten korunmasını, malca ve bedence hepimiz birlikte üstlenir ve bunlara kendilerimiz yaşadıkça kefil oluruz ve kendimiz yaşamıyorsak evlat ve hanedanlarımız kefil olsunlar; böylece Padişah Hazretlerinin herkese karşı beslediği sevgi açık olduğundan, ona teşekkür ve hizmet yolunda olmayı sürdürerek kendisinin dostluğuna layık olmaya çalışacaktır.
Sayfa: 3/4
Beşinci Koşul
Padişahın şahsının, saltanat gücünün ve devlet düzeninin korunmasına hepimiz kefil ve borçlu olduğumuz gibi, gerek ülke hanedanları ileri gelenlerinin Osmanlı Devleti’ne ve gerek İstanbul’daki devlet yöneticilerinin ve devlet büyüklerinin birbirine karşı güven duyması en büyük koşuldur; güvencenin oluşturulmasının da herkesin söz birliğiyle birbirine kefil olmasına ve bunu üstlenmesine bağlı olduğu açık bir şey olduğundan, bu Sened-i İttifak’a katılan, gerek hanedan ve ileri gelenler ve gerek devlet adamları ve görevlileri birbirinden şahıslarına ve hanedanına kefildirler. Şöyle ki: Hanedanlardan birinin bu belgedeki koşullara aykırı olarak bir davranışı kanıtlanmadıkça, ona yüce devlet tarafından veya taşralarda vezirler veya başka bir hanedan tarafından saldırı, ihanet ve suikast girişimine geçilirse, uzak yakın denilmeyerek, hepimiz şikayetçi olup, buna kalkışan cezalandırılıp uzaklaştırılmasına elbirliğiyle çalışılacaktır; saldırıya uğrayanlar yaşarken kendilerinin, ölümlerinden sonra hanedanlarının korunmasına bütün devlet yöneticileri söz vermiş ve bunu üstlenmiş olduklarından, o hanedanlar da yönetimleri altında bulunan ileri gelenlere kefildirler; bu gibi ileri gelen kişilere hanedanlardan birisi, mallarına göz koymak ya da başka bir nedenle düşmanlıkta veya herhangi bir yoldan suikastta bulunmamalıdır. Eğer o kişinin, verilen söze aykırı herhangi bir suçu veya cinayeti görülürse, gereken soruşturma ve inceleme yapılarak Sadrazamlıktan alınacak izin üzerine o kişi, hanedan tarafından uzaklaştırılıp, yerine başkası seçilecektir ve kimse, yönetimi kendisine bırakılmış yerin sınırları dışında bir karış yere el koymayıp, her kim koyarsa, uzak yakın denilmeyerek, hep birlikte şikayetçi olup, bu önlenecektir. Uslanmayan olursa, anlaşmazlık çıkarının uzaklaştırılıp cezalandırılmasına elbirliğiyle çalışılacak ve bütün hanedanlar ve memleket ileri gelenleri birleşip, karışıklık ve anlaşmazlıkların önüne geçeceklerdir ve her kim fukaraya zulüm ve baskı yapar ve şeriatın uygulanmasına karşı çıkarsa, onun da cezalandırılıp yola getirilmesine elbirliğiyle çalışılacaktır; bütün hanedanlar ve ileri gelenler için böyle yükümlenildiği gibi, devlet yöneticileri ve hocalar ve saltanat görevlileri ve memurlarına dahi zaman zaman kışkırtma ve bozgunculuk ile herhangi bir yandan herhangi bir ihanet ve suikast olursa, bunu yapanın cezalandırılmasını gerektiren suçu herkesin gözünde gereği gibi belirlenmedikçe, kin ve düşmanlıkla tekdir edilmesi için kendilerine ve hanedanlarına bütün hanedanlar ve ileri gelenler kefil olduklarından, hiçbir vakit buna karşı davranılmamalıdır ve eğer, insanlık hali, birinin bir suçu görülürse, o suç herkesin gözünde belirdikten sonra Sadrazamlık makamınca, suçun derecesine göre cezalandırılmalıdır.
Sayfa: 4/4
Altıncı Koşul
İstanbul’da ocaklardan ve başka yerlerden herhangi bir ayaklanma ve kargaşa çıkarsa, bütün hanedanlar, izin almaksızın İstanbul’a gidip buna kalkışanların ve ocağın kaldırılmasına, eğer bunu yapanlar “sınıf” ise, o zaman karışıklığa neden olan Boğaz Kalesi erlerinin kaldırıldığı gibi, kendileri kuvvetle bastırılarak maaşlarının ve adlarının defterden silinmesine ve eğer halktan ise hangi katmandan olursa olsun, incelenip araştırılarak idam edilmesine, bütün hanedanlar ve ileri gelenler söz verdiklerinden ve hep bir olup İstanbul’un güvenliğine kefil olduklarından bu güçlü bağlantının kurulması ne gibi önlem alınmasına bağlı ise onun alınmasına elbirliğiyle ve sürekli çalışılıp uğraşılacaktır.
Yedinci Koşul
Yoksulun ve halkın gözetilip korunması temel ilke olduğuna göre hanedanlar ve ileri gelenler tarafından, yönetimleri altında bulunan ilçelerin güvenliğine ve yoksulun ve Hıristiyan uyrukların verecekleri vergi konusunda adalete uymaya dikkat olunmak zorunda olunduğundan, baskı ve adaletsizlik ve vergiler konularında devlet yöneticileri ve taşra hanedanları, aralarında yapacakları görüşme sonunda karar verilir; kararın sürekli olmasına ve kıyım ve adaletsizlik olmamasına özen gösterilmelidir ve her hanedan ötekinin durumunu gözleyerek buyruklara ve yüce şeriata aykırı baskı ve kıyımda bulunan olursa, herhangi bir garaza dayanmadan, yüce devlete haber verilsin ve elbirliğiyle önlenmesine uğraşılsın. Bu yedi koşula görüşmeler sonunda karar verilip, tersine davranılmamak üzere Allah ve Resulü adına yemin edilmiş olmakla, belgelerin korunması için bu etkin ve geçerli senet yazıldı ve imzalandı (1223)-(1807) Şaban’ın ortası)
EK
Bu etkin ve geçerli belgenin içerdiği koşullar dinin ve yüce devletin güçlendirilip canlandırılması uğrundaki önemli işe temel olup, sürekli olarak uygulanması gerektiğinden, zamanın ve insanların değişmesiyle bundaki kuralların değiştirilmemesi için, Sadrazamlık makamı ile Şeyhülislamlık makamını bundan böyle şereflendirecek kişiler derhal görevlerine başlar başlamaz ve senedi mühürlenip imza ederek harfi harfine uygulamaya çalışacaklardır ve değişiklik sırasında işlerin çokluğu yüzünden senedin imzası işi gecikmemek için, gerek Sadrazamlık ve gerek Şeyhülislamlık görevlerinde değişiklik olur olmaz, Divan-ı Hümayun Beylikçiliği görevinde bulunanlar asıl senedi kalemden (bürodan) alıp o zamanın kethüdasına ve reis-ül küttabına hemen hatırlatarak Sadrazamlığa veya Şeyhülislamlığa atanan kişilere imza ettirmek üzere, bu yöntem Divan-ı Hümayun Bürosuna kaydedilerek, her zaman uygulamalı ve bu senedin gerekenlere birer örneği verileceğinden, bir örneği Padişah Hazretlerinin yüce ellerinde korumaya alınmış olup, her zaman ve sürekli olarak yerine getirilmesini doğrudan doğruya görkemli Padişah Efendimizin yüce dikkat ve nezaretleri ola, vesselam.
Mafê Kopîkirin &kopîbike; PDK-XOYBUN; wiha, di xizmeta, Kurd û Kurdistanê daye : Pirojeya Kurdistana Mezin, Pirojeyên Aborî û Avakirin, Pirojeyên Cand û Huner, Lêkolîna Dîroka Kurdistanê, Perwerdeya Zimanê Kurdî, Perwerdeya Zanîn û Sîyasî, Weşana Malper û TV yên Kurdistane. Tev maf parastî ne. Weşandin:: 2004-04-04 (2266 car hat xwendin) [ Vegere ] | PRINTER |