YAKIN DÖNEM BELGELERİ Selahattin ÇELİK’in PKK Başkanlık Konseyine Açık Mektubu Tüm resmi ideolojilerde olduğu gibi; Öcalan’in yarattığı sistemde de; nitelikli bireye, okuyan-yazan ve çizene potansiyel tehlike olarak bakılır. Bilgi, beceri yetenekleri olanlar varsa; ve mevcut erki ellerinde bulunduranlara; birer kakavan gibi, methiyeler diziyorsa, ala, her imkan ve kudret onlara sunulur. Lakin S. Çelik; içerde iken bile –tüm dayatmalara karşın- Serdar ÇELİK’likten aşağı inmedi. Hiç bir görev talep etmedi. Hiç bir resmi sıfata teveccüh etmedi. Çünkü o yıllar öncesinde karşı duruşunu şu sözle formule etmişti: ‘Ben ülkemden Stalin’i değil, Gandi’yi görmek isterim’ demişti. Ve keşke Selahattin asıl o sözünü formule ettiği Öcalan’a Yazdığı mektub’u bulsa, bize ulaştırsa ve biz yayınlasak. O zaman görürdük, anlardık asıl mseleyi. Yani o zaman daha net anlaşılırdı; ona neden bu kadar sert yöneldiklerini.. Ağrı Dağını Taşımak kitabının bahane olduğunu... ‘Lolan hiyar pratiği’nin çok adice bir sahtekarlık olduğunu... Orda!.. Yani Lolan’da belki de ilkkez gerilla tüketici olmaktan kurtulacaktı. Halkın başında bir buyurgan olmaktan kurtulmuş ve kendisi de üreten, yiyen ve çalışan olmakla; halka gerçek önderlik yapma, halkla var olmanın tohumları atılacaktı. Ama bunun yerine; Seahattin’i sürüm süründürmek, hayat damarlarının tümünü kesmekle yetinmediler. Orada, resimde görüldüğü şekildeki; küçücük evinde bile, kapısını kırıp, gırtlagına zabanice yapıştılar. Aslında tüm Kürd Kamuoyu olmasa bile, kendisine aydın/yazar/çizer ve sanatçı diyenlerin suskunluğu, güce -korkudan- tapınmaları onları tümden bitirdi. Silikleştirdi. Halklar aralarındaki tüm mesafeleri sıfırladı. Biz hafızası silinen, çabuk unutan bir toplum olduğumuzdan, yazılı belgelerimizden de yoksun kalmakla en büyük talihsizliği yaşıyoruz. Ama elde var olan; ve bundan dört yıl önce yazılan bir mektubu yine hatırlatalım,dedik. Selamlarımızla 28 Mayıs. 03 Nasname/ŞG -------------------------------------------------------------------------------- Selahattin Çelik PKK Başkanlık Konseyi’ne, Mayıs ayında 50 kadar gerilla güttüğünüz yanlış politikaya karşı çıkarak sizi terkettiler. İmralı bülbülü Öcalan, Haziran ayında size gönderdiği güdümlü talimatlarında “bunların savaş suçu işlediğini ve en ağır ekilde cezalandırılmalarını”. Sizlerde denize düşenin yılana sarılması örneği, hemen bu talimata uydunuz, daha ileri gittiniz, yanlı çizginize karşı devrimci isyan olan savaşçıların eylemini komplo olarak değerlendirdiniz. Komplonun bir ucunu Almanya’ya, bir ucunu da ABD’ya kadar uzattınız. Tabi YNK’yi de unutmadınız. Çünkü Türk devleti Öcalan’dan PKK’nin YNK ile savaşmasını istiyordu. Beklenen çatışmalar oldu ve iki taraftan en az 200 savaşçı hayatını kaybetti. PKK kaynaklarına göre PKK’nin kayıpları 50’nin üstünde. Soruyorum: Bu gençler ne uğruna hayatını kaybetti? Hiç uğruna, Türk devletinin çıkarları uğruna. PKK’den hayatını kaybedenler şehitse, YNK’nin kayıpları ne oluyor? Düne kadar KDP’ye Türk devletinin uşağı diye saldırıyordunuz. Bugün ise zeytin dalı uzatıyorsunuz. Bu tutarsızlık ve çelişkiyi nasıl açıklıyorsunuz? Birden Irak dostu oldunuz. Irak’ın mağduriyeti üzerine demeç ve dizileriniz birden çoğalmaya başladı. Neredeyse Saddam’ı Kürt dostu göstereceksiniz. Bu Irak aşkınızın nedeni nedir? Yoksa Türk devletinin Ermeni Soykırım Tasarısı nedeniyse ABD’ye olan tepkisi midir? Ya da Irak diktatörü size yer mi verdi? Demokratik Irak’tan bahsediyorsunuz. Ama daha önce ABD’nin bölge düzenlemesi içinde hareket edeceğinizi açıklamıştınız. Bu düzenleme -Türkiye, Arap devletleri, İran, KDP ve YNK’nin de desteğini alarak-, Irak’ın toprak bütünlüğünü öngörüyor. Irak’ın toprak bütünlüğünü korumak size mi düştü? Irak’taki herhangi bir düzenlemede size yer olmadığını bilmiyor musunuz? Buna gerek de yok. Çünkü PKK Kuzey Kürdistan örgütü. PKK’ye katılan tüm insanlar, Türk devletine karşı savaşmak için katılmışlardır. Bu durumda; iki de bir strateji değiğikliklerinizin özünde, siyasal gerçeklere uygun tespitten çok, pratik ihtiyaçlarınız ve kendinizi koruma korkunuz yatmıyor mu? Bu tutarsız politikanız sizi yarın Ürdün’e sürüklerse eminiz bu defa Kürt halkının çıkarının demokratik Ürdün’de yattığını, PKK’nin misyonunun bu olduğunu ileri süreceksiniz. Tabi eğer Öcalan ve Türk Genelkurmayı izin verirse. Özgürlük İnsiyatifi’nden neden korkuyorsunuz? Cemil Bayık, teslimiyet politikanızı reddederek sizden ayrılan ve Özgürlük İnsiyatifi adı altında örgütlenen gerillalar için yaptığın açıklamada, “işe yaramaz kişiler olduğunu” söyledin (Özgür Politika, 15 Ağustos’00). Ama bunlardan 4’ü geri dönünce bu defa “arkadaşlarımız geri döndü” açıklaması yaptınız (Özgür Politika, 17 Ekim’00). Hem de onların ağzından ÖHD kalem şörlerini geride bırakır bir düzenbazlık örneği sergileyerek kimi örgüt ve aydınları suçladınız. Bir an sizin mantığınızla düşünelim ve doğru kabul edelim: “Sizden ayrılanlar gereksizdi”. Ama döndüklerinde arkadaşlarınız oluyorlar. Bu durumda sizler de gereksiz olmuyor musunuz? Mantığınızla hareket edildiğinde bizler değil, sizler, kendinize ve yanınızdaki yüzlerce gerillaya hakaret ediyorsunuz. Peki, şimdiğe kadar, sizi terkeden yüzlerce arkadaşlarınızdan bir teki hakkında olumlu tek kelime söylediğinizin bir tek örneğini verebilir misiniz? Sizi hiç mi doğru gerekçelerle, fikir ayrılığı vb. nedenlerle terkedenler yok? insanlar size uydukları sürece mi olumlu, ayrılınca olumsuz ve gereksiz mi oluyorlar? Sizler içinse arkadaşlığın, yoldaş- lığın ve insan yaşamının zerre kadar anlamı kalmamış . Bir dakikada hain ilan ediyor, hemen ardından çıkarınıza uyuyorsa bu defa kutsuyorsunuz. Hem neden 4 kişinin geri dönüşünü o kadar büyütüyorsunuz? Özgürlük İnsiyatifi’nin “17.10.2000” tarihli açıklamasına göre 4 kişi terketmiş , 6 kiş- i katılmış . Sizin mahtığınızla hesaplarsak onlar iki kişi karlı. Üstelik Özgürlük İnsiyatifi, sizin gibi saldırgan davranmamış , kendilerinden gitse de, gidenlere hain dememiş , arkadaşları ve insan olarak onların yaşam hakkını savunmuşlardır. Mahmut Kılınç yanlız değildir Yalan ve ba kaları tarafından yönlendiriliyor olsanız da demokrasi diye diye, bu kutsal kelimenin hiç olmasa bir harfine uyacağınızı umuyorduk. Ama her günkü açıklamalarınız ve uygulamalarınız bir adım dahi ilerleyemediğinizi, insan hakları ve bireye saygı konusunda eskisinden de daha kötü durumda olduğunuzu gösteriyor. Önününe gelene hakaret etme hakkını nereden buluyor sunuz? Kendinizi ne sanıyorsunuz? Kürt halkını ahmak mı sandınız? Sizden ayrılan gerillarla konuşmak suç mu? Çok iyi biliyorsunuz ki sizden ayrılanlar geride kendileri gibi düşünen yüzlerce gerilla bıraktı. PKK içinde yüzlerce kadro güttüğünüz politikayı benimsemiyor. Bu aydınlar ve halk için de geçerli. Avrupa’da hemen hemen tüm dayanışmacı gruplar mevcut politikanızdan dolayı PKK’den uzaklaştı. Bunlardan niye ders çıkarmıyorsunuz? Ayrılan gerillalar ve politikanıza karşı çıkan insiyatifler, bu çevrelerde ilgi ve destek görüyor. Ayrılan gerillalarla bu yazıyı kaleme alan ben dahil, onlarca kişi görüştü ve görüşüyor. Eylemlerine sahip çıkıyor ve destekliyoruz. Onların eylemi, güttüğünüz ihanet politikasına karşı PKK’nin devrimci ve ulusalcı çizgisine bağlılık eylemidir. PKK’yi sizler değil, ayrılanlar temsil ediyor. Sizler PKK’nin ulusal kurtuluşçu, direnişçi ve emekçi kesimlerin çıkarını ifade eden çizgisinden ayrıldınız, bürokratlaştınız, Ortadoğu’nun feodal politika ağalarını geçtiniz. Örgütü Türk Genelkurmayının politikalarına bağladınız. Halen, hem de hiç utanmadan, nasıl PKK’yi temsil ettiğinizi ileri sürebiliyorsunuz? Çok iyi biliyorsunuz ki, PKK dışındaki PKK’lilerin sayısı sizin sayınızdan çok daha fazla. Şimdiğe kadar belki örgütlenmediler. Ama artık bu ihanete ses kalmıyorlar ve kalmayacaklar. Peki, yanınızda kalan gerillalar sizin politikanıza karşıysalar ne yapacaklar? Eleştiri hakkı yok. Ayrılma hakkı da yok. Görüşlerini kamuoyuna aktarmak isteyenrler için hiçbir kanal da yok. Bu durumda ya yanlış politikanıza alet olacak ya da sizi terkedecekler. Kampları terkedenlerin gidecekleri yerler: KDP bölgesi, Kuzey Kürdistan’ın iç bölgeleri, İran ya da YNK bölgesi. Şemdin Sakık olayından sonra aklı başında bir gerillanın KDP’ye sığınması mümkün değil. Bu durumu da önemli ölçüde İmralı bülbülü yarattı, bunu çok iyi biliyorsunuz. Kuzey Kürdistan’ın iç bölgeleri içinse Dersim örneği var. Dersim’de kalan gerillaları şikayet ettiniz. Bildiri yayınladınız, Türk Genelkurmayına şikayet ettiniz. Hayatlarına mal oldunuz. Arkasından utanmadan “arkadaşlarınız” ilan attiniz. Halen size teslim olmayan Hamili Yıldırım için de aynı şeyi yaptınız, ama muaffak olamadınız. ilişkileriniz nedeniyle giden gerillaların İran’ı tercih etmemesi gayet mantıklı. Bu durumda iyi ilişkiler içinde olduğunuz YNK’yi tercih etmeleri bir yerde kaçınılmaz. Eğer olgun davranmayı becerseydiniz, uygar bir ilişki tarzı bulunur, yüzlerce savaşçının ölümüne neden olmazdınız. Peki, size soruyorum: KDP ve YNK’den, baskıdan ve görü ayrılığından dolayı size teslim olanlar olursa, bunları bu örgütlere mi teslim edeceksiniz? Nereden bakılırsa bakılsın giden gerillalara ilişkin açıklama ve politikanızın geçerli ve insani bir yanı yok. Giden gerillalar, PKK için de, halk için de, sizin gibi düşünmeyen dürüst aydınlar için de umut oldu. Gerçekler bu kadar net ortada olduğu halde neden sayın Mahmut Kılınç’ı hedef yapıyorsunuz. Aklınızca hedef küçültüyor, taktik yapıyorsunuz. Sayın Mahmut Kılınç, tutumu ve üretkenliğiyle örnek bir Kürt aydını ve politikacısıdır. Ona saldırma yerine onu onurunu kırıntıya satanlara örnek göstermenizi, eleştiri ve önerilerinden ders almanızı beklerdik. Ama hayır! Size onurunu kırıntılara pazarlayanlar, kapıkulları lazım. Hem de neden bu kadar çelişki! İmralı bülbülü ulu önderiniz, “Mahmut Kılınç’la konuşun” buyuruyor, siz ise saldırıyorsunuz. Aklınızca kişiden haraketle size karşı olan, ihanet politikanıza ortak olmayan aydınlara gözdağı veriyor, tehdit ediyorsunuz. Bu numaralar sökmez. TC ve Öcalan sizde ısıracak diş dahi bırakmadı. Bari saldıran adam olsa. Ali Haytan Kaytan’a sormak gerekir, kendisini saldırdığı aydınlarla hiç kıyaslıyor mu? Onur nedir biliyor mu? Bir insana hiç yere hakaret etmenin anlamını biliyor mu? Uydu basını teşhir için kullanmanın Türk özel savaş uzmanlarıyla aynı mesleği icra etmek olduğunu bilmiyor mu? Hiç Türk askeri görmüş müdür? Hiç Türk askerine kurşun sıkmış mıdır? Ya da kaç masum Kürt gencine kurşun sıkmıştır? Dağda kalmayı başkasına karşı antaj olarak sakın kullanmayın. Çünkü artık Türk devletine karşı savaşmak için değil, Kürtlere karşı savaşmak için oradasınız. Ali Haydar Kaytan’a son bir söz söylemek istiyorum: Dersimin Alişeri vardır. Dersimin Reyberi vardır. Ama bir de Dersimin kiri vardır. O kir de bizzat Ali Haydar Kaytan’dır. Ali Haydar Kaytan, Türk devletinin cinayetlerini araştıran ve kitaplaştıranları küçümsüyorsun. Peki, sen ne yaptın! Apo’yu yüceltmekten, peygamber ilan etmekten ba ka! Şunu da sakın unutmayın: Eğer Mahmut Kılınç nazarınızda suç işlemişse, aynı suçu ben de üstleniyor ve defalarca işleyecek ve ihanet politikanızı yüzünüze şiddetle vurmaya devam edeceğim. Seviyenize inmeyeceğim, ama tehditlerinize pa- buç bırakmayacağım. Tehdit ettiğiniz her aydına olan saldırıyı kendime olan saldırı kabul edecek kariıı koyacağım. Kendisi gibi düşenmeyenleri ajanlıkla suçlayanlar ajandır Size karşı olan herkesi ajanlıkla suçluyorsunuz. Peki gün gün Türk Genelkurmayının talimatlarını size uygulatan Öcalan’ın yaptığı nedir? Ya da sizin yaptığınız? Ulu önderiniz her gün beni bir ülkenin ajanı ilan ediyor. Ben kendimi biliyorum. Suçlamalarınıza ciddiye almiyor, herkes gibi ben de gülüyorum. Ama Öcalan’ı da çok iyi tanıyorum. Sürekli ajan bulma histerisi içinde olan Öcalan’ın bu fobisinin altında yatan neden nedir acaba! Hem Avrupa’dan Öcalan’a, Türk Genelkurmayının eline geçeceğinden emin olduğunuz halde, benim ve diğerleri hakkında yalan dolu raporlar aktarmak ahlaksızlığını nasıl yapıyorsunuz! Böyle bir rezillik hiç görülmüş müdür! Bana duyduğunuz tepkinin özünde PKK direnişine sahip çıkarak yazdığım “Ağrı Dağını Taşımak” kitabının çıkması ve arkadaşlarımla hazırladığımız “Kürdistan Ulusal Demokratik ‹nsiyatifi” bildirgesi değil midir! Hem kitaptan neden korkuyorsunuz? Neden yasaklıyor, neden okuyanlara ve satanlara baskı yapıyorsunuz? Kitap ve bildirge PKK direnişini kurtarmaya yöneliktir. Çünkü böyle giderse Türk devletine pazarlamadığınız hiçbir ulusal değerimiz kalmayacak. Sizde soylu mücadeleyle yaratılanlara zerre kadar bağlılık kalmış- sa yazdıklarımıza kulak verirsiniz. Çünkü yüzlerce kadro ve savaşçının duygularını ifade ettik. Size soruyorum: 1988’den beri Öcalan’ın ilişkide olduğu Yunanlılar, kendi ülkelerinin istihbarat elemanları değiller miydi? Ya da Rusya’da ilişkide oldukları, bunlar da Rus ajanları değil miydi? Alman politikacı Lummer Alman istihbaratı adına Öcalan’la görüşmedi mi? Sizin oradaki ilişkilerinize gelince, hangi Ortadoğu ülkesinin politikacısı şimdiğe kadar sizinle görüştü? Hiçbirinin. Sadece askeri istihbarat elemanları görüşüyor. Hem Almanya da bir diğer Avrupa ülkesi yönetimi ve istihbaratı neden size karşı olsun ki! Size bir olay anlatayım: Ağustos 1999 başlarında Alman Devlet Güvenlik Örgütünden iki görevli beni soruşturuyor, ardından on gün geçmeden yönlendirdiğiniz dört köpek kaleş bir şekilde bana saldırdılar. Sorgu için Köln emniyetine götürdüler. Sorgu odasında dört bayrak vardı: MHP, Kaplancılar, Dev-Sol ve PKK bayrakları. Gerçek bu. PKK’yi bir kriminal olay haline getirdiniz. Öyle ki 2. Dünya Savaşından sonra Almanya’da en korkunç cinayeti işlediniz. Hem de kime karşı: Kürt halkı için sakat kalan bir genç ve çocuk ya ta bir Kürt kızına karşı. İstihbarat örgütleri size karşı birinden ne öğrenecekler ki! Zaten her şeyiniz ortada. Çok önceleri değil, daha birkaç yıl öncesine kadar ajanlıkla suçladığınız birçok kişi şimdi Avrupa ülkelerinde temel dayanaklarınız. Siz, halkı ahmak mı sandınız! Şu çok açık: Batı Avrupa yönetimleri, istihbarat ve polis örgütleri size değil, size karşı olanlara karşılar. Sizin adınıza PKK muhalefetine her türlü zorluğu çıkarıyorlar. Çünkü, Ortadoğu’nun en büyük devrimci direnişini birkaç ayda yere yatırdınız. Şimdi de kendinizi, isteyen her bölge gücüne pazarlıyorsunuz. Hiç endişelenmeyin ve demogoji yapmayın. Yanınında, yönetimde bulunanların önemli bir kesimi halen Alman iltica pasaportu taş- yor. Size hizmet eden önceden ajan diye suçladığınız aydınların tümü Alman iltica değil, vatandaşlık pasaportuna sahip. Artık misyonunuz sömürgecilerle değil, Kürt örgütleriyle çatışmak Cemil Bayık ve Duran Kalkan’a soruyorum. Biriniz isim vererek, diğeriniz ima ederek beni “örgütler arasında çatışma çıkarmakla” suçladınız. insaf, bu kadar sahtekarlık olur mu? YNK ile çatışan ben değil sizlersiniz. YNK Avrupa’da değil, Güney Kürdistan’da. Zaten PSK’ye düşmansızın ve bunu her gün ilan ediyorsunuz. Bu durumda sizlerle diğer örgütler arasında çatışmaya nasıl neden olduğumu neden açıklamıyorsunuz? Ya da bunu neden söylemiyorsunuz: içinde yer aldığım Kürdistan Ulusal Demokratik İnsiyatifi, örgütler arasındaki çatışmaları neden ne olursa olsun mahkum etmektedir ve örgütler arasında dayanışmayı temel ilke yapmıştır. Göz göre göre neden yalan söylüyor sunuz? Neden, İnsiyatif’in bildirgesinin okunmasını zor kullanarak önlüyorsunuz? Yalanla, tehditle ve şiddetle daha ne kadar idare edebileceğinizi sanıyorsunuz? Yukarıda da aktardım: Sizi muhatap almayacağım. Tehditleriniz de bana vız geliyor. Emrinizde MHP ve Hizbullah’a özenen serserilerin bulunduğunu bildiğim halde. Hiç soruşturdunuz mu, bana saldırıyı örgütleyenlerden Köln Dernek Sorumlusu’nun ahlaksızlarını, ya da bana saldıranların kimi esnafa fedailik yaptığını, uyuşturucudan sabıkalı olduklarını. Ama mutlaka biliyorsunuz, çünkü sizlere bu gibileri lazım. Bana ve diğer PKK’li ve aydınlara gelen her saldırı, ÖHD’nin Öcalan yoluyla PKK içindeki uyduları tarafından sahnelenen saldırı olacak ve karşılığını bulacaktır. Sizleri itham ediyorum! PKK’yi Türk Genelkurmayının dümen suyuna soktunuz. PKK’nin içini boşaltınız. PKK’yi kardeş kavgasının aracı haline getirdiniz. Köylere kadar MHP’nin Kürdistan’da örgütlenmesine kapı açtınız. Öcalan’ın MGK tarafından atanan avukatlarının HADEP’te en önemli mevkilere atanmasına yol açtınız. Size muhalifler hakkında istihbarat bilgilerini İmralı’ya aktararak Türk kontrgerillasına hedef gösteriyorsunuz. Örgütü kiralık kalemlere, ırkçı İmro-türklere parsellediniz. Halkın olanaklarını çarçur ediyorsunuz. Halkın verdiği paraları Türk ordusuna paralı askerlik yapanlara aktarıyorsunuz. Yanlı politikanıza karşı olanları elinizdeki olanakları kötüye kullanarak kriminalize ediyorsunuz. Halka yalan söylüyor, Öcalan’ın söylemediklerini ve söylemeyeceklerini, söylemiş gibi kamuoyuna aktarıyorsunuz. Özgürlük için dağa çıkmış gençler kardeş kavgasında heba ediyorsunuz. Sizler için tek kurtuluş yolu: İmralı konseptini reddetmektir. Eleştirilere kulak vermektir. Güney Kürdistan kuyusundan bir an önce kurtulmaktır. Kürt örgütleriyle ortak bir konsepte varmak için çaba sarfetmektir. PKK içinde hayatını kaybedenler için halktan özür dilemektir. PKK dışındaki PKK’lilere yönelik tehditlere son vermektir. Halk arasında gerginlik yaratma politikasına son vermektir. Basın ve televizyonda ahlaki ilkelere uymaktır. İnsanların onuruna hakaret etmekten vazgeçmektir. Bunları yapmadığınız takdirde elimiz yakanızda olacaktır. Unutmayın yakanızdan tutmak isteyenlerin sayısı gittikçe çoğalmaktadır. Hepinizi çok iyi tanıyor ve size acıyorum. İnsan bu kadar duyarsız, zavallı ve saygısız olabilir mi! Kendi kuyunuzu kazıyorsunuz baylar. Bok kuyusuna battınız. Bari pisliğinize bulaşmayanları rahat bırakın. Kahrolsun ihanet! Kahrolsun politika sahtekarlığı! Yaşasın Kürt halkı ve onur mücadelesi! 24 Ekim 2000 www.nasnama.online.de |