Medenî Ayhan : YARINKİ KONGREDE KÜRT ULUSAL ÇALIŞMA GRUBUNUN DÖNÜŞMESİ GEREKEN ÖRGÜT BİÇİMİ VE SORUNLARI YARINKİ KONGREDE KÜRT ULUSAL ÇALIŞMA GRUBUNUN DÖNÜŞMESİ GEREKEN ÖRGÜT BİÇİMİ VE SORUNLARI26 - 27 Mayıs 2007 tarihinde, Diyarbakır da yapılacak olan Kürt Ulusal Çalışma Grubu nun Kongre toplantısında, bir yılı aşkın devam eden çalışmalarımız neticesinde, nasıl bir örgüt modeli kurulacağı karara bağlanacaktır. Program konusunda fazla bir tartışma olacağı kanısında değilim. Kürdistan ulusal kurtuluş hareketinin programı kısaca ve özü itibariyle bir cümleden ibarettir. Bu da ulusal topraklarımızda, Kürt ulusu olarak, ülkemiz Kürdistan nın bağımsızlığı ve kendi kaderini tayini için mücadele ederiz, cümlesinden ibarettir. Diğer hususların bütünü detaydır.Bir program; Kürt ulusunun kendi vatan topraklarında bağımsız devletini kurma hakkını içeriyorsa, Kürdistan programıdır. İçermiyorsa, Kürdistani bir programın varlığından bahsedemeyiz. Komisyonumuzun hazırladığı program taslağında kullanılmış olan, “Kürt sorunu” yerine, Kürdistan sorunu kavramının ve Kürt halkı veya Kürt milleti yerine ise, Kürt ulusu ve Kürdistan ulusu kavramalarının konulması ile bazı güncel hedeflerin eklenmesi şartıyla, program taslağını oy birliğiyle kabul ederek, kongre toplantısının tartışma ve onayına sunulmasına karar verdik. Bu çerçevede hazırladığımız program, Kürt ulusunun bağımsız devletlini kurma hakkını içerdiğinden, Kürdistani bir programdır. Bu durumda temelde, Kürdistan Ulusal Kurtuluş hareketinin bir program sorunun olmadığını göstermekte dir. Çok farklı çevre ve aidiyetlerden kişilerin bu çerçevede bir program taslağında tadilat yaparak oy birliğiyle onanması da, geçmişten beri yaptığım bu tespiti ispatlamaktadır. Demokratik Cumhuriyetçilerin, temel referanslarını red ve inkar ederek, ideolojik işbirlikçilik sürecine girmesi ile bunların bu şekilde deformasyona uğramasından önce dahi, demokratik cumhuriyetçi durumda bulunan veya bu çizgiye yakın olan küçük eğilimlerin ve oportünist - reformist bireylerin ülkemizde yol açtıkları ideolojik politik konformizim ayrı bir tartışmanın konusudur, bunlar mevcut ideolojik politik çizgileri ve konumuyla, Kürdistan Ulusal Kurtuluş hareketinin dışında bulunmaktadır lar. Bu işbirlikçi ideolojik politik çizgiyi terk etmeleri şartıyla birlikte çalışılabilir. Dünyada sömürge, işgal veya manda yönetimi altında bulunan her ulus, istisnasız bağımsızlık dışında bir çözümü nihai olarak kabul etmemiştir. Bu anlamda dünyanın siyasal tarihine bakıldığında, 1980 yılında yeryüzünde sadece 25 devletin bulunduğu ve bugüne kadar geçen 127 yılda kurulan 180 devletin de, sömürge işgal yada manda rejiminden kurtularak, çözüm olarak sadece ve sadece bağımsızlığı tercih ettiği görülmektedir. Bu olgu, ulusal mücadelelerin evrensel ve tarihsel hedefini somut olarak gösterip ispatlamaktadır. Hiçbir ulus; katili ve soykırımcısı yada tecavüzcüsü ile gönüllü olarak yaşamayı tercih etmemiştir. Kürt ulusu, diğer ulusların psikoloji ve ihtiyaçlarından soyut, kendine özgü ve bütün kategorilerin dışında bir ulus değildir. Bugün güncel olarak, Avrupa Birliğinin kurucuları olan ve burjuva demokrasisinin beşiği durumunda bulunan, aynı zamanda, bizim gibi tarihsel ve güncel olarak soykırımlara uğramayan, özerklik statüsü bulunan ve yani ülkemiz gibi alt sömürge durumunda olmayan ( yani bir klasik sömürgedeki haklardan dahi yoksun olmayan ) İrlanda halkının, İngiltere den ayrılıp bağımsız devletini ilan etmek istediği açıktır. Devleti beraber kuran ve Belçika da fedaral yapıda bulunan Filamanların ayrılma mücadelesi bilinmektedir. Basklılar da, İtalya dan ayrılmak istemekte ve mücadeleye devam etmektedir. Basklıların tersine, federal bölge olarak İtalya nın en zengin olan Katalonya da, federal yapıya son vererek, bağımsız devlet kurmak için mücadele etmektedir. Dünyanın en yüksek gayrisafi hasılasına sahip Kanada da, özerk bir bölgeyken mücadele eden ve federasyon statüsü kabul edilmesine rağmen, bağımsız devlet hedefini değiştirmeyen Qobeç in, yeni çıkan bir yasayla, Kanada içinde bağımsız bir devlet olarak kabul edildiği ve buna rağmen mücadelelerinin devam ettiği de görülmektedir. Arapların 22 devleti ve Türklerini 7 devleti var. Buna rağmen bu kadar daha verilse, en solcusundan, en sağcısına hiç kimsenin hayır demeyeceğini bilmeyen yoktur. Rumların toprakları Kıbrıs ta, 50 bin Türk için devlet ilan eden ve federasyonu dahi kabul etmeyen Türkler dir. Dünyada 30 binli, 50 binli pek çok devlet varken ve bunlar dünyadaki uluslar arası kurumlarda halklarını oylarıyla temsil ederken, dünyanın en zengin topraklarında, en kadim halklardan olan Kürtler, dünyanın en büyük devletsiz nüfusu durumundadır. Dünyanın en yoksul haklarından biridir. Kürtlerin Nusaybin, Cizre, Doğubeyazıt gibi kazalarındaki nüfusun yarısı kadar nüfusu olmayan, hatta bu kazalardaki bir cadde üstündeki evlerdeki nüfus kadar olmalarına rağmen, devletlerini kurmuş çok sayıda halk varken, Kürt halkı kendi ulusal toprakların da neden devletini kurmasın ? Kürt tarihine baktığımızda, Kürdistanlı filozoflardan Zerdüşt ün, Kızılbaşlığın ( Sersor ) ve Ezîdîliğin devamını teşkil ettiği Zerdüştlük dinin Peygamberi olarak Zend Avesta adlı kutsal kitabındaki gatalarında ( dizelirinde ); Medya da, Kürtlerin korunması ve sosyo ekonomik gelişme için, büyük merkezi bir devletin arayışında olduğu ve ortaya koyduğu toplumsal kurallarla diğer bütün tek tanrılı ve kitaplı dinlerin ( Musevilik Hiristiyanlık ve İslam ) temel kurallarına da referans olduğu görülmektedir. Zerdüşt ün ölümünden çok sonra, Medya İmparatorluğu kurulmuş ve Zerdüştlükte Med imparatorluğunun resmi dini, bir anlamda resmi ideolojisi ve hukuku olmuştur. Kürdistanlı Filozoflardan Zerdüştün hedeflediği büyük devlet Medya ile kurulmakla heyali gerçekleşmiştir. Büyük toplum filozofu Êhmede Xanî,1695 te yazdığı Mem û Zîn adlı eserinde, Kürtlerin birlik kurmamalarına, parçalanmışlığına, iç kavgalarına ve yurtlarının talan edilmesine çözüm aramakta ve çözüm olarak İdrisi Bitlisi nin Osmanlı Hükümdarına biata dayanan işbirlikçi tarzı yerine, güçlü ordu ve güçlü, bilgili, yetenekli önder ile bağımsız devlet arayışı ve hedefini ortaya koymaktadır. Melayê Cizirî nin Dîvan nı ile Êhmdê Xanî nin Mem û Zîn adlı eserinden etkilenen ve o dönemin eğitim kurumlarında yetişen medreseli Kürdistanlı aydınların çıkardıkları ayaklanmalar da, bağımsızlık hedefine yönelik olmuştur. Şeyh Sait ayaklanmasının arkasında Azadî örgütünün bulunduğu ve bu örgütün resmi adının Komîteya İstiklala Kurdîstan ( Kürdistan Bağımsızlık Komitesi ) olduğu bilinmektedir. Kürt ulusunun Doğu Kürdistan da fırsat bulur bulmaz, Mahabad Kürt Cumhuriyetini ilan etmesi ve bağımsızlığı tercih etmesi ile bu süreçte Doğu Kurdistan nın diğer üç Kürdistan parçası için bir merkez haline gelmesi yanında,1970 li yılarının sonundan 1999 yılına kadar, Kuzey Kürdistan nın en canlı siyasal merkeze dönüşmesi, bu parçada, reformist ve istisna bir yapı dışındaki bütün Kuzey Kürdistanlı örgütlerin bağımsızlık hedefi ile Kürtleri mücadeleye çağırmaları, günümüzde ise, bağımsız devlet ilanı için 2 milyon oy toplayan Güney Kürdistan parçasının, Kürt ulusal hareketinin en çok ilgi çeken merkezine dönüşmesi olgularıda, Kürtlerin tarihsel ve güncel olarak bağımsızlık dışında bir şey istemediğini gösteren olgulardır. Bağımsızlık hedefi dışında, sömürge Kürdistan da kitleleri mücadeleye motive etmek ve mücadele süreçlerine çekmekte olanaklı değildir. Demokratik Cumhuriyetçiliğin ne olduğunu anlayanların, Demokratik Cumhuriyetçilerin eylemleri ile kurumlarından çekilmesi ve gittikçe güç kaybına uğramaları yanında, siyasal yozlaşma sürecine girmeleri de halkımızın ne için bedel ödediğini ve ne istediğini göstermektedir. Kürt ulusu, bağımsızlık dışında herhangi bir hedef için mücadele etmemiş, başka bir hedef ( fedarasyon, konfederasyon, özeklik, eyalet sistemi idari federalizim, demokratik cumhuriyet ) için bedel ödememiştir. Bağımsızlık çözümü dışında, Kürdistan nın bütün parçalarıyla birleşmesine olanak verecek, sömürgeciliğin ideolojik politik ekonomik, dilsel, kültürel ve kurumsal tahribatlarını kökten ortadan kaldırabilecek, kendi kurumsallaşmasını, iktidar ve ekonomisini özgürce geliştirme imkanı verecek, büyük nüfus olarak birleşme neticesinde büyük emek ve büyük artı değeri ortaya çıkararak gelişme, korunma güç olma koşullarını üretecek ve aynı zamanda bütün uluslararası kurumlarda özne olarak varolmayı sağlayabilecek, hiçbir çözüm biçimi bulunmamaktadır. Diğer çözümleri öne çıkarmaya çalışan eğilim, yada bireylerin, dayandıkları bir ideolojik politik dayanakta yoktur. Sosyalist ideoloji ve dolayısıyla Marks Engels Lenin esas alınırsa,ulus sorunun bulunduğu ve ortaya çıktığı her yerde,en devrimci ve ilkesel çözüm modeli bağımsızlıktır. Marks Engels ve Lenin bu husustaki tutumlarını, tespit ve analizlerinin dışında, Polonya, İrlanda, Finlandiya Hindistan, Afganistan halklarının bağımsız devletlerini kurmaları için verdikleri destekte de görüyoruz. Sosyalizm den önce, ulusal bağımsız devlet kurma hakkı, burjuva demokratik bir hak olarak ortaya çıkmış ve son 127 yılık tarihte de; manda, işgal yada sömürge statüsü altında iken, bağımsızlığını kazanan 180 devletten büyük bölümü, burjuva mücadele ve kurumlardaki süreçlerle ulusal devletine kavuştu. Burjuva Devletler dahi, Birleşmiş Milletlerin Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı Sözleşmesini imzalayıp kabul etmişlerdir. Kuran da dahi “Ben sizi ayrı ayrı kabilleler ( milletler şeklinde düşünülebilir ) şeklinde yarattım ki bir birlerinizi dahi iyi tanıyasınız” denilmektedir.İstisnasız bütün Kürdistanlı siyasal eğilimler, Küdistan nın sömürge olduğunu tespit ederek kabul etmektedir. Sömürge tespiti varsa, bununla tutarlı olanda, ilkesel olarak self determinasyon hakkı çerçevesinde, kendi bağımsız devletini kurmaktır. Bu olgular da bağımsızlık çizgisini nihai devrimci hedef olarak programlaştırmayanların, dünya ve Kürdistan tarihi ile ulusal tarihimizin temel kavşak ve olgularını, dünyadaki güncel siyasal gelişmeleri, ülkemizin sosyo ekonomik - politik statüsünü, halkımızın büyük bedel ve motivasyonlarla yöneldiği Kürdistan rüyasını ve ihtiyaçlarını nazar almadan, hiçbir ideolojinin karakteriyle uyuşmayan, eklektik, özü itibariyle sömürge ülkelerin resmi ideolojileri ve bu eğilim sahiplerinin sınıfsal, ailesel ve kişisel ihtiyaçlarından üreyen çözüm tarzlarını esas aldıklarını gösterir. Bunlar Kürdistan nın ve Kürt ulusunun şartlarını değil, kendi sınıfsal, ailesel yada bireysel yaşam koşullarını esas alarak ve kendi yaşam şartlarının dar ve bencil deliğinden ülkeye ve dünyaya bakarak, buna uygun çözümü oluşturmaya çalışmış / çalışmaktadır. Bu nedenle bunların çözümü, şahıslarına. ailelerine, dar eğilimlerine ait bir çözümdür. Kürt ulusunun çözümü ise bellidir, bağımsızlık çizgisidir. Basçı Arap İdeolojisinden, Kemalizm ve İttihatçılıktan veya İran nın fundamantalist ulusal devlet ideolojisinden kesin kapuş sağlayamayan, kişisel, ailesel yada sınıfsal olarak kesin kopuş stratejisinin gerektirdiği politik duruş ve bedelden kaçan, kendindee yeterli güven, takat, azim, enerji görmeyen, bağımsız devlet kurmak için kendine ve halka inanmayan ve sık sık akla vurgu yapmalarına rağmen, ülkemizde en sıradan zekaya sahip olup, olgusal olmayı beceremeyen bireylerle eğilimlerin, çözüm tarzları, bu nedenlerledir ki, bağımsızlık çözümünün dışında olmaktadır. Bunların çözüm tarzında, tarihsel, ideolojik - politik, kültürel, sosyolojik, psikolojik. Sosyo - ekonomik koşul ve dayanaklar bulunmamaktadır Bunlar olgulara dayanmamaktadır. Kürdistan ı bölüşmüş dört devletin idari yapısında ve onların merkezine bağımlı olarak tutmak, bağımsızlık dışındaki bütün çözüm biçimlerinin ortak noktası olduğun dan, karşımıza Türkiye Kürdistan ı, Irak Kürdistan ı, İran Kürdistan ı, Süriye Kürdistan ı konseptleri çıkmaktadır. Bu açıdan, bağımsızlık dışındaki hiçbir çözüm tarzı, Kürdistanlı Kürdistan çizgisini ve Kürdistan konseptini içermemekte, hedeflememektedir Bu nedenle, diğer hiçbir çözüm biçimlerinin Kürdistan i olduğu da söylenemez. Kuzey Kürdistan koşullarında, federasyonu savunanlarda, Demokratik Cumhuriyetçiliği savunanlarda, aslında, Türkiye konseptini ve Türkiye Kürdistanı ( Türkiyeli Kürdistan ) konseptini savundukların dan, bağımsızlıkçılardan öte, birbirlerine daha yakındırlar. Bir gömleğin iki yakası gibidirler. Bağımsızlıkçı çizgi, bu gömleğin dışındadır, Kürdistan ulusunun ihtiyazçlarına göre dikilmiş ayrı bir giysidir. Günümüzde, Kürt siyasal hareketinde yoğunlaşan ideolojik politik hiçleşme, yozlaşma, biçimsizleşme ve Kürdistan konseptine yan çizme eğlimine karşı, bir taraftan sömürgeci devletin resmi ideolojisine, diğer taraftan bu ideolojinin Kürt siyasetindeki yansımalarına ve çözüm tarzlarına ideolojik politik eleştirilerde bulunmamız, Kürdistan yurtseverliğini, Kürdistan devrimciliğini ve zorunlu olan bağımsızlıkçı çizgimiz ile siyasal mücadele süreçlerimizin temel değer ve referanslarını ayakta tutmak ve de yaşatmak içindir. Êhmedê Xanî nin çizgisini modernize ediyorum. Biz bağımsızlık için; Kürdistani çizgi, Kürdistani örgüt ve örgütlenme biçimi ile Kürdistanlı Kürdistan diyoruz. Sömürge ve işgal altındaki bütün halklar, bu bağımsızlıkçı çizgiyi izlemiştir. Fransa, sömürgesi Cezayir e önemli bir Fransız nüfus kaydırdığı gibi, asimilasyonu da derinleştirmişti. Bu kesimler ile Cezayirli bazı orta sınıflar, kesin kopuş ve sert mücadele süreçlerinin devamı yerine, federasyon çözümünü savunarak,”Fransa Cezayir i” sloganını atıyorlardı. Bin Bela ve arkadaşları ise, bunu hiçbir zaman kabul etmeyeceklerini deklere ederek; ” Cezayirli Cezyir “ slogan ve çizgileriyle buna karşılık vererek, mücadeleyi derinleştirdiler. Yoğunlaşan mücadele karışışında, bunalıma giren ve sarsılan Fransa kamuoyu, bu mücadelenin yarattığı bunalımdan çıkmak için, siyasetten çekilmiş Degol e çağırı yaparak; “Ey Degol gel bizi kurtar “ sloganıyla sokaklara döküldü. Degol ise, başkan olduğunda; ”Evet, Cezayirli Cezayir i kabul ediyoruz” dedi.B izde de, ülkemizin ve dünyanın tarihi süreçlerini, halkımızın mücadele etme nedenleri ile bedel ödeme gerekçelerini, Kürdistan nın sosyo ekonomik politik konumunu nazara almadan, bağımsızlık dışındaki çözüm biçimlerini ortaya atan, orta sınıf eğilimlerinin kendilerini düzeltmemeleri halinde, elbette ki, Cezayir deki gibi tasfiye olacaklardır. Bağımsız Cezayir, Cezayirli Cezayir çizgisiyle kurtulup kuruldu. İşte bütün bu nedenlerle, federasyonu; Kürdistan koşullarında nihai hedef olarak programlaştırıp idealize etmenin, gerici bir tutum olduğunu belirtiyoruz. Federasyon, bağımsızlığa gidişte bir ara kapı ( bir ara süreç ) olarak, ön basamak niteliğinde bağımsızlığa gidiş için düşünülüp kullanıldığında ise, anlamlı olur. Sadece bu çerçevede federasyona anlam veririz. Bu nedenle Kürdistan Ulusal Kurtuluşu açısından, nihai hedef olarak devrimci olan tek çizgi; kesin kopuş stratejisine dayanan bağımsızlıkçı çizgidir. Kürdistan Ulusal Kurutuluş hareketi devrimci olmak zorundadır, devrimci olmak içinde, bağımsızlıkçı olmak zorundadır. Kürdistan Ulusal Kurtuluş hareketinin temel sorunu; örgüt, örgütlenme, kitleleri mücadele pratiğinde sevk ve idare etmede ortaya çıkmaktadır. İhtiyaçlara yanıt vermeyen, aşınmış veya misyonunu tamamlamış yapıları aşmamak, yeni bir sinerji, tarz gelenek yaratacak bir direniş örgütü modelini alternatif olarak gerçekleştirmemek temel sorundur. Çünkü Demokratik Cumhuriyetçiler, 1999 yılından itibaren liderleri ve kültü aracılığıyla işbirlikçi bir ideolojik politik hatta çekilip, dağılma ve yozlaşma sürecine girerken, diğer eğilim ve grupların daha önce dağılmış ve misyonlarını tamamlamış olmaları nedeniyle muhalefet olarak bir gelişme göstermedikleri görülmektedir. 04 09 2005 tarihinde Ankara da yapılan toplantı, Kürt Ulusal Çalışma Grubunun kuruluşuna ve daha sonra diğer şehirlerde birlik örgütünü kurmak ve tartıştırma toplantılarının yapılmasına vesile olmuş olmakla birlikte, Ankara daki söz konusu toplantıyı organize etmenin amacı ve çağrısında birlik örgütü kurma olgusu bulunmamaktadır. Bu toplantının çağrı metininde, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Tayip Erdoğan nın, Kürt sorunun varlığını kabul etmesi nedeniyle, buna nasıl karşılık verileceğini ve ne yapılacağını tartışıp belirlemek amacıyla, toplantı düzenlendiği belirtilmektedir. Bu nedenle Ankara daki bu toplantıda, kimisi AKP nin desteklenmesini, kimisi bir komisyon oluşturarak bazı siyasi taleplerle birlikte muhatap olmak gerektiğini, kimisi siyasi talep olmaksızın muhatap olmayı dilendirdi. Sonuçta siyasi taleplerde bulunmamak gerekir diyenler, siyasi talep içeren eğilim ve konuşmalar nedeniyle toplantı aşamasında ayrıldı. Ben ve birkaç arkadaş ise, çağrı metinin ve toplantı amacının eleştirisini yaparak, müdahale ettik. Özce, demokratik Cumhuriyetçilerin ve kurumlarının liderleri aracılığıyla, 1999 yılından itibaren Ordunun işbirlikçisi konumunu aldığını ve yozlaşıp dağılma sürecine girdiğini, buna karşın işleyen alternatif bir eğilimin de bulunmadığını, siyasetin örgütlü güç üzerinden yapıldığını, güç olmayanları ve oluşturacakları komisyonlarını kimsenin muhatap almayacağını, yeni bir gelenek ve adiyet olarak bir birlik örgütü kurarak ve mücadele edip, kitle dayanaklarını güçlendirerek, siyasette özne olabileceğimizi ortaya koyarak, Erdoğan nın tespiti nedeniyle toplantı çağrısı yapmanın doğru olmadığını, söz konusu tespitinin kendi başına çok önemli olmadığını, daha öncede aynı tespiti yapan başbakanların bulunduğunu, bu nedenle siyasette sadece kullanılması gerekirken, bu tespit için toplanılması, buna karşın alternatif bir birlik örgütü kurmak için çağrı yapılmamasının yanılış olduğunu belirtik. Toplantı sonuçunda, benimde içinde olduğum 9 kişilik bir komisyon oluşturulduktan sonra, iş, birlik örgütünü kurma ve bunu tartıştırma sürecine evrildi. Yani Ankara toplantısının çağrıcıları, birlik örgütünü tartışma ve kurma sürecine hazırlıksızdı. Toplantı düzenleme amaçları ile gündemleri içinde birlik örgütün kurmak yoktu. Ankara da oluşturulan komisyon, Amed toplantısını organize etti. Bu toplantıda da, 40 kişilik Ulusal Meclis ve 11 kişilik yürütme kurulu seçildi.Yürütme Kurulu, İstanbul, İzmir, Mersin, Van Mardin ( Kızıltepe ), Malatya, Antep, Urfa, Adıyaman toplantılarını da organize etti. Bu toplantılarda birlik örgütü olarak, varolan aidiyetlerin terkine dayanan, yeni bir çizgi ve gelenek olacak bir partinin kuruluşu yada çatı örgütü olarak bütün eğilimlerin kurumsal kimlikleri ile içinde yer alacağı, hukukunu ve disiplinini kabul edeceği; Kürdistan Ulusal Kongerisini, Kürdistan Ulusal Meclisini, Kürdistan Ulusal Parlamentosunu, Kürdistan Ulusal Konseyini, Kürdistan Kongre Partisini, Kürdistan Ulusal Kurtuluş Cephesini kurmak çeşitli kişiler tarafından önerildi ve tartışıldı. Bazı eğilimlerin ihtiyaçlarına yanıt vermeyen, aşınmış misyonunu tamamlamış, işlemez durumda olan aidiyetlerini ( eğilimlerini ) terk etmeyeceklerini ve oluşturulacak bir parti içinde olmayacaklarını ifade etmeleri üzerine, parti kurma alternatifi elendi. Çatı örgütleri içinde en işlevsel ve kurumsal olanı ulusal kongre olduğundan, bunu önerdik. Ulusal Kongre nin prensipte oluşturulmasına, muhalefet eden hiç kimse çıkmadı. Ancak Hak Par ın içindeki Dema Nû Çevresi ve daha sonra kendilerini Devrimici Demokratlar ismiyle adlandırıp esasen DDKD geleneğinden gelenler ile Mesop lular ve Nerînê Welatparêz ciler ve bir eğilimle aidiyet bağının bulunmadığını ifade eden aydınlarımızdan Fuat Önen, kongre ilan etmek için erken olduğunu, yeterli kitle dayanaklarının bulunmadığını, bu nedenle de Kürt Ulusal Birlik Hareketi ( Tevgera Yekîtîya Neteweyî ya Kurd ) şeklinde bir oluşum oluşturmak gerektiğini ileri sürmektedir. Bunlar, Kürt Ulusal Birlik Hareketinin model olarak örgüt olduğunu ve ihtiyaçlara yanıt vereceğini iddia etmektedir. Bizce Kürdistan Ulusal Kongresini ilan etmek için kitle dayanaklarında zayıflık varsa da, bu ilan edip çalışmaya engel değildir. Politika; büyük ölçüde iddia sorunudur ve aynı zamanda kendini meşru görme meselesidir. Kurmak ve eylem geliştirerek kitle dayanaklarını genişletmek için iddialarımız varsa ve kendimizi meşru görüyorsak, bu bir buçuk yıllık emeğimizin sonunun da, ulusal kongreyi ilan etmeli, diğer çevreleri içine çekerek ve buna sokaktaki mücadeleyle kazanacağımız kitleyi ekleyerek, kitle dayanaklarını istenen seviyeye çıkarabilmeliyiz. Yani biz bu aşamada ve daha fazla uzatmadan, ya bir parti kuruluşunu ilan etmeliyiz, yada bunda anlaşmadığımıza göre, Kürdistan Ulusal Kongresini ilan etmeliyiz. Eğer, Ulusal Kongre nin kuruluşunun erken olduğu konusundaki ısrar, bu eğilim ve kişiler tarafından devam edecekse, altı aydan fazla uzatılmamak, ve altı ayın sonunda Kürdistan Ulusal Kongresi ilan edilmek kaydıyla, tüzükte de amacın önümüzdeki süreçte Ulusal Kongreye dönüşmek olduğu belirtilerek; “Kürdistan Ulusal Kongre Hareketini şimdilik ilan edebiliriz. Yani bu seçeneğide önerip kabul ediyoruz. Biz Kurdokya İnisiyatifinin üyeleri olarak, tartışılan bu alternatiflerin tümünü kabul ederken, il ve bölge toplantılarının bitiminden sonra önerilen, daha önce hiç tartışılmayan ve son anda bize yapıştırılmak istenen; Kürt Ulusal Birlik Hareketi adlı modeli kabul etmiyoruz. Bu modelin tüzüğü ile olduğu gibi kabulü halinde, bir buçuk yıldır içinde bulunduğumuz bu birlik çalışmasından ayrılmak durumunda kalacağız. Kürt Ulusal Birlik Hareketi modelini ve Tüzük taslağını kabul etmeme nedenlerimiz ile tüzük ve modelde değişmesini istediğimiz hususlar aşağıdaki şekilde olup, ilgili değişikliklerin yapılması için, Amed de yapılacak kongre toplantısın da, aşağıdaki hususlarda değişiklik önergeleri vereceğiz : Birincisi, Kürdistan Ulusal Kongresinin ilanı için önerge vereceğiz. Bu kabul edilmediği takdirde,Tüzükte amacın ilerde Kürdistan Ulusal Kongresini kurmak olduğu hususundaki tespite dayanarak, alt ay sonra Kürdistan Ulusal Kongresini ilan etmek üzere, alta aylık bir geçiş aşamasının varlığını kabul ederek, Kürdistan Ulusal Kongre Hareketinin şimdilik ilanını ve adının bu şekilde değiştirilmesini önerceğiz. Bu da kabul edilmezse, Kürt Ulusal Birlik Hareketinin, Kürdistan Ulusal Birlik hareketi olarak değiştirilerek altı aylık bir geçiş süreci için bu şekliyle varlığına katlanabiliriz. Program komisyonunda yürütmede kurulunda ve Ulusal meclis toplantılarında da, Kürt ismi yerine, Kürdistan ismiyle örgüt modelinin adlandırılmasını önerdim. Bu husustaki önerime Ferhat Sağnıç, Fuat Önen İbrahim Güçlü, Faris Tutsi, ile Bedirhan Bey ile Zülküf hoca katılırken, toplantıdaki diğer 11 kişi ( Dema Nû çevresinden, Hak Par dan, Mesop ve Narînê Welatparêz den kişiler ) modelin Kürt isimi ile adlandırılması yönünde oy kullandı. Aynı önergeyi kongre toplantısında da vereceğiz. Tarihsel misyon üstlenmiş bütün ulusal kurtuluş hareketleri, etnik köken adıyla değil, ülkelerinin adıyla isim almıştır. Etnik köken ile isimlendirme; dil ve kültür hakkı taleplerinin ifadesi iken, ülke adıyla kendini tanımlayıp isimlendireme ise, sorun ve talebin ülke toprakları olduğunu ortaya koyar. Ulus sorunu, toprağa bağlıdır. Bu açıdan ya toprağa bağlı olarak tanımlanıp mücadele örgütü de ona göre isimlendirilecek, yada oportünist davranılacaktır. Öte yandan, Kürdistan da Ermeni Asuri ( Suryani Keldani Nasturi ), Mehelmi ve Türkmen gibi ulusal azınlıklarının varlığı nedeniyle de, Kürdistan ismiyle ulusal birlik örgütünün kuruluşu ve Kürdistan ulusunun üst çaktı örgütü olarak kabul edilmesi sonucunda, söz konusu ulusal azınlıkların da örgütlenme yapısına çekilmesi içinde, Kürt yerine, Kürdistan ismiyle birlik örgütünün kuruluşundan yanayız. Ulusal Çalışma Grubu, kendini deklere ederken, mücadelede sadece kendi meşruluğunu esas alacağını ve devletin yasalarının sınırlarını esas almayacağını ortaya koydu. Kürdistan isimi ile kendimizi adlandırmak, bizim için meşru ve daha doğru olduğuna göre, örgütü ülke toprakları ve talebiyle isimlendirmemek, aynı zamanda kendi meşruluğunu da esas almaktan kaçmak ve daha ilk adımda esas alınan temel ilkeyi yıkmaktır. Dema Nû çevresinden olduğunu bildiğim ve aynı zamanda Hak Par lı olan Muaz Bozyel in, bu açıklama ve önerime karşılık olarak, Ulusal Çalışma Grubunun Meclis toplantısında; ”Mersin de Kürdistan isimini taşıyan tabelayı siz mi asacaksınız” diyerek, yaşadığı Mersin ilinde bunu taşıyacak bir teşkilat olmayacağını, bunu kaldıramadığını söylerken, bu yaklaşımıyla esasen Kürt siyasal hareketinin meşru saydığı değerleri taşıma gücünü kendilerinde görmediklerini ortaya koymaktadır. Aynı çevre ve eğelimden Ümit Tektaş ise; ”Avukatlar, mahkemelerde ben savunmamı kütçe yapacağım, Türk kanunlarını kabul etmiyorum diyor mu ? Öğretmenler, ben eğitimi Kürtçe yapacağım, Türk eğitim müfredatını tanımıyorum diyor mu ki, biz meşruluğumuzu esas alıyoruz diyip, Kürdistan ismini esas alalım ?” diyordu. Bu durumda, biz meşruluğumuzu esas alacağız, kanunları esas almayacağız, bu çerçevede bir siyasal birlik hareketi geliştireceğiz denildiğinde, sesiz kalan veya katılım sağlıyormuş gibi gözüken bu eğlimin, aslında meşruluk temelinde siyaset yapacak durumda olmadığını ortaya koymaktadır. Gerekçelerinde ve söylemlerinde büyük bir basitlik ve ucuzluk var. Bu yaklaşımlarda siyasi irade görmüyoruz. Avukatın Türk mahkemelerini ve kanunlarını tanımamasını ve Kürtçe savunma vermesini, yada öğretmenin Türk eğitim müfredatını tanımamasını ve Kürtçe ile ders vermesinin koşullarını yaratacak ve örgütleyecek olan birilik örgütüdür ve kendisini bu örgüt modelinde öncü olarak ileri sürüp ulusal mecliste yürütmede ve program ile tüzük komisyonlarında yer alanlardır. Bu birimlerde yer almasına rağmen, halkımızın bütün kesimlerinin örgütlendirilerek, devletin kurumlarının işlevsizleştirilmesi ve karşısına Kürdistanlı kurumların ve sivil itaatsizliğin örgütlendirilerek çıkarılmasını savunmak ve bu temelde avukatları da öğretmenleri de, diğer meslek guruplarını da bu çerçevede örgütleme iradesi taşımak yerine, avukatlar şunu yapıyor mu, yok öğretmenler şu aşamada bunu yapıyor mu, şeklindeki ilk okul öğrencilerinin siyasette sormayacakları kaçkınlara ait soruları sormanın anlamı nedir ? Biz sivil itaatsizliği örgütleyip örgütsel olarak geliştirme ve meşruluğumuzu esas alma perspektif ve gücünü taşımıyorsa kendimizi sorgulamalıyız. O zaman bu eğilimi taşıyanlar kendini sorgulamalı ve bakış açılarınıda biz sorgulamalıyız. Eğilim olarak silahlı mücadeleyi red ettiklerinden bu mücadele biçimini red ediyorlar, ama aynı zamanın da kendi meşruluğunu esas alan ve sivil itaatsizlik eylemleri ve krizler yaratarak gelişme yöntemini de kaldıramıyorlar. Siyasettin içinde 30 - 40 yıldır bulunan bu geleneğin gelişmemesinin en önemli nedenlerinden biri budur. Ben, önerdiğim örgüt modelinin teşkilatının tabelasını, % 70 sinin Kürt olduğu Mersin den öte, Türkiye nin başkenti Ankara da da aşarım ve teşkilatını çalıştırırım. Eğer Dema Nû cular, yada bazı Hak par cılar, Kürdistani ismini taşıyan örgüt modelinin tabelasını takmakta çok zorlanıyorlarsa, onları bu çalışmanın içinde tutmanın hürmetine, bunların bulunduğu yerde kısaltılmış isim olarak TEV YEK şeklinde tabela asmalarını kabul edebiliriz. Ama hiç olmazsa açıklamalarında tam ismini kumlanabilirler. Eğer buda onlara zor geliyorsa, ya kendilerini bilesinler, yada kendilerini Kürdistan siyasetinden çeksinler. Bunu sadece bunlara değil, bu durumda olan herkese söylüyorum. Mersin de Kürdistani simini taşıyacak tabelayı asacak ve onun teşkilatında oturacak Kürt gençleri vardır. Türk Devletinin Anayasası, etnik kökenle isimlendirilen örgütlerin kuruluşunu yasaklamaktadır. Ülke ismiyle örgüt kurulmasını yasaklama anlamında Anayasa da boşluk olmakla birlikte, bunun üzerinede gelebilecektir. T.C nin kapattığı bütün partiler, aslında bir çekirdek kabuğunu doldurmayacak nedenlerle kapatılmıştır. Eğer devlet, bizim üzerimize gelecekse, - ki kendi meşruluğumuzu esas alarak siyaset yapıyorsak, gelmemesi olanaklı değildir. Temel referanslarımız ve tarihi değerlerimiz için gelsin. Herkes ne istediğimizi bilsin. Kürt ulusu içinde ülkeye bağlılık yaratabilelim, bunu ön geçirebilelim. Kimse bundan kaçan eğilim sahiplerine iktidarı tepsi içinde hazırlayıp, ellerine vermeyecektir, bu tür bir iktidarın değeri de olmayacaktır. Bunlar tarihin ileriye dönük geliştirilmesine ve süreçlerin zorlanmasına gelememekte olduklarını ve kanunların çerçevesi içinde davranmaktan da kurtulamadıklarını göstermektedir. Benim örgüt modelinin adının Kürdistan adıyla isimlendirilmesini istememin nedenleri aktardığım şekildedir. Buna karşın bu görüşüme muhalefet edenlerin karşı çıkış gerekçeleri de Muaz Bozyel ve Ümit Tektaş ın in cümlelerinden anlaşılmaktadır. Hak Par ı etkisi altına alan Dema Nu çevresinin bu tavrına Mesop ve Nerînê Welatparêz çevresi de yapışmaktadır. Bu nedenle muhalefetlerinin bir nedenin ideolojik anlayışlarından kaynaklandığını ve ülke merkezli siyasetten uzak olduklarını anlıyoruz. Aynı zamanda kendi söyledikleri bazı cümlelere inanmadıklarını da anlıyoruz. Bu durumlarına rağmen, Kürt siyasal hareketinin meşru saydığı değerleri açık alanda taşıyabilecekleri olgularla tartışmalı hale gelmektedir. TC konsepti ve bu konbept içinde tasarladıkları Türkiye Kürdistan nını, Kürdistanlı Kürdistan çizgisini hatırlatacak yada oraya götürecek olgulardan yoksunlaştırmak istemektedir ler. İkincisi ve en önemlisi, teklif edilecek taslak olarak hazırlanan tüzük modelinin, ”Yerel Birimler” başlığı ile, bu başlığın atındaki cümlelerde yazılı bütün “birim “ sözcüklerinin yerel teşkilat – örgüt ( il ilçe kasaba örgütleri ) şeklinde değiştirilmesini ve örgütlenmede doğrudan örgütlenmenin esas alınmasını önereceğiz. Çalışma grubu Meclisinin son toplantısında dahi, eleştirdiğim eğilimlerden çeşitli kişilerin kendi aralarındaki uzlaşmayla hazırladıkları tüzük taslağında, açıkça kuracağımız birlik modelinin ilçe kasaba ve köylerde örgütlenmesi yasaklanmıştı. Sadece illerde olmak kaydıyla il inisiyatifleri ( il birimleri ) olacaktı. İl birimleri ( il inisiyatifler i) sözcükleri de bilinçli seçimdi, çünkü sadece illerde dahi, teşkilat ( il örgütü ) kurulmayacaktı. Doğrudan örgütlenme yasaklanmıştı. Biz buna kesin rezerv koyduk ve kabul etmeyeceğimizi söyledik. Bize göre bu yaklaşım birlik örgütünü istememenin ve boşa çıkarıp sabote etmenin bir yansımasıydı. Bu eğilimler, kendilerini tartıştıracak toplantı yapmalarına imkan verecek ve de birlik çalışmaları sırtından yapılacak basın açıklamalarına siyasetlerinin rengini vererek yararlanıp kullanmak, ancak birlik ihtiyacını da bu şekliyle tüketmek istediklerini ifade ettik. Varolan eğilimler, birlik örgütünün kuruluşundan korkuyor. Çekinmelerinin nedenleri birden fazladır. Hak Par ve bu partinin içinde olup birbirleriyle sürtüşe sürtüşe bu partiyi işletmez duruma getiren, partileşmesine engel olan üç gelenek, mahalle mahalle, köy köy, kasaba kasaba, ilçe ilçe, il il örgütlenecek ve doğrudan örgütlenmeyi esas alacak bir direniş örgütü istemedikleri anlaşılıyordu. Çünkü, büyük market açılırsa, küçük dükkanlarımız iflas eder, korkusunu taşıyorlar. Yani birlik örgütünün doğrudan örgütlenip gelişmesi halinde, partilerinin varolan tabanını da kaybedeceğini düşündüklerin den ve işlemeyen partilerini birlik örgütün den daha çok önemsediklerinden, daha doğrusu işlemeyen eğilimleri için birlik örgütünü de kullanılacak bir araç olarak düşündükleri açığa çaktığından, doğrudan örgütlenecek bir örgüt modeli istemedikleri açıktır. Mesop ise, emperyalist kapitalist üretim biçiminden farklı bir üretim biçiminin dünyada ortaya çıktığını, yeni ve önemli projelerinin olduğunu, bu nedenle kurdukları grubu sınıf mücadelesi verecek bir parti olarak örgütlemek istediklerini söyleyerek, doğrudan örgütlenen bir birlik örgütünü istemediklerini ortaya koyarak, Hak Par ın ve bu parti içindeki Dema Nû cuların modelini savunuyorlardı. Beş yıldır, bazı iller hariç olmak üzere Hak Par ın hiçbir ilçe ve kasaba da henüz örgütü kurulabilmiş değildir. Hak Par ın ilçe ve kasabalarda örgütü yoksa, birlik örgütünün niye olsun, niye kurulsun anlayışıyla yaklaştıklarından önerdikleri modelde il ve ilçelerde örgütlenme yasağını getiriyorlardı. Yani bunlar, Şirnak ( Şernex ) ın bütün ilçelerinin Şirnak ın üç dört katı nufus barındırdığını, Mardin ilçelerinden Nusaybin, Kızıltepe ve Midyat ın da Mardin in iki katı olduğunu bilmiyor mu ? Muş un ilçesi Bulanık ın Muş kadar olduğunu bilmiyor mular ? Ağrı nın ilçesi Doğubeyazıt ın Ağrı kadar olduğunu bilmiyorlar mı ? Fakat her şeye rağmen, Nerînê Welatparêz cilerde bunlara yapışıyordu. Fuat Önen gibi aydınlar da bu tüzük ve örgüt modelini savunarak, bunların kabulü, benimde kabulümdür, tavrına yatıyordu. Mesop un, emperyalist kapitalist üretim biçiminin kendi içindeki gelişmesinin yansıması olan üretim araçları dışında, ne tür bir yeni üretim aracı gördüğünü anlayamadık. Ancak birlik örgütlenmesinin doğrudan örgütlenmesi ve güce dönüşmesi halinde, parti olmayacaklarını düşündüklerini ve hatta kendi gruplarını da kaybetme korkusu yaşadıklarını anladık. Daha önemlisi, Afrika daki hakların dahi sahip oldukları hakların dan yoksun olan ve bir klasik sömürgedeki haklara dahi sahip olmayan ve 4000 köyünü bağının bahçesini hayvanlarını çocuklarını ulusal talepleri için vererek daha da yoksul ve mağdur haline gelen, ancak her şeye rağmen köy korucusu olmayı red eden bir halkın, ulusal sorunu baş çelişki olarak emek sermaye çelişkisinin önüne geçmişken ve sömürgelerde ulus mücadelesinin sınıf mücadelesini örttüğü açıkken, ayrıca sosyalizm mücadelesi en gelişmiş sanayileşmiş ülkelerde dahi güncel değilken, Kürt ulusal hareketinin sırtına sınıf mücadelesini yüklemek fazlaca lükstür. İdeolojileri ve fraksiyonlarının ihtiyaçlarını öne çıkarmak, birlik yerine ayrışmayı ve birlik örgütünü boşa çıkarmayı doğurur. Şu anda, Kürdistan ı kurmaktan daha büyük bir sosyalizm yoktur. Kürdistan ın bütün sınıf ve katmanları olarak ( proleter, köylü, ulusal burjuvazi, yurtsever, feodal, esnaf, dindar ) birlikte yürüyerek ülkemizi sömürgecilikten kurtarıp kuralım, ondan hemen sonra ya referandum ve meclisteki oylamayla veya daha güçlü olanın diğerlerini tasfiyesiyle sistemin ne olacağına karar veririz. En son, on gün önce gelen son taslakta ise, ilçelerde örgütlenmeyi açık bir düzenlemeyle yasaklayan maddenin çıkarıldığını gördük. Fakat doğrudan örgütlenmeye karşı tutumlarının değiştiği düşünülmemelidir. Çünkü ilçe kasaba teşkilatları son taslakta da yoktur. Çünkü nihai şeklini verdikleri ve kongreye teklif edecekleri taslakta da, doğrudan örgütlenmeye yer verilmemiş, il ilçe ve kasaba teşkilatları ( örgütleri ) düzenlenmemiştir. Yerel birimler gibi, yoruma açık bir kavrama yer vermeleri ve yerel teşkilatların hangi birimlerde kurulacağının açık düzenlenmemesi de, işi artık bir oldu bittiye götürerek, geçiştirmek istediklerini gösterir. Kürdistanlı aydınlar veya siyasetçiler yada eğilimler pratik açıdan Kürdistan nın ihtiyacının ne olduğunu düşünerek buna karşılık verecek bir model düşünmekten acizdir. Hatta kendi sınıf idolojilerinin gerektirdiği örgüt modelinin bilecek his edecek savunacak ve de yaşama geçirecek durumda değildir. Sosyalist olduğunu söyleyen bu eğilimler ile arkadaşlar açısından, her halde temel ölçü; Lenin in Bolşevik örgüt modelidir. Lenin in örgüt modeli, kılcal damarlar teorisidir, örgütün mahalle mahalle, köy köy, kasaba kasaba, ilçe ilçe ve il il birbirleriyle bağlantılı ve kan akışı sağlayacak şekilde örgütlendirilmesidir. Burjuva örgüt teorisi ise kitlelere ve kalabalıklara dayalı örgütlenmeyi esas alır. Dindarlar, Lenin in örgütlenme modelini pratikte en iyi uygulayanlardır, hatta işi ev ev sokak sokak örgütlenecek kadar derinleştirmişler dir. Toplumsal İlerleme ve gelişmede doku zedelenmesi ve dokunun tersleşmesinin sonucu olarak, 1999 dan itibaren örgütlenmesini en çok yoğunlaştırıp, daha büyük güç haline gelmeye başlayanlar dincilerdir. Sonuç itibariyle, beraber çalıştığımız ve anlayışlarını eleştirdiğimiz siyasetçi ve aydınları, hangi kategoriler üzerinden eleştireceğimi veya hangi ölçüler üzerinde bunlarla tartışacağımı bilmiyorum. Çünkü savundukları hiçbir kategori ve ölçüye uymuyor. Hatta tartışmaya bile elverişli olmadıkları anlaşılıyor. Çünkü eleştiriyi hakaret olarak görüyorlar, çok ince ruhlu arkadaşlardır. İnşallah bu yazımıza da hakaret demezler. Üçüncüsü, tüzükte sözcünün seçileceği hususundaki madde ile bağlantılı maddelerin kongre de yapılacak oylama ile birlik örgütünün liderinin seçilmesi şeklinde bir düzenlemeyle değiştirilmesini teklif edeceğiz. Teklif edecekleri tüzük taslağında, birlik modelinin bir sözcüsünün olacağı yazılıdır. Meclis Yürütme ve Program komisyonundaki tartışmalarda bunu eleştirmeme ve birlik modeline bir lider seçmemiz gerektiğini belirtmeme rağmen, kabul etmediler. Doğrudan örgütlenen ve sadece meşruluğunu esas alan, bir direniş birlik örgütü istemedikleri için, haliyle lider seçiminde istememektedir ler. Çünkü örgütün lideri olur, sivil hareketin ise, sözcüsü olur. Diyarbakır sözcü ( berdevik ) doldu, her gurubun ve grupçuğun bir sözcüsü var. Kitleleri peşinden sürükleyecek bir lider çıkmasından korkuyorlar, bu bunların guruplarını ve partileşmeyen partilerini ve hatta Kuzey Kürdistan ının dışında 26 yıldır bulunan gerilerini ve berilerini de bitirebilir. Sözcüyü, söyleyecek bir şeyi olan, ancak yapacak bir şeyi olmayanlar seçer. Sözcüyü, gözlerinin içine bakmadan, hiçbir şey yapamayacak durumda olan inisiyatifsiz, iradesiz, emanetçi bireye ihtiyaç duyanlar ile basın açıklaması dışında yapacak bir şeyi olmayanlar ister. Zaten Kürt Çelişme Grubunun adıyla yapılan basın açıklamalarına, kendi fraksiyonunun rengini vererek birlik örgütün kullanmak ve birlik ihtiyacını tüketmek dışında bir amacı olmayanlar, sözcü ihtiyacı duyarlar. Birlik örgütünün kendi fraksiyonlarının kulanım ve denetiminden çıkmasından korkanlar, lider yerine, emanetçi yada sözcüye ihtiyaç duyarlar. Buna karşın, amaç örgütse; lidere ihtiyaç var. İki yılda bir yapılacak her kongrede, birlik örgütüne başkan olmak isteyenler aday olur, kongre de birini seçer. Seçilen görevini layıkıyla yapıyorsa, bir daha bir daha seçilir. Eğer kongre görevini layıkıyla yapmadığı sonucuna varırsa, yenisi seçilir. Bu durumda, bunların, kendini tatmin edeceği bir araç, bir sifat ve bir vasıfta kalmayacaktır. Sözcülü model, Hak Par ın, Dema Nu nın, Mesop un, Nerînê Welatparêz cilerin ve Fuat Önen gibi çeşitli aydınlarımızın kabulü olmaktadır. Hak Par ve Dema Nu dan Bayram Bozyel, ”Bu kongre ve yapıdan lider çıkmaz” diyerek, peşin bir tavırla, ille de sözcü seçilecek demektedir. Oysa Hak Par, Avrupa dan gelen bir arkadaşı bu partide bir günlük çalışması dahi henüz yokken, kendisine lider seçti ve oldu. Hak Par, daha önce ise, 80 yaşı civarında olup, hasta yatağında bulunan bir üyesini kendisine lider yaptı ve oldu, DTP, Anadolu kulübünden bir arkadaşı getirdi, lider yaptı ve oldu. 26 yıldır Avrupa da mülteci olarak yaşayan, ne açık ve ne de yasadışı mücadele tarzıyla kendilerini Kürdistan topraklarına yansıtmayan, adeta ötenazi halinde yaşayan örgütlerin liderleri var, bunlar da, beş kişi ile üç kişiye uzaktan kumandayla talimat göndererek, örgüt ve lider olabiliyor. Mültecilerden bir kısmı son birkaç yılda, Avrupa dan Güney Kürdistan gelerek örgüt ve lider olabiliyor. Bütün bunlar oluyor da, Kürdistan topraklarında 700 veya 1000 kadronun katılacağı bir kongreden lider çıkmaz mış, sözcü olurmuş anlayışının dayanağı nedir ? Bu 1000 kadro içinden, 10 lider de çıkar. Çıkacak en kötü lider ise, analiz ettiğimiz liderlerden zayıf ve kötü olmaz. Bu değişiklik önerilerimiz kabul edilmezse, bir buçuk yılımızı verdiğimiz birlik örgütünü oluşturma çalışmasının, denetim altında kontrol edilerek, hedefinin boşa çıkarılması, emek ve yaratılan beklentilere karşılık verilmemesi nedenleri ile ayrılacağız Çalışmalarımızı dışarıda ve ayrıca devam ettireceğiz. Birlik, Kürt ulusunun temel ihtiyacıdır. Bu ihtiyacı pratik yaşamda karşlayacak mekanizma ve örgüt kurulmuyorsa, bu çalışmanın hedefi boşa çıkarılıyorsa, birey ve eğilimler friksiyonlarının ihtiyaçları için kendilerini ve halkı aldatma noktasına geliyorsa ve buna karşın birlik örgütü ihtiyacını, misyonunu çoktan doldurmuş fraksiyonlarına alet etmek istiyorlarsa, buna ortak ve alet olmak yerine, ayrılmayı tercih ederiz. Bizim önerilerimizi karşılayan gelişmeler olursa, bu çalışma içinde kalarak, bize verilen her görevi bu güne kadar nasıl yaptıysak, yapmaya devam ederiz. Kürt Ulusal Çalışma Grubunun başka sorunları da mevcuttur. Sorunları görmeyen, yada görüpte, sorunları kendisine konu edinmeyen ve çözümünü göstermeyen, sadece halının altına süpürerek kokuşuncaya kadar bu tavrı devam ettiren tip olma yerine, her sorunu kendimize konu alıp değerlendirir, çözümünü gösteririz. Dema Nucular Hak Par ı da kullanarak, son anda gündeme getirip dayattığım model olmazsa, artık içinde olmam, dayatma ve şantajı karşısında, diğerleri gibi şantaja ve dayatmalara boyun eğme yerine, Kürdistan ulusunun ihtiyaçlarını ve bu çalışmaya yönelmenin temel nedenlerini savunuruz. Birincisi, Ulusal Çalışma grubunun, yürütme ve meclisinde yer alanlar önemli bir bölümü önlerine koydukları birlik örgütü projesinin büyüklüğüne ve ciddiyetine karşılık verecek bir tutumdan, çalışma azminden, heyecan ve ciddiyetten yoksundurlar. Çalışma Grubunun ilk toplantısı, sadece bir kişi eksikle ve 39 kişiyle toplanırken, diğer toplantıların bütünü 20 li, yada 20 nin altındaki kişiyle toplandı. Adlarını yazdıran bazı kişiler, ya sık sık mazeret göstererek çalışmadan kaçmakta, yada mazeret dahi göstermeden toplantı ve çalışmalara katılmamaktadırlar. Bunlar bilinen isimlerine güvense de, ben isimlerine hiçbir değer vermiyorum. Çalışacak ve ilerde kadro olacak bir öğrenci yada köylü veya esnaf genci bu kişiliklere tercih ederim. Bunların çalışmanın en arkasına atılmasından ve en aığr şekilde eleştirilmesinden yanayım. İkincisi, bir disiplin, hukuk ve hiyerarşi oluşturulmadığı gibi, bireylerin ahlakından kaynaklanması gereken iç disiplinde bir bölüm aktivisttimizde çalışmamaktadır. Yapı olabildikçe gevşektir. Ortadoğu coğrafyasının tümünde, ister açık mücadeleyi esas alsın, ister kapalı mücadeleyi esas alsın, gevşek yapıların tarih yaratma ve gelişme sansı yoktur. Kürdistan koşullarında her örgüt; katı bir disiplinle örgütlenmek zorundadır.İlişkiler ve yaklaşımlar olabildikçe keyfidir, her şey gönüllü ilişkiye bırakılmaktadır. Olamayan disiplinin, hukukun, hiyerarşinin oluşturulmasından ve uygulanmasından yanayım. Üçüncüsü,çalışma içindeki bir bireyle aşka nedenlerle olan sorununu çalışmamanın içine taşıyanlar ve bunu da görevlerini yapmamanın gerekçeleri yapanlar var. Dördüncüsü, bu çalışma, bazı bireyler açısından kendini tatmin etme aracıdır, komşular pazarda görsün anlayışının bir aleti olarak çalışmaya bakmaktadır. Kimi eğilimler açısından da ise, fraksiyonları için kullanma, kendi siyasetlerinin rengini basın açıklamalarına vererek kullanma gibi, ucuz bir kulanım aracı dışında başka bir değer görmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle ya birlik örgütünü kurmadan dağıtmak, yada işlevsiz ve sadece Kürt Ulusal Çalışma Grubunun adında bir değişiklikle yetinmiş şekildeki önerdikleri yapıyla devam ederek, bir süre daha basın açıklamalarında ucuzca kendi fraksiyonlarının rengini modelin adıyla yayımlamak, salon toplantılarıyla kendini biraz tartıştırmak ve sonunda yine kendini dağıtmak, kaçınılmaz sonuç olarak ortaya çıkabilecektir. Çünkü, birlik çalışmasının yönünü buraya götürmek isteyenler ve buna liberal kalıp seyir edenler var. Beşincisi, bu çalışmanın içindeki kadroların önemli bir bölümü yaşlıdır, sinerji ve takatten yoksundur. Bu bir yana, kölesine dönüştükleri tarz ve anlayışlarının 30 yıllık patikte ihtiyaçlara cevap vermediği ispatlanmış olmasına rağmen, ezberlerini bozamamaktadırlar. Altıncısı, Hak Par da etkinlik kuran Dema Nû dergisi okurları ile Mesop ve Nêrîne Welatparêz ciler, Demokratik Cumhuriyetçilerin, ideolojik politik çizgilerine eleştiri yapmalarına rağmen, bu çizgilerini terk etmeden onlara birlikte çalışmaya can atmaktadırlar. Aslında Demokratik Cumhuriyetçilerin siyaset ve ideolojisiyle antogonist bir çelişkileri yoktur. Daha önemlisi, bunlar gücü orda görmekte, kendilerinde bir güç görmemekte olduğu gibi kitle dayanaklarını üreterek ilerde güç olabilmede meselesinde de kendilerine güvenleri yoktur. Hatta Nêrîne Welatparêz cilerden bir bölümü Demokratik Cumhuriyetçilerin karşısında kendini bir suçlunun psikozunda düşünmekte ve bunlar af edilip itildikleri, teşhir edildikleri yuvaya geri dönme istenci içindedir. Zaten bunların önemli bir bölümünün kopuşu ideolojik nedenlerden dolayı olmamıştı. İdeolojik politik hattın eleştirisinden çok, Apo eleştirisi yapmaktadırlar. Hatta Demokratik Cumhuriyetçiliğe geçitle ortaya çıkan ideoloji ve siyaseti, geçmiş siyaset ve ideolojiye nazaran bunlara daha yakındır. Sonuçta Demokratik Cumhuriyette, Türkiye konseptidir, diğerlerinin federasyon görüşü de Türkiye konsepti içindedir. Eğer bunlar birlikte çalışmıyorsa, bu Demokratik Cumhuriyetçilerin, bunları güç görmemesi, ciddiye almaması ve kendi dışında hiç kimseyi Kuzey Kürdistan da siyasi özne olarak görmek istememelerin den, tahammül göstermemelerin den kaynaklanmakta dır. Küçük bir parmak işaretiyle dahi, Demokratik Cumhuriyetçiler bunları şu anda birlikte çalışmaya çağırsa, bunların koşa koşa gideceğinden kuşku duymuyorum. Bunlar, çok zayıf olmaları nedeniyle, kendi başlarına Demokratik Cumhuriyetçilerin onları muhatap almayacaklarını, kabul ettirebilecekleri hiçbir şeylerinin de olmayacağını, ancak birlik örgütü çalışması ile bir güç gibi görünür duruma gelmeleri halinde, kendilerini kabul ettirebileceklerini ve o zaman beraber çalışabileceklerini düşünmektedirler. Bunu toplantılarımızdaki konuşmalardan bildiğimiz gibi, şu anda Kurdnet Sitesinde Bayram Bozyel ile yapılmış röportajdaki anlatımından da anlaşılmaktadır. Röportajında, Çalışma grubu nda bulunan eğilimlerin birinci aşamada birliğini sağladıktan sonra, ikinci aşamada Demokratik Cumhuriyetçilere de çağrı yapılarak, birlik örgütünde birlikte çalışmak istediklerini söylemektedirler. Bunların Türkiye konsepttini bir ucundan savunması ve ideolojik politik konumlanışları gereği bizim ilkesel tutumumuza sahip olmalarını beklemiyoruz. Biz, Demokratik Cumhuriyetçiliği işbirlikçilik olarak değerlendirdiğimiz den, bu değerlendirmelerimizle paralel olarak, bu çizgilerini terk etmeden, beraber çalışmaya ve aynı zeminde bulunmayı kabul etmiyoruz. Demokratik Cumhuriyetçiler, işbirlikçi ideolojilerini terk edip, Türkiye yurtseverliği yerine, Kürdistan yurtseverliğini savunma noktasına gelmelerinden sonra birlikte çalışılabileceğini, aksi takdirde birlik örgütünde de birlikte çalışılamayacağını ve kendilerine çağrı yapılmayacağını düşünüyoruz. Yedincisi, bu çalışmanın içinde yada berisinde ve gerisinde destekleyen olarak varolanlardan, geçmişte kendini fesih edenler, eski kök ve gelenekleri üzerinde grup olurken, kendini fesih etmemekle birlikte, Avrupa da mülteci olarak kalan yada son yılarda bir bölümüyle Güneye gelen ve ötenazi halinde yaşayan işlemez yapılar ile iz düşümlerinin kendi fraksiyon çakırlarını birlik örgütünün varlığından daha üstün görmeleri ve kullanmacı yaklaşmaları dır. Aslında bunların bütünü toplasan, ancak bir örgüt çıkar. Bunlar uzun süredir örgüt falan da değildir. Ötenazi halinde yaşayan, yada geçmişte fesih olan eğilimlerinde ısrarcı olmaları, bir etikete olan ihtiyaçlarından kaynaklanır İşlevsiz ve ciddi görevler yüklemeyen dövüştürmeyen bir etiket yada siyasetle kendini tanımlamaya devam etmek, tatmin etmek, büyük bedel sürecine girmemek ve sorumsuz yaşamak için birebirdir. Yeni bir gelenek temelinde direniş örgütü niteliğinde bir birlik örgütü ortaya çakarsa, herkese zor görevler yükleneceğinden, herkesin çarşı pazarda kendini bir şeylerle konuşturup tatmin etmesine, yada Kuzey Kürdistan dışında örgüt olarak bulunuyorum diyerek, yaşamasına olanak vermez. Ölünün yada ötenazi halinde yaşayan ve fonksiyonlarıyla işlevsiz olan insanların, Allah yada kul tarafından ayağa kaldırılıp koşturulduğu görülmüş müdür ki, eski kökler ve ilişkiler üzerinde gruplaşmada ısrar edilmektedir. Çocuğu öldükten sonra veya mirar duruma düştükten sonra, sürekli o çocukları üzerine ağlayan ve çevresinde dolanan, ana baba mı devrimci ve zekidir, yoksa yenisini yapalım, yaşama anlam katlım diyen mi ? Yaşarken ihtiyaçlara yanıt vermeyen eğilim ve anlayışlar ölü ve ötenazi halindeyken mi, ihtiyaçlara cevap verir hale gelecek. Bunların bir bölümü açısından misyonunu tamamlamış ve ötenazi halinde yaşayan yada kendini fesih ettiği için ölen eğilimleri siyasal mücadele için yaratılmış bir aletten öte, adeta putları gibidir. Demokratik Cumhuriyetçiler, liderlerini put yaparak ülke ulus ve iktidar hakkını sildiler. Bunlarda lider sahibi olamadığından aidiyetlerini tarz ve eğilimlerini putlaştırmaktadır. Sonuçta bunlarında Demokratik Cumhuriyetçiler gibi putları var. Kendi siyasal aletine kendisine put yapanların iradesinin ve zihninin açık olması ve özgür olmaları olanaklı değildir. Özgür olmayan bu bireylerin özgürlük mücadelesinde öncü olması olanaklı değildir, öncelikle bunların kendi putlarından kurtarılması gerekmektedir. Bu nedenle eleştirilerimizin amacı putları kırmaktır. Bizde putkırıcı oluyoruz. Eleştiri ve tespitlerimiz yanlış ise, ilegal veya legal yöntemden hangisini tercih ediyorlarsa, eylemleriyle kendilerini Kuzey Kürdistan a yansıtsınlar. Temel kuraldır, bir ülkede güç olarak siyasi iktidar olanların gerilediği yada yozlaştığı süreçlerde, muhalefet durumunda olan örgüt ve partiler gelişir. Bizde Demokratik Cumhuriyetçilerin 1999 yılından itibaren dağılma çözülme yozlaşma sürecini yaşadıkları açıkça görülmesine rağmen, hiçbir örgütün hiçbir gelişme göstermemesi, özü itibariyle kendisini örgüt yada parti veya grup olarak tanımlayanların, daha önce dağılma ve tükenme sürecini yaşadıklarını ve geriye sadece kabuklarının kaldığını gösterir. İşte bunun için, aidiyetlerin terkine dayanan ve yeni bir geleneğin oluşumunu esas alan, ulusal kurtuluşçu bir partiyi beraber kurulalım ( Kürdistan Ulusal İktidar Partisini kuralım ) dedik. Hak Par veya ÖDP örneğinde gözlendiği gibi, birden fazla geleneğin içinde gruplaştığı yapılar, Parti olarak ilan edilse de, partileşmemektedir. Parti olmak ayrıdır, partileşmek ayrıdır.Bu tür partiler içinde sürekli birbiriyle didişen bireyler ve gelenekler olduğundan, parti, ileriye adım atamamakta ve işlemez kalmaktadır. Üç beş kişiye düşen ve örgüt olarak legal yada ilegal olarak kendilerini Kuzey Kürdistan a yansıtamayanların ve hatta kendilerini geçmişte fesih edenlerin, eski gelenek olarak, fakat ayrı bir isimle guruplaşmaları ve netleşmemeleri, ölü yada ötenazi halindeki eğilimlerin bünyesinde, birlik örgütü adıyla ölü bir çocuğun doğumuna yol açabilir. Yada düşük nedeni olabilir. 1981 den bu yana Avrupa da pek çok birlik çalışmasının örgüt kurulmadan dağıldığı, yada ilan edildikten sonra işlevsiz kaldığı için dağıldığı bilinmektedir. İnşallah aynı özelliği bu çalışmanın içine de taşımazlar. Kendini ve halkı aldatan ve kendi gerçekleri karşısında saygılı olmayan, adeta kafalarını kuma gömdükleri için kimsenin onların gerçeğini görmediğini ve bilmediğini düşünen, ölü veya ötenazi halindeki bu yapıların, mücadele önünde bir engele dönüştüğü konusundaki eleştirilerimize karşılık olarak, Çalışma Grubunun Meclisi nde bulunan ve kişisel işinden arta bir zaman kaldığında, çizgilerinin yayınevini açabilen ve üstelik eğiliminin mensubu olarak, bir buçuk milyon nüfusu olan Diyarbakır da dahi birkaç arkadaşları olmamasına rağmen, eleştirilerimizi hakaret olarak değerlendirecek kadar tiraji - komikti. Bu kişi ; ” Sen, bir birlik patisinde birleşmeleri için çağrı yaptın diye 30 - 40 yıllık örgütler kendilerini fesih mi etsin. Bunu yapmadılar diye suçlu mu oluyorlar, niye eleştiriyorsun” çerçevesinde karşılık veriyordu. İster kırk yılık ister, otuz yıllık örgüt olduğunuzu söyleyin, bütün Kürdistan ilerinde dört tane örgütlü arkadaşınız yok denecek kadar örgüt değilsiniz. Lenin örgüt kıstaslarını yada burjuva teorinin örgüt kıstaslarını esas alarak bu 30 40 yıllık olduğu söylenen yapıları değerlendirirsem, bunların ağlatırım. Kendi gerçeklerinin farkında olmayan ve örgüt kıstaslarının ne olduğunu bilmeyen, bu nedenle kendini ve halkı halla örgütlermiş gibi aldatan bu kişiliklerin, bir örgütün işlevi, aktivitesi örgütlenmesi ve eylemliliği üzerinde değil de, misyonunu tamamlamış ve mültecileşmiş yapısına rağmen, yaşına vurgu yaparak konuşmasının değeri nedir ? Eleştiriler çok doğru olmadığı takdirde, çoğu zaman tepkiyle karşılanmaz, hatta önemsenmezken, eleştirilirimiz sanki arkadaşın çıplak boynuna köz gibi düşmüştü. Biz bu husustaki eleştiri ve değerlendirmelerimizi çeşitli ilerde yapılan toplantılarda hatta söz konusu kişi ve yayınevinin angaje olduğu sitenin benimle yaptığı röportajda yapmıştık. Fakat bu arkadaş illerdeki toplantıların büyük bölümüne katılmadığından ve gelmediğinde yerine temsilen gelecek kimseyi de bulamadığından ve sitesindeki röportajı dahi okumadığı anlaşıldığından söz konusu eleştirileri yeni yapmışsız ve yeni kulaktan duymuş gibi konuşuyordu. Bir kaç gün sonra da Yüksel Han arkadaşımıza eleştirilerim için bana gösterdiği tepkiyi anlatarak övünüyormuş. Biz işleyen, gelişen eylem yapabilen hiçbir örgüte kendini fesih etmesini söylemiyoruz. Pratik açıdan örgüt olmaktan çıkmış ve birkaç kişiyle Avrupa da mülteci yaşayan ve buna rağmen kendilerini örgüt yada parti olarak tanılayanların durumun eleştiriyoruz, bu ve benzer yapıların kendini ve halkı aldatan sahte umut kapıları olmaktan kendilerini çıkarmaları gerektiğini söylüyoruz. Yani partiyim diyorsan hiç olmazsa bir parça partiye benzeyip buna göre eylem yapacaksın, yada parti ve örgüt niteliğini kaybetmişsen bu durumunu kabulleneceksin, eleştiriye katlanacaksın ve yaşı dışında övüneceği güncel bir durumu ve geleceği olmayan ihtiyar gibi 30 - 40 yıllık örgüt ömrüyle övünüp konuşmayacaksın. Biz eleştirilerimize devam edeceğiz, hiç olmazsa bunlardan putları kırabilen ve putlarıyla ölmeyenleri kazanırız. Mao Zedung, kurduğu ve bir fil 20 yıl boyunca yirmi milyon insanı içinde örgütleyerek mücadele ettiği, Çin Komünist Partisinin yoldan sapması ve yozlaşma sürecine girmesi karşısında, Çin halkını, kendi partisine karşı ayaklanmaya çağırdı. Mao nun bu tavrı devrimciydi. İşlemeyen aletlerde ısrar eden, halka sahte ve misyonunu doldurmuş araçları umut gösterenler ve geçmişe dönerek, kırık dökükleri üzerinde gelecek arayanların, yaratacağı bir gelecek te yoktur Bu tutum devrimci değildir, siyasette tutucu olanların tavrıdır. Gerek Hak Par ve gerekse bu parti içindeki Dema Nû dergisi okurları ile DDKD geleneğinden gelenler ( Ki bunlar son birkaç aydır kendilerini Devrimci Demokratlar adıyla isimlendiriyor), Kürt çalışma Grubunun hem bireysel, hem de gurupsal katılımcılarıydı. Bu şekilde deklere ediyorlardı. Çalışma Grubunun Yürütme kurulundaki 11 kişiden 8 kişi bunlardandır. Yüzdük yüzdük çalışmanın sonuna ve kongresine yaklaştığımız günlerde, bizi yeni bir durumla karşı karşıya bıraktılar. Hak Par, ”Biz parti olarak ( kurumsal olarak) Çalışma Grubunun içinde değiliz, Hak Par üyesi olup ta, çalışmalarınızda yer alanlar, birey olarak çalışmanızın içindedir, “demeye başladı. Hak Par içindeki Dema Nû okurları da,” Biz grup ve kurumsal olarak bu çalışmanın içinde değiliz, kongre sonunun da kurumsal olarak yer ayıp almayacağımıza karar vereceğiz, bizden bu çalışmaya katılan arkadaşlar birey olarak katılmaktadır,” şeklinde açıklama yapmaya başladılar. Merkez DDKD geleneğinden gelenlerde, 5 kişi ile yürütme kurulunda yer alırken ve grup olarak içinde bulunurken, son günlerde; ”Biz eski DDKD liller olarak, Devrimci Demokratlar adıyla bir grup oluşturduk, bu nedenle bu yeni bir durumdur, yeni grubumuz Ulusal Çalışma Grubunun içinde değildir, grupsal anlamda katılımcı olup olmayacağımız hususundaki karımızı kongre gününde duruma göre vereceğiz, şu anda çalışma grubunda bulunan arkadaşlarımız birey olarak çalışmanın içindedir” demeye başladı. Bu listeyi uzatmak mümkündür. Ancak fazlası fazladır. Bunlar tiraji komik durumlardır, birlik örgütü oluşturmanın ciddiyetini ve samimiyetini yeterli şekilde taşımamaktan kaynaklanmakta dır. Bu sorumluluk üzerimize kalmasın anlayışıyla, kendini çalışmadan kurumsal olarak çekme çalışmasıdır. Bu durumlar birlik örgütünün bir ihtiyaç olmakla birlikte yaratılmadığını, tersine kendi ihtiyaçları için birlik örgütü ihtiyacının dahi öldürülebileceğinin göstergeleridir. Ulusal Çalışma Grubunun Kuzey Kürdistan da ve yurt dışında ve Güney Kürdistan da yarattığı sinerji ve umudun boşa çıkarılma çalışmaları bu aşamaya gelmiştir. Yürütme kuruluna kendilerinden 8 kişiyi dolduran bu eğilimlerin, işin sonundaki bu açıklama ve yaklaşımları karşısında, dışardan gözlemci olan diğer çevrelere kurumsal ( grupsal ) olarak bu çalışmaya katılım göstermeleri için yürütme kurulu olarak gittiklerinde, muhatap oldukları bütün çevreler; ”Siz beze gelmeden önce, mensubu olduğunuz ve daha önce Çalışma grubunun içinde bulunan partinizi, eğiliminizi ve grubunuzu katılımcı olup olmayacağı hususunda netleştirin, ondan sonra bize gelin, sizlerin hem gelenekleriniz ve buna bağlı guruplarınız hem de yan bir yapı olarak içinde bulunduğunuz Hak Par ve bunun yanında son anda kurumsal değil bireysel olarak içinde olduğunuzu söylediğiniz Kürt Ulusal Çalışma Grubu var Kurumsal olarak değil de birey olarak içinde yer aldığınızı söylediğiniz Birlik örgütü yada Çalışma grubu bir konuda bir karar alırsa ve bu karar Özel Gurubunuzun kararına aykırıysa, hangi karara göre hareket edeceksiniz.” derseler, bu bayların verecek cevabı var mıdır ? Bütün bu sorunlar tartışılmadan, çözülmeden, birlik örgütü kurma olasılığı var mıdır ? Herhangi bir adla bir yapı ilan edilse dahi, bir süre daha kullanma ve tükenip dağılma dışında gideceği bir yer varmıdır ? Daha önemlisi bu olgular nazara alındığında, eleştirdiğimiz eğilimler, birlik örgütün kurma ve bütün eğilimler üzerinde hukuk söyleyiciliğini kabul etme, merkezi kararlarla sevk ve idaresini sağlamasına kabullenecek durumda mıdır ? Yoksa birlik örgütünü bir süre ağızlarına dolayarak ve bunu kendi eğilimleri için bir alete dönüştüre dönüştüre sonuç olarak ihtiyaç olarak öldürecekler midir ? Gideceği yer burası mıdır.? Bu çalışma ve birlik çağrısı da sonuçsuz çıktığında, bir daha birlik çağrısı yapılırsa toplanma ve umut besleme ihtiyacı duyan olur mu ? Ulusal Çalışma Gurubunun içindeki bütün eğilimlerin kendi başlarına ihtiyaçlara yanıt vermemeleri ve ihtiyaçlar karşısında zayıf kalmaları nedeniyle birbirimize sığınma ve birlik örgütün kurma ihtiyacını duymamıza rağmen, birlik örgütünü işlemez ve ihtiyaçlara cevap vermez fraksiyonlarımız, berisi ve gerisi için kullanıp tüketmek yerine, köy köy, mahalle mahalle, ilçe ilçe, kasaba kasaba ve il il örgütlenen bir direniş birlik örgütü oluşturarak ve meşruluğumuz ile sivil itaatsizlik eylemlerini sokağa taşıyarak, liderimizi kongrelerde seçip uzaktan komanda ile yönetilmeye kendini kapatan bir modelle yol almak doğru olan değimlidir.? Bilimde cevabı kendi içinde taşıyan sorular sormak önemlidir, sorularımız cevaplarını içinde taşımaktadır. 25. 05. 2007 Medenî Ayhanhttp://www.pdk-xoybun.com |